13 Aralık 2018 Perşembe

Bu gün öne çıkan bazı makaleler 2018-12-13 8



================================

SONER YALÇIN: ERDOĞAN'IN ÖLÇÜSÜ HUKUKUN MİLADI OLAMAZ

Erdoğan diyor ki:

"Bizim için ölçü 17-25 Aralık sonrasıdır. "

Erdoğan diyor ki:

"Bizim miladımız 17-25 Aralık sonrasıdır. "

Erdoğan diyor ki:

"17-25 Aralık'tan sonra ilişkili olanlardan hesap soracağız. "

Bunu ne için diyor; FETÖ ile mücadele için!

Evet Erdoğan böyle bir ölçü getirebilir…

Evet Erdoğan böyle bir milat belirleyebilir…

Siyaseten istediğini söyleyebilir…

Makamı ne olursa olsun; bakan başbakan genel başkan cumhurbaşkanı vs. istediği tarihi milat seçebilir. Hepsi kendilerini bağlar!

Çünkü:

Yargı böyle bir milat belirleyemez.

Hukuk böyle bir ölçü belirleyemez.

Belirlerse buna adalet denmez!

Türkiye Cumhuriyeti'nin savcısı siyasetin/siyasetçinin sözüyle hareket etmez/edemez.

Türkiye Cumhuriyeti'nin hâkimi iktidarın ölçütleriyle karar vermez/veremez.

O halde…

Erdoğan ne derse desin…

Hukuk açısından FETÖ ile mücadelede bir ölçü- bir milat olamaz.

Ne yani…

"17-25 Aralık 2013 operasyonunda; ya Erdoğan'dan yanasınız ya da Fetullah Gülen taraftarısınız" gibi absürtlük hukukun-yargının konusu olabilir mi?

Erdoğan öyle konuşabilir politikasını belirleyebilir; ve hatta belediye başkanlarını vb. görevden alabilir. Bize ne? Partisini ilgilendirir! Ama bu siyasal duruşu soruşturmaların-yargılamaların miladı olamaz/olmamalıdır…

Ve fakat:

Yargı; 17-25 Aralık'tan önce FETÖ ile işbirliği yapanlardan hesap sormamaktadır! Çağırıp tek soru bile yöneltmemektedir! Bu durumda soruşturma ölçüsünü Erdoğan belirlemiş olmuyor mu? Böyle adalet olur mu? Olabilir mi?

SAVCIYA-POLİSE KANANLAR

Erdoğan'a göre…

17-25 Aralık 2013'ten önce –kendisi dahil- insanları FETÖ kandırdı-aldattı!

Peki…

17-25 Aralık 2013'ten sonra insanları savcılar-polisler kandırmış-aldatmış olamaz öyle mi?

Böyle bir ölçü olabilir mi? Yani:

-Fetullah Gülen'e kananlara dokunma!

-Devletin polisine-savcısına aldananları yargıla!

Hadi canım sende…

Bakınız:

Benim 17-25 Aralık sürecinde neler yazdığım SÖZCÜ'nün arşiv kayıtlarında duruyor. 30 yıl FETÖ konusunda araştırma yapıp haberler yapmış gazeteciyim. FETÖ konusunda bilgiliyim…

Erdoğan ile Fetullah Gülen arasındaki ittifak bozulunca –kimi doğru kimi yanlış- belgeler ortaya serildi. FETÖ AKP'yi hassas yerinden "Aşil topuğundan/yolsuzluktan" vurarak iktidardan düşürmek istedi. Başaramadı.

Erdoğan ancak başına gelince kandırıldığını anlamış oldu! Ya başına gelmeyenler?

Mealen hâlâ ısrarla diyor ki Erdoğan "ya bizdensiniz ya da FETÖ örgütünün destekçisisiniz!"

Hadi ben şerbetliyim! Peki her şeyin birbirine karıştığı o karışık dönemde/17-25 Aralık'ta insanlar mecbur muydu iki taraftan birini seçmeye? Ki…

17-25 Aralık sürecinde -SÖZCÜ gibi- merkez gazeteler aynı manşetleri atıp benzer haberleri yapmadı mı?

Eğer Erdoğan suçlu/suçlular arıyorsa kendine şunu sormalıdır:

O savcıları…

O polisleri…

O kritik görevlere kim atadı?

Gazeteleri-gazetecileri değil kendi iktidarını sorgulaması gerekmiyor mu? İnsanlar iktidarın atadığı güvenlik ve yargı görevlilerine inandı ise asıl suçlu kim?

FETÖ' 30 yıl yazdık gerçek yüzünü defalarca gösterdik maalesef Erdoğanlar aldatılmayı seçti. Sonra insanlara dönüp laf söyleyemezsiniz. Çok hatalısınız.

Tek suçlu sizin iktidarınız.

Keza:

Salt "kandırıldık" demekle olmuyor değişmek zorundasınız. Değişmiyorsunuz maalesef!

İNSANLAR BIKTI-YORULDU

Tabii ki…

-Gecikmiş olsa bile- Erdoğan'ı FETÖ ile mücadelesinde yalnız bırakmamak gerekiyor.

Kuşkusuz tehlike bitmiş değil. Karşımızda FETÖ'den daha derin yapılanmalar var; CIA-MOSSAD gibi…

Fakat.

Bu mücadele akılcı yapılmak zorunda. Kripto FETÖ elemanları mücadeleyi sulandırıyor. Hınç duyduklarına dün "Ergenekoncu" diyenler bugün aynı kinle "FETÖ" damgası vuruyor herkese! Emin Çölaşan Necati Doğru Metin Yılmaz Mustafa Çetin Yücel Arı'dan FETÖ'cü olur mu?

Amacınız başka ise bilelim:

ntikam mı almak istiyorsunuz?

-Suçunuzun üstünü mü örtmek istiyorsunuz?

-Muhalif basını susturmak mı istiyorsunuz?

-Korkutarak mı yine seçim kazanmak istiyorsunuz?

Biliniz ki…

İnsanlar artık bu tür yargılamalardan usandı. On yılı aşkın süredir ülke gündeminde gözaltılar tutuklamalar yargılamalar cezaevleri var.

Muhalifleri temelsiz iddialarla- iddianamelerle hapse atmanızdan ülke yoruldu.

Bizler de yazmaktan bıktık-bezdik.

Ve… Bu sadece bizim sorunumuz mu?

Yandaşlar arasında cesur bir ahlak savunucusu yok mu?

Yandaşlar arasında cesur bir hukuk savunucusu yok mu?

Yanıtı bana/bize değil kendinize verin! Böyle bir iddianameyle 78 yaşındaki Emin Çölaşan'ı 74 yaşındaki Necati Doğru'yu yargılamak zindana atmak hangi hakkaniyete sığar?

Sanmayınız ki korkuyoruz.

Sanmayınız ki kalemimizi eğip bükeceğiz.

Gerçekleri yazmayı sürdüreceğiz…

Biliriz ki:

Hakikatten daha güç netlikten daha zahmetli ne olabilir?

Yargılanırız yatarız çıkarız ve yine yazarız.

Namık Kemal'den beri 150 yıldır bunu yapıyoruz yine yaparız.

Çünkü:

Gerçeği savunmak insanlığı kurtarmaktır.

================================

AHMET TAKAN: SEÇİM İÇİN SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ!. .

"Fırat'ın doğusuna harekât birkaç güne başlayacak" açıklamasıyla ülke gündeminin sıcak maddeleri yer değiştirdi. Erdoğan askerî bir harekâtı yine önceden duyurdu ama ayrıntı vermedi sadece "hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir" demekle yetindi... Bu açıklama gündeme bomba gibi düştükten sonra kafalar karıştı yanıtı aranan pek çok soru peş peşe geldi...

Fırat'ın doğusu çok geniş bir kavram. . Nereden başlanacak nereye kadar gidilebilecek? ABD askerî ile çatışma olasılığımız ne?. . Ulaştığımız ilk teknik detayları aktarmadan önce belirtelim; Ankara buna mahalli seçimlere kadar sürebilecek sınırlı bir operasyon gözü ile bakıyor. Afrin benzetmesi yapılıyor "Afrin'e de varılan mutabakat çerçevesinde saha boşaltılmış ve karşılaşılabilecek en az sorunla girmiştik" deniyor.

Genelkurmay karargâhından ulaştığım bilgilere göre ÖSO güçleri dün itibarıyla öncü kuvvetler olarak harekâta başladı. Sınır ilimizden çıkış yaparak sahaya girdi. Askerî harekât kısa vadede üç aşamalı planlandı;

1-Tel Abyad

2- Menbiç

3- Süleyman Şah Türbesi'nin eski yerine taşınması.

Hatırlarsınız Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu Menbiç ilçesine bağlı Karakozak köyünden "güvenlik" gerekçesi ile taşınmıştı. Türk toprağı PKK/YPG'ye bırakılmıştı. Askerî kaynaklar Fırat'ın doğusuna yapılacak operasyonun en önemli aşamalarından birinin şu anda Eşme köyünde geçici olarak bulunan Süleyman Şah Türbesi'nin Karakozak köyüne taşınması olduğunu bildiriyor.

ABD Menbiç'in ne kadarına girilmesine müsaade eder?. . Bu Süleyman Şah Türbesi'nin taşınmasına yetecek kadar bir sınırda mı tutulur?. . PKK/YPG'nin reaksiyonu ne olur?. . Soruların cevabı sahada ve önümüzdeki günlerde baş döndürücü şekilde işleyecek diplomasi trafiğinin sonucunda belli olacak. Unutmamak gerekir. Fırat'ın doğusunda ABD'nin yanı sıra askerî güçleri ile Fransa var. ABD'nin askerî üsleri var. Eğitim ve silah verdiği 60 bine yakın PKK/YPG'li terörist var. Ayrıca ABD'nin Fırat'ın doğusunda çeşitli noktalarda sadece kendi askerinin kullanımı için 600 bin civarında silah depoladığı biliniyor.

İşte burası tam olarak zurnanın zırt dediği yer!. .

24 Haziran seçimleri öncesinde "Menbiç'e girdik" "Kandil'e bayrak diktik" operasyonlarına şahitlik etmiştik. Sonra bir de baktık ki; iktidar sözcüleri söylem değiştirmiş. "Menbiç'te ABD bizi oyalıyor. Verilen sözler tutulmuyor. Aldatıldık" demeye başladılar. Sonra devreye kendi sınırlarımızda atılan "ortak devriyeler" girdi. "Kandil'de nereye bayrak dikildiğini" ve oralara giden Mehmetçik'e ne olduğunu ise hâlâ bilen yok!. .

Başkentte ilk günden Fırat'ın doğusuna operasyonun yaklaşan mahalli seçime yönelik sınırlı bir operasyon olduğuna yönelik kuşkular had safhada. Bunun aksine bir durum söz konusu ise uzman çevrelerin yorumları özetle şu şekilde;

"Birinci şık; ABD'den Türkiye aleyhine çok ciddi kararlar geliyor olabilir. İkinci şık; ekonomi çok kötü gidiyor. Eğer bu ABD ile varılan kısmî bir mutabakata dayanmıyorsa ve ABD Türk askerine ve Türkiye'ye yönelik bir müdahalede bulunursa ülkenin içinde bulunduğu durumu ve kötü gidişatı buraya bağlayacaklar. Böyle bir durum söz konusu ise bu çok aşırı riskli ve çok uzun sürecek bir harekât olur. Belki seçimlerin yapılmaması bile gündeme gelebilir. "

Bu satırların yazıldığı dakikalara kadar Ankara'da solunan hararetli atmosferi kısaca böyle özetleyebilirim. Yazının ilk bölümünde aktarmaya çalıştığım Süleyman Şah Türbesi'nin eski yerine Menbiç/Karakozak köyüne taşınmasına gelince... Hiç kimsenin buna itirazı olmaz. Ancak kulağıma uzun süredir sarayın seçim anketlerinden gelen sonuçların pek sevindirici olmadığına dair bilgiler geliyordu. Demek doğruymuş!. .

Şimdi soru şu;

Fırat'ın doğusuna yönelik harekâtın seçimlere etkisi nasıl ve ne yönde olacak? Yoksa kimsenin asla itiraz etmeyeceği şekilde Fırat'ın doğusunu kahpelerden tamamen temizleyecek miyiz?. . İzleyip göreceğiz!. .

================================

ARSLAN BULUT: SINIRLI ASKERÎ HAREKÂT İÇİN ABD'YE NE VERİLDİ?

ABD Başkanı Trump'ın "30 gün içinde IŞİD'i bitireceğiz" diye bir açıklama yapmasının hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç gün içinde Fırat'ın doğusuna yönelik askerî harekât başlatılacağını duyurdu.

Erdoğan "Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır. Fırat'ın doğusunu da huzurlu ve yaşanabilir yerlere dönüştürme konusunda kararlıyız. Bunu İdlib'de Rusya ile başardık. Aynı durumu Fırat'ın doğusunda Amerika'yla da yapalım" dediğine göre ABD ile harekât konusunda anlaşmaya varıldı!

Gerçi Erdoğan "Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını kullanma ihtimaline karşı Amerikan askerleri de teröristlerin arasına serpiştirilmiştir. Amaçları ülkemizi teröristlerden korumak değil teröristleri ülkemizden korumaktır. " diye bizim de kullandığımız ifadelerle ABD'yi suçladı ama harekât sırasında ABD ile birlikte çalışılacaksa harekâtın sınırları konusunda uzlaşmaya varılmışsa ve ABD bu suçlamalara hiç cevap vermiyorsa bunun üzerinde durmamız gerekir!

***

Erdoğan "Terör koridorunu orada inşa etmenin gayreti içerisindeler. Bizim stratejik ortaklarımız 'bunlar terörist değildir' diyor... Bunlar PKK'nın yan kolları niçin kabul etmiyorsunuz? Amerikalılara bunun sürdürülemez olduğunu ifade ettim. DEAŞ'a karşı bir şey yapacaksanız gel beraber yapalım bırakın bu teröristleri... Şimdi '30 günde bunların hepsini temizleyeceğiz' diyorlar göreceğiz..." diyor.

Hatta imdi 30 bin teröristi bölgede eğitiyorlar. Bununla da kalmadılar onların paçavrasını sallıyorlar. Ortak devriye ortak eğitim aşamasına kadar getirdiler işi... Ne yaptığınızın farkında mısınız? Kimi uyutuyorsunuz ya. Bize bu ifadeleri Irak'ta da kullandınız. Ve Irak'ta silahlarınız PKK'nın elinden çıkıyor. Neymiş Suriye Demokratik Güçleriymiş. Siz kimi uyutuyorsunuz ya. " diyor.

***

Gerçekten de Amerikalılar Erdoğan'ın son aylarda dünya kamuoyu önünde yaptığı bu tür açıklamaları dikkate aldı ve bir plan geliştirdi.

ABD düşünce kuruluşları bölgede "Bir Kürt özerk devletinin kurulması için Türkiye'nin bir şekilde ama mutlaka ikna edilmesi gerektiği" üzerinde duruyordu. Herhalde ABD yönetimi üzerinde etkili oldular ki Türkiye'ye sınırlı bir harekât için yol verildi.

Konuyu değerlendiren askerî strateji uzmanı Nejat Eslen "James Jeffrey'in Ankara temasları sırasında uzlaşma sağlandığını söyleyebiliriz. Demek ki Orta Doğu'da yeni çizilecek sınırlar James Jeffrey adı ile anılacak. Sanıyorum Türk askerinin Suriye'nin kuzeydoğusuna girişi sırasında sınır hattında bulunan Amerikan askerleri geri çekilecek. 30-40 kilometre derinliğe kadar girilecek. PYD/YPG ile çatışmalar da olacak ama onlar da güneye doğru çekilecek. Sonuçta sınır boyunca bir tampon bölge oluşturulacak ama bu şeridin altında PYD devleti kurulacak! Amerikalılar kendi nihai hedeflerine ulaşmak için Türkiye yönetimine seçim öncesinde böyle bir taviz veriyor. " dedi.

***

Aklıma Hatay'da bir gece sabaha kadar seyrettiğim ünlü aba güreşçisi rahmetli Hikmet Sabuncu'nun taktiği geliyor. Sabuncu altına aldığı genç rakibini bir süre zorlayıp sonuç alamayınca mengene gibi kollarını gevşetirdi. İşte o anda ayağa kalkmaya çalışan rakibinin açığını bulur sırtını yere yapıştırırdı.

ABD kuşatma altına aldığı Türkiye'nin yönetimine geçici bir avantaj sağlıyor gibi görünüyor. Baskıyı gevşetiyor! Harekât başlayınca elbette hepimiz destekleyeceğiz. Mahalli seçimler bir zafer havası içinde yapılacak! Seçim sonuçları ise Cumhurbaşkanlığı sisteminin devamı için halkın onayı olarak kabul edilecek.

Böylece ABD bir taşla birkaç kuş birden vuracak. Hem Suriye'de bir Kürt devleti kuracak hem de iyi anlaştığı Türkiye'deki yönetimin devam etmesini sağlamış olacak!

Kaybeden kim olacak? Siz kimi uyutuyorsunuz ya!

================================

EMİN ÇÖLAŞAN: İŞTE O FAKS

Sevgili okurlarım günlerden 15 Mayıs 2017… Aliağa'daki İzmir kadın kapalı cezaevinden bizim gazetenin Ankara bürosuna ismime çekilen bir faks geldi.

Sekiz aylık bebeği ile birlikte tutuklanıp koğuşa gönderilen Fadime Danışman isimli bir anne yazmıştı. Burada önemli olan bir annenin sekiz aylık bebeği ile birlikte apar topar tutuklanmış olmasıydı. Öteki iki çocuğunu başkalarına bırakmak zorunda kalmıştı.

Faksın üzerinde hem Aliağa PTT merkezinin damgası vardı hem de cezaevi yönetiminin:

"T. C. Adalet Bakanlığı İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu. Görüldü. "

Bunun anlamı:

"Metin okunmuş hiçbir suç unsuru ve yalan içermediği görülmüştür. Gönderilmesinde bir sakınca yoktur. "

★★★

Hiç tanımadığım ismini ilk kez duyduğum tutuklu bir anne tarafından gönderilen bu faks acıklı bir olayı dile getiriyordu. Okudum ve 16 Mayıs 2017 tarihli yazımda aynı başlıkla kullandım:

"Bir Annenin Dramı. "

Bu annenin suçu neydi aradan geçen süre içerisinde ne oldu tahliye edildi mi halen tutuklu mu ceza aldı mı bebeği ve öteki çocukları ne oldu sonucu bilmiyorum.

★★★

Aradan yaklaşık bir buçuk yıl geçti ve "Fetöcülük" iddiasıyla hakkımızda yeni bir savcılık iddianamesi düzenlendi.

Bana yönelik suçlamalardan en önemlisi bu insancıl mektubu bir buçuk yıl önce yayınlamış olmamdı!

Aradan geçen süre içerisinde hiçbir makam bana soru sormadı.

Şimdi size beni bile iddianamede "Fetöcü (!)" yapan o mektubu aynen iletiyorum.

Lütfen dikkatle okuyun işin içinde Fetöcülük olup olmadığına siz karar verin….

Ancak bu işin bir de perde arkası var ki çok önemli.

Onu da başka bir yazımda açıklayacağım şaşıracaksınız.

13szt05a_ist_izm_ant_ank_trb

================================

NECATİ DOĞRU: Hukuk fakültelerinde "hile yapma" dersi mi okutuyorlar?

Gazetecilerin tek işi başkalarının başına gelenleri takip edip haber yazmaktır. Bu kez hiç istemediğim halde ben de haber oldum. Gazetelerde TV'lerde birinci haberler arasına girdim. Bu yüzden izin verin ve bağışlayın kendimden bahsedeyim.

Besmele çekmeyi bilirim.

Ama camiye gitmem.

Beş vakit namaz kılmam.

Oruç tutmam.

Hacca gitmeyi hiç düşünmedim. Fitre zekat vermem. Tek kuruş vergi kaçırmam. Ahlakımı ve vicdanımı yüksek tutmaya çalışırım. Param var çalıştığım gazetelerde (9 patron değiştirdim) maaşım hep iyi oldu ama bir paltoyu 6 yıl giyer bir takım elbiseyi 4 yılda eskitirim. Isıtma masrafı az olsun diye oturduğum evleri hep küçük tutarım. Kumar bilmem. Meyhaneye üç-beş ayda bir dostlarımla giderim. Nefsimin köpeği olmamaya çalışırım. Egomu tamamen sıfırlamak istiyorum ama tam başaramıyorum. Yazılarımda haksızlığa uğrayanı emeği emekçiyi çalışanı savunurum. Emeğin hakkını sermayenin hakkından çok üstte görürüm. Türk Bayrağı'na bağlıyım. Ben Türk anadan ve Türk babadan Ağrı doğumluyum Adana'da büyüdüm İstanbul'da üniversite bitirdim. Vatanın bölünmesini hiç içime sindiremem. Türk ile Kürt'ün ebediyen kardeş kalmasını isterim. Ayrılıkçı Kürtlerin ABD'nin ve AB'nin kucağına itilmesine bakar üzülürüm. Yeşile ağaca çiçeğe saygılıyım. Doğanın üç kuruş servet uğuruna ve insan egosunu tatmin yolunda yok edilmesine çok hayıflanırım. İstanbul'dan otomobille 2 saat uzaklıkta 4 dönüm bahçem var içinde her çeşitten 102 ağaç hepsini ben diktim yetiştirdim bahçede her gün 1 saat mutlaka çalışırım; bel bellerim çim biçerim fidan dikerim ağaç budarım çiçekleri sularım. Her mevsim kendi meyvemi yiyorum. Hayvanların börtü böceğin arının ve kuşların yılanın ve solucanın tabiatta insan kadar yaşama hakları olduğuna inanırım. Bir köpeğim bile var. Sokaktan geldi benim bahçeye sığındı. Adı Şirin. Kızımın da iki kedisi birden var. Onların adı ise Nokta ile Virgül.

★★★

Şimdi biri çıksa!

Yukardaki özet biyografiye baksa "Necati ateisttir" dese. Bu damga bana yapışır. İnsanlar inanabilir.

"Necati deisttir" dese.

Bu damga da bana yapışır.

İnsanlar inanır.

Necati solcudur dese.

Necati komünisttir.

Necati laiktir.

Necati Atatürk'ü tutar Cumhuriyeti savunur dese. Bu damgaların hepsi bana yapışır. İnsanlar inanır. Ama biri çıkar da Necati hırsızdır Necati hortumcudur Necati tetikçidir Necati egemene boyun eğer Necati iktidarın düdüğünü çalar dese bu çamurlar bana yapışmaz. Hele hele bir savcı çıkar bir iddianame yazar "Necati FETÖ'cüdür" derse bu iftira bana vız gelir tırıs gider.

Tutkalla yapıştırsan.

404 kullansan.

Japon yapıştırıcı sürsen.

İnsanlar yine de inanmaz.

Necati'ye FETÖ vidası tutmaz.

★★★

Hukuk fakültelerinde okuyan çocuklarımıza "adaletin tam ve eksiksiz tecelli etmesini" öğretmiyorlar da "desise ve hile yapma" dersi mi okutuyorlar? Savcı benim üç yazımı (Naylon Darbe- 12 Gün- Ankara'da İne Girme Manzaraları) seçmiş bu yazılardan hareketle "FETÖ örgütü üyesi değil ama bilerek ve isteyerek yardımcı oldu" damgasını vuruyor. Ve en çok da darbe teşebbüsü gecesi henüz ne olduğu net anlaşılmamış saatlerde yazılmış ve ertesi günün gazetesine ucu ucuna yetiştirilmiş "Naylon Darbe" başlıklı yazımı delil olarak gösteriyor.

Yazı arşivde duruyor.

Herkesin bilgisayarı var.

"Naylon Darbe- Necati Doğru" yazın önünüze gelir okuyun görün. Yazının tamamı; darbeye kalkışanları yerden yere vuran darbeye karşı direnen halkı yücelten öven bir anlatım. Savcı yazının ana fikri olan "darbeciyi kınama-darbeye karşı duran halkı yüceltme" kurgusunu görmüyor. Tıpkı filmlerde istenmeyen karelerin buzlandırılıp (örneğin içilen sigara) gizlenmesi gibi buzlama yapıyor. Yazının içinde o lanet geceyi anlatan ve "Halkın gücü sinmedi. Tankların üstüne çıktı. Demokrasi kazandı" cümlelerini kapatıyor gizliyor saklıyor buzlandırıyor. "Bu darbe girişimi naylona benziyor sen kalk TRT'de bildiri okut. Sen kalk tankla TOMA' yı tokuştur. Başarısız darbe yap. Kabak gibi tutuklan" türünden anlatımları ise cımbızlıyor iddianameye cımbızladığını yazıyor. Yazımdan cımbızlama cümle çıkartarak bana karşı ve mahkemenin hakimine karşı hile kuruyor. Hukuk fakültelerinde çocuklarımıza "hile yapma dersi" mi öğretiliyor?

================================

RIFAT SERDAROĞLU: BASIN MEDYA OLDU

Basın Mensubu;

Halka gerçek bilgi vermek halka doğruları anlatabilmek amacıyla gerçeklerin peşinden meslek onurunu zedelemeden koşan kişi.

Medya Mensubu;

Halkı güç odaklarının (İktidar-Patronirket-Uluslararası Tröstler) çıkarları doğrultusunda yönlendirmek amacıyla ve para kazanmak için kalemini fikrini inancını satmaktan utanmayan kişi.

Mikrobiyoloji 'de Medya (Medium);

Hastalıklara neden olan mikropların üreyip çoğaldıkları ortamı anlatmak için kullanılan kelime.

Türkiye AKP iktidarı sayesinde hukuk devletinden uzaklaştırıldı. Cumhuriyet değerlerinden koparılmaya çalışıldı. Basın da işlevinden saptırıldı.

Önce doğruyu yazanlar işini doğru yapanlar ekmeklerinden oldular.

Sonra AKP'nin yandaş medyasına devlet kuruluşlarından-bankalarından kaynaklar aktarıldı. Yetmeyince devlete iş yapan müteahhitlerden toplanan avantalarla medya grupları satın alınıp köleleştirildi!

Devlet Bankalarından verilen kredilerle torbeş kafalılar medya sahibi yapıldı.

Türk Milletine-Demokrasiye-Cumhuriyete- Atatürk İlkelerine bağlı olarak sadece işini yapan birkaç gazetede çalışan vatansever yazarlar da "AKP emrindeki tetikçi savcılar" tarafından ya hapse atıldılar ya da saçma sapan iddialarla haklarında davalar açılmaya başladı.

Son rezillik ise Sözcü Gazetesinin yönetici ve yazarlarını korkutmak için

"FETÖ silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme" suçlamasıyla 7 5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmasıydı…

Değerli Okurlar;

Ülkeyi yönettiğini zanneden AKP yönetimi hoşgörü ve demokrasiden öyle

uzak ki kendilerine muhalif 3-4 gazeteye dahi tahammül gösteremiyor.

Ellerinden gelse kendileri gibi düşünmeyenlerin Türk Vatanında yaşamalarını yasaklayacaklar!

AKP önderliğine ve AK Savcılara bazı hatırlatmalar yapalım;

Bizler kimleriz bilmek ister misiniz?

Bizler adı "MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİ" olan bir örgütüz.

Üye sayımız en az 75 Milyondur. Programımız "NUTUK" adlı eserdir.

Tüzüğümüz şimdiye kadar Türk Milleti tarafından kabul edilmiş tüm Anayasaların başlangıç kısmındadır.

Cumhuriyetimizi Demokrasimizi Lâik-Sosyal Hukuk Devletimizi korumak ve geliştirmek Türk Milletinin refahını arttırmak hedefimizdir.

Sloganımız "Bölünürsek yok oluruz bölüşürsek tok oluruz" şeklindedir.

Çok yakında ülke yönetimine demokratik yolla el koyacağız.

Kim emperyalist devletlerin maşası olmuşsa kim Anayasayı paspas yapmışsa kim rütbesini-cübbesini-makamını devlet ve millet düşmanlarının emrine vermişse onları öncelikle yargıya havale edeceğiz…

Değerli Okurlar;

Şunu hiç unutmayın!

İrtica ve darbeciler çok korkaktırlar. Bunlar insanları bölüp tek hale getirip öyle saldırırlar.

Ergenekon davaları öncesi eğer Türk Ordusunun Komutanı olduğunun bilincinde olan bir komutan "Sarı Öküzü" vermeseydi Askeri Okul öğrencilerine kadar yapılan tutuklamaların biri bile olmazdı.

Bizler Türk Milleti olarak bir ve beraber durursak birimize yapılan kanunsuzluğa konuşarak yazarak ve demokratik direniş hakkımızı kullanarak karşı çıkarsak bu alçakça oyunu kafalarına geçiririz.

Bize yakışan şudur;

Ergenekon Davaları sırasında yapılan kumpasa tek başına karşı koyan ve

Türk Ordusunun yanında yer alan Sayın Emin Çölaşan'a destek olmaktır.

Çölaşan'ın her duruşması yüz binlerce Mustafa Kemal Askeri tarafından izlenmelidir.

Herkes yerini belli etmelidir. Karınca kadar yüreğimiz varsa tabii…

Nemrud İbrahim Peygamberi yakarak öldürmek için çok büyük bir ateş yaktırmış. Alevler o kadar yükselmiş ki çocuklar korkmuş hayvanlar kaçmış.

Bir karınca ağzına aldığı bir damla su ile ateşe doğru yürümeye başlamış.

Diğer karınca; Anladım İbrahim Peygamberi kurtarmak için ateşe su taşıyorsun. Ama ateş o kadar büyük sendeki su o kadar az ki!

Karınca; Ağzındaki suyu avuçlarına almış ve şöyle demiş;

Olsun hiç olmazsa kimin yanında olduğum ve yerim belli olur…

Artık hiçbir vatanseveri tarikat-cemaat artıklarına vermeyeceğiz.

Kararımız kesindir. İnanmayan Badem hele bi denesin de görsün…

================================

TOKMAK/RAHMİ TURAN: Ödül töreni ve SÖZCÜ

Önceki gece 42'nci Sedat Simavi Ödülleri dağıtıldı.

Dünya ikincisi olan A Milli Kadın Voleybol Takımı'mıza kazandığı Sedat SimaviÖdülü'nü vermek için ben de oradaydım.

Taksim The Marmara Oteli'nin salonuna girdiğim andan ödül töreninden sonra ayrıldığım ana kadar bir numaralı konu SÖZCÜ Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz SÖZCÜ yazarları Emin Çölaşan Necati Doğru SÖZCÜ İnternet yöneticileri Mustafa Çetin ve Yücel Arı hakkında FETÖ'cü suçlamasıyla açılan dava idi.

İktidar yanlısı gazetelerde çalışan meslektaşlarımız bile davayı ayıplıyor bu şekilde FETÖ soruşturmalarının ciddiyetini kaybettiğini söylüyordu.

300 gazeteci ve davetlinin doldurduğu salondaki genel kanaat şöyleydi:

– "SÖZCÜ muhalif bir ses olarak ülkede çok önemli bir görev yapıyor. Şimdi seçim sürecine giriyoruz. Açılan dava SÖZCÜ ve yazarlarını susturmak diğerlerine de gözdağı vermek amaçlıdır.

Böyle keyfi bir biçimde kanıtsız iddianameler düzenlenmesi FETÖ ile savaşın inandırıcılığını kaybettiriyor ve Feto'nun lehine oluyor!"

(Bu konuya TOKMAK-2 sütunumda devam ediyorum. )

İŞTE ACINACAK HALİMİZ!

Sedat Simavi (1896-1953) Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Kurucu Başkanı olan bir meslek büyüğümüzdür.

42 yıldan beri onun anısına her yıl ödüller verilir.

2018 yılı Sedat Simavi Ödülleri önceki gece Taksim The Marmara Oteli'nde dağıtıldı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği törende Sedat Simavi Ödüllerisahiplerini bulurken SÖZCÜ yazarları hakkında FETÖ'cü suçlamasıyla açılan dava geceye damgasını vurdu.

Konuştuğum tüm meslektaşların SÖZCÜ'ye yapılan haksızlıktan söz etti ülkemizin bu hale getirilmesini kınadı.

FETO'ya ne istedilerse verenler Pensilvanya'ya gidip el etek öpenler FETO ile kol kola girip ülkenin içine edenler değil de bunlarla korkusuzca mücadele eden SÖZCÜ ve yazarlarının FETÖ'cülükle suçlanması "tirajikomik" bulundu.

Adaletin yara aldığı bu dönemde yapılanlar yalnız SÖZCÜ'yü değil tüm muhalefeti hedeflediği karşı görüşte olan insanlara gözdağı vermeye yönelik olduğu belirtilerek:

"SÖZCÜ'nün Atatürkçü ve Laik Cumhuriyet ilkelerinden yana olduğu tartışmasızdır. Atatürkçü SÖZCÜ ile dinci-yobaz ve Cumhuriyet karşıtı FETO'nun yan yana getirilmesi bile ayıptır!" denildi.

★★★

Türkiye Gazeteciler Cemiyet Başkanı Turgay Olcayto açılış konuşmasında günümüz gazetecilerine Sedat Simavi'nin:

"Kalemine daima efendi kal. Uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kalemini kır ama sakın satma!" sözlerini hatırlattı.

Sunuculuğunu Başak Şengül'ün başarıyla yaptığı törene Sedat Simavi'nin gelini Belma Simavi de tüm zarafetiyle katıldı.

Sedat Simavi'nin torunlarından Harun Simavi de büyük dedesinin anısına düzenlenen ödül törenini kaçırmadı.

★★★

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti son iki yıldır neden "Basın Özgürlüğü Ödülü"vermiyor?

Bu soruya Genel Sekreter Sibel Güneş'in verdiği cevap anlamlı:

"Evet Basın Özgürlüğü ödüllerimiz vardı. Artık vermiyoruz. Çünkü bu ödülü verdiğimiz herkes cezaevine girdi-çıktı. Türkiye'deki koşullar nedeniyle artık vermeyi tercih etmiyoruz!"

İşte ülke olarak halimiz ve işte sözün bittiği yer!

★★★

Sedat Simavi ödüllerini alanlar:

Çiğdem Toker (Gazetecilik) Yavuz Oğhan ve Gizem Aras (Radyo) Emre İzkübarlar Ferhan Güler Emrullah Erdinç Yağız Şenkal (Televizyon) Sefer Selvi (Karikatür) Kâmuran Şipal (Edebiyat) Turan Akıncı Büşra Sanay (Sosyal Bilimler) Prof. Ahmet Kerim Avcı Doç. Cem Sevik (Fen) Doç. Özgür Oktem Prof. Volkan Seyrantepe (Sağlık) Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı A Milli Kadın Voleybol Takımı (Spor)

YILDIRIM'IN MEKTUBU

Ankara'da adı belediye başkan adayları arasında geçen CHP'li Cengiz Topel Yıldırım'dan bir mektup aldım. Bu sütunda çıkan "CHP ve Ankara" başlıklı yazıma cevap vererek şöyle diyor:

"Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için ismimin geçmesi ailem ve bana inananlar için bir şeref bir onur vesilesidir. Yazıda yer alan hususlara ilişkin şu notları paylaşmak isterim:

1) Ankaragücü Kulübü Başkanlığı yaptığım dönemlere ait hesaplar yetkili kurumlar tarafından incelenmiş herhangi bir usulsüzlük kesinlikle bulunmamıştır.

2) Başkanlık yaptığım dönemin faaliyetleri genel kurul tarafından ibra edilmiştir.

3) Gökçek yönetimi tarafından hakkımızda açılan davaların tümüne mahkemelerce ret kararı verilmiş ve bu kararlar Yargıtay tarafından onanarak kesin hükme bağlanmıştır.

4) Yapılan tüm başvurular hakkında Cumhuriyet savcılarınca kovuşturmaya yer olmadığından takipsizlik kararları verilmiştir.

5) Ayrıca yazıdaki şahsın Ankaragücü Yönetim Kurulu'nda görev yaptığı dönemlerin dernek genel kurulu tarafından ibra edilmediğini bilgilerinize sunarım.

6) Anlaşılan odur ki ismimin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için anılması bazı kesimleri kaygılandırmıştır. Tüm hayatıma dair veremeyeceğim hiçbir hesap yoktur. Saygılarımla. "

GÜNÜN SÖZÜ

İnsan heyecan ve zevk için hayvan aç olduğu için avlanır!



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder