15 Ağustos 2018 Çarşamba

Günümüz yorumlardan bir buket 2018-08-15

 

CAN ATAKLI: BÖYLE BİR MUHALEFET VARKEN ERDOĞAN'IN SIRTI YERE GELMEZ



Kabul etmek gerekir ki Erdoğan ne kadar olumsuz olursa olsun her olayı kendi lehine çevirmeyi çok iyi beceriyor.

Son bir kaç yılın kötü yönetiminin yol açtığı son ekonomik krizde de bu kural bozulmadı.

Erdoğan normal bir medeni ülkede "Artık dayanamaz" denilen bir girdaptanyine kurtulmayı başardı.

Ve yine bununla yetinmeyip bir de üste çıktı.

Bir hafta önce 4 lira küsur olan dolar fiyatının 6.5 lirada oturmasına duacı herkes ve bunun "olağanüstü bir başarı" olduğuna da inanılıyor.

Tabii Erdoğan'ın bu kadar "şanslı" olmasında muhalefetin de katkısını görmezden gelemeyiz.

Tamamen kendi kusuru nedeniyle girilen krizi Erdoğan o kadar iyi yönetiyor ki muhalefet partileri ünlü muhalif isimler neredeyse krizi kendilerinin çıkardığına inanacak ve özür dileyecek kıvama getirildi.

Erdoğan'ın "Türkiye ekonomik saldırı altında hepimiz aynı gemideyiz bir kurtuluş savaşı veriyoruz" söylemi muhalefeti çok etkiledi.

Bu etkinin rüzgarına kapılan ve halkın "bir istiklal savaşı verdiğini" zanneden muhalefet partileri ve kimi aydınlar "Vatan önemli kimin yönettiğine bakamayız güç birliği yapmalıyız" diyor.

Nedense akıllarına sorunun kaynağını araştırmak yapılan hataları sorgulamak akıl ve mantıkla ulaşılacak çıkış yollarını aramak gelmiyor.

Bunun yerine vıcık bir popülizme sapılıyor ve "Biz de vatanseveriz biz de ülkemizi seviyoruz" psikozuna giriliyor.

İktidar zaten yapılan hataların ortaya çıkmaması dış politikadaki fahiş yanlışların konuşulmaması için kendi kitlesinin adeta beynini yıkayan yayınlar yapıyor.

Pek akıllı olmayan muhalefet de sorgulamak yerine güya vatan aşkınıgöstermek için Erdoğan'a destek olmaya başlayınca hem yaşadığımız kriz gözden kaçırılıyor hem de Erdoğan tek adamlık yolunu adeta çelik ağlarla perçinliyor.

Ne diyeyim muhalefet böyle oldukça Erdoğan'ın sırtı asla yere gelmeyecektir.

SORALIM BAKALIM

CHP ENİS BERBEROĞLU İÇİN HAZIRLIKLARINI BİR TÜRLÜ BİTİREMİYOR

Ne zamandan beri dokunulmazlığı olduğu halde keyfi biçimde hapiste tutulan Enis Berberoğlu'nu soruyorum.

Burada yazdım Tele1 ekranlarından defalarca sordum.

CHP'ye de çağrı yaparak "Ayağa kalkmanız gerekmiyor mu?" diye sordum.

CHP'den gelen en son cevap tabii bana değil Gürsel Tekin'in açıklamasıydı.

Tekin "Enis Berberoğlu için hazırlık yapıyoruz" demişti.

Üzerinden bir hafta geçti.

Nasıl bir hazırlıktır bu?

Askeri operasyon için bile bu kadar uzun süre hazırlık yapılmıyor.

Merakla bekliyorum bu kadar hazırlığın ardından ortaya nasıl bir eylem planıçıkacak?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

MİLLİYETÇİ MUKADDESATÇI BİR PARTİ NEDEN PARASINI DOLARA YATIRIR

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yastık altındaki dövizlerinizi altınlarınızı bozdurun ekonomiye katkınız olsun" deyince MHP de döviz hesabını bozdurmaya karar verdiğini açıkladı.

Şaşırmamak elde değil.

Türkiye'yi yönetmeye talip bir "milliyetçi- mukaddesatçı" bir parti meğer parasını yabancı para ile koruma altına almış.

Erdoğan'a daha şirin gözükmek için kahramanlık yapmaya soyununca bu gerçeğiTürk halkı da öğrenmiş oldu.

Bilmiyorum size de tuhaf geliyor mu?

Dünyada başka bir ülkenin siyasi partisi var mıdır ki kendi parasına güvenmeyipyabancı para biriktiren?

Milliyetçilik lafta işte.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

PATRONLAR İHRACAT YAPMAK YERİNE MALLARI DEPOYA KİLİTLİYORMUŞ

Amerikan elektronik mallarına boykot kararı alan Erdoğan iş dünyasının bir sırrını da ifşa etti.

Patronların ihracat yapmadığını ilan eden Erdoğan tetikçilere cevap vermek için herkesin işine dört elle sarılması gerektiğini

anlattı.

"İş dünyamıza sesleniyorum. Daha çok üreteceğiz daha çok ihraç edeceğiz. Depoları kilitlemenin anlamı yok. İhraç ihraç ihraç" diyen Erdoğan kimi patronların üretimi askıya almayı düşündüğünü de belirterek "Çok ciddi yanlış yaparsınız" diyerek hepsini tehdit etti.

Erdoğan'ı dinlerken ister istemez patronların neden daha çok kazanmak yerine ihracattan kaçtıklarını ve depolara kilit vurduğunu çok merak ettim.

Tabii bir de herkesin almak için sıraya girdiği hangi ihraç malımız var onu da bulamadım. Yurt dışına mal satabilen satıyor zaten daha fazla müşteriyi bulan hiç bunu reddeder mi?

Tabii bu arada İPhone yerine Samsung kullanılmasını istedi Erdoğan. Bari Kore ile de papaz olmasak kullanacak telefon bulamayacağız yoksa.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

YAŞASIN BÜTÜN DÜNYA BİZİM YANIMIZDA

Dünkü yandaş medyanın tamamında "Dünyanın Amerika'ya karşı bizim yanımızda yer aldığı" haberleri vardı.

Düne kadar Erdoğan'ın her birine ayrı ayrı ayarlar verdiği ülkeler Türkiye'ye destek vermek için hazır olduklarını açıklıyordu.

Almanya Rusya Çin Pakistan İtalya Fransa Hollanda yanımızdaydı .

Dün de sormuştum Müslüman ülkelerden hala bir ses seda yok. Pakistandesteğini açıkladı o kadar.

Ancak merakım şu ki bu ülkelerden gelen destek ne demek oluyor ne yapıyorlar bize ne faydaları olacak?

Şu anda laf dışında destek yok.

Ama örneğin Almanya bu yılki alacağını faizsiz olarak bir yıl ertelerse işe yarar. Borçlu olan şirketler rahat bir nefes alır dövize talep düşer fiyat da aşağı iner o zaman.

Yine öğreğin Rusya bu yıl vereceği doğalgaza zam yapmama sözü verir ayrıca alacağını da bir yıl sonrasına bırakabilir.

Çin destek vermek için 20 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklar. Bu bile doların ateşini düşürür.

Kimi Müslüman ülkeler ise örneğin Katar bir kaç aylığına Türk bankalarında yüksek miktarda döviz hesabı açabilirler.

Kısacası lafla destek ilk başta psikolojik etki yaratır ama işe yaramaz. Eylem görelim eylem.





TOKMAK: ALLAH VE DOLAR!

Erdoğan "Onların doları varsa bizim de Allahımız var" dedi ya…

Amerika'da yaşayan Türklerden mesajlar geliyor:

"Eğer işin içine Allah'ı katacaksak bu konuda Amerikalılarla yarışamayız"diyor ve ekliyorlar:

"Bütün Amerikan dolarlarının üzerinde kanun gereği 'in God we trust' ifadesi yazılıdır. Ne demektir bu? Türkçesi 'Biz Allah'a güveniriz' demektir. Dünya üzerinde dolaşan milyarlarca Amerikan dolarının üzerinde bu yazı vardır. Allah'ı işe karıştırmamak gerekir!"

Evet dolarların üzerinde "Biz Tanrı'ya güveniriz" yazılıdır. Bu ifade ilk kez 1864 yılında 2 centlik madeni paralar üzerine basılmış 1956 yılında çıkarılan bir kanunla bütün kâğıt paraların üzerine konulmuştur.

Ben "in God we trust – Biz Allah'a güveniriz" ifadesini başka türlü yorumluyorum.

Amerikalılar bu ifadeyle "Bizim dinimiz-imanımız paradır" demek istiyorlar. Doların gücüne inanıyor paraya tapıyorlar!

Trump gibi uçuk liderlerin başını çektiği Amerika doların gücüne güvenerek "Dünya kabadayısı" pozlarına bürünüyor. ABD'nin şımarıklığının sebebi budur!





RIFAT SERDAROĞLU: ORTAK TAVIR (1)

Dede Korkut Atamızın "Oğuzname" adlı eserinde hikmetli sözleri vardır.

İki örnek verelim;

-Adam odur ki kişinin ayıbını yüzüne diye araya vasıta koymaya! Er tavrı açık gerek kaş ile göz saçık gerek…

-Kindar olan dindar olamaz…

Yani kadim Türk geleneği diyor ki;

Eğer adamsan eleştirdiğin kişinin yüzüne konuş arkasından konuşma araya başkalarını koyma gözün başın oynamasın. Bunu yap ki sana adam diyelim.

Birde sen kinini frenleyemiyorsan yeri geldiğinde unutamıyorsan elindeki emanet olan devlet yetkilerini kinini kusmak intikam almak için haksız yere kullanıyorsan sen asla dindar olamazsın. Bağışlamasını bilmeyen dindar olamaz…

Ben yıllardır ülke yönetimi hakkındaki görüşlerimi açıkça yazarım. Siyaset veya Devlet görevlisi olan kişiye hakaret etmeden onu eleştiririm.

Her yazım yüzbinlerce kişi tarafından okunur.

Bazıları mahkemeye verir bazen işgüzar Savcılar "Görevli Memura Hakaretten" dava açarlar ben de mahkemeye gider savunmamı yaparım. Ben giderim ama beni mahkemeye verenlerden bir tanesi bile gelmez! Avukatlarını gönderirler. Tazminata mahkûm oluruz öderiz çoğunda beraat ederiz. Şu an toplam 34 ay 10 günlük mahkûmiyetim var. Yargı süreci devam ediyor!

Yani yaptığım her şey açık ortada kayıtlarda!

Son yazılarımdan birini Sayın Emin Çölaşan köşesine taşımış. Sayın Çölaşan'a çok teşekkür ederim. Yazıda yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin ve ekonomik çöküntünün "Tek Sorumlusunun Erdoğan" olduğunu yazmıştım.

Çok sayıda mail aldım.

AKP'de akıllı adam kıtlığı olduğundan "trol" denen köpeklerini insanların üzerine saldırtırlar. Bu abdesthane bardaklarının zerrece hükmü yoktur.

En sonunda sahiplerine bulaşırlar ve belalarını bulurlar.

Bazı iyi niyetli okurlarımız ise;

"Rifat seni içeri atacaklar senin işin gücün yok mu ne uğraşıyorsun bunlarla senden başka yazan mı var? Başını derde mi sokmak istiyorsun" diye dertlenirler!

Bazıları da bizimle toplum içinde görünmekten kaçınırlar ve arkamızdan

"Ne yapıyor bu yahu kahraman mı olmak istiyor ne" diye kendi beyinleri büyüklüğünde eleştirirler.

Gelin beraberce Cumhuriyeti Lâikliği Demokrasiyi Sosyal Hukuk Devletini savunma görevini kimden aldığımı kimin bana EMİR verdiğini kimin ADAMI olduğumu belirleyelim. Birbirimiz hakkında en ufak bir şüphe kalmasın kafalarımız rahat olsun. Çünkü önümüzdeki günlerde birlikte çok işimiz olacak.

Yarın da son günlerde bizlerden lkenin zor günlerinde ORTAK TAVIR almamızı" bekleyen tarikat ve cemaat artıklarının bu taleplerine yanıt verelim…

Şimdiye kadar yapılan ve Türk Milleti tarafından kabul edilen Anayasaların BAŞLANGIÇ kısımları birkaç kelime değişikliği ile şöyle başlar ve şu şekilde sonlanır;

1924 Anayasası Başlangıç kısmı;

(Türk Vatanı ve ebedi varlığını ve Yüce Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda) diye başlar ve

Son Anayasamızın Başlangıç kısmı;

(Topluca Türk Vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda milli sevinç ve kederlerde milli varlığa karşı hak ve ödevlerde nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve

"Yurtta sulh cihanda sulh" arzu ve inancı içinde huzurlu bir hayat talebi hakları bulunduğu;

FİKİR İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN demokrasiye aşık Türk Evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur) diye biter…

İşte benim yazma nedenlerimden en önemlisi budur.

Benim amirim de bana emir verebilecek tek merci de Türk Milletidir…

Bu güzel ülkenin insanları Cumhuriyetin Savcıları Yargıçları sivil ve askeri Bürokratları Türk Milletinin kendilerine verdiği bu emrin farkında olsalardı ve Anayasadaki görevlerini yapsalardı Türkiye bugün ne ekonomik olarak sıkıntıya düşerdi ne de Trump denen geri zekâlı birinin deneme tahtası olmazdı…

Ayrıca hepimiz şu bilinçten milim geri adım atmamalıyız;

Bizi yönetenlerin harcadıkları paraları biz yani Türk Milleti veriyoruz. İçtiğimiz suda yediğimiz ekmekte kullandığımız mazotta benzinde kısacası attığımız her adımda vergiyi bizler veriyoruz. Asıl bizleriz vekil onlar. Tabii ki hesap soracağız tabii ki yakalarına yapışacağız. Biz emanetimize sahip çıkacak kişileri seçtik. Onlar başımıza diktatör olsunlar diye değil. Güç Türk Milletinde.

Bizim başımızı derde sokacak bizleri üzecek yöneticileri anında alaşağı ederiz!

Eyy cahil AKP'liler;

Sizlere ORTAK TAVIR nasıl alınır hangimiz yanlış yerde duruyoruz kim kimin yanına gelmeli bunu da yarın anlatayım olur mu?



--

"INTERNATIONAL COVENANT ON CIVIL AND POLITICAL RIGHTS"

(Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme)

19'uncu maddeyi şöyle açıklar:

Herkes engel olmaksızın fikirlere sahip olmalıdır.

Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalıdır; bu hak her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın sözlü yazılı basılmış sanat veyahutta herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme alma ve verme hakkıdır.

2'inci bölümdeki haklar özel haklar ve sorumluluklar getirir. Bu doğrultuda bazı limitler kanunlar tarafıyla uygulanabilir:

a) Başkalarının haklarına ve şöhretine saygı;

b) Ulusal güvenlik halk düzeni veyahutta halk sağlığı ve huzuru.

20'inci madde de; şiddet propagandalarını yasaklar.

19'uncu maddenin üçüncü bölümünde belirtilen iki bend gerek monarşik gerek militarist gerek muhafazakar rejimlerin talepleri doğrultusunda eklenilmiştir.

ÜLKEMİZİN İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNÂMESİ TERCÜMESİNİN 19'UNCU MADDESİ ŞÖYLE DER:

"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek veya yaymak hakkını içerir. "

1982 ANAYASASI'NDA DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GENEL ÇERÇEVESİ

1982 Anayasası'nda düşünce özgürlüğü ile ilişkili iki madde bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1982 Anayasası'nın 25. maddesi olup; bu madde "Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" şeklindeki düzenleme ile ifade özgürlüğünü güvenceye almıştır. 25. madde düşünce özgürlüğü konusunda herhangi bir sınırlama sebebi düzenlememiştir.

Ancak 26. madde düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığı altında "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü radyo televizyon sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

(Değişik: 3/10/2001-4709/9 md. ) Bu hürriyetlerin kullanılması millî güvenlik kamu düzeni kamu güvenliği Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması suçların önlenmesi suçluların cezalandırılması Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması başkalarının şöhret veya haklarının özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. (Mülga: 3/10/2001-4709/9 md. )

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler bunların yayımını engellememek kaydıyla düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md. ) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usuller kanunla düzenlenir" şeklinde düzenlemiş ve düşünceyi yayma ve açıklamanın bazı durumlarda kısıtlanabileceğini söylemiştir.

Anayasa'da yapılan değişiklikle daha önce 13. maddede sayılan genel sınırlama sebepleri kaldırılmış ancak oradaki sınırlama sebepleri 26. maddenin 2. fıkrasına eklenerek esas olarak düşünce özgürlüğünün geliştirilmesi için bir değişiklik meydana getirilmemiştir.

Temel hak ve özgürlükler konusunda kritik olan konulardan birisi de sınırlamanın sınırının ne olacağıdır. 2001'de yapılan değişiklikten önce sınırlamanın anayasal sınırı "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü iken değişikle birlikte 13. maddede "Temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. " denilerek "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü dışında "öz güvencesi" "ölçülük ilkesi" ve " laik cumhuriyetin gerekleri" gibi yeni ölçütlerle de sınırlamanın sınırı genişletilmiştir.

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINDAN YAPILAN SON DAKİKA AÇIKLAMASINDA

"Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler tarafından gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal barışını iç huzurunu birliğini ve ekonomik güvenliğini hedef alan ekonomik saldırılar kapsamında; bu amaca hizmet eder mahiyette her türlü yönlendirici haber yazılı ve görsel yayın operasyonel amaçlı sosyal medya hesapları ile birlikte ekonomik güvenliği tehdit içeren eylemlerde bulunan kişi ya da kişiler hakkında TCK'nın bankacılık Kanunu SPK mevzuatı ve ilgili kanun maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmıştır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur"

denildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının da benzer bir soruşturma başlattığı bildirilldi.

TÜRK CEZA KANUNU : SUÇTA VE CEZADA KANUNÎLİK İLKESİ

Kanun No. 5237 Kabul Tarihi : 26. 9. 2004

MADDE 2.

(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz

Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.

Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.


---
a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder