RUM LİDER: KIBRIS'TA ASKER VARLIĞI SON BULMALI
Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis Kıbrıs'ta yeni kurulacak bir devletin 'askersiz' olması gerektiğini söyledi.
Rum medyası Avrupa Parlamentosu'nda (AP) konuşan Anastasiadis'ın Türkiye'nin Ada üzerinden garantörlüğüne karşı çıktığını söylediğini yazdı. Kıbrıs'ta iki halk arasında güven yaratıcı adımların da atılması gerektiğini belirten Rum lider "Kapalı Maraş'ın yasal sakinlerine iadesi güven yaratıcı önlem olur. Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin birlikte var olma ve işbirliğine bir model kapsamlı çözümün bir ön habercisi olur" dedi.
"Çözüm sürdürülebilir olmalı sürdürülebilir olması için işleyebilir olmalı işleyebilir olması için de Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye'nin ortaya koyduğu şartlar kabul edilemez" diyen Anastasiadis "Kazananlar ve kaybedenler yaratmayacak Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin beklenti ve endişelerine tamamen saygılı BM Güvenlik Konseyi kararları ve iki toplumun liderleri arasında zaman zaman varılan anlaşmalar temelinde sürdürülebilir işleyebilir egemen bağımsız federal bir devlet kuracak çözüm için çalışmak faydalı olur" dedi.
"Çözüm olsun diye ne zaman bir taviz versek Kıbrıslı Türkler yeni bazı aşırı hak talebiyle geri geliyor" diyen Rum lider "Her kurumda Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oy hakkının var olmasının kabul edilmesi mümkün mü? Olası bir kararın aleyhine olması halinde Kıbrıs Türk toplumunun haklarının korunması için kullanılması şartı ile olumlu oya karşı değiliz. Crans Montana'da BM Genel Sekreteri'nin 6 maddesi kabul edilseydi çözüme çok yaklaşmıştık. Crans Montana'da anlaşmaya ulaşılmasını engelleyen şey Türkiye'nin talepleriydi" dedi.
Kaynak Yeniçağ: Rum Lider: Kıbrıs'ta asker varlığı son bulmalı
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/rum-lider-kibrista-asker-varligi-son-bulmali-216873h.htm
================================
Tren kazasıyla ilgili çarpıcı iddia
Ankara'daki tren kazası ile ilgili bir son dakika gelişmesi yaşandı. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusun Yener "Sincan-Ankara hattında henüz sinyalizasyon bulunmuyor" dedi.
Ankara-Konya seferini yapan Yüksek Hızlı Tren Yenimahalle ilçesine bağlı Marşandiz İstasyonu'nda yol kontrolü yapan kılavuz tren ile çarpıştı. Kazada ilk belirlemelere göre; üç makinist ve altı yolcu hayatını kaybetti 47 kişi de yaralandı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yusun Yener de kazaya ilişkin yaptığı ilk değerlendirmede 'sinyalizasyon hattının olmamasını' işaret etti.
"TELSİZLE YA DA TELEFONLA HABERLEŞİYORLARDI"
"Sincan-Ankara hattında henüz sinyalizasyon bulunmuyor" diyen Yener "Bu hatta sinyalizasyon yapım aşamasındaydı. Bu da kaza riskini artırıyordu. Kazanın olduğu hatta makinistler birbirleriyle telsizle veya cep telefonu ile haberleşiyorlardı. Bu da kaza riskini artıran en önemli unsun. Kazanın sebebi muhtemelen bu. " diye konuştu.
Yener kazayla ilgili ilerleyen saatlerde yazılı bir açıklama yapacaklarını da söyledi.
Kaynak Yeniçağ: Tren kazasıyla ilgili çarpıcı iddia
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tren-kazasiyla-ilgili-carpici-iddia-216844h.htm
================================
Hüseyin Macit YUSUF : Akıncı'nın tutarsızlıkları
13 Aralık 2018
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı göreve geldiğinden beri ve özellikle son bir yıl içerisinde inanılmaz şekilde tutarsızlık gayriciddilik tavizcilik ve teslimiyetçilik sergilemekte çelişkiler içinde yuvarlanmakta Kıbrıs Türkünün meşru hak ve çıkarlarını büyük bir sorumsuzlukla Rum tarafına teslim etmektedir. Millî Kıbrıs davası ve geleceğimiz bir gün söylediğini ertesi gün inkâr eden Akıncı'ya emanet edilemez. CB Akıncı'nın son dönemde sergilediği tutarsızlıkları siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum:
1- Akıncı Rum Meclisi'nin geçen yıl aldığı "1950 Enosis plebisitinin okullarda kutlanması" kararından sonra yaptığı açıklamada "bu karar iptal edilmeden görüşmelerin devam etmeyeceğini" söyledi. Ne var ki bir süre sonra büyük bir tutarsızlık sergileyerek karar iptal edilmediği halde masaya döndü ve hiçbir şey olmamış gibi görüşmelere devam etti.
2- Akıncı Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğinden asla taviz vermeyeceğini sık sık vurgulanmasına karşın büyük bir tutarsızlık sergileyerek 1960 Antlaşmaları ile tescil ettiğimiz siyasi eşitliğimizin simgesi ve güvencesi olan veto hakkımızdan yasama ve yürütmedeki ayrı oy çoğunluğu hakkımızdan vazgeçerek sadece bir tek Türkün onayı ile kararların Rumların çoğunluk oyuyla (basit çoğunluk) alınmasını kabul etti; Türk halkını bir tek iş birlikçinin oyuyla etkisiz bir azınlık durumuna düşürdü.
3- Mont Pelerin ve Crans Montana müzakerelerinde her defasında görüşmelerin "Rum tarafının maksimalist talepleri sonucu başarısız olduğunu" açıklamasına ve adaya dönmesine karşın bir süre sonra büyük bir tutarsızlık sergileyerek Rumların Maksimalist talepleri doğrultusunda karşılığında bir şey almadan tek taraflı tavizler vererek görüşmelere kaldığı yerden devam etti.
4- Akıncı "toprak harita ve güvenlik konuları tüm diğer konularda anlaşma olmasından sonra konuşulacak" diye mutabakat olmasına karşın büyük bir tutarsızlık sergileyerek 103 konuda ve siyasi eşitlikte anlaşma olmamasına karşın KKTC topraklarının beşte birinin ve onlarca yerleşim yerinin Rumlara verilmesini 30 bin Türkün dördüncü kez göçmen olmasını öngören bir taviz haritasını karşılığında hiçbir şey almadan Meclisten ve hükümetten habersiz olarak Rum tarafına verdi ve elimizdeki en büyük kozu sıfırlayarak Rum tarafının elini güçlendirdi.
5- Akıncı bir yandan Kıbrıs Türk halkının güvenliğinden taviz vermeyeceğini söylerken diğer yandan da büyük bir tutarsızlık sergileyerek tek taraflı taviz haritası verme yoluyla kurguladığı Cenevre konferansında müzakere tarihinde ilk kez Anavatan Türkiye'nin garantörlüğünü pazarlık konusu yaptı. 10-12 yıl sonra Garantörlüğün iptalini ve adada kalacak olan 650 Türk askerinin de çekilmesini görüşmeyi kabul etti. Oysa Annan Planı'nda bile bu süre 18 yıldı. Üstelik bunu yaparken KKTC Meclisinin oy birliğiyle aldığı "Garantörlük kırmızı çizgimizdir aynen devam etmelidir" şeklindeki kararını da pervasızca çiğnedi.
6- Akıncı kendi aklına göre verdiği bunca tavize rağmen Cenevre Konferansı çöktükten sonra "Mevcut parametrelerle çözüm olmayacağı ortaya çıktı. Bu bizim kuşağın son denemesiydi biz başarılı olamadık bundan sonraki kuşaklara başarılar dilerim" demesine karşın daha sonra büyük bir tutarsızlık sergileyerek görüşmelerin yeniden kaldığı yerden başlaması için Rum tarafına yalvar yakar oldu.
7- Akıncı 5 Ağustos 2017'de yaptığı açıklamada "bundan sonra AB içinde iki ayrı devlet formülü gündeme gelmeli" demiş olmasına karşın daha sonra büyük bir tutarsızlık sergileyerek Anavatan Türkiye'nin ve halkımızın isteği olan iki devletli çözüme karşı çıktı "ben federasyondan başka bir şey görüşmem iki devletli çözüme tanınmaya ve konfederasyona karşıyım" diyerek Anavatan Türkiye ve halkımızın ezici çoğunluğu ile çatışmaya girdi.
8- Akıncı bir yandan "Görüşmelerin başarısız olmasının nedeni Rum tarafının yönetimi ve refahı bizimle paylaşmak istemeyişidir. Rum zihniyeti değişmedikçe görüşmelerden bir sonuç çıkmaz" derken diğer taraftan da büyük bir tutarsızlık ve gayriciddilik sergileyerek Türkiye'den Meclis'ten ve hükümetten habersiz olarak görüşmelerin Garantörlüğün iptalini ve Güzelyurt'un da Rumlara verilmesini öngören Guterres Belgesi temelinde kaldığı yerden başlatılması ve bu belgenin "stratejik bir anlaşma olarak imzalanması" için Rum tarafına öneride bulundu.
Kaynak Yeniçağ: Akıncı'nın tutarsızlıkları - Hüseyin Macit YUSUF
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akincinin-tutarsizliklari-49983yy.htm
================================
Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU : ABD de "terör örgütüne bile-isteye yardım" etmiyor mu?
13 Aralık 2018
Eline muhtemelen hiç silah almamış hiçbir şiddet eyleminde bulunmamış doğruyu savunmak için kalemini silahlaştırmaktan öteye geçmemiş nice meslektaşımızı -doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar geleneği uyarınca olmalı- "terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek terör örgütüne yardım etmek terör örgütünün çıkarlarına hizmet etmek" gibi uydurulmuş bir suçla "etkisiz hale getirmeye" kalkışan iktidar Fırat'ın doğusundaki "gerçek teröristlerle" savaşmaya karar vermiş!
Seçim sath-ı mailine girilmiş olmasıyla zinhar alakası olmayan sade ve sadece ülkenin ali menfaatleri için girişildiğinden hiç şüphe duymadığımız bu operasyonun ilanı sırasında önce ABD için "Bizim stratejik ortaklarımız 'bunlar terörist değildir' diyorlar" denildi.
Peşinden...
"Hedefimiz asla ABD askerleri değil" diye garanti verildi.
ABD Fırat'ın doğusunda "Büyük Kürdistan ütopyasının Suriye ayağının bütün kurumlarını oluşturmuş" haldeki teröristlere "terörist değil" demekle kalsa iyi; terör örgütünü devletleştirecek "düzenli ordu(!)"nun da mimarı kendisi!
Sadece 2018'de masum kadınlardan-çocuklardan Mehmetçiğe kadar sayısız hedefe sıksın diye 500 milyon dolarlık silah verdi teröristlere.
2019 bütçesinden yüz milyonlarca dolar tahsis etti.
Devriye desteği verdi.
Bu durumda;
ABD'nin yaptığı da tam olarak "terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" değil mi?
Eeee?
Bu durumda neden "hedefimiz" olmasın ki!
Kendi vatandaşına uydurulmuş suçlarla aslan kesilen iktidar iş ülkesini alenen bölmeye parçalamaya azmetmiş ABD'ye gelince "meşru müdafaa" hakkını dahi kullanmaktan aciz mi!
Nedir bunun izahı?
Kendi adıma muhalefet partilerinin Ankara'yı kazanmak istediğine dair inancımı kaybettim hükümsüzdür!
Hatta kuvvetle muhtemel ki Ankara'yı kaybetmek istiyorlar!
Bir dönemin meşhur "istikşafi görüşmeleri"ni aratmayan ve şu ana kadar sadece hem CHP ve İYİ Parti'yi hem de başta Mansur Yavaş olmak üzere adı geçen adayları yıpratmaktan başka işe yaramayan bu pazarlık sürecinin başka bir izahı var mı?
An itibarıyla velev ki "uzlaşıldı";
Yavaş'ı "istemeyen (Genel Başkan tarafından dayatılacağı) parti"yle Yavaş'ın "istemediği" parti hangi motivasyonla Yavaş için çalışacak da bu ittifak Ankara'yı kazanacak?
Eller gider Mersin'e...
CHP ile İYİ Parti'nin Ankara ve Balıkesir için pazarlık yapıp da Mersin'i ısrarla gündem dışı bırakmalarını hiç anlamıyorum.
Evet Mersin'de AKP'nin de MHP'nin de CHP'nin de aday hamlesinden sonra İYİ Parti'nin de tek başlarına girmeleri halinde de şansları var. Ama sadece kazanma ihtimalini değil kazanamama ihtimalini de paylaşıyorlar.
Mersin gibi bir şehirde bu riski almak niye?
Bir iş birliği yapılacaksa halihazırda büyükşehir belediyesine sahip olunan Mersin'den başlamalıydı; en azından bir rüzgâr olurdu diğer illere...
Aldatıldık-2
Annesinin mektupları üzerine daha önce iki defa durumunu gündeme getirdiğim Kuleli'de görevli Üsteğmen Mustafa Paycı 10 Aralık günü yapılan karar duruşmasında "15 Temmuz gecesi 7 kişinin öldüğü Çengelköy bölgesinde bulunduğu için" 7'si bu ölümler sonuncusu da "cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs"ten 8 kez ağırlaştırılmış müebbede çarptırıldı.
Bu kadar ağır bir ceza için hiç değilse yapılan balistik incelemede o ölümlerin bu üsteğmenin silahından çıkan kurşunlarla gerçekleştiğinin ispatlanması beklenmez mi?
Adalet av tüfeğiyle yaralanan vatandaşın da tornavidayla öldürülen vatandaşın da askerin kullanmadığı tabancayla öldürülen vatandaşın da cezasını o gece orada bulunan vatandaşların "o bizi kurtarmaya çalıştı" diye lehinde ifade verdikleri bir subaya sadece "subay olduğu için" ödetmekle tecelli eder mi?
Türkiye'de olmamış şey değil üç yıl beş yıl sonra bu yargılamalar da yenilenir at izi ile it izi ayırt edilir ve yığınla insanın "boşu boşuna" ömür çürüttüğü ortaya çıkarsa ne olacak?
"Pardon"un sosyal dokuya tahribatı onarmaya yetmediği yeterince tecrübe edilmedi mi?
Dahası...
"FETÖ"nün emellerine verdikleri üstün hizmet ortada olan "özel yetkililer" sessiz sedasız salıverilirken değil "FETÖ"ye hizmet etmek bir de o yapının mağduru olduğu iddiasındaki kişilerin haksızlığa ve hukuksuzluğa uğradığına dair örneklere her gün bir yenisi ekleniyor...
Rejisör "Aldatıldık-2" için "kamera" mı dedi?
Kaynak Yeniçağ: ABD de "terör örgütüne bile-isteye yardım" etmiyor mu? - Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/abd-de-teror-orgutune-bile-isteye-yardim-etmiyor-mu-49986yy.htm
================================
BÜLENT ESİNOĞLU :FIRAT'IN DOĞUSUNDA BAŞARININ DÖRT KOŞULU…
13 Aralık 2018 13:27
Öncelikle Suriye'de bir iç savaştan çok Amerika'nın Irak'ta Yugoslavya'da Afganistan'da Libya'da ne yaptıysa onu yapmayı dayattığı bir dış savaş ve iç savaşa karışımı olduğunu kavramalıyız.
ABD Planlarının İran ve Türkiye üzerinden yürütüldüğünü de görmeliyiz.
Amerikan askeri gelmiş cümle kapımıza dayanmıştır. Kapıyı tekmelemektedir. Ya canımızı ya da malımızı(toprağımızı) istemektedir.
Artık Türk halkı ve Türkiye'yi yönetenlerin bu durumu bildiği varsayımından hareketle düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım.
Fırat'ın Doğusunda savaşacağımız gerçek gücün Amerika olduğunu ve eninde sonunda bu gerçekle karşılaşacağımızı (aslında bu gerçekle karşı karşıyayız da) bilmeliyiz.
Amerika'nın anlayacağı tek dilin ona karşı kuvvet kullanılacağını anlamasından geçer. Yaklaşık bir yıldır Fırat'ın Doğusuna gireceğimizi sözlü olarak ifade etmemize karşılık ABD Suriye'nin kuzeyine kuvvet yığmaktadır. Yani bizi tehdit etmeye devam ediyor. Birleşmiş milletlerde artık Kürt Özerk bölgesi adı kullanılmaktadır. V.s.
Peki eninde sonunda ABD ile karşı karşıya geleceksek yapılması gerekenler nedir?
Kanımca 1- İran ile askeri siyasi tam bir anlaşma imzalamak ve gereği olan kuvveti birlikte Suriye'ye sevk etmektir. 2-Rusya ile aynı koşullarda bir kuvvet dayanışması antlaşması yapmak. 3-İç birliği ve ekonomiyi ayakta tutacak seferberlik ilan etmek. 4- Suriye devleti ile aynı hedefi yani ABD ve onun maşalarını etkisiz hale getirmek ve gerçekten Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olmak. Ve müttefiklerimizi buna inandırmaktır.
Siyasetin koşullarıysa şunlardır. Avrupa'yı mümkün olduğunca karşıya almadan yanımızda tutmaya çalışmaktır. En azında tarafsız.
Bunlardan ötede bir koşul var ki hepsinden daha önemlidir. Türk halkını topyekûn savaşa haline hazır duruma getirmektir.
Eğer yazmaya ve düşünmeye çalıştığım bu koşullar oluşursa ABD bölgeden savaşmadan çekilecektir.
Yukarıda yazdığım ve iradeyi oluşturmaya yönelik koşullar yarım yamalak yapılır ve Amerika'dan yüksek faizle borç para isteyerek öte yandan ABD ile savaş hali sürdürerek yürüyecek bir iş değildir.
Söylemeye gerek yok savaş çok ciddi bir iştir. En ufak bir iradesizlik ve zaafı kaldırmaz. Böyle bir ikircikli siyaset kimseye güven vermez. İttifak ihtimallerini ortadan kaldırır. İç birliği zaafa uğratır. Yani savaşma gücünüzü elinizden alır.
Türk halkı artık ABD nedir ne değildir bilmektedir. Lakin ABD ile bir savaşa zihnen hazır değildir. Fırat'ın Doğusuna müdahalenin münferit olacağı seçim yatırımı niteliğinde olduğu gibi düşünceler iç iradenin henüz oluşmadığını gösterir.
Türk halkı bilmelidir ki savaşın ne zaman olacağını savaşın kendisi belirler. Yükselen tehdidin pik noktası savaşın başlangıcıdır. Bence tehdit en tepe noktasındadır.
Bülent Esinoğlu
ulusal.com.tr
https://www.ulusal.com.tr/firat-in-dogusunda-basarinin-dort-kosulu-makale 7582.html
================================
ÇETİN ÜNSALAN : EKONOMİ GİZLİ İFLASA SÜRÜKLENİYOR
13 Aralık 2018 09:05
Bir ekonominin ayakta kalabilmesi kasasına artı para koyması ancak gelirlerinin giderinden çok olması ile mümkündür. Bunun dışında ortaya çıkan her sonuç şayet kurguyu değiştirecek bir şey yapmıyorsanız iflas ile sonuçlanır.
Bir şirket düşünün ki satışlarını sürekli arttırsın; ama buna karşılık gelirleri düşsün. Yine bir şirket düşünün ki alımları azalsa da ödediğini maliyet sürekli artış göstersin. Sizce böyle bir yapının sonu ne olur?
Şayet mali tablolarını ciddiyetle takip etmiyorsa iflasla sonuçlanacak bu hadise ticaretinin de açık verdiği bir fotoğraf sergiliyorsa gizli iflasa sürüklenen hatta gizli iflas içerisinde olan bir yapıyı önümüze koyar.
Türkiye'nin son dönemde en önemli övünç meselesi ne? İhracatta Cumhuriyet tarihinin rekorunu arka arkaya kırıyor olmak. Zaten iktisat tarihiniz açısından bir önceki dönemden 1 dolar öteye gittiyseniz bundan daha doğal bir sonuç olamaz. Yani her 1 dolarda rekoru kırarsınız.
Fakat bu rekor size gün sonunda para kazandırır mı tartışılır. Şimdi ekonomi kurmayları ve ihracatçılarımız yıl sonu gelmeden 11 ayda 154 milyar doları 12 aylık zaman dilimi içinde de 168 milyar doları aştığımızı açıklıyor. Güzel mi; elbette güzel...
Fakat mesele dış ticaret dengesi açısından baktığımızda problem büyüyor. Bunu ısrarla görmezden geldikleri için ben de ısrarla hatırlatmaya devam edeceğim. Çünkü görmezden gelinen bu durum Türkiye ekonomisini iflasa görmezden gelindiği için de hızla gizli iflasa sürüklüyor.
Ekim ayı itibariyle dış ticaret açığı yüzde 93 8 azaldı. Düz mantıkla bakarsanız iyi bir şey.
Yine ekim ayı esas alındığında Ocak – Ekim 2018 döneminin açığı ne kadar? 51 6 milyar dolar... Ekim sonuna baktığınızda dolar / TL kuru 5 60 seviyesinde. Yani ihracatçının 3 5'lardan çıktığı için avantaj sağladığı düşünülen bir durumda.
Aynı ayın diğer verilerine bakalım. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 97 2... Normal şartlar altında Türkiye'nin para basıyor olması lazım. Peki bu durum üretim yapımızda bir değişikliğe için mi ortaya çıktı? Hayır...
Üretim için ithalat yapmadığımız belki de üretim gerçekleştirmediğimiz için. Çünkü iç tedarik yoluyla imalat gerçekleştiremediğimizi ve bu konuda bir düzelme olmadığını biliyoruz.
Peki böylesi bir dönemde yani ihracatımızın yüzde 15 7 yükseldiği ithalatımızın da yüzde 26 2 düştüğü bir ortamda kazanç miktarımız ne? İhracattaki 1 birimdeki kazancımız daha çok mal satmamıza rağmen yüzde 2 3 azaldı. Daha az mal almamıza rağmen de 1 birim ithalattaki giderimiz yüzde 3 4 arttı.
Yani dış ticarette açık kapatmak adına işleri tersine çeviriyoruz; daha çok mal satıp birim başına daha az para kazanırken daha az mal alıp birim başına daha çok para ödüyoruz. Daha kötüsü bununla ilgili hiçbir kaygı taşımıyoruz. Sorarım size bu gidiş gizli iflas değil de nedir?
http://cetinunsalan@yahoo.com
https://www.ulusal.com.tr/ekonomi-gizli-iflasa-surukleniyor-makale 7581.html
================================
'Portakal'ı haklı çıkaranlar utansın!'
Ana Sayfa» TÜRKİYE
'Portakal'ı haklı çıkaranlar utansın!'
Karar gazetesi yazarı Akif Beki Fatih Portakal'ın hedef gösterilmesine tepki gösterdi.
Bir dönem Recep Tayyip Erdoğan'a danışmanlık yapan Karar gazetesi yazarı Akif Beki gazeteci Fatih Portakal'a köşesinden destek verdi.
Beki "Portakal'ı haklı çıkaranlar utansın!" başlığını taşıyan yazısında şunları dile getirdi.
Fransa'daki gibi halkı sokağa çağırıp ayaklanmaya davet etmekle suçlanıyor tepki üstüne tepki ihbar üstüne ihbar...
Oysa Fransa'da sokağa çıkmak da çağırmak da suç değil bir hak. Sadece Macron tanımıyor ve normal karşılamıyor bu hakkı. Şiddete başvurulmadığı sürece Cumhurbaşkanı Erdoğan da her fırsatta teslim ediyor.
Fakat suç duyurusu kuyruğuna girenler bu hakkı inkar ettiklerinin ayırdında bile değil...
Fatih Portakal'ı aslında haklı çıkardığını dahi anlamadan attığı zarfa düşen düşene.
Ne demişti FOX sunucusu? "Hadi bakalım barışçıl bir eylem için doğalgaz zamlarını protesto edelim. Kaç kişi hakkını aramak için korkmadan sokağa çıkabilecek yapabilecek miyiz" dememiş miydi?
Gazetesi televizyonuyla üstüne çullanan Portakal'ı anasından doğduğuna pişman etme kafası neyi kanıtlamış oldu peki?
Türkiye'de barışçıl demokratik gösteriler yapılabiliyor muymuş? Lafta kalmıyor muymuş protesto yalnızca kağıt üstünde serbest değil miymiş? Sesini duyurabilmek için sokağa çıkabiliyor muymuşsun? Durum tespiti kılıfıyla abartıyor iftira mı atıyormuş Portakal?
Nerede demokratik hak ve özgürlüklerin korkusuzca kullanılabileceği ortam. Portakal'ın yoklamasını masum bulmayıp kınayan AK Parti sözcüsü bile gördük ne diyorsunuz siz!
Bırakın çağrıyı bırakın uyup sokağa çıkmayı bırakın fiile geçirmeyi... Daha sokağa çıkma çağrısının lafı ihtimali farazi denemesi bile anında boğuluyorsa...Varın gerisini siz düşünün.
TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay örneği de ortada. Asgari ücretle ilgili "Böyle daha ne kadar gider. İşte Fransa'da gördük gitmediğini. Burada ne kadar gider mi gitmez mi bize bağlı" dedi diye gelmedik kalmadı başına.
Erdoğan'ın 40 yıllık kadim dostu demediler.
Ona musallat edilen çoluk çocuğun bugünkü taşlama imkanlarına kavuşmasında emeği çilesi olduğuna bakmadılar.
Ağzından çıkan şeyin örtük bir imadan uzak bir olasılıktan başka bir şey ifade etmediğine aldırmadılar.
Bir sendika başkanının başka türlü konuşamayacağını işçilerin hakkını savunurken bunun altına inemeyeceğini umursamadılar.
Ne protesto hakkı ne hatır kadir bildiler Allah ne verdiyse...
Meclis Başkanı Yıldırım'la TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu araya girip rejime sadakatine kefil olmasalardı yanmıştı.
H H H
Protestonun lafına bile katlanamayanlar 'Gezicileri asalım keselim' provokasyonlarına yol veriyorsa orada durun.
Düşünün; bir kaşık suda bu velvele niye koparılıyor haybeden ortalık niye ayağa kaldırılıyor?
Suni gerilim mühendisleri bu seçimin öcüsünü kör kuyularda ararken Fransa'da bulmuş olmasın?
'Yoksa Sarı Yelekliler gelir' korkutmacasına inandırıcılık efekti vermek seçmen gözünde gerçekçilik kazandırmak için mi? 'Sarı Yelek özentilerine tokat atar gibi oy atın' kampanyası işe yarasın diye olabilir mi bu kaşımalar?
Tabii bir de devletin gücünü ve büyüklüğünü halkına gösteremeyip alttan aldığı için Macron'a duyulan kızgınlık var.
'Sarı Yeleklileri görmezden geldi medyaları' gibi üfürme haber uyduranlar 'kendinize gelince niye büyütmediniz' demiyor.
'Bizden daha sertti müdahale' derken 'niye orantısız karşılık verdi polisiniz' demiyorlar.
'Niye bizde büyüttünüz niye bizim orantısızlıklarımıza laf ettiniz size ders olsun aklınızı başınıza alın bir daha da ses etmeyin' imalı bir karşılıklı 'yok sayma' teklifi yatıyor o çığırtkanlıkların altında.
Macron'un kabahati halkının karşısında dize gelerek kötü örnek teşkil etmek.
Mısır'daki Sisi sultası gibi önlemler alsa sarı yelek edinmeyi hemen yasaklasa alıp satmayı terör suçuna soksa aklından geçirmeyi bile örgütlü yasadışı faaliyet görse olası gösterilere baştan yayın yasağı getirip sokağa çıkmayı men etse... Cici olmaz mıydı?
https://www.ulusalpost.com/portakali-hakli-cikaranlar-utansin-178162h.htm
================================
HAKKARİ-ŞIRNAK YOLUNA ÇIĞ DÜŞTÜ
Çığ düşmesi sonucu kapanan Hakkari-Şırnak kara yolu ekiplerin çalışmasıyla tek şeritten açıldı.
Hakkari'de çığ düşmesi sonucu kapanan Hakkari-Şırnak kara yolunda ulaşım ekiplerin çalışmasıyla tek şeritten sağlandı.
Bölgede etkili yoğun kar ve tipi nedeniyle Hakkari-Şırnak kara yolunun 40. kilometresine çığ düştü.
Yolun kapanması nedeniyle araçlarda mahsur kalanlar Çığlı köyü yakınlarındaki dinlenme tesisinde bekledi.
Bölgeye yönlendirilen karayolları ekipleri 3 saat süren çalışmayla yolu tek şeritten kontrollü olarak trafiğe açtı.
Ekipler yeni çığ tehlikesine karşı vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Bazı yollar ulaşıma kapandı
Karayolları 11. Bölge Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre olumsuz hava koşulları nedeniyle Van-Bahçesaray Muş-Hasköy-Kavakbaşı Çaldıran-Doğubeyazıt ve Hizan-Bahçesaray yolları ulaşıma kapandı.
Karla mücadele ekipleri hava şartlarının uygun olduğu bölgelerde yol açma çalışmalarını sürdürüyor.
https://www.ulusal.com.tr/yurt/hakkari-sirnak-yoluna-cig-dustu-h218643.html
FIRAT'IN DOĞUSUNA OPERASYON AÇIKLAMASININ ARDINDAN ABD'DEN İLK TEPKİ
Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapacağı operasyona Pentagon'dan ve Rusya'dan açıklamalar peş peşe geldi. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Robertson "ABD askerlerinin bulunduğu yerlerde tek taraflı adımlar kabul edilemez" ifadesini kullandı. Rusya ise "Terör karşıtı operasyonlarla ilgili Türk ortaklarımızla iletişimimizi sürdürüyoruz" dedi. 13 Aralık 2018 Perşembe 16:00 0 ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü Sean Robertson Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapacağı harekât ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Pentagon sözcülerinden Binbaşı Robertson ABD askerlerinin bulunduğu yerlerde tek taraflı adımları kabul edilemez olarak nitelendirdi.
ABD ile Türkiye arasında koordinasyon ve karşılıklı dayanışma olduğunu ifade eden sözcü "Koordinasyonsuz askeri operasyonlar ortak menfaatlerin altını oyacaktır" ifadelerini kullandı.
Robertson ayrıca Koalisyon kuvvetleri IŞİD'e karşı çatışmanın ortasında olan Suriye Demokratik Güçleri ile yakından çalışıyor" dedi. Suriye Demokratik Güçleri olarak nitenlidirilen yapının başını ise PKK-YPG çekiyor.
ulusal.com.tr
================================
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder