10 Aralık 2018 Pazartesi

Bu gün öne çıkan bazı makaleler 2018-12-9-1



================================

RIFAT SERDAROĞLU: TAŞERON DA PATRON DA BELLİ

17 yıllık yıkım süreciyle Türkiye tek adamla yönetilen bir "Parti Devletine" dönüştürüldü. Bunun için kullandıkları yöntem ise çok tanıdık!

Televizyonlarda görmüşsünüzdür.

Eskiyen yüksek binaları yıkmak için binanın direnç noktalarına patlayıcılar yerleştirilir ve mekanizma harekete geçirildiğinde koskoca gökdelen saniyeler içinde yerle bir olur.

Türkiye'ye de bu yöntem uygulanıyor!

Türkiye Cumhuriyeti'nin direnç noktalarını düşünün.

Yasama-Yürütme-Yargı-Ordu-Bürokrasiniversiteler- Medya teker-teker dinamitlendi.

Yasama;

TBMM AKP-MHP ortaklığı tarafından esir alınmıştır. Bu ikilinin istemediği hiçbir yasa buradan geçmez. AKP ve MHP liderlerinin seçim öncesi söz verdikleri

(EYT Emeklilikte Yaşa Takılanlar ve ek göstergenin 3600 olması) yasa teklifleri muhalefetin tamamının desteklemesine rağmen yasalaşamadı!

Yürütme;

Bakanlar Kurulu yok! Bakan da yok! Saray Sekreterleri konumundaki kişiler var!

Milletvekilleri Bakanlara sözlü soru bile soramıyor. Çünkü Bakanların TBMM'de yerleri yok! Üst kattaki dinleyici localarında oturuyor ve milletvekillerini yukardan seyrediyorlar!

Yargı;

Bir FETÖ'ya bir AKP'ye savrulmaktan yargının başı döndü. Yargının yarıya yakını ya meslekten atıldı ya da cezaevine konuldu!

Ordu;

AKP-FETÖ iş birliği ile TSK Komuta heyeti kumpasla çökertildi!

Askeri okullar askeri hastaneler kapatıldı. Harp Okulları Genel Müdürlük oldu!

Üniversite;

Çoğu üniversiteye rektör olarak AKP'li eski milletvekilleri atandı! Bilim yuvaları parti ocağı haline geldi!

Medya;

Birkaç gazete hariç hepsi satın alındı!

Bunlar tek başına AKP'nin gerçekleştirebileceği boyutta işler değildir.

AKP'nin bu kadar büyük oyunu planlayacak ne zekâsı ne gücü ne de becerisi vardır. O bu oyunda sadece bir piyondur.

Hatırlar mısınız? Gorbaçov glasnost (açıklık-şeffaflık) perestroyka (yeniden inşa) derken Sovyetler Birliği parçalanıp tarihe gömülmüştü.

AKP'ye de dönem-dönem çiğnettikleri sakızın adı "Açılım Sürecidir!"

İlk seferinde başarılı olamadılar şimdi Oslo ve İngiltere'de yeniden ısıtıp

Türk Milletinin sofrasına koymak istiyorlar.

Niçin? Çünkü patron öyle istiyor.

Eh patron böyle isterse eşbaşkan olarak görevlendirilen kişi ne yapar?

Ne yapacak? Tabii ki aldığı emri yerine getirmeye çalışacak…

Dünya siyasi tarihini incelediğimizde emperyalist devletlere gönüllü kölelik yapanların sonlarının çok kötü olduğu görülür. Kullanılma süreleri dolunca terk edilirler ve piyonlar yedikleri kazıkla kalırlar!

Elma yolda giderken elma şekeri ile karşılaşmış!

Elma; Elbisen ne güzel kırmızı kırmızı!

Elma Şekeri; Teşekkür ederim Amerikan malı!

Elma; Popondaki kazıktan belli Amerikan malı olduğu!

Hain dediğin kişiyi kıçındaki kazıktan tanıyacaksın…

================================

BEKİR COŞKUN: RÜYAMDA BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLMUŞUM…

Çok seviniyorum rüyamda…

Andree'ye "Tez ört başını" diyorum bağırarak itiraz ediyor onu şu an itibarıyla rüyamdan çıkarıyorum…

Badem bıyık bırakıyorum benim bıyıklar dikine dikine… Berber "Dikine olması iyidir abi ileri ileri demeye gelir" diyor…

Fonda bir müzik var rüyamda devamlı "Aynı suyu içmişiz biz bi daha bi daha" çalıyor…

Kazanmam kesin gibi…

Çünkü mahallede çok yaşlı vardı hepsi öldü kayıtları duruyor kalkıp Kemal Kılıçdaroğlu'na oy verecek değiller…

El öpme antrenmanları yapıyorum…

Bir atlayışta eli yakalayacaksın… Üç metreye kadar yanaşmak şart… Dudaklar "U" derkenki şekilde hazır tutulmalı… Ayaklar üzerinde yaylanıp hedef tespit ettikten sonra kutlu ele nişan alıp adeta uçuyorsun…

İyi nişan almak şart yoksa kutlu eli öpeyim derken korumanın kıçını öpmeyeyim…

Alkışlama antrenmanlarına geçiyorum…

Bunun için televizyonda haberleri açın… Spiker ne derse desin alkışlayın… Burada önemli olan alkışlanacak sözü bulmak değildir önemli olan alkışlarken gözükmektir… Haliyle eller alkışlarken ayaklar sizi zıplatacaktır…

Haberler bitti hava raporuna mı geçti…

Alkışa devam adeta…

Kırmızı halım var rüyamda henüz seçilmediğim için kendim taşıyorum sırtımda… O sırada vitrindeki televizyon oför uyudu otobüsü dereye uçurdu" diye haberleri verdi mi atıyorum halıyı "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye basıyorum alkışı…

Demek ki alkışlama eğitimim tutmuş…

Çok boş "parsel" var inşallah…

"Proje inceleme gezisi" olarak Moldova iyi diyorlar gideyim yakından göreyim…

Kaldırımları söküp yeniden yapmayı düşünüyorum bir de giderken yeniden söktürüp döşetirsem etti iki…

Yarın dua okur gibi dudak kıpırdatma çalışmalarım başlıyor…

Çok güzeldi…

Rüyamda belediye başkanı adayı olmuşum inşallah…

================================

AHMET TAKAN: TOSUNLAR SAHADA KAVGA ETMESİN DİYE!. .

Garip bir ülkedir Türkiyem!. . Cumhurbaşkanı MİT Başkanının ABD seyahatinden haberdar olamadığını açıkladı. Bu açıklama normal bir ülkede yapılsa anında yer yerinden oynar. Kıyamet kopar. Hesap sorulur... Gelgelelim burası Türkiye!. . En muhalif siyasiler bile sağıra yattı. Gazete ve televizyonlar haber değeri görmedi ki "ittifakı bozdurmayız" sözleri manşet yapıldı. İçi boşaltılan devlet kurumları kör sağır dilsiz. O yüzden "Bir bürokrat yurtdışına giderken üstünden yazılı olur almıyor mu (eskiden öyleydi-aht-) nasıl habersiz olunur?" diye sorsam bana kargalar bile güler...

Ancak karamsar olmamak lazım!. . Acun ile Şeyma'nın boşanma davasında nafaka miktarına kadar merak eden sorgulayan toplumumuz mahalli seçimlerin aday aday adayları ile çok ilgili. İttifaklar nereden kimi aday göstereceğinin peşi hiç bırakılmıyor. Müslüm filmi kadar izleniyor... Ancak film arasında patlamış mısır kuyruğu çok uzundu herhalde bir husus atlanmış olmalı;

R. Erdoğan partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında ok eskilerden beri yerleşmiş seçim kampanyası anlayışı vardır. Şehirlerimizin caddeleri sokakları her yeri parti bayraklarıyla afişlerle donatılır. Biz bununla ilgili bir düzenleme yaptık. Kimse buna riayet etmiyor. Partilerin ve adayların görünürlüğünü sağlamaya yönelik bu kampanya tarzı güç gösterisi olarak devam ettik. Günümüzde artık buna ihtiyaç yok. Bunu artık çok ilkel buluyoruz. Eski tarz kampanya yöntemleri şehirlerimiz kirleten tepkiye yol açan bir hale geldi. Gürültü ve görüntü kirliliği oluşturan kampanya yöntemini tamamen terk ediyoruz" diyerek partisine bu seçimlerde afiş bayrak asma yasağı getirdi. Hemen aklınıza gelebilir "iktidarda para mı bitti?" diye. Yoo!. . Zaten bu harcamaları bugüne kadar kendi keselerinden yapmıyorlardı. İş takipçilerine müteahhitlere yıkıyorlardı. Büyük krizden sonra müteahhitlerde de para sıkıntısı olduğu gerçek. Ama iktidar "pamuk eller cebe" dese görevden (!) kaçabilirler mi?. . 2-3 daire daha satarlar sokakları afiş ve bayraklarla donatırlar pekala. Peki ne?. . O toplantının basına kapalı bölümünde Erdoğan il başkanlarına MHP adayları hakkında yorum yapma yasağı koydu seçim çalışmaları sırasında MHP'lilerle kavga etmemelerini emretti.

Kim kime ne kadar jest yaparsa yapsın tepede ne karar alınırsa alınsın AKP ve MHP tabanlarında mahalli seçimler için devam eden Cumhur İttifakı'na tepki çok büyük. Ankara'da sarayın ve AKP genel merkezinin önünde itirazlarını anlatabilmek için sabahlayan teşkilatlar var. 24 Haziran seçimleri öncesini hatırlayın. Tepede alınan ittifak kararına rağmen birçok yerde AKP ve MHP'liler afiş bayrak asma ve propaganda yapma yüzünden kapışmışlardı. Kanlı bıçaklı kavgalar etmişlerdi. Mahalli seçimlerin iklimi ve çıkarları milletvekili seçimlerinden daha da farklı. Erdoğan bunun sokağa yansımalarının ne olabileceğini de iyi kestiriyor. Tepedeki görüntüyü bozmamak içinde elinden geleni yapıyor. O kararı bu yüzden aldı. Sokak kapışmalarının önüne geçmek fiyakayı bozdurmamak için!. .

Neyin Seçimi!

Seçimler seçimler... Seçtiğimizi sandığımız seçilmişler...

Çoğulcu anlamda ilk seçimle tanışmamız 1946 yılındadır. Bakmayın siz bazılarının "olur mu canım 1877 yılında yapıldı ilk seçimler" demelerine. O seçimlerin katılım şartları neydi hatırlatayım; idare meclisi üyesi olmak Osmanlı vatandaşı olmak 25 yaşında ve erkek olmak emlak sahibi olmak. Bugün bile kaçımız bu özelliklere haiziz emin değilim!. .

Neyse aradan geçen onca yıl ve seçimlerden sonra 2019 yılı Mart ayında yerel yönetimler için de olsa bir seçim bizi bekliyor. Yerelde nasıl yönetileceğimizden ziyade iktidar partisinin oyları artacak mı düşecek mi? Herkesin merakı sadece bu!

İstanbul'u Ankara'yı kazanacak adayın projesi nedir bir sonraki seçime kadar hangi hizmetleri alacağız minnet mi duyacağız lanet mi okuyacağız kimsenin umurunda değil. Peki ama neden?

Faizler yüzde 30'ları aşmış enflasyon yüzde 40'lara dayanmış (TÜFE'yi boş verin o günlük yaşayanların enflasyonu geleceğinizden endişe ediyorsanız bakmanız gereken ÜFE oranlan) eğitim sistemi sistem olmaktan çıkmış eğitim adı altında garabet bir oyuncağa dönüşmüş... Hukukun işlerliği tersine dönmüş (şüphe sanık aleyhine dönmüş gizli tanık ifadesi kanıt olmuş suçlananın suçsuzluğunu kanıtlaması geçer kural haline gelmiş hakimler merkezden gelen talimatla göre karar alır duruma gelmiş…vb) kamu kurumlarının içi boşaltılmış bütün yetkiler saraya alınmış... Medya sansürden öteye geçmiş kendini yalanlar duruma gelmiş Papaz ceza evinde iken ABD'ye nara başlıkları atan medya rahip serbest bırakılmak zorunda kalınınca olayı "sınır dışı edildi" diye yazarak yalakalıkta yeni bir boyut açmış... Dolar 3 5 TL'den 7 2 TL'ye çıkınca "dış güçler" diye bağıranlar 5 5 TL'ye inince "hükümetin destansı başarısı" diyecek kadar komik duruma düşmüş... Cumhur İttifakı üyeleri liseli genç aşıklar gibi bir küsüp bir barışmış...

Devamını yazacak gücüm kalmadı. Yazarken üzerime bir ağırlık çöktü ki bir romandan alıntı yapmıyorum!. . Türkiye'de 2018 yılının son çeyreğinde yaşadığımız gerçekler bunlar. Velhasıl milletin yerel seçimlerde adayların projesine bakacak mecali mi var ki olup bitenlere tepki göstersin. Dolayısıyla olayın sadece magazinsel tarafı ile ilgileniyor: Hükümetin oy oranı düşecek mi? İstanbul'u Binali Yıldırım kabul edecek mi? Bahçeli Meclis Başkanlığı hayaline kavuşabilecek mi? Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce arasında yeni kavga çıkacak mı?. .

Brezilya dizileri gibi. Oyuncular aynı konu aynı ama dizi izle izle bitmiyor!. .

Ne olmuş yani Cumhurbaşkanı MİT Başkanından habersiz olunca...

Pek yakında bir yerlerde yazılan bir kahramanlık senaryosunun filmi vizyona sokulur. Aynı 24 Haziran seçimi öncesinde "Menbiç'e girdik" "Kandil'i temizledik bayrak diktik" gibi...

Sahi o filmleri hatırlayan var mı?. . Bırakın!. . Hesabını sormayı akıl eden bulunur mu?. .

================================

YILMAZ ÖZDİL: İN ALİ

Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktı.

CHP'de bazı adayların isimleri telaffuz ediliyordu.

O sırada Binali bey zart diye çıkıp ne demişti?

"Birinin bir başkasına makam ikram etmesi hem millete karşı nezaketsizliktir hem de demokrasiye uyan bir şey değildir" demişti.

Asrın liderimiz "sen deniz otobüsleri müdürü ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi o koltuktan kalk milletvekili ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi ulaştırma bakanı ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi o koltuktan kalk milletvekili bile olma" dedi olmadı.

Asrın liderimiz "sen şimdi İzmir'e git belediye başkanlığına aday ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi gene milletvekili ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi gene ulaştırma bakanı ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi o koltuktan kalk Akp genel başkanı ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "sen şimdi başbakan ol" dedi oldu.

Asrın liderimiz "tek adam rejimine geçiyoruz sen şimdi başbakanlığı lağvet" dedi lağvetti.

Asrın liderimiz "sen şimdi Tbmm başkanı ol" dedi oldu.

İn Ali deyince indi.

Bin Ali deyince bindi.

Asrın liderimiz "al şimdi sana bi tane Devlet Şeref Madalyası takayım" dedi taktı.

Ve şimdi asrın liderimizin "sen şimdi o koltuktan kalk İstanbul'a git belediye başkanlığına aday ol" diyeceği söyleniyor.

Doğrusu ben ihtimal vermiyorum!

Malum Binali bey demokratik etiğe çok önem veren biridir.

Millete karşı nezaketsizlik yapılmasına izin vermez.

Birinin bir başkasına makam ikram etmesine asla tahammül edemez!

"Mustafa Kemal" imzası için bugün Balıkesir'deyim.

================================

ORHAN UĞUROĞLU: DÜNYA'NIN 2 DEVLET KURAN PARTİSİ: CHP

Mustafa Kemal Atatürk'ün 9 Eylül 1923'de Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) kurması ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu CHP gerçekleştirdi...

İlelebet yaşayacak cumhuriyetimiz ne mutlu ki 95 yılını kutladı ve hızla 100. şeref yılına hazırlanıyor.

20 Temmuz 1974 tarihine gidecek olursak CHP lideri merhum Bülent Ecevit'in "Ayşe tatile çıksın" talimatı ile Kıbrıs Türk'lerine yeni bir devlet kurmalarının ilk adımı atıldı.

Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi 15 Kasım 1983 tarihinde oybirliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) ilan etti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'yı ziyaretinde tevazu içinde söylediği şu sözleri dinledim:

"… Her zaman Kıbrıs davasına sahip çıkıyoruz KKTC'nin uluslararası alanda tanınmasını istiyor ve Avrupa Birliği yetkilileriyle her görüşmede KKTC'ye Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün neden uygulamaya konulmadığını gündeme getiriyoruz. KKTC'nin gelişmesine ve refah seviyesinin artmasına her zaman önem veriyoruz. "

Ve düşündüm ki dünya siyasi tarihinde 2 ayrı devlet kurmayı başaran tek parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Demem şu ki 2 devlet kuran Türkiye'de çok partili siyasi hayatı başlatan demokrasimizin ilk ve en eski partisi CHP bugün hem AKP'nin hem de MHP'nin hedefinde.

Yaklaşık 70 yıldır CHP iktidarda değil ki icraatları ile eleştiriyi hak etsin?

"CHP'ye sabah öğle akşam yemeklerden sonra birer adet" diyen doktor reçetesi gibi günde en az 3 kez CHP'ye hücum eden AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 16 Nisan'dan bu yana MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'dir.

Bu yaptıkları ise 16 yıllık AKP iktidarının tüm yanlışlarını ve tüm günahlarını unutturmak için uyguladıkları algı operasyonudur

16 yıllık AKP icraatlarına bakacak olursak;

- İşsizliğin sorumlusu CHP değil AKP'dir.

- Demokratik Parlamenter Rejimi yıkıp bugün şikayet ettiğiniz "Tek Adam" rejimini kuran CHP değil AKP ve destekçisi MHP'dir.

- Eğitim sisteminin başarısızlığının sorumlusu CHP değil AKP'dir.

- Enflasyonun hayat pahalılığının geçim sıkıntısının sorumlusu CHP değil AKP'dir.

- Sığınmacılara 35 milyar dolar harcayan ve Türk halkına zamları yağdıran CHP değil AKP'dir.

- Fethullah Gülen cemaatine kucak açan Ergenekon Balyoz Casusluk ve Şike kumpaslarını engellemeyen CHP değil AKP'dir.

- Türkiye'yi 15 Temmuz kahpe darbe girişimine muhatap eden CHP değil AKP'dir.

- Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk olayı olan Reza Zarrab'ın milyarlarca doları hortumlamasını önleyemeyen ve hesap sormayan CHP değil AKP'dir.

- Medyayı yandaş hale getirip algı operasyonları ile Türkiye'yi tozpembe gösteren milletten gerçekleri gizleyen CHP değil AKP'dir.

- Kentlere ihanet eden CHP değil AKP'dir.

- Saraylar yapan lüks yaşam içinde olan Türkiye'yi Arapların hibe uçağına mahkum eden CHP değil AKP'dir.

- Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına kol kanat geren onları ziyaret edip baş danışman yapan CHP değil AKP'dir.

- Andımızı Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltılmışı TC'yi yasaklayan CHP değil AKP'dir.

- Kandil İmralı Oslo ve Dolmabahçe'de terör örgütleri liderleri ile sözde çözüm süreci görüşmeleri yapan PKK'lılar için özel çadır mahkemeleri kuran CHP değil AKP'dir.

-16 yılda tek bir fabrika açamayan tarımı hayvancılığı yok edip ithal gıda rekortmeni olan CHP değil AKP'dir.

-Suudilerin İstanbul'daki konsolosluk binasında gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı öldürüp lime lime kesip cesedini yok etmesinin sorumlusu CHP değil AKP'dir.

Peki ey Türk vatandaşı ey Türk seçmeni CHP neden hedefte?

CHP'liler "Günahım nedir Allah'ım" deseler ne yanıt vereceksiniz?

Neden AKP / MHP dönemine oy vermeye devam edeceksiniz?

Bakın CHP Türkiye'nin merkezde yer alan yeni siyasi oluşumu İYİ Parti ile 31 Mart'ta yapılacak yerel seçim için ittifak yapıyor.

Millet için Millet İttifakı kentlere ihanet vaat etmiyor.

İmar rantları ile yandaşlarına zenginlik köşe dönme vaat etmiyor.

Şimdi karar sizin

- Kentinize ihanet edilmesine

- İmar rantları ile yandaş zenginler yaratılmasına

- Belediyelere cemaatçilerin doldurulmasına

- Belediye hizmetlerine zam üstüne zam yapılmasına karşı iseniz işte size Millet ittifakı.

Değerli okurlarım AKP'nin 16 yıldır sizleri fakirliğe fukaralığa işsizliğe mahkuk etmesine ders vermek istiyorsanız fırsat 31 Mart 2019'da seçim sandığı olarak önünüze gelecek.

Millet İttifakını ya CHP'nin ya da İYİ Parti'nin Belediye Başkan adayına oy vererek yörenizde ve sandığınızda sizler gerçekleştireceksiniz.

31 Mart 2019 hesap sorma günüdür.

================================

NECATİ DOĞRU: FRANSIZ'A FRANSIZ KALMA!

"Fransız kalma…" diye dilimize girmiş bir deyim var. Başka dillerde yok. Bir tek bizde var. Nereden geldi nasıl geldi hangi anlamda ilk kullanıldı bilgi aradım bulamadım.

Fransız kalma:

İlgisiz durma.

Anlamında kullanılıyor.

Bu deyimden hareketle; "Fransa'da olanlara Fransız kalmayalım" derim.

Ne istiyor Fransızlar?

Vergilere isyan ettiler.

Zamlara baş kaldırdılar.

Eylemlerini halk da cep telefonu üzerinden Meclis'e kanun teklifi verebilsin Meclis bu teklifi tartışsın kanunlaştırsın özelleştirmeler iptal edilsin emeklilik yaşı 60'a çekilsin Renault dışarıdaki fabrikalarını kapatıp Fransa'ya taşısın bizi işsizlikten kurtarsın çocuklar 10 yaşına gelinceye kadar devlet yardımı alsın türünden "60 maddelik köklü yapı değişikliği isteyen" talepler sıralıyorlar. .

Sarı Yelekliler Manifestosu!

Sanki yeni devrim istiyorlar.

Özeti:

Zenginlikten payımı isterim!

★★★

Fransız Profesör Thomas Piketty 3 yıl önce tuğla kalınlığında "Yirmi Birinci Yüzyılda KAPİTAL" diye bir kitap yazmıştı.

Türkçe'ye çevrildi.

Okuyanlarınız vardır.

Bu Fransız profesör kitabında "Son 100 yılı içerisinde dünya milli gelirinin nasıl paylaşıldığını" araştırıp sağlam verilere dayanarak sergilemişti.

Vardığı sonuç şöyle.

Milli gelirin aktığı iki kanal var. Birisi sermaye sahiplerine akan geniş kanal. Diğeri emek sahiplerine akan dar kanal. 100 yıl içinde dünyada sermaye kanalı genişlerken emek kanalı daraldı.

Sermaye geliri:

Kira kâr payı faiz rant artık değer tahvil- hisse senedi kazancı- royalti ödemeleri.

Emek geliri:

Yevmiye ücret ikramiye fazla mesai ikinci iş ücret dışı diğer gelirler.

100 yılda sermaye önde.

Hem de çok önde.

Bu sadece Fransa İngiltere Avrupa ABD'de değil gelişmekte olan ülkelerde de (bu bağlamda Türkiye'de de) böyle oldu. Milli gelirin (yaratılan zenginliğin) paylaşımında eşitsizliğin büyümesi bela biriktiriyor.

★★★

Fransa'da olanlar:

Profesör Piketty'nin kitabında işaret ettiği "bela birikiminin" sonucu mudur?

Bu kadar keskin patlama!

100 yıllık birikime benziyor.

Fransa'ya Fransız kalmayız. Türkiye'de ne oldu? Son 16 yılda "Türkiye'de milli gelir kaç kat" büyüdü. İktidarın "3 kat mı büyüdük iddiası" gerçek mi yalan mıydı? Büyümeden sermayeye ne aktı emeğe ne pay düştü? Eşitsizlik uçurumu ne kadar açıldı? Bizi uyaracak Profesör Piketty'miz nerede?

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

TÜSİAD KONUŞUYOR MÜSİAD'IN AĞZINDA FERMUAR!

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan "Konkordato ilan eden şirketlere her gün bir yenisi ekleniyor. Eğer iflaslar başlarsa durum daha kötüyü gider" dedi ve halkın gelirinin de azaldığını rakamlarla açıkladı. TÜSİAD eskiden konuşmazdı çekinirdi. Eski başkanı konuştu diye korkutulup ayrılmaya zorlandı. MÜSİAD ise her gün konuşurdu. Tersi oldu. Şimdi TÜSİAD konuşuyor MÜSİAD'ın ağzında fermuar. Ne oldu? MÜSİAD'a konuşmayın baskısı mı geldi?

================================

TOKMAK/RAHMİ TURAN: DEMİREL'DEN BİR ANI!

Tuhaf bir dönemde yaşıyoruz… Milletin en az yarısı kime inanacağını kime güveneceğini şaşırmış durumda…

Hacısı hocası eski paşası politikacısı durmadan fırıldak gibi dönüyor ve dönenler şaşılacak bir şekilde takdir ve oy topluyor.

Mesela adamın biri iktidar partisine zehir zemberek sözlerle saldırıyor demediğini bırakmıyor hakarete varan lâflar ediyor…

"Vay canına bu ne yaman muhalif?" diyorsunuz. Sonra bir de bakıyorsunuz ki aynı adam yüz seksen derece dönüyor ya hakaret etiği partiye geçiyor ya da o partinin şemsiyesi altına girip destekçisi oluyor.

Bahane ise klasik… lkenin beka sorunu var!"

Aslında ortada menfaat sorunu var. Menfaatin adı günümüzde "Beka sorunu"oldu. Yerseniz tabii…

9'uncu Cumhurbaşkanı rahmetli Demirel önemli bir siyaset adamıydı.

Başbakanlık ve parti genel başkanlığı yaptığı dönemde bir transfer nedeniyle ona sordular:

"Sayın Demirel size sövüp duran o adamı neden partinize aldınız?"

Demirel cevap verdi:

"Orada iken bize saldırıp bağırıyordu. Şimdi bizim kapıya bağladık karşı tarafa sövüyor!"

SİGORTAM NEDEN ATIYOR?

Fatih Ertürk'ü tanıyanınız çoktur. Halk TV'nin sevilen programcısı… Eski yıllarda onunla Günaydın Gazetesi'nde birlikte çalışmıştık.

Yurtsever bir arkadaşımız olan Fatih bir yazı hazırlayarak bana yollamış. Gerçekten ilginç… İktidar hep "Yerli ve millî" deyip duruyor ya… Bu yazıyı okuyunca yerli ve millilikle uzaktan yakından hiçbir ilgileri olmadığını söylediklerinin boş lâflardan öteye gitmediğini bir kez daha anlayacaksınız.

★★★

Ayakkabı giydin Nike Converse Adidas Slazenger Salomon Jump vb. ithal.

Kapını açtın asansöre bindin Shindler Kone Valter Otis Siemens marka ithal.

Çin ve Hindistan'ın ardından dünyanın en büyük asansör pazarıyız.

İşe gideceksin arabana bindin… BMW Mercedes Opel Volkswagen Peugeot Volvo vb. ithal.

Benzin mazot LPG ithal.

Eline telefonu aldın: iPhone Samsung Huawei LG Asus Sony vb. ithal.

Sinirlendin yoruldun başın ağrıdı: İlaç olarak Majezik Brufen Apranax Forte Nurofen vb. aldın. İthal ya da lisanslı yabancı ürün.

Acıktın bir yerde yemek yiyeyim dedin. Tost hamburger sandviç unlu mamullerin bir numaralı ismi UNO'nun yarısı İspanyol Vedatna Equity firmasının.

Sucuk ve pastırma üreticisi Namet Bahreynli Investcorp'un oldu. Tavukçu Banvit de Brezilyalı BRF ile Katarlı Quatar Investment Authority firmasının.

İzmirli Ege-Tav Japon Nippon Ham Foods'un.

Patates cipsi Fritos-Lay ve Pringles Trump'ın memleketinin.

Ceviz ve bademi yine Amerika'dan ithal edip paketliyoruz.

Sabancı'ların Peyman'ı da artık Çin menşeli Bridge Point'in.

Nuhun Ankara Makarnası İtalyan Barilla'nın Filiz Makarna Japon gıda devi Nisshin Foods'un.

Cola Fanta Amerikan şirketlerinin.

Ülker Grubu'na ait Çamlıca gazozu Cola Turka Sırma Su firmaları Japon DyDo Drinco Grubu'nun.

Hazır çorba yemek harçları krem şanti çikolatalı sos gibi ürünlerle 'Bizim Mutfak'da artık Japon Ajinomoto'nun.

Bir bardak su içeyim dedin. Hayat Su Danone'nin Damla Su Coca Cola'nın Erikli Nestle'nin Aqua ise Pepsi'nin. Sırma Su da Japon DyDo Drinco Grubu'nun.

Evine biraz alışveriş yapayım dedin…

Balık; Norveç Fas İspanya'dan.

Nohut Meksika Hindistan ABD ve Arjantin'den.

Elma Şili'den… Sarımsak Çin'den…

Kavun karpuz kuru soğan kuru fasulye ; ABD Kırgızistan Kanada Peru Etiyopya Mısır Bangladeş ve Çin'den…

Et Fransa Sırbistan Brezilya'dan…

Bezelye Rusya ABD Kanada Macaristan ve Almanya'dan ithal.

Hastalandın bir hastaneye gittin. MR cihazı röntgen tomografi optik cihazlar protezler vb. hep yabancı hep ithal.

Uçağa bindin Airbus Boeing vb. ithal.

Hızlı trene bindin Siemens CAF vb. ithal.

Metro araçları ithal… Hepsi yabancı!

★★★

Tablo bu… Bir de çıkıp "Yerli ve millî olmalıyız" demiyorlar mı? İşte orada benim sigortam atıyor arkadaş…

Bu firmaların yüzde 95'inin yabancılara satışı "Yerli ve millî" AKP iktidarı döneminde oldu.

Neyse takmayın siz kafanıza… Binin Alman arabanıza basın gaz pedalına sonuna kadar… Allah sonumuzu hayırlı etsin!

TEBESSÜM

GÖZLERİNİ İSTANBUL'A DİKTİLER!

İki Amerikalı diplomat Boğaziçi'nde dolaşıyor… Hayran hayran Boğaz'ın güzelliklerini seyreden Amerikalılardan biri:

"Şu İstanbul harika bir şehir" diyor.

Diğeri iç çekiyor:

"Evet. Ünlü bir şair 'Bu şehr-i Sitanbul ki bi mislü behadır Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır" demiş… Yani İstanbul'un bir taşı bütün Acem mülkünden daha değerlidir" demek istemiş.

Öteki:

"Hepsi iyi de ne yazık ki bu kent Türklerde" diyor ve ekliyor:

"Ah bir de şu Türklerin elinde olmasa…"

GÜNÜN SÖZÜ

Dostun (!) Amerika ise düşmana hiç ihtiyacın yoktur!




--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder