13 Ağustos 2018 Pazartesi

RIFAT SERDAROĞLU: ÜÇ ARTI BİR VEYA ÜÇÜN BİRİ

RIFAT SERDAROĞLU: ÜÇ ARTI BİR VEYA ÜÇÜN BİRİ



Kimse lafı yandan dolaştırıp karnından konuşmasın.

Bu iş kimsenin şahsi veya siyasi çıkarı meselesi değildir. Bu yüzden açık konuşun. Korkmayın en az Kurtuluş Savaşında can veren dedelerinizin cesaretinin zekâtı kadar cesur olun.

Konu ülkenin geleceği ve güvenliği meselesidir.

Evlatlarınızın ailenizin geleceği için bile konuşamayacaksanız ve Güler Sabancı gibi yağcılık yapmaya devam edecekseniz yazının bundan sonrasını okumayın ve lütfen bizden uzak durun…



2002 yılından beri Türkiye'yi "TEK BAŞINA" ERDOĞAN yönetir.

Bakanlardan milletvekillerine sivil ve askeri bürokrasiden bölge müdürlerine hangi cemaatin devlete sokulacağına kimin zindana atılacağına Erdoğan tek başına karar verir. (Ver Papazı al Papazı yargıda yapalım şeyini)



AKP'de "ŞARTSIZ İTAAT" geçerli olduğundan herkes Erdoğan'ın hoşuna gidecek şekilde konuşur. Bu yüzden Bakan- Milletvekili- Bürokrat- Danışman doğruları Erdoğan'a söyleyemezler.



Yıllardır yazıyoruz söylüyoruz;

"Krizi çıkaran borçtur. Bu kadar borç aldınız borçla ÜRETİM DEĞERİ olmayan inşaatlar yaptınız. Bu borcu çeviremezsiniz batarız" dedik. Her aklı başında yönetici ekonomist bunu söyledi ama siz dinlemediniz. Üstelik sizi uyaranları muhalif diye hapse attırdınız. "



Şimdi sizi uyardığımız noktaya geldiniz. Akıllanıp çare arayacağınıza yine kendinizi ve milleti kandırmaya başladınız. Yok faiz lobisi imiş yok dolar lobisi imiş yok Trump imiş! Suçu başkalarına atıp kurtulma çabasındasınız.

Bu dediklerinizde haklı olsanız bile iktidar tek başınıza sizsiniz engel olsaydınız! Bu sebepten;

Yaşadığımız ekonomik ve siyasal krizin TEK SORUMLUSU ERDOĞAN'DIR



Devlet yönetiminde YETKİ kimde ise SORUMLULUK da ondadır.

Yanlış yapmayacaktınız dışardan müdahale varsa engelleyecektiniz.



Siz çocuk mu kandırıyorsunuz?

Türk Milletini burunlarından yakaladığınız Güler Sabancı gibi yağcılardan mı sanıyorsunuz?

Namusuyla çalışan çoluk çocuğunun nafakasını çıkarmak için ter akıtan insanlarımızı ne hale soktuğunuzun farkında mısınız?



Son 1 yılda Türk Lirası ABD Doları karşısında %100 geriledi.

Bu bal gibi enflasyondur. Sene başında 1 TL'ye aldığımız malı bugün 2 TL'ye alıyoruz.

Bu herkesin fakirleştirilmesi demektir.

2002'den bu yana TUİK rakamlarına göre uluslararası tefecilere 800 MİLYAR TL FAİZİ siz ödediniz siz!

Türk Milletinden aldınız yabancı tefecilere verdiniz.



Bir Japon siyasetçi veya bir Alman şansölyesi ülkesini bu hale düşürseydi ne yapardı hiç düşündünüz mü?

Siz hiç olmazsa istifa edin. Her onurlu siyasetçi gibi.



Hep söylüyorum Sayın Erdoğan;

Siz Sultan-Padişahah-Kral değilsiniz.

Siz yeterli eğitimi olmayan sıradan birisiniz. Demokrasinin nimetlerinden yararlanıp seçim oyunlarıyla belli bir zaman dilimi için ülke yönetimini üstlenen bir vatandaşsınız. Süreniz bitince nasılsa gideceksiniz.

Daha kötü durumlara düşmeden milleti de düşürmeden istifa edin bırakın bilenler ülkeyi bu bataktan kurtarsınlar!

Neden stifa edin" diyorum biliyor musunuz?

Siz bu anlayışınızla orada durduğunuz müddetçe hiçbir şey düzelmez de ondan!



Bugüne kadar ki tavrınıza bakınca bu öğütü de tutmayacağınız belli oluyor.

Hiç olmazsa o zavallı damadınızı ortaya atıp çocuğu malamat etmeyin.

Piyasa kurtlarını ÜÇ ARTI BİR modeli ile kandıramazsınız.

Sonunda ÜÇ te onların ARTI BİR de onların olur!

ÜÇÜN BİRİ kimin elinde kalır orasını da yaşarsak göreceğiz…



Not; Sayın Erdoğan! Türk Milleti kendisini tehdit edesiniz diye size oy vermedi.

Siz bizzat kendiniz 24 Haziran'da seçimi kazanırsanız ekonomiyi düzelteceğiniz sözünü verdiniz. Sizin kimseye bağırmaya azarlamaya yetkiniz yok.

Bilin ki her bağırdığınızda her tehdit ettiğinizde hem demokrasiden uzaklaşıyorsunuz hem de dövizi arttırıyorsunuz. Bu tarz konuşmaya devam ederseniz ekonomik çöküntüyü "Federe İslam Devletine" gidişin yolu olarak gördüğünüz anlamı çıkar ki bu Türkiye'yi kaosun kucağına atar.

Lütfen istifayı bir daha ve ciddi olarak düşünün. Kuralı siz koymuştunuz!

"İstediğimiz Başkanlık sistemine geçmiş bulunuyoruz. Ben dahil kimsenin mazeret hakkı kalmadı. Yapamayan gider yapacak olan gelir. " Erdoğan…

--

"INTERNATIONAL COVENANT ON CIVIL AND POLITICAL RIGHTS"

(Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme)

19'uncu maddeyi şöyle açıklar:

Herkes engel olmaksızın fikirlere sahip olmalıdır.

Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalıdır; bu hak her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın sözlü yazılı basılmış sanat veyahutta herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme alma ve verme hakkıdır.

2'inci bölümdeki haklar özel haklar ve sorumluluklar getirir. Bu doğrultuda bazı limitler kanunlar tarafıyla uygulanabilir:

a) Başkalarının haklarına ve şöhretine saygı;

b) Ulusal güvenlik halk düzeni veyahutta halk sağlığı ve huzuru.

20'inci madde de; şiddet propagandalarını yasaklar.

19'uncu maddenin üçüncü bölümünde belirtilen iki bend gerek monarşik gerek militarist gerek muhafazakar rejimlerin talepleri doğrultusunda eklenilmiştir.

ÜLKEMİZİN İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNÂMESİ TERCÜMESİNİN 19'UNCU MADDESİ ŞÖYLE DER:

"Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak elde etmek veya yaymak hakkını içerir. "

1982 ANAYASASI'NDA DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GENEL ÇERÇEVESİ

1982 Anayasası'nda düşünce özgürlüğü ile ilişkili iki madde bulunmaktadır. Bunlardan ilki 1982 Anayasası'nın 25. maddesi olup; bu madde "Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" şeklindeki düzenleme ile ifade özgürlüğünü güvenceye almıştır. 25. madde düşünce özgürlüğü konusunda herhangi bir sınırlama sebebi düzenlememiştir.

Ancak 26. madde düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığı altında "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü radyo televizyon sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

(Değişik: 3/10/2001-4709/9 md. ) Bu hürriyetlerin kullanılması millî güvenlik kamu düzeni kamu güvenliği Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması suçların önlenmesi suçluların cezalandırılması Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması başkalarının şöhret veya haklarının özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. (Mülga: 3/10/2001-4709/9 md. )

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler bunların yayımını engellememek kaydıyla düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md. ) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usuller kanunla düzenlenir" şeklinde düzenlemiş ve düşünceyi yayma ve açıklamanın bazı durumlarda kısıtlanabileceğini söylemiştir.

Anayasa'da yapılan değişiklikle daha önce 13. maddede sayılan genel sınırlama sebepleri kaldırılmış ancak oradaki sınırlama sebepleri 26. maddenin 2. fıkrasına eklenerek esas olarak düşünce özgürlüğünün geliştirilmesi için bir değişiklik meydana getirilmemiştir.

Temel hak ve özgürlükler konusunda kritik olan konulardan birisi de sınırlamanın sınırının ne olacağıdır. 2001'de yapılan değişiklikten önce sınırlamanın anayasal sınırı "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü iken değişikle birlikte 13. maddede "Temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. " denilerek "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü dışında "öz güvencesi" "ölçülük ilkesi" ve " laik cumhuriyetin gerekleri" gibi yeni ölçütlerle de sınırlamanın sınırı genişletilmiştir.

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINDAN YAPILAN SON DAKİKA AÇIKLAMASINDA

"Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güçler tarafından gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal barışını iç huzurunu birliğini ve ekonomik güvenliğini hedef alan ekonomik saldırılar kapsamında; bu amaca hizmet eder mahiyette her türlü yönlendirici haber yazılı ve görsel yayın operasyonel amaçlı sosyal medya hesapları ile birlikte ekonomik güvenliği tehdit içeren eylemlerde bulunan kişi ya da kişiler hakkında TCK'nın bankacılık Kanunu SPK mevzuatı ve ilgili kanun maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmıştır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur"

denildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının da benzer bir soruşturma başlattığı bildirilldi.

TÜRK CEZA KANUNU : SUÇTA VE CEZADA KANUNÎLİK İLKESİ

Kanun No. 5237 Kabul Tarihi : 26. 9. 2004

MADDE 2.

(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz

Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.

Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.


---
a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder