19 Ağustos 2018 Pazar

Güncel Makalelerden Bir Demet 2018-08-19 1

CAN ATAKLI: BEYİNLER YUMUŞATILDI ZAMLAR SALINABİLİR ARTIK

"Can Bey" diyor örneğin bir vatandaş mesajında "Evet haklısınız Dolar 7 lirayı bile geçti ama hükümetimizin dik duruşu sayesinde tekrar 6 liranın altına düşmedi mi?"

Ne diyeyim?

Öyle zannediyor.

Hiçbir çıkarı yok elinde avucunda dövizi de yok. Olsa zaten götürüp bozduracak.

Tıpkı tankın egzozuna fanilasını tıkayarak darbeyi önlediğini sananlar gibi o da Amerika'nın dolar darbesini durdurduğuna inanıyor.

Yüreğindeki memleket sevgisiyle ellerindeki tomar tomar dolarları bozdurmak için döviz büfelerine koşanlara "nereden buldun bu kadar yabancı parayı nereden kazandın neden bankada yani ekonomik sistemin içinde değil de evinde duruyor bu paralar?" diye de sormuyor.

İki yıl önce yine aynı "reis" tarafından yapılan çağrı ile yastık altındaki dövizlersatıldığı halde geçen iki yıl içinde nasıl olup da yine evlerde bu kadar para toplandığını da merak etmiyor.

2016'daki krizden sonra ucuzlatılan dolarları kapıp bugün tam iki katına satarak servetlerine servet katanların "Dik durarak Amerikan emperyalizmine ağır bir ders verdiği" düşüncesinde o saf vatandaşım.

Oysa farkında bile değil ki beyni yumuşatıldı her şeyi kabul edecek kıvamagetirildi.

Şimdi sıra "sarayın dik durarak önlediği darbenin etkilerini yok etmek için her türlü fedakarlığı" yapmaya geldi.

Beceriksiz bilgisiz ve çıkarcı bir zihniyetin berbat ettiği ekonominin faturası saf temiz namuslu ve duygusal millet tarafından ödenecek.

Artık zamlar salınabilir. İğneden ipliğe her şeye zam yapılabilir.

Halk acı reçeteye razı.

O artık faturayı ödemek için gönüllü.

Çünkü kefen parasını bozdurup Amerikan emperyalizmini yendi.

KOMİK

YENİ DUVAR YAZILARIMIZ

Mizah yazarı İbrahim Ormancı'dan gelen yeni aforizmalardan bir demeti sizler için seçtim;

Dolar bozdurup dekont getirene hediyeler yağıyormuş. Eeee bende dolar yok. Hediye kazanmam için gidip ille de dolar mı almam lazım şimdi?

* * *

Kiminiz aynı gemide kiminiz ayrı gemide. Bense Mars'a giden uzay gemisinde olmak istiyorum. Gidip de dönmeyesim var!

* * *

Çeyrek altın 410 lirayı geçince ne yapıyoruz? Düğünlerde takı töreninde sükut ediyoruz. "Söz gümüşse sükut altındır" demiş atalarımız ya. Çaktınız mı şimdi köfteyi?

* * *

Yandaş kanalları izlerken neden televizyona "aptal kutusu" dendiğine şahsen hak veriyorum.

* * *

Amerikan mallarını boykot ediyoruz ya. Öneriyorum kimse öyle Amerikan rüyası falan görmesin!

* * *

Eşime gaza gelip "Trump Efendi'ye inat yastık altındaki dolarları bozalım hanım" dedim. "Sen çok içmişsin herhalde. Ne doları?" diye beni yatak odasından attı.

* * *

Kurt kocayınca sosyal medyanın maskarası oluyor artık.

* * *

Kendisini kovan patronuna "Sen kovmadın ben istifa ettim" diyen gururlu elemana patron "Seni kovmadım şaka yaptım" derse hala istifa kararında inat eder mi? Hiç sanmıyorum.

* * *

Alımlı bir kızdı. Gitti futbolcu oldu. Şimdi aynı zamanda çalımlı kız.

* * *

Bir kızı bin kişi ister bir kişiye varır. Sonra ondan ayrılır bir başkasına daha varır. Maksat bin kişinin de gönlü olsun yani!. .

* * *

Yıllardır kendimle küsüm. Barışacağım barışmasına ama ilk hareketi karşı taraftan bekliyorum.

* * *

Bu sıcaklarda her yol Roma dondurmacısına çıkıyor vallahi!

* * *

İki felsefeci birbirlerine kinlenmiş. KANT DAVASI.

* * *

Tam oğlana İPhone alma sözüm vardı. "Oğlum şimdi sana İPhone alırsam bana vatan haini derler neme lazım" diye sıyırdım.

* * *

Nazar etme ne olur. Yandaş ol senin de olur.

* * *

Övünmek gibi olmasın benim tespitimdir. Bazı insanlar kendini aşacağına sürekli haddini aşarlar.

ÇOK GÜLDÜM

BU PAZARIN FIKRALARI

Keyifli bir pazar dileklerimle sizlere Yıldırım Tuna'dan gelen üç fıkrayı sunuyorum…

Gelirdim ama

Yarış atı sahibi hayli ümit bağladığı Eyalet Yarışı'nda dünya paralar saçıp en ünlüjokeyle de anlaşmış. Ama tembel atı uzak ara sonuncu gelince varış çizgisine kadar gidip atın gelmesini beklemiş. Jokeye ateş püskürerek "Daha hızlı gelemez miydiniz?" diye çıkışmış.

"Kesin daha hızlı gelebilirdim efendim" diye cevap vermiş jokey saygıyla "Ama yarış kurallarına göre diskalifiye olmamak için atınızın üzerinde oturuyor olmam lazımdı. "

Biz ne bilelim?

Çok güzel bir kadın ufak bir operasyon için hastaneye yatmış ameliyat saati gelince çırılçıplak soymuşlar tekerlekli bir sedyeyle odasından almışlar asansörleaşağı indirip ameliyathanenin önündeki koridorda üzerine hiçbir şey örtmedenbırakmışlar.

Biraz sonra beyaz önlüklü genç bir adam gelmiş kadının çıplak vücudunu uzun uzun incelemiş biraz sonra gidip yine beyaz önlüklü diğer iki arkadaşı ile geri dönmüş birlikte üçü yakından incelemeye başlamışlar dördüncü arkadaşları da onlara katılınca kız dayanamamış "Eeee beyler" demiş "Şu ameliyat ne zaman başlayacak?"

İçlerinden biri "Biz bilemeyiz abla" demiş içlerinden biri "Bizler boyacıyız!"

CAHİL ORKESTRA ŞEFİ

Orkestra üyeleri yeni atanan orkestra şefini "Müzikten zerre kadar anlamıyor"diye benimseyememişler. Karşılıklı gerilen sinirler ilk konserde patlamış. Şefin hareketlerine sinir olan davulcu çalınmakta olan eserin tam ortasında dayanamayıp elindeki tokmakla davula gelişi güzel bam bam bam vurmuş da vurmuş.

Müzik birden durmuş. Orkestra şefi elindeki çubuğu yere fırlatmış "Kim yaptı bunu?" demiş köpürerek "Kim yaptı ha? Söyleyin. . Hanginiz?"



UĞUR DÜNDAR: TRUMP GÜNÜMÜZÜN ROMA İMPARATORU MU?. .

Dünyanın en ünlü beyin cerrahları Amerika Birleşik Devletleri'nin California Eyaleti'ndeki San Diego şehrinde uluslararası kongre için buluşuyorlar. Her büyük kongrede olduğu gibi bu toplantının da tıp dışı ünlü bir konuğu var:

1974'deki Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD'nin ülkemize uyguladığı ambargo nedeniyle Türk kamuoyunun yakından tanıdığı eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger…

* * *

Amerikan Deniz Gücü'ne bakan bir salondaki konuşmasında Kissinger sözü Roma İmparatorluğu'na getirip şunları söylüyor:

"Biz bugünün Romasıyız. Üstelik sınırlarımız Roma'dan daha geniş! Bu gücümüzle dünyaya yön veriyoruz… Örneğin şu günlerde Ortadoğu'ya demokrasi (!) götürüyoruz!. . "

Kissinger gülerek sürdürdüğü konuşmasında Türkiye'ye de değiniyor:

"O bölgede demokrasicilik oynayan Türkiye'yi komşularına karşı (İran'ı kast ediyor) tampon ülke olarak görüyoruz…"

* * *

Amerika'ya yön veren güç odaklarıyla derin devletin adamı olarak bilinen Kissinger'in konuşmasını dinleyenlerden biri de "hocaların hocası" olarak tanıyıp sevgi ve saygı duyduğumuz Prof. Dr. Cengiz Kuday…

Kissinger'in bu kibir dolu sözleri Kuday hocaya Roma İmparatoru Augustus'un ünlü emirnamesini hatırlatıyor.

Tarihi belgelere göre Augustus günümüzden 2024 yıl önce bir emirname yayınlıyor. Demir levhaya yazdırdığı emirler zincirini tüm vilayetlere bu arada Roma'yı Portlara (Yani bugünkü İranlılara) karşı koruma görevini verdiği Angora'ya (Ankara) da gönderiyor.

* * *

Hemen belirteyim Roma hiçbir dönemde Fırat'ın doğusuna geçemiyor ve Portları yenemiyor. Hatta Portlar kendilerine karşı savaşırken para düşkünü olduğunu öğrendikleri Romalı komutanı öldürüp boğazına erimiş altın döküyorlar. Bununla da yetinmeyip Roma'nın şan ve şerefini temsil eden sancak ve amblemlere de el koyuyorlar.

Bunun üzerine Augustus İran'la barış yollarını arıyor. O gün Anadolu'ya hakim olan idarenin girişimiyle barış sağlanıyor ve emanetler ancak bu çabalar sonucunda geri alınabiliyor…

* * *

ABD Başkanı Trump'a gelince…

Kissinger'in dediği gibi o kendisini günümüzün Roma imparatoru olarak görüyor!

İran'a karşı tampon olarak kullanmak istediği Türkiye'yi de emirlerini uygulamaya zorluyor.

Açıklamalarından tavır ve davranışlarından başkent Washington'u bugünün Roması Ankara'yı da ona bağlı bir eyalet olarak gördüğü anlaşılıyor.

Bu nedenle birilerinin Trump'a acilen hem Ankara Hacı Bayram Camii yanındaki mabette sergilenen Augustus emirlerini hem de Mustafa Kemal ve askerlerinin işgalci emperya



RAHMİ TURAN: CHP'YE TUZAK!

Anayasa'ya göre belediye seçimleri 5 yılda bir yapılır seçim tarihi kanunla öne çekilemez. Yerel seçimleri erkene almanın tek yolu anayasa değişikliğidir.

Anayasa'yı Meclis'te değiştirmek için en az 400 milletvekilinin oyu gerekir.

Meclis aritmetiğine göre AKP ve MHP'nin toplam oyları buna yetmiyor CHP'nin desteği şart oluyor.

AKP'ye yakın bir hanım gazeteci (Nagehan Alçı) Kılıçdaroğlu'na çok yakın olarak bilinen bir ismin kendisini aradığını açıklayarak:

"AK Parti ve MHP bize gelip yerel seçimlere 31 Mart 2019 yerine 4 Kasım 2018'de gidelim' derlerse Kılıçdaroğlu'nun bu öneriyi destekleyeceğine eminim" dediğini aktardı.

AKP yandaşı kadın gazeteci "CHP erken yerel seçim ihtimaline açıkça yeşil ışık yaktı" diyor.

Sevgili okurlar… Bütün bunlar AKP'nin oyunu. Bu tür tezgâhlarla Kılıçdaroğlu'nu kandırıp 2019'un Mart ayında yapılması gereken Belediye seçimlerini geriye çekip bu yılın 4 Kasım gününe almak istiyorlar.

Ben Kılıçdaroğlu'nun AKP'nin bu oyununa gelecek kadar saf olduğunu sanmıyorum.

Kendi içinde kavga halinde olan bölünmüş bir CHP'nin erken yerel seçimde perişan olma ihtimali kuvvetlidir.

CHP'nin AKP'nin erken yerel seçim önerisine destek olması "aptallıkla eş değerli" olur! Bu sözler sert geldiyse CHP'liler beni bağışlasın. Dost acı söyler çünkü!

"YENİ BİR DÜNYA KURULUR VE TÜRKİYE ORADA YERİNİ ALIR!"

Kadim okurlarımdan E. Albay Tahsin Ataizi gönderdiği mesajda Amerika ile aramızdaki stratejik ortaklığın bir palavradan ibaret olduğunu belirterek şöyle diyor:

"Bunlar neden bahsediyorlar stratejik ortaklık diye?

Kimse kurusıkı palavra atmasın! Ne kurttan post ne Amerika'dan ne Rusya'dan dost olmaz. Hiç kimseden bize hayır yok!

Gelin birbirimizi ötekileştirmeden Türkiye'nin Türk'ün birlik beraberlik tavrını dünyaya duyuralım.

Yakın tarihimizden örnekle ambargolara restleşmelere karşı İsmet İnönü'nün Başkan Johnson'a verdiği cevap Ecevit'in ABD'ye rağmen gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı… Ve restleri…

İsmet Paşa 1964 yılında Johnson'un uyarı mektubuna karşı verdiği sert ve onurlu cevapta:

"Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır!" demişti.

Amerika'nın bir papaz için sürdürdüğü tehditkâr tavrına karşı bizim heyet halinde ABD'ye gidip el pençe divan durmamız değil Amerikan heyetinin bize Türkiye'ye gelmesi gerekmez miydi?"

THY NEDEN ZARARDA?

Sürekli yaşadığı Kanada'dan Antalya'ya gelip memleket özlemini gidermek isteyen Tarık Karslı "Türk Hava Yolları benden Ottowa-Antalya-Ottowa bileti için 5200 dolar istedi. Ben de şimdi THY yerine yabancı firmalardan uçak bileti arıyorum" diye bir şikâyet mesajı gönderdi.

5200 dolar yaklaşık 30 bin Türk lirası!

Helâl olsun Türk Hava Yolları'na… Müşterilerini iyi (!) yolmak istiyor!

Aynı güzergâhta diğer uçak şirketleri ne alıyor? Tarık Karslı'nın araştırmalarına göre yarıdan daha az!

Tarık Bey şöyle yazıyor:

"Yabancı bir şirketin uçağı ile önce Avrupa'ya gideceğiz oradan Türkiye'ye geçeceğiz. Bana Türkiye kısmı da dahil 2200-2500 dolar civarında bir paraya mal olacak hem de Avrupa'da tatil yapmış olacağız. THY kadar uçuk bir fiyat talebi olabilir mi? Dünyadan haberleri yok. THY'ye iktidar yandaşları doldurulursa işlerin sağlıklı yürümesi mümkün olmaz!"

Vatandaş Tarık Karslı böyle yazıyor.

THY'nin neden her yıl milyonlarca zarar ettiği anlaşılıyor değil mi?

TEBESSÜM

GÖZLERİ İYİ GÖRÜYOR!

Yaşı hayli ilerleyen Fadime bir gün aynada kendisine uzun uzun bakar ve eski gençlik günlerinden eser kalmadığını görür.

Güzel birkaç söz duyup moralinin düzelmesini isteyen Fadime teselli bulmak için kocası Temel'in yanına gider:

"Ula Temel… Artık gençlik gitti… Şu halime bak. Yüzüm kırış kırış oldu iyice çirkinleştim ben… Aynaya bakınca bu acı halimi gördüm…" der. Kocasının kendisine "Hayır öyle değil acı bir halin yok" demesini beklemektedir.

Temel karısına dikkatle bakar bakar sonra:

"Üzülme Fadime'ciğum" der "Gözlerin hâlâ çok iyi göriyi…"

GÜNÜN SÖZÜ

Kendine iyi kulak ver. Hiç kimse sana senden daha iyi akıl veremez!



TOKMAK: PAPAZIN FAYDASI!

Ekonomik kurtuluşun tek yolu vardır: Üretim üretim!

Üretmeden tüketmenin el parası ile gerdeğe girmenin sonu yoktur!

Türkiye AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 16 yıldır yanlış yolda gidiyordu. Hep borç alarak buraya kadar gelebildi. Sonunda paramız bir papaz dalgasıyla kumdan kaleler gibi çöktü!

Kalkınmanın gelişmenin refah bağımsızlık ve egemenliğin hep ekonomiye bağlı olduğunu artık herkes anladı!

Papaz olayı ile Trump'ın hain saldırısı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a şu sözleri söyletti:

"Daha çok üreteceğiz. Daha çok ihraç edeceğiz. İhraç ihraç ihraç… Üretim üretim üretim! Daha çok istihdam oluşturacağız. Daha çok ter dökeceğiz. Dışarıdan dövizle aldığımız her ürünün daha iyisini daha kalitelisini burada üretip biz dışarıya satacağız. "

Ne güzel… Fakat şimdiye kadar niçin yapmadık? AKP bu doğru politikayı hatırlamakta neden 16 yıl gecikti! Üretmeden hep borç alarak yaşadık gelen paraların çoğunu betona yatırdık.

Papaz olayı iktidara hatasını öğretti. Dileriz gereken ders alınmıştır!

HÜSNÜ MAHALLİ: SİTTİN SENE

Tepede kavga uzadıkça örgütler dağılma noktasına yaklaşıyor.

CHP'ye gönül ve oy veren insanlar artık kavgayla hiç ilgilenmiyor.

Erkene alınmazsa 19 Mart 2019'da yapılacak olan yerel seçimlerde bu insanların büyük bölümü sandığa gitmez.

Seçmen sandığa gitmezse CHP elindeki birçok belediyeyi kaybedebilir.

Yok eğer bir an önce kavgaya son verir yönetim ve muhalifler anlaşır örgütleri toparlanır ve güçlü adaylar bulunabilirse İstanbul ve Ankara bile alınabilir.

İşte o zaman CHP yeniden umut olur ve AKP'nin iç ve dış politikada kötü yönetimine son verebilir.

Aksi takdirde AKP ve Erdoğan sittin sene iktidarda kalır.

2071'e kadar.

Malazgirt Savaşı'nın 1000. Yıldönümü'ne dek.

Öncesinde AKP bu ülkeyi yani Atatürk Cumhuriyeti'ni ne hale getirir varsın CHP düşünsün.

Niyeti varsa!

O tarihlere kadar CHP ortada kalırsa!

Ben çok ciddiyim.

Sokağın nabzını çok iyi tuttuğumu düşünüyorum.

Kılıçdaroğlu ya da İnce'den yana değil çağdaş aydın ve kendi içinde barışık esenlik içinde bir Türkiye'den yanayım.

Elbette çevresindeki ülke ve halklarla dost ve kardeş kalarak.

CHP bu bilinç ve iradeyle hareket etmediği sürece asla iktidar olamaz.

CHP bir an önce iç kavgalarına son vererek dışa açılmalıdır.

İçerde farklı söylem ve eylemlerle toplum güvenini yeniden kazanması gereken CHP bir an önce dünya başkentlerine ve öncesinde çevre ülkelere 'Her zaman bir iktidar alternatifi' olabileceğini ve 'Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi' olduğunu kanıtlamalıdır.

Örneğin seçim öncesinde 'Türkiye'nin kurtuluşunu OBİT yani Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nda gören CHP lideri Kılıçdaroğlu Tahran Bağdat ve Şam'ı ziyaret etmeli. Belki de bu davranışıyla iç kavgaları hafifletir ve yandaş medyanın 'karıştırıcı' çabalarına son verdirebilir.

Elbette Moskova Pekin Berlin Amman Beyrut ve Doha gibi Türkiye ve bölge sorun ve konularını ilgilendiren başkentlere de gitmeli.

Bunlar 'platonik' temenniler olabilir ama dışa açılmak CHP'yi çok daha etkinleştirebilir ve kendi iç sorunlarından uzaklaştırabilir.

Benden söylemesi dışarda herkes CHP'yi merak ediyor ve neden dışa açılmadığını soruyor. Bu merak ve sorma CHP'nin hareketlenmesiyle karşılık bulmazsa yakında bitebilir.

Tıpkı heyecanın içeride bitmek üzere olduğu gibi.

CHP tarihsel bir yol ayrımında.

Ya çok daha güçlenerek varlığını sürdürecek ya da toplumun heyecanının tükenmesinden sorumlu olarak tarihe geçecek.

Laf olsun diye yazmıyorum.

Ben çok ciddiyim.

Bu haliyle CHP'yi yazmak hiç hoşuma gitmiyor.

Çarşamba akşamı Didim Kitap Günleri'nde karşılaştığım yüzlerce yurtseverin tesbitiyle CHP herkesin sorunu.

Bu sorun çözülmedikçe Türkiye'deki sorunlar çok daha karmaşık bir hal alacak ve hep birlikte dönüşü olmayan karanlık bir yolun sonuna gelmiş olacağız.

İşte o zaman izin verilse bile konuşmanın bir anlamı kalmayacak.

Türkiye bunu hak etmiyor.

Elbette Türkiye'nin şimdi içinde bulunduğu durumdan 16 yıl iktidarda olan AKP sorumlu.

Ancak CHP de çoğu kez AKP'ye ve Erdoğan'a yardımcı olmuş ya da dolaylı dolaysız destek vermiştir.

2001'den bu yana CHP yönetiminde olan herkes.

Baykal ve Kılıçdaroğlu ve tüm ekipleri.

Muharrem İnce de bu ekiplerin içindeydi.

Yine benden söylemesi:

Halk en ince ve mahrem detaylarına kadar her şeyi biliyor.

Muhalif medyadaki meslektaşlarımız çok daha fazlasını insanlara anlatmalı.

Demokratik ve Laik Cumhuriyet'in geleceği için.

Herkes dürüst olmak ve elini vicdanına koyarak yalnızca gerçekleri anlatmak zorunda.

Yandaş medyada olduğu gibi korkak olmanın ve yalakalık yapmanın bir alemi yok.

İnsanlar çok acı çekiyor.

Cumhuriyet zor durumda.

CHP'liler koltuk derdinde. Çok ayıp.

--

"INTERNATIONAL COVENANT ON CIVIL AND POLITICAL RIGHTS"

(Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme)

19'uncu maddeyi şöyle açıklar:

Herkes engel olmaksızın fikirlere sahip olmalıdır.

Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalıdır; bu hak her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın sözlü yazılı basılmış sanat veyahutta herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme alma ve verme hakkıdır.

2'inci bölümdeki haklar özel haklar ve sorumluluklar getirir. Bu doğrultuda bazı limitler kanunlar tarafıyla uygulanabilir:

a) Başkalarının haklarına ve şöhretine saygı;

b) Ulusal güvenlik halk düzeni veyahutta halk sağlığı ve huzuru.

20'inci madde de; şiddet propagandalarını yasaklar.

19'uncu maddenin üçüncü bölümünde belirtilen iki bend gerek monarşik gerek militarist gerek muhafazakar rejimlerin talepleri doğrultusunda eklenilmiştir.

ÜLKEMİZİN İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNÂMESİ TERCÜMESİNİN 19'UNCU MADDESİ ŞÖYLE DER:

"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek veya yaymak hakkını içerir. "

1982 ANAYASASI'NDA DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GENEL ÇERÇEVESİ

1982 Anayasası'nda düşünce özgürlüğü ile ilişkili iki madde bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1982 Anayasası'nın 25. maddesi olup; bu madde "Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" şeklindeki düzenleme ile ifade özgürlüğünü güvenceye almıştır. 25. madde düşünce özgürlüğü konusunda herhangi bir sınırlama sebebi düzenlememiştir.

Ancak 26. madde düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığı altında "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü radyo televizyon sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

(Değişik: 3/10/2001-4709/9 md. ) Bu hürriyetlerin kullanılması millî güvenlik kamu düzeni kamu güvenliği Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması suçların önlenmesi suçluların cezalandırılması Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması başkalarının şöhret veya haklarının özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. (Mülga: 3/10/2001-4709/9 md. )

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler bunların yayımını engellememek kaydıyla düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md. ) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usuller kanunla düzenlenir" şeklinde düzenlemiş ve düşünceyi yayma ve açıklamanın bazı durumlarda kısıtlanabileceğini söylemiştir.

Anayasa'da yapılan değişiklikle daha önce 13. maddede sayılan genel sınırlama sebepleri kaldırılmış ancak oradaki sınırlama sebepleri 26. maddenin 2. fıkrasına eklenerek esas olarak düşünce özgürlüğünün geliştirilmesi için bir değişiklik meydana getirilmemiştir.

Temel hak ve özgürlükler konusunda kritik olan konulardan birisi de sınırlamanın sınırının ne olacağıdır. 2001'de yapılan değişiklikten önce sınırlamanın anayasal sınırı "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü iken değişikle birlikte 13. maddede "Temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. " denilerek "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü dışında "öz güvencesi" "ölçülük ilkesi" ve " laik cumhuriyetin gerekleri" gibi yeni ölçütlerle de sınırlamanın sınırı genişletilmiştir.

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINDAN YAPILAN SON DAKİKA AÇIKLAMASINDA

"Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler tarafından gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal barışını iç huzurunu birliğini ve ekonomik güvenliğini hedef alan ekonomik saldırılar kapsamında; bu amaca hizmet eder mahiyette her türlü yönlendirici haber yazılı ve görsel yayın operasyonel amaçlı sosyal medya hesapları ile birlikte ekonomik güvenliği tehdit içeren eylemlerde bulunan kişi ya da kişiler hakkında TCK'nın bankacılık Kanunu SPK mevzuatı ve ilgili kanun maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmıştır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur"

denildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının da benzer bir soruşturma başlattığı bildirilldi.

TÜRK CEZA KANUNU : SUÇTA VE CEZADA KANUNÎLİK İLKESİ

Kanun No. 5237 Kabul Tarihi : 26. 9. 2004

MADDE 2.

(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz

Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.

Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.


---
a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder