Türklerde değil ama, kıça düşkünlük Bizansın da en öne çıkan konusuydu.
Araplardan değil ama ondan çok daha fazlasını aslında bir Bizans uç beyliği olan Osmanoğullarından aldık.
Eğri oturalım doğru konuşalım.
Osman yani Ataman Bey aslında Bizans uç beyi idi,
Bizansa hizmet ediyordu.
Sonraki zamanda önce Yarhisar tekfurunun kızı, sonra İznik Tekfurunun kızı, en sonunda ise Bizans İmparatorunun kızı Osmanoğullarına gelin olmuştur.
Hatta yetmemiş, Bulgar Hanlığının kızı, yetmedi, Mora Despotunun da kızı Osmanoğullarına gelin olmuştur.
Bunlar uydurma hikayeler değil.
Ve bütün bunlar Osman/Ataman bey, Orhan Bey ve Bizans İmparatorunun rızası e onayı ile olmuştur.
Her gelen gelin, yanında drahomasını getirmiştir.
Misal Edirne, bu Bizans İmparatorunun kızına verdiği drahomanı bir parçasıdır.
Evet, yalan değil Osmanlı ilk yüzelli yılında en büyük mücadeleyi yatak odasında vermiştir.
Karesi Beyliğini ve diğer Türk beyliklerinin ezilmesi ve bunların hükümranlık alanlarının Osmanlı/Bizansa dahil edilmesi hep Bizansın dahli, yardım ve yataklık etmesi ile olmuştur.
İttifak taa ki, Osmanlı palazlanıp beylikten sultanlık iddiasında bulunana kadar sürmüştür.
Dikkat edin ilk Osmanlı başları yalnızca beydi, sonraları sultanlık iddiası başlamıştır.
Ve kavga çıkana kadar Osman oğulları Bizansın en büyük en önemli iş ortağı, müttefiikydi.
Hatta Bizansın fethine kadar gerek Osman beyin, gerek Orhan Bey'in İstanbul'da mülkleri vardı.
Rahatça girip çıkıyor, ve Bizansın azmettirmesi, izin ve onayı ile Anadolu'da yıktıkları Türk beyliklerinin alanlarındaki ekmeği Osmanlı yiyordu.x
Osmanlı ilk birkaç yüzyılında bir Bizans uç beyi idi.
Açıkça söyleyeyim, Osmanlı aslında Bizansın Müslüman makyajlı verisiyonudur.
Bu nedenle ne Moğollara, ne de Selçuklara benzer.
Orduları, devlet kurumları Bektaşi makyajlı Bizans kurumlarıydı.
Mimarisi, müziği, sanatı, yemesi, içmesi, giyinmesi ve her şeyi ile.
Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
KIÇA BU KADAR DÜŞKÜN BİR MİLLET ELBETTE KOKACAKTIR.
Kıça bu kadar düşkün bir millet elbette kokacaktır. Gerçekleri yazacağım. Bununu için de kimseden özür dilemeyeceğim. Çünkü özür gerektiren bir yazıyı kaleme aldığıma kesinlikle inanmıyorum. Sadece okuyucularıma olan saygım nedeniyle toplum olarak heran her yerde çok sık bir şekilde dile getirdiğimiz bu organımızı bilinen ve kullanılan ismiyle değil "Kıç" olarak sıfatlandıracağım.
Anatomide "Kıç" nedir?
Gövdenin arka bölümünde bacakların birleştiği yer ile bel arasında liflerle leğen kemiklerine bağlı kas ve yağlardan oluşan iki yana doğru çıkıntılı kaba et bölgesine kıç (kalça) deniliyor.
Tanımı bu kadar. Anatomiye göre basit gibi gözükse de toplumumuz için önemi çok ama çok büyük. Organizma içindeki işlevlerini anlatmaya gerek yok. Bunu biliyoruz zaten. Sosyal olarak neden çok önemli sayıldığını anlamaya çalışalım.
Dilimizde kıçımızı anlatan 2615 tane deyim var. Yanlış okumadınız. Tam olarak 2 Bin 6 Yüz 15 tane…
Mesela
■ Cesareti mertliği yiğitliği kıçla anlatırız. (Cesur davranmış biri için)
-Bak oğlum. O adamın yaptığını herkesin kıçı yemez.
■ Korkaklığı anlatırız. ( Biraz da aşağılamak için)
– Ne oldu aslanım. Kıçın yusuf yusuf mu dedi.
■ Öğüt veririz. (Borç isteyen biri için)
– Sende borç isteyecek göz var ama ödeyecek kıç yok.
■ Sarkıntılık yaparız. (Genelde maganda görünmek için)
– Vay yavrum. Pantolonu gösteren ütüdür. Kadını gösteren kıçıdır.
■ Uyarıda bulunuruz. (Birazda gözdağı)
– Bana bak galiba kıçın kalktı senin
■ Aklımızca espri yapmaya çalışırız. (Tokalaştığımız zamanlarda)
– Elin buz gibi. Kıçın karpuz gibi.
■ Felsefi cümleler kurarız. (Bilge görünmek için)
– Kıç ıslanmadan balık tutulmaz.
Bunlar sadece birkaç örnek. Daha fazla yazmak istemiyorum. Gerçekten mide bulandırıcı.
Peki ama toplum olarak bizim kıça olan bu düşkünlüğümüzün sebebi nedir ?
Peki ama toplum olarak bizim kıça olan bu düşkünlüğümüzün sebebi nedir ?
Bu davranış şekli malesef zorla kabul ettirilmiş bir kültüre ait olan dışa vurumsuz bir çeşit eşcinsellik durumudur.
Bilinen tarih boyunca Anadolu da yaşamış hiçbir medeniyete ait değildir.
Sorunun temeli 24 Ağustos 1516 yılında Yavuz Sultan Selimin mercidabıkta Memluklarla yaptığı savaşı kazanmasıyla başlar.
Sultan İstanbul'a sadece kutsal emanetlerle dönmez.
Arap yarımadasında yaşayan sözde alim ve ulemaları da beraberinde getirir.
Aileleri ile birlikte toplam 2 Bin 150 kişi olan bu grup payitaht 'da hak ettiklerinden çok daha fazla izzet ikrâm ve iltifat görürler.
Hatırı sayılır maaşlarla çok önemli görevlere atanırlar.
Bu grubun 1. Süleyman(Kanuni) döneminde güçleri ile birlikte nüfusları da bir hayli artmıştır.
Din ile kazandıkları güç ile Arapların çöl ahlakı ile şekillenmiş kültürleri azar azar ama bilinçli bir şekilde Türk örf adet gelenek ve görenekleri içine enjekte edilmiştir.
Sarayda özel günlerde icra edilen Türk sanat Müziği fasılaları yerini bedevi çadırlarında rakkase ve erkek dansörlerin yaptığı göbek ve kalça gösterilerine bırakmıştır.
Gerçek şudur ki Osmanlının Ahlaki ve kültürel çöküşü imparatorluğun parçalanmasındaki en büyük etkendir.
Malesef bu çöküşte Yavuz Sultan Selimin sözde alim ve ulema oldukları söylenen Arapları Anadolu topraklarına getirmesi ile başlamıştır.
Erkeklerle cinsel ilişkiyi lanetleyen tüm dinlerin kutsal kitaplarında hangi kavmi örnek olarak gösterdikleri ve bu kavmin hangi coğrafya da yaşamış olduğunu incelersek ifade ettiğimiz iddiaların doğruluğu ortaya çıkacaktır.
Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e duyulan kin ve nefretin altında yatan geçmişe duyulan özlemdir.
Köprülere yollara geçitlere Padişah isimlerini veren zihniyet bunların torunlarıdır.
Dini Vakıf ve yurtlarda çocukların ırzına geçilirken sessiz kalmalarının Allah'ı dillerinden kuranı ellerinden düşürmemelerinin nedeni de budur.
Docendo disco,scribendo cogito
Ogreterek ogreniyorum, yazarak dusunuyorum.
Latin Atasozu
--
Rabbinin sozu hem dogruluk hem de adalet bakimindan tamamlanmistir.
O nun sozlerini degistirecek hicbir kuvvet yoktur.
En iyi isiten, en iyi bilendir O.
(Enam Suresi 114-115)
--
Insanin dogasi kotudur.
Hsun Tzu
--
Savasin ulke ve halkin uzerindeki maliyeti azaltmak icin, ozkaynaklarin kullanilmasi yerine olanaklar olcusunde, akin edilen ulkenin kaynaklarinin kullanilmasi gerekir.
Sun Tzu
a45UyF587661
--
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder