PROF. DR. ŞAHİN FİLİZ : FETÖ'YLE HORTLAYAN TESCİLLİ DECCAL: SAİD-İ ŞARLATAN
Gerçek İslâm'ın aydınlık yüzünden gözleri rahatsız olan Said-i Kürdi ve şürekası Fetullah gibi emperyalist ajanlar Türk halkını asırlardır din ve bilimde cahil bırakan uğursuz bir insanlık düşmanlığına çevirmeyi hedeflemişlerdir
Türk milleti Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'le varlığını ve geleceğini kurtarmayı başardığında içeriden ve dışarıdan akıl almaz saldırıların hedefi haline gelmiştir. Temelde içeridekiler dışarıdaki saldırıların devamıdır. Belki de en tehlikelisi emperyalistlerin bizzat kendi düşmanlıkları değil ülke içinde yarattıkları cahil hainlerdir; kullanageldikleri karanlık çehrelerdir.
Asıl adı Said-i Kürdi olan şarlatan bunların başında gelir. Kur'an ayetlerinde geçen "Nur" yani ışık aydınlık kavramını kendi karanlık ve hainane misyonuna eklemleyen Said-i Kürdi FETÖ ile yeniden hortlamıştır. Şarlatan nitelemesi aslında bu karanlık tip için çok hafif bir deyim olur. Cumhuriyet'in aydınlık tarihinin çöplüğüne gömülen bu mezar kaçkını adam bir kanser hücresi gibi başta FETÖ olmak üzere tüm Nurcu cemaat ve tarikatlarda mütemadiyen hortlamakta hortlatılmaktadır.
Milliyet 7 Eylül 1966
Nedeni emperyalistlerin bilek gücüyle yenemedikleri Türk milletini ve bozamadıkları İslâmiyet'i Said-i Deccal gibi "kuzu kılığına girmiş çakal"larla bozguna uğratmaktadır. Gerçek İslâm'ın aydınlık yüzünden gözleri rahatsız olan Said-i Kürdi ve şürekası Fetullah gibi emperyalist ajanlar Türk halkını asırlardır din ve bilimde cahil bırakan maziyi meş'um (kötü uğursuz) bir insanlık düşmanlığına çevirmeyi hedeflemişlerdir. Türk milletinin üzerine yıllardır cehalet pisliğini boca eden Said karanlığı ve hempası (kötü işler) Fetullah bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için her yolu denemektedirler. Din işportacılığından mehdilik peygamberlik hatta tanrılık iddialarına kadar her türlü ahlâksız ve dinsiz yöntemlere başvurmaktan çekinmemekte; olmadı kendi silahlarımızla bizi vurup kan gölü içinde boğmayı bile denemektedirler.
Dün Fetullah'ı "kuzu" sananlardan bir kısmı bugün adeta Deccal olan Said-i Kürdi'yi "kuzu" postuna sarmaya çalışmaktadır. Oysa bizim Afyonkarahisar'da bir atasözü der ki "Köpekten kuzu doğmaz. " Ya da bozacının şahidi şıracıdır.
USTA: SAİD ÇIRAK: FETULLAH
Konumuz "çırak" Fetullah-ı naşerif değil halen mevcut veya istikbalde sayelerinde yeniden hortlama imkanı bulabileceği tarihsel ve dini lanete uğramış Nurculuğun ağababası Said-i Deccal'dır.
Said deccal; Cumhuriyetimiz üzerine çöken karanlıkların kaynağıdır. Ülkemizde yüzleri bulan cemaat ve tarikatların çoğu bir elinden ihanet öbür elinden cehalet akan bu deccalın safsatalarından ruhsal rahatsızlığının zahire vuran Risalelerinden beslenir. Karanlık bir ruhtan mantıksız akıllarla zarar dine Allah'a ve elçisine küfreden sözler dökülürdü ancak. Nitekim böyle de olmuştur.
Köpekten kuzu doğmaz atasözü Said'le Fetullah arasındaki somut organik ilişkide bir kez daha kanıtlanmış olur. Ülke yanarken saçını tarayandan ülkeyi darbeyle ateşe atan evlat doğarmış. (Türk Milleti varlık yokluk mücadelesindeyken Said'in Boğaz'daki evine çekilip sözüm ona kitaplarla uğraşması vs. bkz. Sinan Meydan Odatv Said-i Nursi hakkındaki yazısı. ). Çünkü Fetullah Said'in hem öğrencisi hem de bir Nurcudur. Cehaletin hortlağı Said Fetullah'ın kendi ağzından takdis edilir ululanır:
"Mürşit bu düşünce ve amel ufkunu-Allah'ın inayetiyle-yakalayabilirse Allah da onun birini bin eder gönlünü ilham kaynağı yapar. Bir avuç kor olan mahiyetini okyanusları söndürecek derecede genişletir. İşte kendinden evvel de yüzlercesi gibi Bediuzzaman! Altı aylık tahsil hayatına deryaları sığdıran insan. " (Fasıldan Fasıla 1 M. Fethullah Gülen Nil Y. 3. Baskı Eylül 1995 s. 60. )
SAİD'DEN PAPA'YA MEKTUP
Said'le Fetullah Papa'nın teröristleri olarak da birbirine benzerler. (Bkz. Ramazan Koyuncu Fetöizm ss. 215 216. )Papa'ya 1950'de ilk dinlerarası diyalog mektubunu gönderen Said deccalıdır. Çırağı Fetullah ise tam 48 yıl sonra mektupla yetinmemiş bizzat Papa'ya ziyarette bulunmuştur. Bu ilişki zinciri rastlantısal değil emperyalizmin plânlı uşaklığının kanıtıdır. Bu uşaklık bir ihanet şebekesinin dini ve milli değerlere yönelik bölücü faaliyetidir. Papa'nın teröristi ile ırkçı terörizmin Türkiye versiyonu Abdullah Öcalan teröristi arasında bu şarlatanlar için herhangi bir ayrım yoktur. Çünkü dinsel cehalet ve vatana ihanet at başı gider. Cehalet ve ihanet terörün her türlüsüne teşne (istekli hazır) bir ahlâk ve ruh bozukluğudur.
Usta-çırak ortaklığındaki cehalet örgütünün Risaleler veya kitaplar olarak yazdıkları hezeyanlar öyle çok öyle sayısızdır ki neresinden tutsanız dökülür. Said cahilinin altı ayda tüm ilimleri bellemesi kendine ilhamlar (dilinin altında vahiy vardır ama açık etmez) geldiğini Risaleler'in Kur'an'ın tek tefsiri kutsal kitap olduğunu öne sürmesi bu tehlikeli zırvalardandır. Ancak bu zırvalar salt cehaletin ürünü değil altında ülkeye Türk milletine ve özellikle İslâm dinine yönelik subliminal iletiler saklıdır. Örneklerini yazının ilerleyen kısmında kendi palavralarından vereceğim.
http://ilkkursun.site/feto-yle-hortlayan-tescilli-deccal-said-i-sarlatan
"INTERNATIONAL COVENANT ON CIVIL AND POLITICAL RIGHTS"
(Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme)
19'uncu maddeyi şöyle açıklar:
Herkes engel olmaksızın fikirlere sahip olmalıdır.
Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalıdır; bu hak her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın sözlü yazılı basılmış sanat veyahutta herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme alma ve verme hakkıdır.
2'inci bölümdeki haklar özel haklar ve sorumluluklar getirir. Bu doğrultuda bazı limitler kanunlar tarafıyla uygulanabilir:
a) Başkalarının haklarına ve şöhretine saygı;
b) Ulusal güvenlik halk düzeni veyahutta halk sağlığı ve huzuru.
20'inci madde de; şiddet propagandalarını yasaklar.
19'uncu maddenin üçüncü bölümünde belirtilen iki bend gerek monarşik gerek militarist gerek muhafazakar rejimlerin talepleri doğrultusunda eklenilmiştir.
ÜLKEMİZİN İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNÂMESİ TERCÜMESİNİN 19'UNCU MADDESİ ŞÖYLE DER:
"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek veya yaymak hakkını içerir. "
1982 ANAYASASI'NDA DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GENEL ÇERÇEVESİ
1982 Anayasası'nda düşünce özgürlüğü ile ilişkili iki madde bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1982 Anayasası'nın 25. maddesi olup; bu madde "Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" şeklindeki düzenleme ile ifade özgürlüğünü güvenceye almıştır. 25. madde düşünce özgürlüğü konusunda herhangi bir sınırlama sebebi düzenlememiştir.
Ancak 26. madde düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığı altında "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü radyo televizyon sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
(Değişik: 3/10/2001-4709/9 md. ) Bu hürriyetlerin kullanılması millî güvenlik kamu düzeni kamu güvenliği Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması suçların önlenmesi suçluların cezalandırılması Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması başkalarının şöhret veya haklarının özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. (Mülga: 3/10/2001-4709/9 md. )
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler bunların yayımını engellememek kaydıyla düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md. ) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usuller kanunla düzenlenir" şeklinde düzenlemiş ve düşünceyi yayma ve açıklamanın bazı durumlarda kısıtlanabileceğini söylemiştir.
Anayasa'da yapılan değişiklikle daha önce 13. maddede sayılan genel sınırlama sebepleri kaldırılmış ancak oradaki sınırlama sebepleri 26. maddenin 2. fıkrasına eklenerek esas olarak düşünce özgürlüğünün geliştirilmesi için bir değişiklik meydana getirilmemiştir.
Temel hak ve özgürlükler konusunda kritik olan konulardan birisi de sınırlamanın sınırının ne olacağıdır. 2001'de yapılan değişiklikten önce sınırlamanın anayasal sınırı "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü iken değişikle birlikte 13. maddede "Temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. " denilerek "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü dışında "öz güvencesi" "ölçülük ilkesi" ve " laik cumhuriyetin gerekleri" gibi yeni ölçütlerle de sınırlamanın sınırı genişletilmiştir.
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINDAN YAPILAN SON DAKİKA AÇIKLAMASINDA
"Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler tarafından gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal barışını iç huzurunu birliğini ve ekonomik güvenliğini hedef alan ekonomik saldırılar kapsamında; bu amaca hizmet eder mahiyette her türlü yönlendirici haber yazılı ve görsel yayın operasyonel amaçlı sosyal medya hesapları ile birlikte ekonomik güvenliği tehdit içeren eylemlerde bulunan kişi ya da kişiler hakkında TCK'nın bankacılık Kanunu SPK mevzuatı ve ilgili kanun maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmıştır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur"
denildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının da benzer bir soruşturma başlattığı bildirilldi.
TÜRK CEZA KANUNU : SUÇTA VE CEZADA KANUNÎLİK İLKESİ
Kanun No. 5237 Kabul Tarihi : 26. 9. 2004
MADDE 2.
(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz
Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.
Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
---
a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder