ERDAL SARIZEYBEK YAZDI: Gerçeği Haykırıyorum! Hepimizi Aldattılar
Ülkemiz otuz iki yıldır adına terör ve terörist denilen bir ihanet oyunu içine çekilmiştir.
Bu tuzakta 6.500 vatan evladımız şehit düşmüş, 7.500 vatandaşımız katledilmiştir. Ülkemiz şehit haberleriyle yanmaktadır.
3.225 köy ve mezramız terör gerekçe gösterilerek boşaltılmış, bir buçuk milyon insanımız göç etmek zorunda kalmıştır. Adları gündeme bile gelmeyen bu insanlarımız sefalete düşmüş, çocuklarının yarısı dağa çıkmakta, kalanı ise mafyada tetikçilik yapmaktadır. Bu nasıl bir trajedidir!
Adına terörle mücadele denilen bu tuzakta, fakir insanlarımızın ekmek parası olan 300 milyar dolarlık bir mali kaynak yok edilmiştir. Hala kaynaklarımız bu oyunda tüketilmektedir.
Adına terörist denilen çaresiz insanlarımız kandırılıp kaçırılmış, 40 bin kişi, terörle mücadele denilen bu tuzakta yok olmuştur. Öte yandan hala dağda silahlı eşkıya vardır. Bu ne demektir; bir yandan öldürüyoruz, bir yandan dağa adam çıkarıyoruz demektir. Bunu yapan kimdir?
OTUZ İKİ YIL SONUNDA ORTAYA ÇIKAN BU TABLO, NASIL BİR İHANETİN PENÇESİNE DÜŞTÜĞÜMÜZÜN AÇIK GÖSTERGESİDİR.
Teröristin yeri belli, ini bellidir. Barzani bölgesinde, ABD himayesindedir. Buna karşın hükümetimiz harekât izni vermemekte, oradan gelen katiller evlatlarımızı şehit edip geri dönmektedir. Buna göz yummaya kimsenin hakkı yoktur.
Teröriste silah cephane sağlayan para kaynakları İsviçre’dedir ama hükümetimiz BM ve AB nezdinde etkili bir girişim yapmamaktadır. Bu kara paraya göz yummak demek, şehitlerimizin katline ortak olmak demektir. Buna seyirci kalınamaz.
Adına PKK denilen bu örgütün başı İmralı’da yattığı yerden örgütü idare etmekte, örgütün lider kadrosu, Cemil Çiçek’in deyimiyle, AB ülkelerinde cirit atmaktadır. Tehdide göz yummak demek, onunla işbirliği yapmak demektir.
BUGÜN KARŞI KARŞIYA KALDIĞIMIZ BU TABLO, TERÖRÜ YÖNETENİN SİYASET OLDUĞUNU AÇIKÇA GÖSTERMEKTEDİR. BUGÜN, İÇ VE DIŞ SİYASET BU KONUDA İŞBİRLİĞİ YAPMAKTADIR.
AÇIK OLAN GERÇEK ŞUDUR; ÜLKEMİZDE TERÖR DEĞİL, KÜRESEL GÜÇLERİN İÇ SİYASETLE YAPTIĞI İŞBİRLİĞİ SONUCU ORTAYA ÇIKAN ÖRTÜLÜ BİR SAVAŞ VARDIR.
Cumhuriyete karşı halkımızı isyana sürüklemiş olan Doğu’daki feodal ağalar ve işbirlikçileri, şimdi de aynı amaçla küresel güçlerle işbirliği yapmaktadır.
Bugün bize demokrasi ve insan hakları dersi vermeye çalışan siyaset, Doğu illerimizdeki feodal ağalardan, kaçakçılıktan, işsizlikten, yoksulluktan, eğitimsizlikten söz etmemektedir.
Ülkemizin sorunu etnik kimlik sorunu değil, gerçek bir insan hakkı sorunudur ve bu sorunun çözümü; toprak reformundan, feodal ağalığın yıkılmasından, kaçakçılığı önleyip milli ekonomiye dahil etmekten, işsizliğe, yoksulluğa, eğitimsizliğe son vermekten geçmektedir.
Ülkemizi yönetenler, demokrasi ve insan hakları söylemlerini ön plana çıkarıp gerçeği görmemizi engellemeye çalışmaktadır. Trük milleti bu oyuna ve tuzağa düşmemelidir. Mesele türban ve etnik kimlik meselesi değil, cemaat ya da tarikat meselesi de değildir.
Mesele; Anadolu’da özgür ve bağımsız, bir arada kardeşçe yaşamak, ülkemiz ve insan kaynaklarımızı eşitçe ve geleceğimiz için kullanabilmek meselesidir. Bugün Anadolu ve bu değerlerimiz tehdit altına girmiştir.
Kurtuluş savaşında silahla bizi işgal etmeye, Türk yurdunu parçalamaya ve Türk varlığını yok etmeye kasteden düşmanlar, adına PKK denilen bu örgütün ardına saklanarak aynı emellerini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu örgütü kuran da onlardır, silah ve cephane veren de onlardır, himaye eden ve destekleyen de onlardır.
BUNUN ADI TERÖR DEĞİL, ÖRTÜLÜ SAVAŞTIR!
Bu vatan topraklarında yaşayan hepimizin, bağımsızlık sembolü olan bayrağımıza, gücümüzün sembolü olan ordumuza, namus ve şerefimiz olan vatanımıza sahip çıkmasının artık vakti gelmiştir.
ABD-AB ve İSRAİL’in yörüngesinde hareket eden bu iç siyaseti derhal değiştirmemiz ve Milli (Ulusal) bir siyaseti derhal iktidara getirmemiz kaçınılmazdır.
Demokrasi ve insan hakları gibi kutsal değerleri kullanarak bize saldıran bu siyasete karşı, demokratik haklarımızı kullanarak güç birliği yapmamız şarttır.
TÜRK MİLLETİ’NİN, HEPİMİZİN, YÜZ YÜZE KALDIĞIMIZ BU ÖRTÜLÜ SAVAŞA KARŞI, SESSİZ KALMASI ARTIK DÜŞÜNÜLEMEZ.
SESSİZ KALMAK DEMEK; BİNLERCE YILDIR ANADOLU’DA HÜKÜM SÜREN TÜRK VARLIĞINDAN, KİMLİĞİNDEN VE YURDUNDAN VAZGEÇMEK ANLAMINA GELİR Kİ, NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEN YÜREKLERİN BUNU KABUL ETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Bu bayrak altında dünya durdukça yaşamak isteyenler, sözlerim size!
“Türkiye Cumhuriyet’ni kuran halkın adı Türk milletidir” anlayışına inanan ve ve “ben bu milletin evladıyım” diyenler, sözlerim size!
Bu vatan benim, bu insan benim, bu bayrak benim diyenler, size sesleniyoruz!
Vatan tehlikededir!
Elbette ki bu vatan bölünmez, parçalanmaz, yok olmaz ama vatanın kaynakları elimizden gidiyor, kaynak ve insan yönetimi elimizden gidiyor, Türk milleti, millet kimliğimiz elimizden alınmak isteniyor, çok dil, çok din, çok bayraklı kimliksiz bir kalabalığa dönüşüyor bu büyük millet, Türk milleti! Buna izin vermeyiniz!
Kıbrıs’ta, Kerkük ve Musul’da, Kafkaslarda, Trakya’da milli menfaatlerimiz yok sayılıyor, bu haklarımızı korumaz isek bizi yaşatmazlar, buna izin vermeyiniz!
Birleşin, sağduyunuzun sesini dinleyin ve birleşiniz!
Bugün parti çekişmesi yapmanın zamanı değildir, çünkü söz konusu vatandır, yüzde on barajını aşacağına ve bu kötü gidişatı durduracağına inandığınız partilerde birleşiniz!
Tehlikeye düştüğümüzü halkımıza anlatınız, tüm gücünüzle bu tehlikeden halkımızı haberdar ediniz!
Bizi bu tehlikeden kurtaracak birbirimizden başka kimsemiz yoktur, birbirimizden güç alıp bu tehlikeyi savuşturmamız şarttır!
Bu uğurda az ya da çok, büyük ya da küçük, ne olursa olun hepimizin yapabileceği mutlaka bir şey vardır!
Yapacaklarımız kendimiz için değil, ülkemiz ve çocuklarımızın geleceği içindir!
BU SESİ İŞİTİN KARDEŞLERİM!
FAZLA ZAMANIMIZ YOK, KAYBEDİLENİ GERİ ALMAMIZ ÇOK AĞIR BEDELLERE MAL OLABİLİR VE BU BEDELİ ÇOCUKLARIMIZ ÖDEMEK ZORUNDA KALABİLİR!
Bu işi çocuklarımıza bırakmayalım, BU BİZE YAKIŞMAZ, varsa bir bedel, onu biz ödeyelim…
ERDAL SARIZEYBEK
İLK KURŞUN
Mustafa Kemâl ATATÜRK
1929
-- Allah’ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken…
Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle.. yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder