Neo 28 Şubat & 27 Nisan kasırgası ve/veya Faber est suae quisque fortunae?!
“Fabricando fit faber!”
“Pratik mükemmelleştirir.”
(…)
“Faber est suae quisque fortunae!”
“Herkes kendi kaderini yazar.”
Appius Cladius Caecus
(…)
“Fiat lux!”
“Işık olsun!”
Dünyanın yaratılması sırasındaki ilahi emir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Latince_deyi%C5%9Fler_listesi_(F-O)#F
…………………….
“Yeni Nesil Okur, Eski Nesil Yazar?!” sorunsalı bağlamında birkaç satır daha…
“Çağın ruhu” ne diyor?
“Kısa, az ve öz yaz, anlaşılır ol, lafı eğip bükmeden konuş” diyor.
Başka?!
“Yol / yöntem yanlış ise doğru limana varmak imkansız” diyor.
Twitter çağı!?
Kaldı ki, günümüz dünyasında arama motorları var, her şeyi arşivleyen “Google” var.
Yandex var.
Onun için kilometrelerce yazı yazma dönemi bitti.
(Amerikan medyası şimdi bu uzun hikayeye dayalı gazetecilik modelini aşmaya çalışıyor.)
İçinde fikir olmayan, sadece söyleyiş güzelliğine dayalı yazarlık dönemi de bitti.
Okuru aptal yerine koyan anlatım modelini satın alan kaldı mı?!
Cevabınız inadına “Evet” ise gazete satışları, yazarların okunma oranları ortada!
Promosyonlara, buna fiyat promosyonu da dahil, satış rakamları ortada.
Mental yorgunluk yaşayan Radikal’i bedava veriyorlar, alan yok.
Günümüz dünyası hız dünyası, güvenilir bilgiye, analize en doğru demiyorum, en hızlı ve en kestirme yollardan ulaşma dünyası!
Demek ki neymiş; bir dönemin ünlü, cesur, popüler, soruşturmacı yazarı falan diye isim yapmış olsanız da, yeni dönemi yorumlayamıyor, doğru kelimelerle yol / yön tarifi yapamıyor iseniz ya zihni bulanıklardansınız ya da tasfiye edilmeyi bekleyenlerden!
Fare yakalamayan Kedi olur mu?!
Olmaz!
Yazmayan, yazmaktan korkan cesur, ünlü, büyük, şöhretli gazeteci olur mu?!
Elcevap: Olmaz, olamaz!
Bu bir askerin savaşmaktan korkması, polisin hırsızdan ürkmesi, pusması gibi bir şey!
Madem korkuyorsun, o halde ne işin var vitrinde?!
Madem alıcı da değilsin satıcı da, o halde ne diye vitrinin (medyanın) önünü kapatıyorsun hemşehrim, kalabalık yapma, çekil bakalım aradan da camekanın önü açılsın?!
………………………
Nitekim…
Bu bağlamda, bugün size iki popüler isimden bahsedeceğim, üçüncüyü zaten siz kendiliğinizden çıkartacaksınız.
İlk isim; Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök!
(NATO, FB, MİT, Alman (AB), 28 Şubat vb)
Özkök, yetenekli, ünlü, şöhretli bir gazeteci.
Mümin Sekman’ın Amerikan başarı öykülerinden tırtıkladığı kriterlere göre başarılı bir isim.
Evi de var, arabası da, sevgilisi de, yerli yabancı medyada köşesi de, kariyeri de, şöhreti de, kadınları mutlu edecek kadar çok parası da, zulası da!
Bunca vara rağmen neyi yok?!
Yüreği ve stratejik aklı / zekası!
“Nereden çıkartıyorsunuz?” diye soracak olursanız, bu soruya cevap vermeyi zul adlederim.
Onun için direkt konuya gireyim.
Özkök, bugünkü yazısında kendince işe yarar bir gölge insanlar listesi yapmış.
O liste kapsamında, “ahı gitmiş vahı kalmış gazeteci” yazar tayfası üzerinden altyazı geçiyor:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20342186.asp
“Beni satamazsınız, beni savunmak zorundasınız, yoksa ben de sizi satarım. Size dair özel sırları faş ederim!”
Pazar yazısındaki saklı mesaj bu!
Dahiyane bir buluş!
Erdoğan, Hakan Fidan için “sır küpüm” demişti, Özkök de direkt kendisini adres gösterip “Bu yazar tayfasının sır küpü benim” mesajı geçiyor.
Ne var ki, yaslanmaya çalıştığı yazarlar da Ertuğrul Özkök’ü “küresel güç” zannedip ondan güç almaya çalışırken, ortaya çıkan tablo tek kelime ile oksimoron!
Demem o deme değil şu deme:
Düşün adamları, bir dönem bir şeylere inanır, savunur, sonra inandıkları şey makul ve mantıklı ise savunmaya devam eder.
Ya da bir dönem bir şeye inanır, sonra öngörülerinin yanlış çıktığını görür, makul ve mantıklı bir gerekçe ile yeni pozisyonunu açıklar.
Özkök öyle yapmıyor!
Sadece güç merkezli çalışıyor!
28 Şubatçılar güçlü ise onların kavalını üflüyor.
Konjonktür AKP & Gülen diyor ise onlarınkini!
PKK ise PKK vs…
Ner var ki, vaziyet ortada:
Özkök de AKP’den farksız, iki cami arasında beynamaz!
Ne 28 Şubatçılar Özkök’ün vücud dilini satın alıyor ne de AKP!
Netice:
Ertuğrul Özkök bitmiş, tükenmiş!
Emniyet üzerinden 28 Şubatçılar’a çıkartılan seferberlik emri bağlamında içeri alınmamak için son kozlarını oynuyor!
Kanırtıyor!
Bir yazar, hitap ettiği kitlenin gözünden düşmüş ve asalak bir hayatı devam ettirmek için “ben hariç herkes yansın” havasında ise geriye yapacak tek şey kalıyor:
Sifonu çekmek!
Nokta!
…………………………
Yazımıza konu olan ikinci isim ise Uğur Dündar!
Bir dönemin ünlü, cesur, dürüst, soruşturmacı gazetecisi!
(NATO, FB, MİT, 28 Şubat vb)
Bir insanın böyle büyük sıfatları var ise her daim o sıfatlara layık davranması, yani yazması, çizmesi, biçmesi dövmesi gerekir.
Ne var ki Dündar; AKP & Gülen iktidarında bu namına uygun davranmadı.
Önce yazacak yolsuzluk haberi bulamıyorum diye söyleşiler verdi, devamını da geçenlerde bir televizyon kanalında getirdi.
Mealen “Erdoğan iktidarını bana borçlu, o kadar çok yolsuzluk haberi yaptım ki, vatandaş da gerçekleri gördü, ben dürüstüm, ben namusluyum” dedi.
http://www.gazeteciler.com/medya-kosesi/ugur-dundar-da-28-subat-magduru-oldu-50060h.html
http://videonuz.ensonhaber.com/izle/u-ur-d-ndar-erdo-an-ben-ba-bakan-yapt-m
http://www.turktime.com/haber/Ugur-Dundar%60dan-Onemli-Aciklama-/175265
Yani, “Erdoğan beni korumak, bana sahip çıkmak zorunda” mesajını geçti.
Bu mesajın ardından da Dündar’ın, Erdoğan’ın nüfuz alanına geçen Milliyet Gazetesi’nde “futbol yorumculuğu”na başladığı ilan edildi.
http://www.turktime.com/haber/Ugur-Dundar-Medyaya-Geri-Dondu/175984
Lütfen dikkat buyurun, siyaset, yolsuzluk falan değil, milyon dolarlık bacakların yorumcusu!
Birincisi, Uğur Dündar cesur bir gazeteci ise AKP & Gülen iktidarında o cesaretten bir iz görmedik.
İkincisi, milyar dolarlık vurgunların yapıldığı ortamda üç maymunu oynadı!
Üçüncüsü, dürüst gazeteci ise AKP iktidarında gerçekleri söylemedi.
Dördüncüsü; soruşturmacı ise hiçbir yolsuzluk, vurgun haberini soruşturmadı!
Hülasa, “ünlü” ise ününe yakışanı yapmadı.
Ezcümle, ağırlığınca gazetecilik taşımadı.
http://ultra-turkler.blogspot.com/2011/02/buzagnn-ipini-kim-gevsetti.html
Sözün özü:
Uğur Dündar, Erdoğan’a yaslanıp kurtulacağını zannediyor ise yanlış duvara yaslanıyor!
Şöyle ki:
Erdoğan, 3 Kasım seçim zaferindeki en büyük katkıyı GP’ye ve Uzan’a borçlu! Uzanlar’ın hali ortada!
Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasında Baykal öncü oldu, kaset komplosu ile ilk tasfiye edilen Baykal oldu.
Aydın Doğan “Neo Vehbi Koç” olacağım hayali ile “Aman ağzımızın tadı bozulmasın” kampanyası yaptı, 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrasında ilk ağzının tadı bozulan o oldu.
Şimdi tasfiye edilme çizgisinde, uçurumun kenarında!
İlker Başbuğ, Erdoğan’la iyi geçindi şimdi Silivri’de!
Işık Koşaner, Erdoğan’la iyi geçindi, görevinden istifa etmek zorunda kaldı, hakkında kaset çıktı.
Kenan Evren, Erdoğan’la dosttu, özelde görüşürlerdi, şimdi yargılanıyor.
Çevik Bir, Erdoğan’la uzun zamandır arkadaş, şimdi gözaltında!
Demem o deme değil şu deme:
Kişi önce Allah’a yaslanır, sonra da Allah’ın verdiği akıl ve yüreğe, kendi bileğine takılı altın künyeye!
Erdoğan kendi ağırlığını taşıyamazken, birçok küresel mutfağın oyuncağı olmuşken, Uğur Dündar’ın ağırlığını nasıl taşısın?
Akıl öncelikle bunları düşünmeyi, bilmeyi gerektirir.
Netice:
Paşalar’ın, laik aydınların suçsuz yere hapse atıldığı ortamda, Uğur Dündar’ı ancak gerçek işine yaslanmak kurtarır.
Dı!..
Kaldı ki, kalemi, kamerası olduğu halde yazmayanı, hakikatleri söylemeyeni kim ne diye taşısın?!
Hülasa, Uğur Dündar, “Uğur Dündar’ı Uğur Dündar yapan ne varsa”, AKP & Gülen iktidarında o değerlerin hepsine ihanet etti, tek tek tasfiye etti.
Şimdi de tasfiye olmamak ya da içeri girmemek için her gün 39 takla atıyor.
Bir ters bir düz, arada da geriye parende!
Ezcümle, akıl olmadıktan sonra yürek ne yapsın ve/veya hak edilmeden elde edilmiş her medyatik sıfat, gün gelir test edilir, karşılığı görülmezse dolaşımdan düşürülür, varsa rütbeler tek tek sökülür.
Tek kelime ile “Korkak”!
Nokta!
………………………..
Vaziyet Analiz?!
Her şey taşımakla başlar.
İnancı taşırsın, sonra ruhu, hikayeyi ve sabrı.
Gün gelir, anne, baba, işveren çalışan olmayı.
Derken vatandaş olmayı, sorumlu birey, yurttaş, ülküdaş olmayı!
An gelir, kürede çıkan yangını “sağduyu” ile söndürmenin büyük ağırlığını taşırsın!
Mevlana’nın dediği gibi “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşmak iyi anlaşırlar” der, duygudaşlığı taşırsın!
Onlar kadar özgür, onlar kadar heyecanlı, öfkeli olursun.
Özetle taşıdıkça büyürsün “adam olursun”, taşımayı reddettikçe alçalır, küçülür, soysuzlaşırsın.
Sözün özü:
Görünen ve anlaşılan o ki, bu iki ünlü gazeteci ile aynı dili konuşsak da bundan böyle aynı duyguları paylaşmamız mümkün değil!
http://www.turktime.com/haber/28-Subat-a-3-Ayakli-Sorusturma/176157
(Neo) 28 Şubatçılar’ın yerinde olsam, bu iki gazetecinin yazdıkları gazetelere ilan verip, altına da şu notu düşerdim:
“Bu vb isimlerle aramızda hiçbir gönül bağı kalmamıştır, zayidir; yenisini çıkartacağımızdan eskileri hükümsüzdür!”
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/en-zayf-halka-veveya-ay-isgnda-raks.html
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/28-subatn-cinci-hocalar-veveya-bir.html
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/klerikalizm-veveya-olumcul-safha.html
Fatih Çekirge’ye gelince, adını anmaya değmez, korkudan dili tutuldu, dağlara fısıldayan sevgi, aşk yazarı oldu.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20342429.asp
Netice…
Yol / yöntem doğru ise varılmak istenen huzur dolu, güven dolu “liman” da yolunuzun üstündedir.
Vs vs vs…
Nokta!
………………………..
STAR WIN ve/veya GLOKAL İMECE?!
(…)
Haf 2012 ve/veya Oyunun Sonu?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/03/oyunun-sonu.html
(…)
Acta est fabula ve/veya Oyun bitti?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/03/acta-est-fabula-veveya-oyun-bitti.html
(…)
Netice:
“Sadelik; karmaşanın en son noktasıdır!”
(…)
“2012 Kıyamet”, Final?!
‘Neo Roma’da iç savaş!?
Enerji bazlı “Post modern” Dünyalar Savaşı?!
I. Dünya Savaşı, rövanş HAARP’i?!
Çankaya Savaşları?!
İsrail & İran Savaşı ve/veya III. Dünya Savaşı?!
“Erdoğan’ı deliğe süpürmeyin kullanın”, Final?!
“Erdoğan’ı Saddam’laştırma operasyonu”, Final?!
“28 Şubat & AKP & Gülen Koalisyonu”, Final?!
“Gordion Düğümü”, Final?!
(…)
Sözün özü:
RAP… ULTRA… RAP… RAP… RAP…
RAP… RAP… İMECE… RAP… RAP…
RAP… RAP… GHOST… RAP… RAP…
RAP… RAP… HERO… RAP… RAP…
RAP… LARP… RAP… RAP… RAP…
Nokta.
…………………………..
Ve…
Son olarak…
Filler ve Eşekler rekabeti!
http://www.sondevir.com/guncel/65886/ayisigi-manastirini-patronlar-tanitti.html
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=22380
http://yenisafak.com.tr/Politika/?t=14.04.2012&i=378001&k=b2
http://www.gavurege.com/webroot/home.php?op=ege&action=outview&article_id=5550
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20348611.asp
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20342025.asp?yazarid=322
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20342186.asp?yazarid=10
http://haber.gazetevatan.com/bddk-ve-tmsfde-her-uye-altin-degerinde/443622/2/Ekonomi
http://www.gazeteport.com.tr/haber/89898/anka_ucusa_geciyor
http://www.turktime.com/haber/Arabistan-O-Iddialari-Yalanladi-/176136
http://www.turktime.com/haber/Bagis-Rest-Cekti-/176137
Hepsi ve daha ötesi, şimdilik kaydıyla, budur.
Nokta!
Sevgiler
15 Nisan 2012
Hayrullah Mahmud Özgür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder