İŞTE akepe ADALETİNE YENİ BİR ÖRNEK
Rüşvet alana henüz dava açılmadı ama bana rüşveti yazdığım için tam üç dava açıldı bile
Bugün kendi hakkımda bir yazı yazacağım. Muhabirlik ruhu kanına işlemiş biri olarak yazmamam ayıp olurdu. Önce kısaca olayı anlatayım, sonra detaya gireriz: Nisan 2010’da ve Ekim 2010’da yargıda rüşvet soruşturması ve operasyonuyla ile ilgili olarak iki haber yaptım. Henüz rüşvet alana da verene de dava açılmamışken haberi yazan bana üç dava açıldı. Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü hakkında fikir verecek bu haberi, kendi hakkımda da olsa, kaçıramazdım. İşin aslı şudur:
3 Nisan’da Milliyet’te “Fuar yeri kavgası, rüşvet soruşturmasına dönüştü” başlığını taşıyan bir haber yaptım. Haberde, İstanbul Ticaret Odası (İTO) yöneticilerinin, Ceyda Erem’in sahibi olduğu CNR Fuarcılık’ı Yeşilköy’deki Dünya Ticaret Merkezi’nden çıkarmak için hakimlere rüşvet verdiği anlatılıyordu (minik bir bilgi notu: Dünya Ticaret Merkezi’nin sahibi İTO). Aylar geçti ve Ekim sonunda Ankara Savcılığı’nın emriyle yapılan operasyonla rüşvet verdiği ve aracılık ettiği iddiasıyla; İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, İTO Meclis Üyesi Çamur Ali Kopuz ve Avukat Abdullah Pehlivanlı’nın da aralarında olduğu 9 kişi tutuklandı. İTO Başkanı Yalçıntaş ve bazı sanıklar daha sonra tahliye edildi. Yakında ‘rüşvet verme’ iddiasıyla yargılanacaklar. Suçlular ya da değiller... Bu, yargılamada ortaya çıkacak. Bu olaya karışan taraflardan hiçbiri hakkında henüz iddianame yazılmamışken benim hakkımda üç iddianame tanzim edildi!!!
Hakim Bakırköy’de davalar Bakırköy’de
Hrant Dink cinayeti sonrasında da böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştım. Hrant Dink’in katledilmesine dek uzanan süreçte bazı polislerin görevlerini ihmal ettiğini belgeleriyle ortaya koymuş, bu ihmalin kitabını yazmıştım. O polislerin hakkımda açtığı davada 32 yıl ile yargılanıp beraat etmiştim. Bu kez bana dava açılmasına sebep olan kişi, bir hakim! Yani karşımda polisler değil, bir hakim var!!! Rüşvet soruşturmasını duyurduğum 3 Nisan’daki haberimde adı ve soyadı rumuz şeklinde geçen bu hakim “O haberde, isminin ve soyadının başında o iki harf olan tek hakim benim, dolayısıyla ben kastediliyorum” diyerek şikayetçi oldu. Bakırköy Basın Savcılığı da başvuruyu kabul edip “Adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs”, “Gizliliği ihlal” ve “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla iki iddianame düzenledi. Bu habere konu olan rüşvet soruşturmaları ekimde operasyona dönüştü. Ben yine haber yaptım. Bu ikinci haberin içinde de Nisan’da yazdığım habere atıfta bulundum. Aynı hakim 23 Ekim’de yazdığım “Rüşvet paraları ceplerden taşıyor” başlıklı haber için de yeni bir başvuru yaptı, “Gizliliği ihlal” ve “Kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret” iddiasıyla yine dava açtırdı. Yargılama ilerki günlerde Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılacak. Yani anlayacağınız bu kez işim zor. Karşımdaki hakim! Bir haber yapıp hakkında üç dava açtırmayı başaran ben(!), Bakırköy’de görevli hakimin, Bakırköy’deki savcılığa yaptığı şikayet üzerine açılan ve Bakırköy Adliyesi’nde görülecek davalardan selametle çıkmayı umuyorum.
Bugün kendi hakkımda bir yazı yazacağım. Muhabirlik ruhu kanına işlemiş biri olarak yazmamam ayıp olurdu. Önce kısaca olayı anlatayım, sonra detaya gireriz: Nisan 2010’da ve Ekim 2010’da yargıda rüşvet soruşturması ve operasyonuyla ile ilgili olarak iki haber yaptım. Henüz rüşvet alana da verene de dava açılmamışken haberi yazan bana üç dava açıldı. Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü hakkında fikir verecek bu haberi, kendi hakkımda da olsa, kaçıramazdım. İşin aslı şudur:
3 Nisan’da Milliyet’te “Fuar yeri kavgası, rüşvet soruşturmasına dönüştü” başlığını taşıyan bir haber yaptım. Haberde, İstanbul Ticaret Odası (İTO) yöneticilerinin, Ceyda Erem’in sahibi olduğu CNR Fuarcılık’ı Yeşilköy’deki Dünya Ticaret Merkezi’nden çıkarmak için hakimlere rüşvet verdiği anlatılıyordu (minik bir bilgi notu: Dünya Ticaret Merkezi’nin sahibi İTO). Aylar geçti ve Ekim sonunda Ankara Savcılığı’nın emriyle yapılan operasyonla rüşvet verdiği ve aracılık ettiği iddiasıyla; İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, İTO Meclis Üyesi Çamur Ali Kopuz ve Avukat Abdullah Pehlivanlı’nın da aralarında olduğu 9 kişi tutuklandı. İTO Başkanı Yalçıntaş ve bazı sanıklar daha sonra tahliye edildi. Yakında ‘rüşvet verme’ iddiasıyla yargılanacaklar. Suçlular ya da değiller... Bu, yargılamada ortaya çıkacak. Bu olaya karışan taraflardan hiçbiri hakkında henüz iddianame yazılmamışken benim hakkımda üç iddianame tanzim edildi!!!
Hakim Bakırköy’de davalar Bakırköy’de
Hrant Dink cinayeti sonrasında da böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştım. Hrant Dink’in katledilmesine dek uzanan süreçte bazı polislerin görevlerini ihmal ettiğini belgeleriyle ortaya koymuş, bu ihmalin kitabını yazmıştım. O polislerin hakkımda açtığı davada 32 yıl ile yargılanıp beraat etmiştim. Bu kez bana dava açılmasına sebep olan kişi, bir hakim! Yani karşımda polisler değil, bir hakim var!!! Rüşvet soruşturmasını duyurduğum 3 Nisan’daki haberimde adı ve soyadı rumuz şeklinde geçen bu hakim “O haberde, isminin ve soyadının başında o iki harf olan tek hakim benim, dolayısıyla ben kastediliyorum” diyerek şikayetçi oldu. Bakırköy Basın Savcılığı da başvuruyu kabul edip “Adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs”, “Gizliliği ihlal” ve “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddiasıyla iki iddianame düzenledi. Bu habere konu olan rüşvet soruşturmaları ekimde operasyona dönüştü. Ben yine haber yaptım. Bu ikinci haberin içinde de Nisan’da yazdığım habere atıfta bulundum. Aynı hakim 23 Ekim’de yazdığım “Rüşvet paraları ceplerden taşıyor” başlıklı haber için de yeni bir başvuru yaptı, “Gizliliği ihlal” ve “Kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret” iddiasıyla yine dava açtırdı. Yargılama ilerki günlerde Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılacak. Yani anlayacağınız bu kez işim zor. Karşımdaki hakim! Bir haber yapıp hakkında üç dava açtırmayı başaran ben(!), Bakırköy’de görevli hakimin, Bakırköy’deki savcılığa yaptığı şikayet üzerine açılan ve Bakırköy Adliyesi’nde görülecek davalardan selametle çıkmayı umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder