1 Ocak 2011 Cumartesi

İkiz yasalar, neymiş, hangi derde devaymış bir bakalım....

Hasip Kaplan yetersiz bulmuştu...

İkiz Yasalar’ı anlatmayı sürdürelim. (Okumayanlara bundan önceki iki yazımı okumalarını tavsiye ederim.)
İkiz Yasalar’ın kabulü sonrası PKK’nın yayın organları, “Artık her türlü başkaldırmaya yasal zemin hazır.. Rahatça isyan edilebilir.. Türkiye’nin eli kolu bağlandı!!” mesajları yaymaya başladılar .
Şunlar “tebliğ” edildi..

“.., azınlıkların ekonomik siyasal ve kültürel haklarını tanıma yükümlülüğü altına giriyor.

BM Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 27. maddesi, “Etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların bulunduğu ülkelerde, bu azınlıklara mensup bireylerin, kendi gruplarındaki diğer üyeler ile birlikte kendi kültürlerini yaşama, kendi dillerini konuşma ve kendi dinsel ibadetlerini gerçekleştirme hakları engellenemez” hükmünü taşıyor.

Sözleşme, düşünceyi ifade ve her türlü araç ile yayma özgürlüğünün hiçbir şekilde kısıtlanamayacağını hükme bağlıyor.

Sözleşme, mahkeme önünde ifade veren yurttaşların kendi durumlarını anlatma konusunda sıkıntı çekmeleri durumunda kendi ana dillerinde tercüman aracılığıyla ifade vermelerini öngörüyor.

 - İdam mahkumlarına ceza hafifletme: Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 6. maddesi, her insanın doğuştan yaşam hakkına sahip olduğunu vurguluyor..

BM sözleşmesi, mahkumun cezasının hafifletilmesi veya uygulanmamasını talep etme hakkını güvence altına alıyor.(Apo)  

BM Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, olağanüstü hal durumunda, temel hak kısıtlamalarına sınırlamalar getiriyor.

Olağanüstü hal uygulamasının ırk, dil, din temelli ayrımcılığa neden olacak şekilde uygulanmaması güvence altına alınıyor.

Türkiye, sözleşmenin 3. maddesiyle insan haklarını ihlal eden görevlileri etkin şekilde cezalandırmayı, mağdurlara ise tazminat ödemeyi kabul ediyor.

Sözleşmeler, bireylerin ya da Kürt kökenli yurttaşların haklarının verilmediği gerekçesiyle, AİHM’e “kollektif” başvuruda bulunma ve AİHM’in sözleşmelerin getirdiği yükümlülük nedeniyle Türkiye’nin cezalandırılmasının yolunu açıyor...”

Bütün bu “açılıma” rağmen o dönem avukat kimliği ile ortada bulunan Hasip Kaplan, ortaya çıkıyor..

Kürt azınlığın yaratılmasını istiyor.. (Kopenhag Kriterleri’ni işletebilmek ve kendi kaderine tayin zemini için.)

 BM’nin iki sözleşmesinin birbirini tamamladığını belirterek, bir bütünlüğün kazandırılması için, Avrupa Konseyi’nin ulusal azınlıkların korunmasını düzenleyen Çerçeve Sözleşmesi’nin de imzalanması gerektiğini söylüyor..

Kaplan diyor ki;

“Sözleşmelerin uygulanmaması halinde, haklardan yararlanmayan bireylerin, hak arama mücadelesi. Önümüzdeki süreç, bu konudaki bilgilenmenin yapıldığı bir süreç olacak.”

Türkiye bu sözleşmeyi imzaladı..

İmza aşamasına geldiği TBMM’ye indirildiği tarihte bu sözleşmenin akıbetini öğrenmek için bazı milletvekillerinden fikir almak istemiştim..

Hem de, Cumhuriyete bağlı, Atatürk ilkelerine sadık, dönemin milletvekillerine yasa hakkında düşüncelerini sormuştum..

Değil bir fikir vermeleri, yasa hakkında tek satır bilgileri olmadığını gördüm..!

Dahası, gene Atatürkçü olduklarını ileri süren bazı vekiller de, liderleri bu yasayı destekleyen hakim sermaye ile ters düşmeme peşinde oldukları için suskun kaldılar..

O sırada TBMM’de olmayan PKK sözcüleri ise her ayrıntının farkında ve kendi yollarında son derece dinamikti..

İşte bu yüzden, bu gelişmeler sürpriz değildir!..

Oraj POYRAZ

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=16367

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Söylediklerini kabul edemem ama konuşma hakkını ölene kadar desteklerim.   VOLTAİRE  oO-------------------------------------------------------------------Oo  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder