Dünkü yazımda askeri çevrelerden bugüne kadar hep doğru haberler aldığını bildiğim bir dostumla konuşacağımı söylemiştim. Telefonda “Genelkurmay’ın kapsamlı bir çalışma başlattığını” söylemiş ama ayrıntıları telefonda konuşmayacağını belirtmişti.
Dediğim gibi dün buluştuk, biraz sohbet ettik. Tabii anlattıkları bir belgeye dayanmıyor, sonuçta duyumdan ibaret. Ama dediğim gibi bu tür bilgileri bu güne kadar hiç yanlış çıkmadığı için o kulakla dinledim.
İlk bilgi şu: Son zamanlarda Türk Silahlı Kuvveleri hakkında dozu giderek artan iddialar ve hakaretler, ordu içinde çok ciddi rahatsızlık yaratıyormuş. Çeşitli rütbelerden subaylar “neden mantıklı ve ikna edici bilgi verilmediğini” soruyorlarmış.
Dostum dedi ki “Silahlı Kuvvetler ilginç bir yapıya sahiptir. Hızlı kararlar alamaz, özellikle kamuoyuna açıklama yapılacağı zaman olayın her tarafı irdelenir, açık kapı bırakılmamaya çalışılır.”
Ben hemen araya girdim “İyi de neredeyse üç yıldır hiçbir konuda ikna edici ve mantıklı bilgi verilmiyor ki, her açıklama bir yenisine ya da düzeltilmeye muhtaç” dedim.
“Doğru” dedi dostum ve sürdürdü: “Zaten sorun burada başlıyor, çünkü orduyu karalayanlar bunu bildikleri için, biri bitmen bir yeni iddia ile saldırıya geçiyor, kafalar karıştırılıyor. Sen bakma askerin psikolojik harbi düşmana karşıdır, bu tür durumlarda psikolojik savaş kurallarını uygulamakta bile zayıf kalırlar.”
Uzun sohbetimiz sonunda anladığım şu ki, Genelkurmay çok kapsamlı bir çalışma yapıyormuş, özellikle ordu hakkında düzenlenen ve sadece kamuoyunun kafasını karıştırmaya yönelik birçok sözde belge saptanmış, bunların nerelerde ve kimler tarafından düzenlediği konusunda ciddi ipuçları bulunmuş.
En önemlisi ordu içindeki ya da çeşitli vesilelerle orduyla ilişki kurmayı başarmış kişilerin hangi eylemler içinde oldukları da saptanmış. Bunlardan bir kaçının ise yakalandığı ve sorguladığı da söyleniyormuş.
Peki ne olacak? Dostumun anlattığına göre yakın bir zamanda Silahlı Kuvvetler, öncelikle yaratılan veya tahrif edilen belgelerin örneklerini ve ordu içine sızmış ve içerden bilgi çalarak, saklayıp ihbar ederek, belge düzenleyerek çalışan bazı kişileri de kamuoyuna açıklayacakmış.
Bütün bunları “duyum” ve hatta “dedikodu” kapsamında sizlerle de paylaşmak istedim.
*****
Kafamı kurcalayan iki konu
Darbe ihtimali giderek uzaklaştıkça, bazı çevrelerin “darbe paranoyası üzerine kurdukları teoriler” daha da artıyor.
Son günlerde yine darbe tartışmalarından başımızı kaldıramıyoruz. Donanma Komutanlığı’nın göbeğinde döşeme altına saklanmış belgeler çıktı örneğin, ama bunların hepsinin bilgisayar ortamında ve 2009’dan sonra hazırlandığı ve bir yerden aktarıldığı da anlaşıldı.
Buna rağmen “darbe teorisyenleri” dur durak bilmiyor.
Daha önce çürütülen belgelere karşı bir süre suskun kalanlar “İşte şimdi ortaya çıktı, darbe planlarını güncellemişler” diye yaygaraya başladı.
İlk plan 2004’te yapıldığı halde 2008’de kurulan bir derneğin, bir hastanenin planda yer alması kafaları karıştırmıştı. Şimdi darbe paranoyakları sevinç içinde, çünkü güncelleme yapılmış.
Anlayamadığım şu; güncelleme yapılabilir tabii de, işi yürütecek olan isimlerde neden güncelleme yok. Çünkü 2004’teki planda görev alacak neredeyse tüm komutanlar emekli olmuş ya da şimdi çok ilgisiz görevlerde. Eğer bir plan varsa bunu yürütecek olanlar da bulundukları yere göre görev alacaklardır. Bu nasıl darbe planıdır ki 6 yıl sonra da aynı isimlerle yürütülsün. Kimse “cunta” demesin, çünkü tamamı emekli olmuş bir ekipten cunta mı olur.
Kafama takılan ikinci nokta ise hala kazı yapılması ve mühimmat bulunması. Bu kazılar iş makineleriyle yapılıyor. Hangi darbeci çıkarmak için iş makinesi kullanmak zorunda olduğu bir yere gömer silahları. Darbe planını bile döşeme altında saklayanlar silahları neden derine gömerler ki?
Var mıdır bunun mantıklı bir cevabı?
*****
Balbay’ın adaylığına ilginç bir bakış
Michigan’da oturan Doç. Dr. Esat Korcan’dan Mustafa Balbay’ın adaylığı konusunda olaya çok farklı açıdan bakan bir mesaj aldım. Korcan adaylık konusunu bir tür samimiyet testi olarak değerlendiriyor.
Gelin birlikte okuyalım;
Sayın Ataklı;
CHP’nin Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ı aday gösterme ihtimalini duyunca inanın çok sevindim. Bir düşünün, 12 Eylül 80 zindanlarındaki ulusunu seven aydınları da o dönemlerde meclise sokabilseydik, kötü mü olurdu? O dönemde de gerçek teröristle, gerçek aydınları aynı davalara dahil eden bir yönetim yok muydu?
Balbay ve Özkan’a kendilerini 3.5 yıldır zindanda tutan devlet ile hesaplaşma şansını verebilecek siyaset anlayışını alkışlıyorum. Şimdi AKP ve yandaş medyasındaki kalemler içinde turnusol kağıdı testi başlayacak, eğer ki bur durum olursa. “Balbay ve Özkan’ın hala içerde tutulması yanlış” diyen Bülent Arınç ve yandaş kalemlerin CHP için “Ergenekoncularla kolkolalar” söylemleri kullanmasıyla biat etmeyen, aydın seçmen kitlesi her şeyi daha iyi görecekler.
Balbay ve Özkan’ın Meclise girmesini gerçekten istemiyorlarsa kolayı var! Dokunulmazlıklar kaldırılır! Madem Balbay ve Özkan’ı hapiste görmek istiyorlar, bu vesileyle AKP, milletvekili dokunulmazlığını da kaldırır! Ama kaldırabilir mi?
İşte Özkan ve Balbay’ın TBMM’ye girmelerinin birçok faydasını görecek milletimiz.
1- Artık devletin gücünü ele geçirenlerle aydın ve gazetecilere zulüm yapanlar ile hesaplaşma başlayacak.
2- Balbay ve Özkan’ın neden hala hapiste olduğunu soran tatlı su demokratları yüzeye daha da çıkacak.
3- Milletvekili dokunulmazlığının kalkmasına AKP’nin ne kadar samimi olduğu da görülecek.
*****
AKP, cumhuriyetin yüzüncü yılını ifade eden, “2023’e yürüyoruz!” söylemini sık sık kullanıyor. Doğru, yürüyorlar ama bazılarının ayakları geri geri giderek!
(Gani Yıldız)
*****
Heykeli taşıtmayın
AKP ne yapacaksa yapsın
Bir okurumdan ilginç bir öneri aldım. Konu Başbakan’ın “ucube” diyerek aşağıladı Kars’taki anıtla ilgili. Başbakan büyük öfkeyle “bu ucube buradan kaldırılsın” demişti. Ardından da “İzmir Karşıyaka belediyesi istiyormuş, alsınlar, onlar koysun” diye eklemişti. Kars’a konulması sakıncalı heykel Karşıyaka’da neden olabilir, mantığını anlamak zor. Ama okurum diyor ki “Sakın Karşıyaka belediyesi heykeli almaya kalkmasın. Heykel bulunduğu yerde kalsın, balım AKP iktidarı ne yapacak, bizimle birlikte tüm dünya da görsün.”
Okurumun düşüncesi şöyle: “Aslında AKP bu konuda hata yaptığını gördü. O heykeli yıkarsa, çağdaş dünyadan tepki alacak. Türkiye tıpkı Afganistan’daki gibi heykellerin yıkıldığı ülke konumuna düşecek. Heykelin Karşıyaka’ya taşınması AKP için cankurtaran simidi olacaktır. Bu imkanı ona sağlamamak gerek. Herkes yaptığı yanlışın bedelini ödemeli.”
Heykelin Karşıyaka’ya taşınacağını sanmıyorum, AKP’nin vereceği kararı da merakla bekliyorum.
Dediğim gibi dün buluştuk, biraz sohbet ettik. Tabii anlattıkları bir belgeye dayanmıyor, sonuçta duyumdan ibaret. Ama dediğim gibi bu tür bilgileri bu güne kadar hiç yanlış çıkmadığı için o kulakla dinledim.
İlk bilgi şu: Son zamanlarda Türk Silahlı Kuvveleri hakkında dozu giderek artan iddialar ve hakaretler, ordu içinde çok ciddi rahatsızlık yaratıyormuş. Çeşitli rütbelerden subaylar “neden mantıklı ve ikna edici bilgi verilmediğini” soruyorlarmış.
Dostum dedi ki “Silahlı Kuvvetler ilginç bir yapıya sahiptir. Hızlı kararlar alamaz, özellikle kamuoyuna açıklama yapılacağı zaman olayın her tarafı irdelenir, açık kapı bırakılmamaya çalışılır.”
Ben hemen araya girdim “İyi de neredeyse üç yıldır hiçbir konuda ikna edici ve mantıklı bilgi verilmiyor ki, her açıklama bir yenisine ya da düzeltilmeye muhtaç” dedim.
“Doğru” dedi dostum ve sürdürdü: “Zaten sorun burada başlıyor, çünkü orduyu karalayanlar bunu bildikleri için, biri bitmen bir yeni iddia ile saldırıya geçiyor, kafalar karıştırılıyor. Sen bakma askerin psikolojik harbi düşmana karşıdır, bu tür durumlarda psikolojik savaş kurallarını uygulamakta bile zayıf kalırlar.”
Uzun sohbetimiz sonunda anladığım şu ki, Genelkurmay çok kapsamlı bir çalışma yapıyormuş, özellikle ordu hakkında düzenlenen ve sadece kamuoyunun kafasını karıştırmaya yönelik birçok sözde belge saptanmış, bunların nerelerde ve kimler tarafından düzenlediği konusunda ciddi ipuçları bulunmuş.
En önemlisi ordu içindeki ya da çeşitli vesilelerle orduyla ilişki kurmayı başarmış kişilerin hangi eylemler içinde oldukları da saptanmış. Bunlardan bir kaçının ise yakalandığı ve sorguladığı da söyleniyormuş.
Peki ne olacak? Dostumun anlattığına göre yakın bir zamanda Silahlı Kuvvetler, öncelikle yaratılan veya tahrif edilen belgelerin örneklerini ve ordu içine sızmış ve içerden bilgi çalarak, saklayıp ihbar ederek, belge düzenleyerek çalışan bazı kişileri de kamuoyuna açıklayacakmış.
Bütün bunları “duyum” ve hatta “dedikodu” kapsamında sizlerle de paylaşmak istedim.
Kafamı kurcalayan iki konu
Darbe ihtimali giderek uzaklaştıkça, bazı çevrelerin “darbe paranoyası üzerine kurdukları teoriler” daha da artıyor.
Son günlerde yine darbe tartışmalarından başımızı kaldıramıyoruz. Donanma Komutanlığı’nın göbeğinde döşeme altına saklanmış belgeler çıktı örneğin, ama bunların hepsinin bilgisayar ortamında ve 2009’dan sonra hazırlandığı ve bir yerden aktarıldığı da anlaşıldı.
Buna rağmen “darbe teorisyenleri” dur durak bilmiyor.
Daha önce çürütülen belgelere karşı bir süre suskun kalanlar “İşte şimdi ortaya çıktı, darbe planlarını güncellemişler” diye yaygaraya başladı.
İlk plan 2004’te yapıldığı halde 2008’de kurulan bir derneğin, bir hastanenin planda yer alması kafaları karıştırmıştı. Şimdi darbe paranoyakları sevinç içinde, çünkü güncelleme yapılmış.
Anlayamadığım şu; güncelleme yapılabilir tabii de, işi yürütecek olan isimlerde neden güncelleme yok. Çünkü 2004’teki planda görev alacak neredeyse tüm komutanlar emekli olmuş ya da şimdi çok ilgisiz görevlerde. Eğer bir plan varsa bunu yürütecek olanlar da bulundukları yere göre görev alacaklardır. Bu nasıl darbe planıdır ki 6 yıl sonra da aynı isimlerle yürütülsün. Kimse “cunta” demesin, çünkü tamamı emekli olmuş bir ekipten cunta mı olur.
Kafama takılan ikinci nokta ise hala kazı yapılması ve mühimmat bulunması. Bu kazılar iş makineleriyle yapılıyor. Hangi darbeci çıkarmak için iş makinesi kullanmak zorunda olduğu bir yere gömer silahları. Darbe planını bile döşeme altında saklayanlar silahları neden derine gömerler ki?
Var mıdır bunun mantıklı bir cevabı?
Balbay’ın adaylığına ilginç bir bakış
Michigan’da oturan Doç. Dr. Esat Korcan’dan Mustafa Balbay’ın adaylığı konusunda olaya çok farklı açıdan bakan bir mesaj aldım. Korcan adaylık konusunu bir tür samimiyet testi olarak değerlendiriyor.
Gelin birlikte okuyalım;
Sayın Ataklı;
CHP’nin Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ı aday gösterme ihtimalini duyunca inanın çok sevindim. Bir düşünün, 12 Eylül 80 zindanlarındaki ulusunu seven aydınları da o dönemlerde meclise sokabilseydik, kötü mü olurdu? O dönemde de gerçek teröristle, gerçek aydınları aynı davalara dahil eden bir yönetim yok muydu?
Balbay ve Özkan’a kendilerini 3.5 yıldır zindanda tutan devlet ile hesaplaşma şansını verebilecek siyaset anlayışını alkışlıyorum. Şimdi AKP ve yandaş medyasındaki kalemler içinde turnusol kağıdı testi başlayacak, eğer ki bur durum olursa. “Balbay ve Özkan’ın hala içerde tutulması yanlış” diyen Bülent Arınç ve yandaş kalemlerin CHP için “Ergenekoncularla kolkolalar” söylemleri kullanmasıyla biat etmeyen, aydın seçmen kitlesi her şeyi daha iyi görecekler.
Balbay ve Özkan’ın Meclise girmesini gerçekten istemiyorlarsa kolayı var! Dokunulmazlıklar kaldırılır! Madem Balbay ve Özkan’ı hapiste görmek istiyorlar, bu vesileyle AKP, milletvekili dokunulmazlığını da kaldırır! Ama kaldırabilir mi?
İşte Özkan ve Balbay’ın TBMM’ye girmelerinin birçok faydasını görecek milletimiz.
1- Artık devletin gücünü ele geçirenlerle aydın ve gazetecilere zulüm yapanlar ile hesaplaşma başlayacak.
2- Balbay ve Özkan’ın neden hala hapiste olduğunu soran tatlı su demokratları yüzeye daha da çıkacak.
3- Milletvekili dokunulmazlığının kalkmasına AKP’nin ne kadar samimi olduğu da görülecek.
AKP, cumhuriyetin yüzüncü yılını ifade eden, “2023’e yürüyoruz!” söylemini sık sık kullanıyor. Doğru, yürüyorlar ama bazılarının ayakları geri geri giderek!
(Gani Yıldız)
Heykeli taşıtmayın
AKP ne yapacaksa yapsın
Bir okurumdan ilginç bir öneri aldım. Konu Başbakan’ın “ucube” diyerek aşağıladı Kars’taki anıtla ilgili. Başbakan büyük öfkeyle “bu ucube buradan kaldırılsın” demişti. Ardından da “İzmir Karşıyaka belediyesi istiyormuş, alsınlar, onlar koysun” diye eklemişti. Kars’a konulması sakıncalı heykel Karşıyaka’da neden olabilir, mantığını anlamak zor. Ama okurum diyor ki “Sakın Karşıyaka belediyesi heykeli almaya kalkmasın. Heykel bulunduğu yerde kalsın, balım AKP iktidarı ne yapacak, bizimle birlikte tüm dünya da görsün.”
Okurumun düşüncesi şöyle: “Aslında AKP bu konuda hata yaptığını gördü. O heykeli yıkarsa, çağdaş dünyadan tepki alacak. Türkiye tıpkı Afganistan’daki gibi heykellerin yıkıldığı ülke konumuna düşecek. Heykelin Karşıyaka’ya taşınması AKP için cankurtaran simidi olacaktır. Bu imkanı ona sağlamamak gerek. Herkes yaptığı yanlışın bedelini ödemeli.”
Heykelin Karşıyaka’ya taşınacağını sanmıyorum, AKP’nin vereceği kararı da merakla bekliyorum.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/355361/1/Gundem
VE BAŞ FİTNECİNİN DİĞER HERZELERİ
Hedef TürkiyeBOB'un Yeni Kur'anı
Fettullah Efendinin Gizli Yahudi Mezhepleriyle İttifakı
Papalığın Gizli Kardinali Fitnetullah Efendi
Fitnetullah Efendi CIA Bağlantısı
Fitnetullahlara Göre Hristiyanların Şehitliği de geçerliymiş
Fitnetullahçılık ve Diğer Şeriatçılar
Hedef Türkiye -2
Gerekirse Avukat Hatta Hakim Kiralayacaksınız!
Kur'an Hükümleri Çok Sert
Dinlerarası Diyalogdan Dinler Arası Düğüne
Fitnetullah Efendinin Heybeli Ada Maceraları
Hristiyanların Şehadeti de Geçerliymiş-2
Muhammed Allahın Resulüdür İbaresi Gereksiz miş!..
Nurettin Veren'in Anlatımıyla İçeriden Fitnecilik
Gözümüzü Açmalıyız, Gidişat Kötü..
VEEE NİHAT GENÇ'LE AYKIRI SORULAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder