18 Aralık 2010 Cumartesi

İmparator!.. - Bekir Coşkun


 

İmparator!.. - Bekir Coşkun

 

http://www.muhalifgazete.com/resimler/17.12.2010_1110042_sondakika-hakkinda-haber.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 


İktidar şürekâsından birisi Washington Post'a gidip "Eski Osmanlı toprakları üzerinde yeni bir imparatorluktan" söz
edince, demek ki ciddiye aldılar...
Olmayacak bir şey de değil...
Nasıl olsa "imparator" vardı...
Koyun sonuna bir "luk..." •
Üzerinde yaşayanların yarısı aç yarısı tokken, memleketi "yıldız ülke" yaptığı varsayılan zatın ne olacağı da belli olmaz aslında.
"Sultan" oldu...
"Padişah" oldu...
O zaman imparator da olabilir...
Yok olmadı, atın im (ses biliminde gürültü oranı) kısmını... işte size kalacak olan gürültüsüz yanı ile yetinirsiniz:
"Parator..."

Görüyorsunuz nitekim; Kayseri'deki büyük rüşvet iddiaları, TBMM kürsüsünden bizzat ana muhalefet partisi lideri tarafından belgeleriyle açıklanınca kim suçlu çıktı:
Açıklayan...
Gazetelerin köşelerinde, televizyonların ekranlarında öyle bir saldırıya uğradı ki, rüşvet çarkı zaferle çıktı bu işten...
Tıpkı ABD devlet arşivine girdiği anlaşılan "Başbakan'ın bankalardaki gizli hesaplarında" olduğu gibi...
Kim "alçak müfteri" oldu?..
Başbakan'ın gizli banka hesaplarının ABD kriptolarına kadar girdiğini söyleyenler ve yazanlar...
Hatta:
Utanmaz...
Hain...
Sahtekâr...
Peki, kimin "beş kuruşunun olmadığı" anlaşıldı?..
Başbakan'ın...

imparatorluk burada da gerekiyor...
Çünkü bu kadar yolsuzluk, kir, pas iddiasının ortaya dökülmeden saklanması, dosyaların uçurulup yok edilmesi, rezaletlerin gizli saklı kalması için bir korku imparatorluğu lazımdı.
Ki insanlar korkularından ağızlarını açmasınlar...
Herkes sinsin
Medya sussun...
Ağzını açan yansın...
İddiası olan tüysün... •
Zaten olan da budur...
Eksiğimiz imparatordur...

 

========================================
Dağlarda tek
                    tek
                         ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
        güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder