Bu durumda 10 yıl tutuklu kalan 30 yıl mahkumiyet yaşamış oluyor.
Türk Ceza Yasasına göre ise en ağır mahkumiyet müebbed hapis cezası onunda infazı 30 yıl oluyor.
Şimdi bu hesaba göre tutuklu yargılanan ve salıverilen kişiler alabilecekleri en ağır cezayı daha mahkum olmadan yatmış oluyorlar.
Velev ki, gıyaplarında süren dava sonuçlansa ve müebbed hapis cezası alsalar bile bunu hapiste geçen süreleri göz önüne alarak yatmayacaklar.
İşin özü, salıverilen kişiler artık eski suçlarından dolayı asla içeri alınamazlar.
Şu an yargılaması devam edenlerde, hapiste geçen iki yılları nedeniyle altı yıl mahkumiyet geçirmiş sayılacaklar.
Ve gerçekten mahkumiyet alsalar bile bu süreler düşülecek.
Öte yandan tutuklu olarak yargılananlar ise beraat ettikleri takdirde devlet eliyle haksızlığa maruz kalmış olacaklar, ve onlarda tazminat davaları açacaklar.
Vs.vs.
Bütün bu hikayede ise başrol oyuncuları, kötü adamlar ise gerekli yasal düzenlemeleri yapmayan/geciktiren ya da abuk sabuk düzenlemeler yapan TBMM
ve yeterli sayıda mahkeme açmayan, hakim istihdam etmeyen ve gerekli idari tebdirleri almayan hükümetlerdir.
Oy verirken bunları mutlaka göz önününe alın.
Bu işlerde dış mihrakların, gizli odakların falan hiçbir tesiri yoktur.
Aman ha, sizi bir kez daha kandırmasınlar.
4 Ocak 2011 İsmet BERKAN iberkan@hurriyet.com.tr
10 yıllık tutukluluğa yasal kılıfın sonuçları ağır olur
EN baştan başlayıp tane tane anlatmak lazım. Cennet vatanımızda yargılama süreleri, dünyanın kendisine hukuk devleti diyen bütün medeni ülkelerinden daha uzun.
Yargılamanın ‘makul bir sürede’ tamamlanmaması temel insan haklarına aykırı.
Bu sebeple Türkiye bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sayısız defa mahkum oldu.
Türkiye’de yargılamalar çoğunlukla tutuklu yapılıyor.
Tutuklamanın bir tedbir olmaktan çıkıp cezanın kendisine dönüştüğü çok zamandır konuşuluyor.
AİHM’de uzun tutukluluk süreleri sebebiyle de çok mahkumiyet aldı devletimiz.
Bütün bu mahsurlar Avrupa Birliği’nden tam üyelik müzakereleri için tarih almaçabalarımız sırasında fazlasıyla gündeme geldi.
Bu sebeple, Türkiye hem ceza kanununu baştan sona değiştirdi hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nu.
İşte bu ikinci kanuna ait iki madde 2010’un son günü olan 31 Aralık’ta yürürlüğe de girdi. Maddelerden birini geçen gün yazdım, tekrar edeyim:
“(1)Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır.
Ancak bu süre,zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(2)Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde,tutukluluk süresi en çok iki yıldır.
Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir;uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.
(3)Bu Maddede öngörülen uzatma kararları,Cumhuriyet savcısının,şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.”
Burada özellikle ikinci fıkraya dikkatinizi çekerim.
Bir yandan ‘en çok’ diyor ve iki yıllık tutuklama süresini işaret ediyor, bir yandan da ‘uzatma süresi toplam üçyılı geçemez’ diyor.
Yani en çoktan da çok uzatma süresi.
Mahkemeler dünden itibaren bu maddeyle ve özellikle de bu ikinci fıkrayla boğuşmaya başladılar.
Ama sorun burada da bitmiyor.
Aynı yasanın bir başka maddesi,özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılananların tutukluluk süresinin bu maddede yazanın ikikatı olacağını söylüyor.
Peki neyin iki katı? ‘en çok’ denen iki yılın mı iki katı, yoksa üç yıl uzatılıp toplamda beş yılı bulmuş sürenin mi iki katı?
Dün İstanbul’da iki mahkeme birbiriyle çelişti.İstanbul 9.Ağır Ceza Mahkemesi, organize suç örgütü yönettiği iddiasıyla yargılanan ve beş yılı aşkın süredir tutuklu olan SedatŞahin’i beş yılı aştığı için salıverdi; 10.Ağır Ceza benzer bir suçtan yargılanan Urfi Çetinkaya’yı henüz on yıldır tutuklu olmadığı için bırakmadı.
Normal şartlar altında böyle çelişkiler Yargıtay’a gider,orada giderilir.
Ama orada da 9.Ceza Dairesi dün bir dizi karar alıp özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren suçlarla yargılananların 10 yıla kadar tutuklu kalabileceğine hükmetti.
Yani, özel yetkili mahkemelerde yargılananlar açısından 10 yıllık tutukluluk süresini standart hale getirme yolunda ilk mahkeme kararı çıktı.
Öteki ağır cezalarda yargılananlar için ise 5 yılı standart tutukluluk süresi haline getiriyor bu karar neredeyse otomatik olarak.
Oysa kanun çıkarken kanun koyucunun niyeti bu değildi;
Meclis, Türkiye’nin avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki sicilini düzeltmek,ülkemizi ayıplı ülke olmaktan çıkarmak istiyordu.
Ama kötü yazılan bir kanun Meclis’in (ve kanunu hazırlayıp çıkaran Ak Parti iktidarının)bu niyetini engelledi.
Tabii AkParti’nin o zamanki (unutmayın kanun 2004 sonunda çıktı) niyeti ile bugünkü niyeti arasında farklar olabilir.
O zaman amaç AB’yle tam üyelik müzakerelerini başlatmaktı, bugün hala öyle bir amaç var mı şüpheliyim.
O zaman dereyi geçerken bu kanunun insaniliğine ihtiyaç vardı; bugün Ergenekon tutuklularının salıverilecek olmasının yaratacağı yenilgi duygusundan korkuluyor.
İktidarın niyetleri ve kafasının arkasındakiler bir yana, esas meselemiz o zaman da yargılamayı tutuklu yapmakta ısrar eden, tutuklamayı cezaya çeviren yargıydı, bugün tutukluluk süresine 10 yıl gibi bir standardı getiren de yargı.
Yargıtay istese pekala aynı yasa maddesini, en çok üç yıl tutukluluk, özel yetkili mahkemede en çok dört yıl tutukluluk diye de okuyabilirdi.
(Ki üç-dört yıllık tutukluluk ve yargılama süresi de aslında çok uzun.)
Şimdi yeniden gelsin AİHM davaları ve tazminat kararları.
Yazık bu ülkeye. Hukukun bu kadar araçsallaşmasını hiç birimiz hak etmiyoruz.
Adalet Bakanlığı ‘Biz on yıl demedik’ diyor
ASLINDA geçen gün yazımı Adalet Bakanlığı’ndan bir açıklama geleceğini bile bile yazdım.
Hatırlayacaksınız, halen süren davalardaki maksimum tutukluluk süresiyle ilgiliydi yazı.
Ben,Milliyet gazetesinin geçen hafta yayımladığı bir habere dayanarak Adalet Bakanlığı’nın Ergenekon tutukluları dahil özel yetkili ağır cezalarda yargılananların maksimum tutukluluk süresi için 10 yılı düşündüğünü yazdım.
Aslında o sırada bakanlık aynı iddiayı yazan Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz’a bir açıklama göndermişti bile.
Şimdi aynı açıklamayı biraz bile bile ben de aldım. Açıklama şöyle:
“Basın yayın organlarında,Ceza Muhakemesi Kanunu’nun,tutukluluğu ilgilendiren maddesine ilişkin değişik yorumlar yapıldığı ve bazı görüşlerin Adalet Bakanlığına dayandırıldığı görülmektedir.
Adalet Bakanlığının ve Adalet Bakanı’nın basında yer aldığı şekilde herhangi bir açıklaması olmamıştır.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin,bu konuda sorulan bir soruya, ‘Devam eden davalar konusunda bir açıklama yapmam ve değerlendirmede bulunmam doğru olmaz’ ifadesiyle cevap vermiş ve‘Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili maddesinin tutuklamaya ilişkin hükmünün açık olduğuna’ dikkat çekmiştir.
Bu ifadelerin dışında, Bakan veya Bakanlık tarafından tutuklu kalma süreleri konusunda, herhangi bir açıklama yapılmamıştır.”
Mahkemeler dahil herkesin bilgisine...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16674320.asp?mnID=16674320
--
-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~
BATAN GEMİ
İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!
Sağa sola sallanıp,bakın,çırpınıyorum;
Fakat bilmem ki sarhoş onlar mıdır,ben miyim;
İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!
Deliklerim açıldı tazyikinden suların;
Kudurmuş denizinde hakkın çırpınıyorum!
Güverteyi yıkıyor çığlığı yolcuların.
Kudurmuş denizinde hakkın çırpınıyorum!
Gittikçe kabarıyor,amanın,bu dalgalar;
Ufuk sise gömülü,ne gelen var ne giden.
Kaptan imdat düdüğü durmadan çalar!
Kaptan imdat düdüğü beyhude çalar!
Ne zaman kara yüzü göreceğim,ne zaman!
Bir ümit dağılıyor çıkan her nefesimden.
Batacağım galiba bir limana varmadan!
Ne zaman kara yüzü göreceğim,ne zaman.
Cahit Sıtkı TARANCI
oO-------------------------------------------------------------------Oo
http://orajpoyraz.blogspot. com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder