19 Aralık 2010 Pazar

Yuksek Turkiye -- Askeri vesayet hortladı



-------- Original Message --------
From: Ali Serdar Bolat <serdarbolat@superonline.com>

 

Askeri vesayet hortladı

+++++++++++++++++++
 
Ali Serdar Bolat   19 Aralık 2010
 
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, meydan okuyarak şu mesajları veriyor:
"1) Yasal adımları beklemeden Kürtçeyi bundan böyle ikinci resmi dil olarak görüp kullanacağız!
2) Kentin giriş ve çıkışına Kürtçe tabelalar koyacağız.
3) Ticarethane isimleri Kürtçe olacak!
4) Esnaf bundan böyle sadece Kürtçe konuşacak.
5) Lokantalardaki yemek menüleri Kürtçe olacak
.
Artık devletin yasal ve anayasal düzenleme yapmasını beklemeyeceğiz."
 
Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir'in:
"Meşenin dalı bir yerinize mi battı? Hasstirin, hasstirin"
küfürlerine cevap vermemek için nereye kaçacağını şaşırmış olan Tayyip Bey, bu meydan okumaya da cevap veremedi.
 
Oysa bu meydan okuma "Devlet içinde devlet kuracağız, T.C. yasaları buralarda geçmeyecek" anlamına geliyordu.
T.C. yasaları geçmeyeceği gibi, Türkçe de geçmeyecekti. O bölgeye gidenler Türkçe bir şey istedikleri ve sorduklarında "Kırmanci zani?" cevabını alacaklardı Yani: "Kürtçe biliyor musun?"
 
"Parasız eğitim istiyoruz" pankartı açan öğrencileri 15 ay hapisle yargılatan, yumurta üzerine binbir çeşit laf eden, Ergenekon tertipleriyle askerleri, yurtseverleri esir kampına gönderen Tayyip Bey, bölücülerin küfürlerine, devlete isyan açıklamalarına cevap veremiyor.
 
TBMM Başkanı AKP kodamanı Mehmet Ali Şahin, "Savcıları göreve çağırıyorum" dedikten sonra çağrıyı yumuşatmak için: "Ben bu çıkışları seçime dönük siyasi manevralar olarak değerlendiriyorum" diyor. Yani Demirtaş'ın açıklamaları devlet düzenine bir başkaldırı değil, masum seçim manevraları imiş. Bu masum manevralar için Savcılar niçin harekete geçsin?
 
Tayyip Bey Yüksek Askeri Şura kararlarından sonra "Askeri vesayet bitti" diye efelenerek demeçler vermiş, askeri mahkemeyi tehdit ederek YAŞ kararlarına itiraz eden komutanların açığa alınma kararına karşı açtıkları dava reddedilmişti. Bölücüler bundan cesaret alarak isyan açıklaması yapmayı denemişlerdi.
 

Meğerse askeri vesayet bitmemiş.

++++++++++++++++++++++++++++
 
Demirtaş'ın isyan bildirgesine Hükümetten bir tepki gelmediğini gören Genelkurmay aşağıdaki Basın Açıklamasını yaptı:
 
TARIH   : 17 Aralık 2010
SAAT    : 15:05
NO        : BA - 03 / 10

1.   Büyük Önder Atatürk'ün Türk ulusuna armağan ettiği en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti; halk egemenliğine dayalı, kuruluş felsefesinin temelinde, "Üniter devlet" ve "Ulus devlet" olgusunun yer aldığı, demokratik bir yapı ve sağlam hukuki temeller üzerinde yükselerek bugünlere ulaşmıştır.
2.   Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın değiştirilmeyecek hükümleri arasında yer alan 3'üncü maddesi; "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir." hükmünü amirdir.
3.   Dil, kültür ve ülkü birliği, bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezleridir. Dil birliğinin olmaması durumunda bunun sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir.
4.   Son günlerde "Dilimiz" üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmaların, cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla götürülmeye çalışıldığı endişeyle izlenmektedir.
5.   Türk Silahlı Kuvvetleri; Devletin, Anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; Ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
 

Demirtaş feryadı bastı

+++++++++++++++++++
 
Genelkurmay Açıklaması üzerine "Meclis'te Kürtçe konuşulsun talebimiz yoktur" diyen Demirtaş, Tayyip Bey'i şu sözlerle göreve çağırdı:
"Siyaset üzerinde vesayet anlamına gelecek hiçbir açıklama bizim açımızdan demokratik bir yaklaşım olmaz.
Askeri vesayeti kaldıracaklarını ifade eden AKP, bu açıklamaya ne diyecek?"
 
Yani bölücü partinin başı, Tayyip Bey'i Genelkurmay'ı susturmaya davet ediyor.
"Vesayeti kaldırdım diyordun ama bak asker hala konuşuyor. Sustur askeri" diyor.
 

Emri alan Tayyip Bey, Çelik'i konuşturdu

++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Bölücü partinin "Asker siyasete müdahale etmekten vazgeçsin" emrini alan Tayyip Bey, derhal AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'i Genelkurmay'ın ağzının payını vermekle görevlendirdi.
Çelik, Vatan gazetesi aracılığıyla Genelkurmay'a aklısıra şöyle ders verdi:
“Genelkurmay’ın bu tür eskiden gelen bazı yanlış alışkanlarını artık bir tarafa bırakması gerekir. Askerin her meselede pozisyon belirtmesi çok yanlış. Her meselede illa da Genelkurmay olarak siz açıklama yapmak durumunda değilsiniz. Söylenmesi gerekeni siyaset kurumu söyler, yargı kurumu söyler. Bu askerin görevi değil. Asker kendi görevini yapsın. Askerin görevi ülke savunmasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de böyle olur olmaz her meselede söyledikleri çok haklı ve doğru da olsa açıklama yapması yanlıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine anayasa ve yasalarla biçilmiş görev sınırları içinde kalmalıdır, böyle siyasi parti gibi her meselede illa da açıklama yapmak durumunda değildir.”
 
“Ben kurumları vücudun organları gibi görürüm. Organlar uyum ve ahenk içinde çalışırsa vücut sağlamlığı ve sağlığı devam eder. Ama biri diğerinin işini yapmaya kalkarsa orada rahatsızlık başlar” görüşünü dile getirerek şöyle devam etti:
 
“Genelkurmay, Anayasa’nın 3. maddesini dile getiriyor. Bu onun görevi değildir. Siyasetin denetim mekanizması Anayasa Mahkemesi’dir. Siyasi partilerin Anayasa’ya aykırı bir faaliyeti varsa görev Anayasa Mahkemesi’nin ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınındır, gerekeni onlar yapar. Burada Genelkurmay’ın görevi de yetkisi de yok.”
 
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapması gereken, kendisini ilgilendiren çok önemli işler var. Örneğin ben daha önce de söyledim, şu Mustafa Muğlalı kışlası meselesi var. Bu kışlanın yerini ve adını hala niye değiştirmezler? Bunu yapsalar, bu bile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imajını güçlendirir. Genelkurmay bunu yapmıyor ama öte yandan her siyasi meselede bildiri yayınlamaya kalkıyor bu doğru değil.”
 
"Bunu yaptıkları zaman dışarda da Türkiye’nin, Türk demokrasinin imajı bozuluyor. İşte siyasi vesayet deniliyor, siyasete asker müdahalesi deniyor, imajımıza çok büyük zarar veriliyor."
 
AKP kodamanı Çelik demek istiyor ki:
"Amerika ve Avrupa Türk ordusunun konuşmasını istemiyor. Ordu konuşunca Amerika ve Avrupa bize fırça atıyor, "Ne konuşturuyorsunuz bu darbecileri hala" diyorlar, zor durumda kalıyoruz."
 
Çelik diyor ki:
"Siyaseti Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay denetler. Genelkurmay'ın denetleme yetkisi yok"
Ama, 12 Eylül'de "evet" çıkınca Anayasa Mahkemesi AKP denetimi altına girdi.
Yine AKP denetimi altına giren HSYK, yakında Yargıtay'ı da AKP denetimine sokacak atamalar yapacak.
Siyaseti denetleyecek olan bu iki kurum siyasetin denetimi altında olunca, bunlar siyaseti denetlemek şöyle dursun, AKP'nin her yaptığına "evet" diyecekler.
Genelkurmay da bu konuda görevsiz ve yetkisiz ise...
AKP Hükümeti denetimsiz kalacak. Yani diktatörlük.
Ülke göz göre göre bölünecek, askerler: "Ne yapalım, bu bizim görevimiz değil, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay da bir şey demiyorsa bize söz düşmez" deyip Türkiye'nin bölünmesini film seyreder gibi seyredecekler.
 
İşte Ergenekon tertiplerinin, Balyoz rezilliklerinin amacı bu. Askeri susturup ülkeyi rahatça bölünmeye götürmek.
Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi gereğince kurulması gereken "Büyük Kürdistan" yolu üzerindeki engelleri temizlemek.
Yani, Ergenekon ve Balyoz, mıntaka temizliği. Yurtseverler ve Türk Ordusu saf dışı bırakılacak, Öcalan ve Demirtaş rahat rahat icra-yı faaliyet edecekler.
 
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
  Oraj POYRAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder