Prof. Dr. Cihan Dura - 17 Aralık 2010
Özelleştirme basit bir tanımla kamu mülkünün (fabrika, tesis, toprak) yerli ya da yabancı özel şahıslara satılmasıdır. Kulağa gayet hoş gelen gerekçelerle yapılan özelleştirmelerin gerçek amacı, serveti kamudan yani halktan alıp, yerli ve yabancı şahıs ve şirketlere devretmekten başka bir şey değildir.
Türkiye’de “özelleştirmenin şampiyonu kimdir” derseniz, “AKP iktidarıdır” derim. Bu iktidar geldiği günden beri kamu mallarını, babasının malı gibi satıyor. Özelleştirmeye düşkünlüğü neredeyse iptila derecesindedir; hiçbir hukuki ve ahlakî sınır tanımıyor, tanımamakta da ısrarlı. Onun bu fanatizminin son bir kanıtını, gelin basından birlikte okuyalım:
Özelleştirmede Yargıya Baypas
Yargıyı özelleştirme uygulamalarının önünde engel olarak gören AKP Hükümeti, hazırladığı torba yasa tasarısının 93. madde ile özelleştirmede yargıyı baypas ediyor. Amaç, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a geçici madde ekleyerek, özelleştirme davalarından kurtulmak. Geçici madde şöyle: Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla özelleştirme işlemleri tamamlanarak devir işlemleri sonuçlandırılan ve devralan tarafından özelleştirme öncesi duruma dönülmesine imkân vermeyecek şekilde devredilen kuruluş için, üretim amaçlı yatırım ve buna bağlı ticari, mali ve hukuki tasarruflarda bulunulmuş olanlara ilişkin mahkemelerce verilen iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarıyla ilgili olarak idarece herhangi bir işleme başvurulamaz, bu konuda açılan davalardan feragat edilir[1].
Yani hükümet özelleştirmelerde keyfiliği getiriyor. “Ben sattım, kimse karışamaz. Kamu çıkarı falan dinlemem, Yaptığım özelleştirmelere karşı dava açılamaz” demek istiyor. Şimdi, bizler bu ülkenin sahipleriyiz. Birer yurttaş olarak hükümetlerin icraatları ile ilgilenmek, yaptıklarının takipçisi olmak zorundayız. Bir parti çıkıp “Meclis’in çoğunluğu bende, ben iktidarım, milli iradeyi ben temsil ediyorum” diyerek aklına geleni yapamaz. İcraatı egemenliğin asıl sahibi olan Milletin iradesi ile, bilimsel gerçeklerle ve ahlakla sınırlıdır. Bunların dışına çıktığı zaman, meşru olmaktan, milleti temsil etmekten çıkar.
Devamı: http://www.altayli.net/articles.php?article_id=85
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder