Bu da İran Hukuku/ NİLGÜN CERRAHOĞLU
“Hukukun katline örnek” mi istiyorsunuz? Gözlerinizi yanı başınızaki İran’a çevirin.
Şirin Ebadi ile gündeme gelen İranlı insan hakları savunucusu Nesrin Sotude’nin “11 yıl hapis, yirmi yıl meslekten men” cezasına çarptırıldığına ilişkin haberler, bilmem dikkatinizi çekti mi?
Ben de beğendiğim yönetmen Cafer Panahi benzer bir cezaya çarptırılmış olduğu için fark ettim. Panahi de hatırlarsınız daha yeni... “6 yıl hapis” cezası yanında “yirmi yıl meslekten men” almıştı...
Bu kez Nesrin Sotude; Panahi gibi aynı suçtan -“ulusal güvenliği tehdit ve rejim karşıtı propaganda”- hüküm giymiş... ama “kadın olduğu için” erkekten nerdeyse iki katı hapis cezasına mahkûm edilmiş.
İran’da kadınlar demek yanlız mirastan yarım pay almakla kalmıyor, “rejim muhalifi” olmaları durumunda, cezaları erkeklere göre ikiye katlanıyor...
Şeriatta böyle bir kayıt yok. Bunu da İranlılar uydurmuş…
“Corriere della Sera”da (11 Ocak) bunu yeni okudum; “Nobel Barış Ödülü sahibi Ebadi’nin avukatı, Nesrin Sotude’nin başörtülü olmayan bir video görüntüsü tespit edildiği için cezası 5 yıl ağırlaştırılmış...”
“Başörtüsüz görüntüye”, artı beş yıl hapis!
Kamuda başörtüsüz görünmek, İran’da genelde “kırbaçla” cezalandırılıyor. Ama bu saçı uzun, aklı kısa kadın(!); bir de “insan hakları” niyetine rejim muhaliflerinin avukatlığını üstlenmek cüreti göstermiş. Üstelik Ahmedinejad’ın yaka silktiği “hemcinsi” Şirin Ebadi’nin avukatlığını almış. Hal böyle olunca... “Rejim düşmanlığına” “6”; “başörtüsü yasağı ihlaline” de ilaveten “5”; toplam “11 yıl” ceza yemiş!
Nobel, Ebadi’nin laneti oldu
Uzun süre tek başına hücrede alıkonan insan hakları savunucusu Nesrin Sotude için Ebadi; “Onu benimle çalıştığı için cezalandırıyorlar!” diyor...
Rejimin 1 numaralı düşmanı sayılan Ebadi’nin kendisi bundan böyle yurtdışında yaşıyor ve “Yeşil İsyan” günlerinden bu yana İran’ a dönemiyor.
İslam dünyasında “Nobel” kazanan tek kadın olarak bilinen Ebadi’nin mal varlığına -“Nobel” para ödülü dahil!- Ahmedinejad el koymuş. TV’lerde karısı aleyhinde beyanlarda bulunmaya zorlanan kocasıyla ünlü Nobel’in arası açılmış. İran basını, veryansın Ebadi’nin “Batılı güçlerin ajanı” olduğuna dair dedikodular yaymış...
Halen İsviçre’de ikamet eden Ebadi bugün; ailesini, ülkesini, malvarlığını yitirmiş; yalnız ve perişan olmuş bir kadın. Konferanslara giderek yaşıyor ve “Yeşil Hareket’i” elinden geldiğince yurtdışından desteklemeye çalışıyor...
Sotude; işte sürgündeki Ebadi’yi vatanında karşılaştığı bu haksızlıklar ve suçlamalara karşı savunmaya çalışırken, kendisini Tahran’ın dehşet saçan “Evin” Hapishanesi’nde buluyor...
Roksana Saberi’nin öyküsü
İran’ın “rejim kurbanı kadınlarından” söz açılmışken; “Evin”den zor kurtulan bir başka “siyasi mahkûm” Roksana Saberi’nin “Between Two Worlds/İki Dünya Arasında” isimli kitabını yeni bitirdim...
Türkiye’de yalnız reel politik -“nükleer”- boyutuyla gündeme gelen doğu komşumuzu; çeşitli dillere çevrilen bu kitap, “siyasi mahkûmlar” penceresinden tanıtıyor...
Roksana’nın “100 günlük Evin kâbusu” ardından, bu kitabı kaleme alabilmesinin tek nedeni, İran vatandaşlığı yanında ABD vatandaşlığının da olması.
Baba tarafından ABD’deki İran diyasporasından gelen Roksana; “köklerini merak ettiği” için bir süreliğine gazeteci olarak çalışmak amacıyla İran’a gidiyor. Ve “ajan” suçlamasıyla tutuklanıyor.
Roksana’nın tutuklanış biçimi tüyler ürpertici...
“Postacı” kılığında bir adam bir sabah kapıda beliriyor ve ekip arkadaşlarıyla Roksana’yı dertop edip “Evin”e götürüyor!
Gidiş o gidiş...
Günler boyu ailesi/sevgilisi Roksana’dan haber alamıyor...
Kadın ancak “yalan ifade” karşılığında telefona konuşması yapabiliyor ve muhataplarına ne söyleyeceği; kendisine dikte ediliyor. Roksana’ya “Ajan olduğunu kabul etmezssen, ya burada çürür ya ipe gidersin!” diyorlar...
‘Kuş kafesi fark ettiği an!’
Baskı altında Saberi sonunda; “Bay D.” adında -masum- biri adına casusluk yaptığını söylemeye mecbur bırakılıyor. Ancak hapisdeki “siyasi mahkûmların” direncinden etkilenerek; “verdiği yalan ifadeyi” mahkemede geri alıyor.
Göstermelik verilen, ağzını açmayan gariban bir avukatın yanında savunmasını kendi yapıyor.
Ve siyasi konjonktürün kendinden menkul -ABD baskısı!- raconuyla serbest bırakılıyor.
8 yıllık mahkûmiyet evvela 2 yıla indiriliyor; o da erteleniyor ve Roksana serbest kalıyor...
“İki Dünya Arasında”da Roksana; “Hâlâ beni hangi nedenle tevkif etmiş olduklarını ve hangi gerekçeyle serbest bıraktıklarını bilmiyorum!” diyor...
Tebrizi’nin 17. yüzyılda yazdığı “Kuş kafesten farkını anladığı an, özgürdür!” satırlarıyla başlayan “İki Dünya Arasında” soluk soluğa okunan bir kitap.
32 yaşındaki genç kadın gazeteci Saberi; kitapta yanlız İran rejiminin kullandığı takıyye ve manipülasyon yöntemlerini faş etmekle kalmıyor, aynı zamanda kadınlar koğuşunda tanıdığı Nergis, Azer, Feride, Rüya, Mehveş... yoluyla İran toplumunun içine ayna tutuyor.
Adları bile adlarımızı çağrıştıran bu kadınları merak etmiyor musunuz?
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ HÜRRİYETE DOĞRU Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, İçinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin Gideceksin ırıpların çalkantısında. Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; Sevineceksin. Ağları silkeledikce Deniz gelecek eline pul pul; Ruhları sustuğu vakit martıların, Kayalıklardaki mezarlarında, Birden Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin; Bayramlar seyranlar mı dersin, Şenlikler cümbüşler mi? Gelin alayları, teller, duvaklar, Donanmalar mı? Heeey Ne duruyorsun be, at kendini denize: Geride bekliyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, Her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere... Orhan Veli KANIK oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
siyasi konjukturden bahis ediyorsun ne siyasisi internet kullaniyorsan zaten fislenmissin. yeni yasaklar geliyor bekle gor Dracula NYC
YanıtlaSil