11 Ağustos 2020 Salı

ASKERLER 600 SUBAYI KADROSUZLUK GEREKÇESİYLE TOPLUCA EMEKLİ EDİLEN TSK İÇİN BÖYLE DİYOR...

Yunanistan ile savaşın an meselesi olduğu şu günlerde ufukta sanki bir BÜYÜK BALKAN REZALETİ gözüküyor.
Herşey o kadar benziyor ki?

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  

ASKERLER 600 SUBAYI KADROSUZLUK GEREKÇESİYLE TOPLUCA EMEKLİ EDİLEN TSK İÇİN BÖYLE DİYOR...

Sosyal medyadan, ülkemizdeki ileri demokrasi nedeniyle anonim kalmasını istediğim bir emekli subaya aittir.

Yazım özneleri askerler olunca bazı arkadaşlara sıkıcı gelebilir ancak ana fikri kurumlar arası koordinasyonun liyakatin mesleki ve insani birçok değerin hiçe sayılarak ülkenin nasıl yönetildiğinin daha doğrusu yönetilemediğinin bir özeti aslında.

Medya ve basında son yüksek askeri şura kararları ile Kara Kuvvetleri Komutanlığından altı yüz Albay rütbesindeki personelin kadrosuzluk nedeniyle emekli edildiği bilgisi yer aldı. Emekli bir subay olarak yaptığım bire bir görüşmelerden de kadrosuzluk nedeniyle basında yer alan rakamlara yakın sayıda Albayın emekli edildiği bilgisine ulaştım. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra fetö terör örgütü ile irtibatlı yaklaşık dört bin subayın ihraç edildiği Kara Kuvvetleri Komutanlığında personel eksikliği yaşanırken emekliliklerin kadrosuzluğa dayandırılması bana biraz manidar geldi.

Emeklilikleri atamalar ile birlikte değerlendirdiğimde ilginç olduğu kadar düşündürücü bir tablo ortaya çıkıyor. Kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilen bir kısım personelin bir buçuk ay önce yapılan atamalarla yeni görev yerlerine katıldığını da biliyoruz.

Kara Kuvvetleri Komutanlığında en önemli görev yerlerinden birisi olan Alay Komutanlığına atanan ve bir gün önce sancak devir teslim töreni ile Alay Sancağını teslim alan bir Alay Komutanının emekli edilme gerekçesi ne olabilir?

Kritik bir görev yerinden seçilerek başka bir kritik görev yeri olan Bölge Başkanlığına atanan albayın emekliye sevk edilmesinin mantığı var mıdır?

Atamalarda Kıbrıs'a atanarak görev yerlerine katılan ve son şura kararları ile emekliye sevk edilen Albaylar nedeniyle oluşan kamu zararı için ne söylenebilir?

Sicil sıralamasında kendilerinden sonrakiler göreve devam ettirilirken devrelerinin ilk sıralarında yer alan Albayların emekli edilmesinde hangi kriterler dikkate alınmıştır?

Kişisel olarak incelendiğinde buna benzer kişileri rencide edici birçok örneği vermek mümkün. Bunun yanı sıra atama gören personelden eşlerinin atamasını yaptıran evini kiralayan eşyalarını taşıtan ücretlerini ödeyerek özel okula çocuklarının kayıtlarını yaptıranların mağduriyetleri vicdanları ne kadar yaralamıştır merak ediyorum.

İşin daha enteresan tarafı ise emekliye sevk edilen kişilerin yaklaşık yarısı normal şartlarda çalışma süreleri nedeniyle değerlendirmeye alınmaması gereken yani normal şartlar altında emekli edilmemesi gerekenlerden oluşuyor. Diğer bir ifadeyle yirmi sekiz çalışma yılını doldurmayan dolayısıyla süre uzatma değerlendirmesine girmemesi gereken yaklaşık üç yüz Albay kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmiş. Söz konusu personelin kaldıkları bu muamele karşısında neler hissedebileceği ailesine ve çevresindekilere bunu nasıl izah edeceği hiç akıllara gelmiş midir acaba. Ne hissediyorlar bilemiyorum ama bu zamanda ve bu şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) kadrosuzluk gerekçesiyle emekliye sevk edilmek bu arkadaşlarımız için bir ONUR ve GURUR vesilesidir diye düşünüyorum.

Taşları yerinden oynatılmış bir orduda personel arasındaki ilişkilerin nasıl olacağını tahmin edebiliyor musunuz. Emekli edilenlerin göreve devam edenler hakkında (Hangi cemaate üyeler acaba) veya göreve devam edenlerin emekliler hakkında (Fetöcümüy dü acaba) neler düşündüğünü veya hissettiğini söylemeye gerek var mı. Kader birliği yapan insanların oluşturduğu bir orduda personelin birbirlerine şüphe ile bakması kabul edilebilir mi. Çalışanlar arasında önümüzdeki yıl yarbay binbaşı ve astsubaylar da kadrosuzluk nedeniyle emekli edilecekmiş söylentisi almış başını gidiyor. Çalıştığı kurumda geleceği hakkında endişeleri olan insanlardan görevleri gereği gerektiğinde ölmelerini beklemek ve istemek gibi bir hakkınız olabilir mi?

TSK subay kadrolarının sınıf ve rütbelere göre belirlenerek buna göre personel temini ve yetiştirilmesi teknik bir konudur. Daha önceki yıllarda günün görev ihtiyaçları dikkate alınarak planlamaların aksine uygulamalar yapılmışsa da personelin sistem içinde kullanılması sağlanarak mağduriyetlerin asgari seviyede olması hep ön planda tutulmuştur. Bu uygulamada ise akla zarar mağduriyetlerin yanı sıra ödenen harcırahlar nedeniyle kamu zararı da söz konusudur. Bu konuların haksız yere emekliye sevk edilerek mağduriyet yaşayan personel tarafından yargıya taşınması gerektiğine inanıyorum.

Şahit olunan uygulamalar bize Kara Kuvvetleri Komutanlığının görev ihtiyaçları ile hareket ederken Milli Savunma Bakanlığının ise bilmediğimiz ancak tahmin edebildiğimiz siyasi ve ideolojik düşüncelerle hareket ettiğini gösteriyor. Yanılıyor olabilirim ama birimler arasındaki dikkat çekici farklı hatta birbirine tamamen zıt uygulamalar TSK personelinin MSB'lığı içindeki bir birim vasıtasıyla değerlendirilerek eski personelin zaman içinde tasfiye edildiği izlenimini veriyor bana. Bir şekilde zamanında az veya çok Fetö terör örgütü bu ile iltisaklı ve irtibatlı olduğu tespit edilen ancak haklarında yasal işlem yapılamayan personelin tasfiye edilmesi makul görülebilir ki bu durumdaki personel kadrosuzluk nedeniyle emekli edilenler içinde öğrenebildiğim kadarıyla dikkate alınmayacak sayıdadır. Bu da kadrosuzluktan emekliliklerin terör örgütü şüphesi ile değil ağırlıklı olarak başka gerekçelerle yapıldığının en açık bir göstergesidir.

Başta Akit gazetesi olmak üzere yandaş basın ve medyada son günlerde tabur ve daha üst birlik ve karargahlarda imam/din işleri subayı görevlendirilmesi konusu gündeme getirilmeye başlandı. Yine sosyal medyada bu teşkilatlanma ile ilgili kanuna dair bir metin dolaşıyor. (Yazım hataları nedeniyle bu belgenin doğru olduğunu düşünmemekle birlikte yakın zamanda çıkarılacağına da inanıyorum. ) Halen geçerli midir bilmiyorum ama TSK'da ihtiyaca binaen yeni bir kadro açılacağı zaman kadro tavanını aşmamak gerekçesiyle başka sınıflara ait kadrolardan tasarruf edilir. Halen bu uygulama geçerli ise tasfiye şeklindeki emekliliklerin bu konuyla ilgili olabileceğini imam ve din işleri subayları için kadro oluşturma hazırlığı olabileceğini düşünüyorum. (Görevde olduğum yıllarda belli seviyenin üstündeki karargahlarda seferde atama yapılacak şekilde Din İşleri Subayı kadrosunun olduğunu da belirtmek isterim. )

Askeri öğrencilik dâhil otuz yedi yıl hizmet ettiğim TSK'de dine saygısızlık yapıldığını dini vecibelerini yerine getiren dindar personele farklı davranıldığına şahit olmadım. Büyüklüğüne bağlı olarak hemen hemen her birliğinde cami veya mescit bulunan ramazan aylarında sahur ve iftar yemeklerinin özellikle düzenli bir şekilde yenmesi için çaba gösterilen her yemekte Tanrı'nın adı zikredilerek yemek duası okunan eğitim yılı açılışlarında kazasız ve belasız bir eğitim yılı olması nedeniyle birçok birliğinde kurban kesilen dini bayramlaşmaların aksatılmadan yapılması için her türlü tedbiri alan bir TSK'den bahsediyorum. Komutanlık Bölge Başkanlığı görevlerim dâhil çalıştığım yıllarda böyle bir kadro ve personeline hiç ihtiyaç duymadım. Bugün de ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Ama iktidarın yapmak istedikleri ve TSK'ni getirmek istedikleri noktayı düşünerek gerçekten üzülüyorum.

Geçen günlerde liglerden küme düşmenin kaldırılması ile ilgili yaptığım bir paylaşımımı memleketin çivileri çıkmış sonumuz hayırlı olur inşallah şeklinde sonlandırmıştım. Gerçekten içinde bulunduğumuz durum bu. Hatta ortada yerinden çıkacak çivi bile kalmamış dense yeridir. Çivileri çıkmış bir yapının altında kalmamız umarım an meselesi değildir.

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Memleket mutlaka modern medeni ve yeni olacaktir.
Bizim icin bu hayat davasidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

39. EVRENIN DUZENI DE BIR ALLAH'IN VARLIGINI KANITLAMAZ

Bir Allah'a tapanlar, butun evrenin duzeninde onu yoneten akilli ve hakim bir zatin varligini reddetmenin olanaksiz oldugunu sanirlar. Ancak bu duzen, bize bazen elverisli bazen zararli olan etkenler ya da durumun zorunlu olarak ortaya cikardigi hareketlerin, cereyanlarin zorunlu sonucundan baska bir sey degildir. Bu etken ve durumlarin bazilarini iyi bulur, bazilarindan sikayet ederiz.

Doga, hep ayni yolu izler, yani ayni etkenler ayni eserler meydana getirir. Oteki etkenler birinci etkenleri baska turlu etkide bulunmaya zorlamadikca, bu eserlerin eylemini bozmadikca, ayni etkenler ayni eserler olusturmaya devam eder. Eserlerini hissettigimiz etkenler, eylemlerinde ya da hareketlerinde bize mechul oldugundan, daha az olagan ve zorunlu olmayan etkenlerin etkisiyle bozulunca, saskinlik icinde kaliyor, "iste mucize!" diye bagiriyoruz ve bunlari, gozlerimizin onunde hareket eden butun etkenlerden daha az bilinen etkenlere mal ediyoruz.

Evren hep duzen icindedir, onun icin karisiklik, ihtilal olmaz. Bozuklugundan sikayet ettigimiz zaman, yalniz bizim kendi makinemizde bozukluk vardir. Cisimler, etkenler, bu dunyanin kapsadigi varliklar, eserlerini ister uygun bulalim, ister bulmayalim, birbirleri uzerine tanigi oldugumuz bicimde, zorunlu ve gerekli olarak eylemde ve etkide bulunurlar. Depremler, volkanlar, su baskinlari, bulasici ve salgin hastaliklar, kitlik, kuraklik, agir cisimlerin dusmesi, irmaklarin akmasi, ruzgarlarin esmesi, bereketli yagmurlar, Allah'in lutfuna, verdigi nimetlerinden dolayi minnettarlik duymamizi gerektiren hayirli eserler kadar zorunludur ve evrenin duzenli eserlerindendir.

Dunyada bir duzenin egemen olmasini gorerek saskinliga dusmek, ayni etkenlerin ayni eserler olusturduguna sasmak demektir. Insanin bir duzensizlik gorunce rahatsiz olmasi, etkenlerin eylem tarzi ve etkileri degisince ya da bozulunca, eserlerin artik ayni eserler olamayacagini unutmaktir. Dogada bir duzen, bir intizam gorulunce bundan saskinliga dusmek, bir seyin var olabilecegine sasmaktir; bizzat kendi kendisinin varligina sasirmis olmaktir. Bir mevcut icin duzen olan, diger bir mevcut icin duzensizliktir, biri icin huzur ve guvenlik olan, baskasi icin izdirap ve karisikliktir. Engel ve cezayla karsilasmaksizin her seyi karistirabildikleri zaman zararli olan yaratiklar, her seyi yolunda, her seyi duzenli bulurlar. Kotuluk yaparken rahatsiz edildiklerinde, muzirlar ve kotuler, tersine, her seyi karisiklik ve duzensizlik icinde gorurler.

Doganin yaraticisi ve hareket ettiricisinin Allah oldugu varsayilsa, yine, Allah icin dogada hicbir duzensizlik, hicbir karisiklik mevcut olmazdi. Yapacagi etkilerin tumu, Allah'in bunlara verecegi ozelliklere, iceriklere ve zorlamalara gore, eylemi yerine getirmeleri zorunlu olmaz miydi? Eger esyanin akisi aliskanligini degistirseydi, "sunnetullah" (Allah'in koydugu duzen), "degismez" olmazdi. Allah'in varliginin, zekasinin, kudretinin ve iyiliginin en inandirici kaniti sayilan dunya duzeni yalanlanirdi. Allah'in varligindan kuskuya dusulurdu ya da en azindan, Allah sebatsizlikla, acizlikle ve esyayi ilk duzenlemesi sirasindaki sezgi ve beceri eksikligiyle suclanirdi. Yaptigi, hazirladigi ya da eylem ve harekete gecirdigi unsurlari, araclari secmekte aldanmis olmakla Allah'i suclamakta, insan hakli olurdu. Eger dunyanin duzeni tanrisallik sifatini, gucunu ve sezgisini kanitlasaydi, duzensizlik de tanrisalligin zaafini, kararsizligini, alikligini kanitlardi.

Diyorsunuz ki; "Allah her tarafta vardir, onsuz hicbir sey yapilmaz, onsuz bir sinek bile kanadini kipirdatamaz, her seyi genisligiyle doldurur, Allah hareket ettirici olmasa madde hicbir eylem ve etki yapamaz. " Ancak bu durumda, teslim ediyorsunuz ki, Allahiniz karisiklik etkenidir, dogayi bozan odur, karisikligin babasidir. Insanda da vardir ve insan gunah islediginde insani kiskirtan odur! Eger Allah her yerde mevcut ise, Allah bendedir, benimle eylem yapar, benimle birlikte aldanir, benimle birlikte Allah'i gucendirir, benimle birlikte Allah'in varligini reddeder ve bir Allah'in varligi fikrini curutur. Ey dinciler, ey tanribilimciler! Allah'tan soz ettiginiz zaman ne yaptiginizin, ne soylediginizin farkinda olmuyorsunuz.

- - - - - - - - - - - - -
En gec 2050 yilina kadar, su andaki konusmamizi anlayabilecek tek bir kisinin kalmayacagini hic dusundun mu, Winston?

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Hakikat, mucizeleriyle hicbir zaman boburlenmedi.

EMILY DICKINSON
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 190 Uyusturucu veya uyarici madde kullanilmasini kolaylastirma4

1) Uyusturucu veya uyarici madde kullanilmasini kolaylastirmak icin
a Ozel yer donanim veya malzeme saglayan
b Kullananlarin yakalanmalarini zorlastiracak onlemler alan
c Kullanma yontemleri konusunda baskalarina bilgi veren
Kisi bes yildan on yila kadar hapis ve bin gunden onbin gune kadar adli para cezasi ile cezalandirilir.4 5 _________________________ 1 Bu fikralarda gecen nakleden ibaresinden once gelmek uzere 29 6 2005 tarihli ve 5377 sayili Kanunun 22 nci maddesiyle sevk eden ibaresi eklenmis ve metne islenmistir.
2) 18 6 2014 tarihli ve 6545 sayili Kanunun 66 nci maddesiyle bu maddenin birinci fikrasinda yer alan "on yildan az olmamak uzere" ibaresi "yirmi yildan otuz yila kadar" seklinde ucuncu fikrasinda yer alan "bes yildan onbes yila kadar" ibaresi "on yildan az olmamak uzere" ve yedinci fikrasinda yer alan "dort" ibaresi "sekiz" seklinde degistirilmistir.
3) 15 8 2017 tarihli ve 694 sayili KHK nin 137 nci maddesiyle bu fikrada yer alan "sekiz yildan az olmamak uzere hapis ve" ibaresinden sonra gelmek uzere "bin gunden" ibaresi eklenmis daha sonra bu hukum 1 2 2018 tarihli ve 7078 sayili Kanunun 132 nci maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlasmistir.
4) 18 6 2014 tarihli ve 6545 sayili Kanunun 67 nci maddesiyle bu maddenin birinci ve ikinci fikralarinda yer alan "iki yildan bes" ibareleri "bes yildan on" seklinde degistirilmistir.
5) 15 8 2017 tarihli ve 694 sayili KHK nin 138 inci maddesiyle bu fikrada yer alan ""on yila kadar hapis" ibaresinden sonra gelmek uzere "ve bin gunden onbin gune kadar adli para" ibaresi eklenmis daha sonra bu hukum 1 2 2018 tarihli ve 7078 sayili Kanunun 133
uncu maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlasmistir.9012-1
2) Uyusturucu veya uyarici madde kullanilmasini alenen ozendiren veya bu nitelikte yayin yapan kisi bes yildan on yila kadar hapis ve bin gunden onbin gune kadar adli para cezasi ile cezalandirilir.123 3 Bu maddede tanimlanan suclarin tabip dis tabibi eczaci kimyager veteriner saglik memuru laborant ebe hemsire dis teknisyeni hastabakici saglik hizmeti veren kimyacilikla veya ecza ticareti ile istigal eden kisi tarafindan islenmesi halinde verilecek ceza yari oraninda artirilir.1 Kullanmak icin uyusturucu veya uyarici madde satin almak kabul etmek veya bulundurmak ya da uyusturucu veya uyarici madde



- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder