9 Aralık 2018 Pazar

Bu gün öne çıkan bazı önemli yorumlar 2018-12-8- 3

 

AHMET KILIÇASLAN AYTAR : ORTADOĞU'YA YENİ SAHNE

Amerika'nın gelecek başkanlık seçimine iki yıldan fazla zaman var.

Ancak Başkan D. Trump 2020 seçim yarışı için şimdiden kolları sıvamış

Hatta seçim sloganını "Amerika'yı Harika Tutun" olarak belirlemiş bulunuyor...

*

Trump göreve geldiği günden beri Küresel Liberal Sistemi;

Tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin kurulması için sermaye ihracının bolca yapıldığı

Dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşıldığı

Toprakların en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı bir durumdan çıkarmayı vazife edinmiştir.

*

Bunun yerine her türlü güvenliği sağlanmış

Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmeyen ama çıkarlarını azami düzeyde tutmak için ABD'nin imkanlarını araçsallaştıran

Gelişmiş ve istikrarlı ülkeler ile emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin

ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak

Böylece yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor.

*

Bu hedefi peşinde Trump 2018'in büyük bir bölümünü Rusya Çin Kuzey Kore ve İran'a karşı sert bir şekilde konuşarak geçirmesine

İsrail- Filistin arasında "Yüzyılın Barışı " olarak adlandırdığı anlaşmayı yere göğe sığdıramamasına rağmen;

Şu an itibariyle Rusya ile en iyi ilişkiye sahip olma

Amerika'nın Çin ile olan büyük ticaret açığını silme

Kuzey Kore'nin nükleer ve uzun menzilli balistik füzelerinden kurtulma

İran'ın genişlemeci ve tehlikeli tasarımlarının mutlaka engellenmesi sözlerinin oldukça uzağındadır.

İsrail- Filistin arasında "Yüzyılın Barışı" anlaşması ise şartların olgunlaşmasını bekliyor...

*

Trump ABD'nin Rusya'nın Devlet Başkanı V. Putin ve Rus elitini kabul etmesi konusunda çok istekliydi.

Temmuz'da Putin ile Helsinki Zirvesi'ndeydi.

Amerikanın düşmanı olarak kabul edilen bir ülkenin liderine ciddi bir hayranlık gösterdi ve "olağanüstü bir ilişki" sergiledi.

*

Ama Trump geçen hafta sonu düzenlenen G20 Zirvesi'nde

Rusya'nın Ukrayna gemilerini ve mürettebatını ele geçirmesinin ardından Putin ile planlı ikili görüşmeyi iptal etti.

Rusya'nın bu eylemini "Ukrayna gemilerinin ortak sularda bulunma hakkına sahip olduğu için bir saldırganlık eylemi" olarak gördüğünü açıkladı.

*

Halbuki Ukrayna donanması 25 Kasım 2018'de Kırım'da Rus kıta sahanlığını kasten ihlal etmişti.

Hem de Kerç olayından bir kaç gün önce Doğu Akdeniz'de bekleyen USS Harry Truman uçak gemisinden kalkan

ABD ve İsrail keşif uçaklarının bölge üzerinde uçtukları tesbit edilmişti.

Her şeyi Washington ve Tel Aviv'in ortak olarak hazırladığı ama tedbir alınması gerekli bir provokasyon olduğu açıktı.

Rusya olaya karışan üç küçük Ukrayna gemisini alıkoydu...

*

Trump Şubat' ta ilan ettiği nükleer caydırıcılık ve savunmaya yönelik ABD'nin ana politikası olan "Nükleer Duruş İncelemesi"nde

2010' dan itibaren dünyada artan nükleer silah tehditlerine karşı nükleer silahların yayılmasını önleme ve nükleer silah sayısını azaltma taahhüdünde bulundu.

Ekim'de Rusya'nın anlaşma şartlarını yerine getirmemesini esas aldı.

Washington'u 1987'de Sovyetler Birliği ile imzaladığı Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekeceği ültimatomunu verdi.

*

Aslında ABD düşük verimli daha kullanışlı nükleer başlıkların konuşlandırılması konusunda gelişiyordu.

Uzay Kuvvet Komutanlığını da kurmuştu.

Rusya ile bir çatışma halinde ABD hem caydırıcı gücünü daha düşük verimli silahlar kullanarak yükseltebilecek

Hem uluslararası arenada işlediği her türlü eylemin sorumluluğunu reddetme fırsatı bulacak

Hem de küçük ekonomisiyle Rusya ABD ile yüksek teknolojili bir silahlanma yarışında rekabet etmenin çırpınmasında olacaktı.

*

Nitekim 4 Aralık'ta Dışişleri Bakanı M. Pompeo ABD'nin Rusya'nın ihlallere devam etmesi halinde anlaşmadan 60 gün içerisinde çekileceğini açıkladı.

Putin ABD'nin bu adımı atması halinde dünyanın daha tehlikeli bir yer olacağını

Askeri güç dengesini sağlamak için harekete geçmek zorunda kalacağını bildirdi!

Böylece Trump Rusya ekonomisine darbe vurdu Rusya'nın savunma harcamalarını yöneltmeye ve ilerlemesini engellemeye başladı...

*

Öte yanda Başkan Trump'ın Çin ile olan ticaret savaşının temeli sağlam olsa da

Yöntemleri büyük ölçüde eleştiriliyor bu nedenle kimi ABD işletmesi de zarar görüyordu.

G20 Zirvesi'nde Trump'ın Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ile yaptığı görüşmede

ABD ve Çin mali piyasaları sarsan dünya ekonomik büyümesini tehdit eden ticaret anlaşmazlıklarında 90 günlük bir ateşkese ulaşıldı.

*

İki taraf mevcut tarifeleri daha da yükseltmeden ve diğer ürünlere yeni tarifeler getirmeden ticaret kısıtlayıcı önlemlerin artmasını engellemeye karar verdi.

Karşılıklı saygı eşitlik ve yarar temelinde meseleleri ele almak için derhal çaba göstermeyi kabul ettiler...

Şimdi iki ülkenin Pekin'in politikaları üzerindeki farklılıklarını çözmek için 90 günü bulunuyor.

Böylece Jinping'in "Kapsayıcı küresel gelişmenin teşvik edilmesi için kazan-kazan işbirliği yapılması ilkelerine bağlılık" talebi kabul gördü.

Beyaz Saray Xi'nin nükleer silahsız bir Kuzey Kore için bastırmaya devam edeceğini de açıkladı...

Böylesi büyük ve zor meseleler nadiren sert bir manevraya yol açar

Ancak politikacıların gerçek bir güzellik yapmalarına da neden olurdu umudlar yükseldi...

*

4 Aralık'ta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı J. Bolton Kuzey Kore'nin üstlendiği vecibeleri yerine getirmediğini itiraf etti.

Başkan Trump'ın K. Kore lideri Kim ile Ocak ya da Şubat'ta başka bir zirve yapacağını açıkladı.

*

D. Trump ABD başkanlık seçimleri yaklaştıkça daha çok baskı altında kalacaktır.

Bu noktada ABD Kongresi muhtemelen 11 Eylül saldırılarının ardından başkana verdiği askeri güçleri kullanma yetkisini yeniden canlandırmak için harekete geçmeyeceği öngörüldü.

Bu durumda İran'ın genişlemeci ve tehlikeli tasarımlarının mutlaka engellenmesinin

Giderek İsrail-Filistin Barış Anlaşmasının hayata geçirilmesinin;

Gerekliliği ve bunun Başkan Trump için bir zafer olacağı çok açıktı.

*

Nitekim Trump İran alanında rakiplerinin manevra gücünü kırarken

Yemen'de savaşan taraflar İsveç'te felaketle dolu 3 yıllık savaşlarını durdurma amaçlı bir görüşmededir.

İsrail Lübnan'ın güneyinden topraklarına sızan Hizbullah'ın tünellerini yok etmek için operasyon başlatmıştır.

Türkiye Kuzey Suriye Menbiç'te ABD tuzağında çırpınıyor.

Türkiye'ye karşı oyalama taktikleri uygulayan ABD her geçen gün Kuzey Suriye'deki mevzilerini güçlendiriyor.

ABD Suriye'deki barış koşullarını kolaylaştırmak için Kuzey Suriye'de uçuşa yasak bölgeyi oluşturmaya çalışıyor.

Suriye Özel Temsilcisi " ABD Türkiye Rusya ve İran' ın oluşturduğu Astana görüşmeleri ilerlemesinden memnun değil" diyor.

*

ABD başkanlık seçimlerine iki yıl kalmışken ABD Ortadoğu'da İran alanını temizliyor.

İran'ı yaptırımlarda yalnız bırakıyor.

Yeni bir sahne kuruluyor...

7. 12. 2018

Ahmet Kılıçaslan AYTAR

ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

================================

ATA ATUN : ABD'DEN KIBRIS'TA YENİ GİRİŞİMLER

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda daha doğrusu Kıbrıs'ta Yunanistan'ın açgözlülüğü sebebiyle uçup giden "Batı blokunun egemenliğinin tekrar kurulması" yolunda ABD'nin ve AB'nin ayak oyunları bitmek bilmiyor.

Şimdi gündem; BM Genel Sekreteri'nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute'un müzakereleri başlatmak için attığı adımlar ve ABD'nin Güney Kıbrıs'ta yeni askeri üsler kurmak adına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yürüttüğü görüşmeler.

ABD hem kara deniz ve hava kuvvetlerini yasal bir şekilde adanın Rum kesimine yerleştirmek istiyor hem de adada Rum üniter devleti kurdurup Rumlara vekalet vererek kendisi ortalarda gözükmeden adayı yönetmek istiyor. Gerçekten çok akıllıca ve dahiyane.

BM Genel Sekreteri'nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute büyük bir olasılıkla 24-25 Aralık tarihlerinde kutlanacak olan Noel'den evvel Kıbrıs'a gelecek. Özel Danışman Lute'nin Kıbrıs sorununa ABD'nin istediği şekilde bir çözüm bulmak konusunda acelesi olduğu kesin. Adaya geldiği gün KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine zaman dilimi olarak 15 ay kalmış olacak. Asgari üç aylık propaganda dönemi içinde ciddi sonuçlara yol açabilecek veya önemli başlıklar içerek müzakerelerin yapılmasında fayda olmayacağı ve elle tutulur bir sonuç alınamayacağı için portföyündeki müzakerelere yönelik verimli kullanabileceği süre sadece 12 ay olacak.

Lute'nin önünde iki önemli konu var.

Birisi güya kendisi ile ilgili değil ama gerçekte çok ilgili. Ajandasında ilk sırada yer alan Kıbrıs Rum Kesiminde ABD askeri üslerinin kurulması ve yasal olarak ABD askerlerinin adada konuşlanması.

Diğeri de her tür ayak oyununu ve aldatmacasını kullanarak gerekli aşamalarda tehdit ve şantaja da başvurarak içeriğinde Türkiye'nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan garantörlüğünün kaldırılmasını aynı şekilde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan İttifak Anlaşması ile adada yasal olarak bulunan Türk Alayının geri gönderilmesi için İttifak Anlaşmasının iptal edilmesini ve Garanti Anlaşması EK I Madde 4 uyarınca adada yasal olarak bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin (Kolordu) Türkiye'ye geri dönmesini içeren müzakere gündemini taraflara kabul ettirip ucu açık ve takvimi olmayan yeni bir müzakereyi seçimlerde kim kazanırsa kazansın devam etmek zorunda kalacak bir şekil ve yöntemle başlatmak.

BM Genel Sekreteri'nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute'nin adaya geliş hedefi ve misyonu ile kendisine verilen görev tanımı aynen bu şekilde. Cebindeki takvim de bu program ve hedefe milimi milimine ayarlanmış durumda.

Öte yandan Rum lider Anastasiadis ve yönetimindeki Rum Hükümetinin ABD hükümetine Kıbrıs adasında İngiltere'nin egemen toprağı konumundaki Ağrotur (Akrotiri) ve Dikelya askeri üslerine ilaveten bir başka bölge veya yerde askeri üs kurması için izin vermesi Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 (Uluslararası) Anayasasına aykırı olmasına ilaveten adada yasal olarak bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin (Kolordu) geri gönderilmesi taleplerine de aykırı ve zıt.

Belli ki Kıbrıs Rum Yönetimi AB üyesi olmasının avantajlarını kullanarak Türkiye'ye karşı diplomatik ve sıcak bir savaş başlatmadan evvel ABD'yi de yanına çekerek Türkiye ile AB ile ABD'nin kanatları altında mücadele etmeyi hedefliyor.

Anastasiadis'in unuttuğu daha doğrusu unutması için dualar ettiği Rusya'nın bu gelişmeye göstereceği tepki. ABD'nin Kıbrıs'taki askeri yapılanma planına Rusya'nın tedbir amaçlı bazı karşılıklar vereceği kesin. Rusya Kıbrıs adasında böylesi bir yapılanmanın bölgedeki istikrarı kötü etkileyeceğine adanın daha fazla askerileştirilmesinin ve ABD ile NATO'nun dahil olduğu bu tür planların ada için kaçınılmaz bir şekilde tehlike ve istikrarsızlığa yol açacağına inanmakta.

Hatırlatalım; 1974 Barış Harekatında son sözü ABD'nin aksine Rusya (SSCB) söylemişti ve Türkiye'nin önünü açmıştı. Tarihin tekerrürden ibaret olduğu sözünü yineletecek gelişmeler ışığında son söz gene Rusya ve Türkiye'de olacak gibi görülüyor...

Prof. Dr. (İnş. Müh. ) Dr. (Ulus. İliş. ) Ata ATUN

Akademisyen Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

e-mail: ataatun@gmail.com (Kişisel) ataatun@csu.edu.tr (Akademik)

http://www.ataatun.org

Facebook: AtaAtun1

================================

AYTEKİN ERTUĞRUL : HUKUK TÜRKİYE'MİZİN NERESİNDEDİR.

2018-12-07 12 draertugrul@hotmail.com

AKP yönetiminin Güncellenmiş karnesi işte budur. Sağdan sola oku yukardan aşağı oku soldan sağa oku işte karne budur.

Bir gram altın 18 YTL den 212 YTL ye çıkmıştır. Artış 11 mislidir

Bir yabancı para( ABD Doları)1.320.000 TL den 5.352 YTL ye çıkmıştır. Artış 4 mislidir.

Çeyrek altın 24 YTL den 348 YTL ye çıkmıştır. Artış 15 mislidir. Bir milletin parası iler altını ile gümüşü ile eğitimi ile bu kadar oynanabilen bir ülkede hukuk kalmıyor. Benden hukuk istemeyin sabır isteyin deniliyor.

Andımızı yasaklayanlara ne diyeceğiz

Sayın Av. Erdem Akyüz çok önemli bir konuya temas etmektedir. Andımızın okunmasının yasaklanması çok daha ağır bir suçtur ama bunu kendisi Avukat olduğu için yazmak suç olur diye yazmıyor. Andımızın okunmasının yasaklanması aymazlık ve emperyallere hoş görünmeye çalışmak düzeyinde ağır bir girişimdir. Andımızın okunması açılım döneminde PKK ya yaranmak için kaldırılmıştır. Andımızın kaldırılması ile ilk ve orta öğretimden siyah önlük ve beyaz yakanın kaldırılması bile Türk Milleti için AKP nin iktidarına yol vermek için yeterli sebeplerdir. Altın ve dövizdeki artışlarla hayatımızın AKP döneminde 13 misli pahalanmasının karnesini yukarıya yazdık. Türk seçmeni 30 Mart 2019 da İleri.... İşte Andımız biz kaldırmıyoruz.

Türküm doğruyum çalışkanım

İlkem küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak

yurdumu milletimi özümden çok sevmektir

Ülküm; yükselmek ileri gitmektir

Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda gösterdiğin hedefe

durmadan yürüyeceğime ant içerim

Varlığım Türk varlığına armağan olsun

Ne Mutlu Türküm Diyene! "

CIA eski Türkiye masası şefi Paul Bernard Henze'nin raporu

Mustafa Acer'in yazısından öğreniyoruz ki CIA eski Türkiye masası şefi Paul Bernard Henze bir rapor yazmış rapora aynen şunları yazmış:

Türkiye'nin bu şekliyle Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız.

Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükumeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis'i ikna ettiğimizde ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.

Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı ordu Meclis ve hükumeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz. " Ben sayın Mustafa Acer'in yalancısıyım. Raporu ben aslını görmedim. Ama bize çok uyuyor yani rapor objesine uygundur. Bu nedenle de doğrudur. CIA eski Türkiye masası şefi Paul Bernard Henze'nin raporu; Düşündürücü ürkütücü endişeli karmaşık ama hayata geçirilmiş bir rapordur. Yazının sonundaki Atatürk direktifi her şeyi açıklıyor ve yolumuzu kayıtsız ve şartsız belirliyor. Atatürk diyor ki: "Bu günkü savaşmalarımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın bütünü ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Mali bağımsızlığın korunması için İLK ŞART bütçenin ekonomik bünye ile orantılı ve DENK olmasıdır. " Mustafa Kemal Atatürk.

AKP döneminin bütçe açıkları toplamı 560 Milyar YTL yi aşmıştır. Gerisini siz düşünün.

Hukuk Arayan Tüm Türk Yazarlarına ve Türk milletine

İsmi bende saklı bir yazar. Kendisini tanımıyorum. Ama 29 Kasım tarihli yazısında hukuk aradığını gördüm. Ona kısa bir özel mail attım. İstedim ki Tüm Türk yazarlarına bu mailimi göndereyim. Mailde dedim ki: Hukuk aradığınız Türkiye'de hukuk denilen nesne 14 Mayıs 1950 den bu yana hiç yok. Neden? İnsanların ceplerinden paraları sofralarından yiyecek ve içecekleri alınabilen tuzakların meşru olduğu bir yerde hukuk mukuk olmaz. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu konuda Atatürk'ün kesin emri vardır DENK bütçe. Hukuku savunmanın samimi ve tek yolu vardır. DENK bütçeyi savunmak.

Yandex'e girin "Türkiye'de demokrasi var mıdır" yazın. Karşınıza benim yazım birinci olarak çıkacak Yandex bize bu konuda torpil geçmiş. Türkiye'de demokrasi neden yokmuş her Türk yazarının bunu araştırmak ve Türk milletini aydınlatmak borcu vardır. 30 Martta Türkiye'de demokrasi isteyenler DENK bütçeyi savunan adayları gösteren partileri seçmek zorundayız.

http://www.kaynarcahaber.com/kose-yazisi/331/hukuk-turkiyemizin-neresindedir.html

================================

Arslan BULUT : Arslan BULUT : Derin devlet kimmiş ?

E-POSTA : arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr

Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış emekli Orgeneral İsmail Hakkı Pekin Türkiye'nin asıl sorununu canlı yayında açıkladı: "Türkiye'de bir derin devlet vardır ama bu Amerikan derin devletinin uzantılarıdır. Millî bir derin devlet yoktur. Derin millet vardır. Türkiye'nin millî bir derin devleti olsaydı 1970-1980 arasındaki olayları 12 Eylül'ü ve diğer müdahaleleri ve 15 Temmuz'u yaşamazdık"

Habertürk'teki "Türkiye'nin Nabzı" programında Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını cevaplandıran Pekin'in değerlendirmelerinden bazıları şöyle:

"Türkiye'de silâhlı kuvvetler veya askerî öğrenciler içinden seçilen gençlere Seferberlik Tetkik Kurulu ve sonra da Özel Harp Dairesi'nde görev verilirdi. Bunların kim olduğunu sadece MİT bilirdi. MİT ise zaten CIA ile Ankara'da aynı binada altlı üstlü çalışırdı. Maaşlarını ABD verirdi.

Bu kadrolar içinden devşirilen insanları sonra ABD ve İngiliz istihbaratı Türkiye aleyhine kullandı. Muammer Aksoy Uğur Mumcu Ahmet Taner Kışlalı Bahriye Üçok Necip Hablemitoğlu gibi kamuoyunu uyarmaya çalışan değerlerin ortadan kaldırılmasında bu yapının rolü vardır. Türkiye 12 Eylül'e bu kadrolar tarafından sürüklenmiştir.

Fetullah Gülen Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959'da bu yapı içinde görevlendirildi. Görevleri Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele faaliyetleriydi. 12 Eylül'den sonra yakalanan Fetullah Gülen'in serbest bırakılması için Genelkurmay Başkanı aradı ve serbest bırakıldı.

Bu tür insanların bir kısmı CIA tarafından devşirildi ve şimdi FETÖ dediğimiz istihbarat örgütü kuruldu. "

***

Biz devletin ele geçirilmiş olduğunu son 20 yıldır defalarca gündeme getirdik ama gerçekleri komplo teorisi diye gösteren gazeteciler de bu yapının elemanıydı...

Devletin omurgası ele geçirilmişse siyasi yapı bu işin dışında tutulabilir miydi? Siyaset de ele geçirilmiş olduğu için Türkiye 1952'den beri savrulmaktadır.

Biz bu konuyu yakın tarihte şöyle yansıtmıştık:

FETÖ'nün darbe girişimi ile ilgili değerlendirmelerin hiçbiri meselenin esasına girmiyor. Bir defa 1960 darbesinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde ağını kurmuş bir örgütten Cumhurbaşkanlarının Başbakanların Genelkurmay Başkanlarının ve MİT Müsteşarlarının haberdar olmaması mümkün değildir! Soru şudur: Devlet bunu neden yaptı? Bülent Ecevit ilk başbakanlığı sırasında "kontrgerilla"nın varlığından tesadüfen haberi olduğunu söylemişti. Özel Harp Dairesi Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ise kendisine teminat vermiş devletin siyasi partiler içinde de örgütlenme yaptığını hatta çeşitli partilerden birçok milletvekilinin bu yapının üyesi olduğunu söylemişti.

Fetullah Gülen ve Müslüm Gündüz ise daha askerlik çağında iken 1960-61'de keşfedildiler. İskenderun'da birlikte askerlik yaparken eğitime alındılar. Fetullah Gülen askerlikten sonra da kendisi gibi bir "görevli" olan ve tahsili yeterli olmadığı halde Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na getirilen Yaşar Tunagür'ün açtığı yolda ilerledi. Türk Cumhuriyetleri'nde okullar açmak için ilgili ülkelerin devlet başkanlarına tavsiye mektuplarını Turgut Özal ve Süleyman Demirel yazdı. Abdullah Gül de Dışişleri teşkilâtına cemaate yardımcı olmaları için talimat verdi. Devleti yönetenler bu işleri kendi akıllarıyla yapmadı. Devleti yönetenler NATO'nun Gladio yapısı ile birlikte Türkiye'nin bütün istihbaratını avucunun içine almış olan ABD'nin taleplerini yerine getirdi! Devlet Abdullah Öcalan'ı nasıl kontrolden kaçırıp Türkiye'nin başına belâ ettiyse Fetullah Gülen'in de aynı şekilde bir bumerang gibi dönüp devleti vurmasına yol açtı!

***

Türkiye'nin kuruluş ilkelerine sarılmaktan başka çaresi yoktur ama şimdiki yapılanma da FETÖ artıkları ve federasyonculardan oluşturuldu. Bu da bir Amerikanngiliz ortak yapımıdır. Görevleri Türk egemenliğini yıkmak ve Orta Doğu Birleşik Devletleri'ne zemin hazırlamaktır!

Çözüm milletin beynindedir başka yerde değil...

Kaynak Yeniçağ: Derin devlet kimmiş? - Arslan BULUT

BÜLENT ESİNOĞLU : HEP ÇİRKİNDİLER DAHA DA ÇİRKİNLEŞECEKLER

04 Aralık 2018

"Astana'nın Fişini Çekme Vakti Geldi" Amerika'nın Suriye özel temsilcisi James Jeffrey böyle buyurmuş.

Amerika'yı size yeniden anlatmayacağım. Artık halkımız ABD nedir ne değildir biliyor. Bize saldırmaya saldıracak da acaba bu sefer nereden saldıracak diye bekleyerek halkımız epey bir eğitim geçirdi.

Suriye sözcüsünün söylediğine benzer ifadeler ABD'li Senato üyelerinden de geldi. "Türkiye karar vermeli: Ya Batı ya da Avrasya"

Evet bence de Türkiye karar vermeli gerçek yerinin Avrasya olduğunu görmelidir.

Coğrafya ülkelerin kaderidir diye bir tarih kanunu var. "Kaderimiz" bizi Asya'ya doğru çekiyor. Amerika ve Batı da bizi Asya'ya doğru itiyor. Batının bünyesi bizi içinde eritmeye uygun değildir. İtmelerinin sebebi de zaten budur.

Bugün Jeffrey söyleyecek bir başka gün bir başka birisi söyleyecek ama hep söylenecektir.

Biz Amerika ve Batı Türkiye'ye silah satmıyor silah teknolojisi vermiyor kendimizi nasıl savunacağız dedik ya… ABD de diyor ki; içinde Patriyot Savunma sistemlerinin de olduğu silah satış paketi hazırladım. Gelin satın alın diyor.

Amerika'nın dediklerini yaparsak Rusya'dan S-400 Hava Savunma Sistemleri almaktan vaz geçmemiz gerekiyor.

Öteden beri yazmışımdır. Türkiye önemli karalar arifesinde diye… Aslında Coğrafyamız kaderimizse kararımız da coğrafyamıza uygun olmak zorundadır.

Amerika'ya demeliyiz ki; "silahlarınız sizin olsun. Zaten siz o silahları bizim düşmanlarımıza veriyorsunuz. Biz kendi başımızın çaresine bakarız. "

İstesek de istemesek de bu kararı vermeye mecburuz. 1952 yılından beri ABD ile birlikte olduk da ne kazandıysak eğer bundan sonra da ABD ile birlikte olursak onu kazanırız. Hükümet darbeleri provokasyonlar şantajlar en önemli kazançlarımız hanesindedir.

Fırat'ın Doğusunda ne yapacağımıza bir an evvel karar vermeliyiz.

ABD'den silah almayacağımızı ABD'ye hemen bildirmeliyiz.

S-400 üzerinde yürütülen tartışmaları sonlandırıp ABD'den silah almamaya karar verdik demeliyiz.

Hem ABD'ye hem de Rusya'ya stratejik ortak ifadesini görüşmelerde ortadan kaldırmalıyız.

Coğrafyamızın kaderi gereğince Suriye Arap Cumhuriyeti ile açıktan resmi görüşmelere başlamalıyız. Suriye Cumhuriyetine REJİM demekten vaz geçmeliyiz.

Karar vermeliyiz. Karar vermeliyiz.

Hem ABD hem Rusya atına yanı anda binilmez. Biniyorum sanılır ve gerçekçi olmaz.

Bülent Esinoğlu

bulentesinoglu@gmail.com

================================

ÖMER SAĞLAM : İSLÂM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLÂTI NE İŞ YAPAR? NEDEN YEMEN KATLİAMLARINA SON VERMEZ?. .

2015 yılından bu yana Yemen'de kıyasıya bir iç savaş devam ediyor.

Savaşan taraflardan birisini İran birisini Suudi Arabistan destekliyor. .

Zaten fakir olan Yemen halkı ise açlıkla boğuşuyor.

"Save The Chıldren" isimli İngiliz yardım kuruluşu geçenlerde açıkladı; 2015 yılından bu yana Yemen'de 5 yaşın altında toplam 85 bin çocuk açlıktan öldü!

Bugün Cuma vaaz ve hutbesinde duyuruldu; Diyanet Türkiye sathındaki bütün camilerde Yemen'e Yardım kampanyası adı altında yardım topladı.

Ayrıca YEMEN yazıp 5601'e gönderince kampanyaya 10 TL. katkıda bulunacakmışız!

Şimdi sorulması gereken ve benim kafamı kurcalayan sorular şunlardır:

Diyanet camilerden toplamış olduğu bu yardımı kimlere ulaştıracak; İran'ın desteklediği gruplara mı yoksa Suudi Arabistan'ın desteklediği gruplara mı?

Öte yandan bu yardımların iç savaşta kullanılmayacağından ne kadar eminiz?

85 bin çocuğun ve Cemal Kaşıkçı'nın katili Prens Muhammed b. . Selman'ın Türkiye'den gönderilecek yardımların muhafaza edileceği depoları yardım komvoylarını veya gemileri bombalatmayacağından emin miyiz?

İran ve Suudi Arabistan gibi iki petrol zengini Müslüman ülkenin güç savaşına girdiği Yemen halkını kurtarmak sadece Türkiye'nin görevi midir?

Madem "Dünya Devleti" olmakla ve G-20 üyesi olmakla övünüyoruz neden iki Müslüman ülke olan İran ve Suudi Arabistan nezdinde girişimde bulunarak bu iki ülkeyi barıştırmıyoruz?

Şu İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) ne menem bir örgüttür; Yemen krizini çözmek için bu örgütü neden devreye sokmuyoruz?

Madem 2006 yılından bu yana Arap Birliği'ne diğer adıyla Arap Ligi'nde gözlemci üyeyiz neden Arap Birliği'ni Yemen krizi konusunda göreve çağırmıyoruz?

Yaklaşık bir asır önce Yemen'de uğradığımız felaketten ve elbette yediğimiz kazıktan daha mı ders almadık yoksa?

Yemen Türküsü hâlâ mı bize bir şey hatırlatmıyor?

Sizin "En büyük Osmanlı mezarlığı: Yemen" tabirinden de haberiniz yok ellam.

Kolay olanı bırakın efendiler lütfen biraz da zor olana talip olun. .

Bakın kutsal kitabınız ne diyor size; "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. . "(Hucurât-49/10). .

Şu halde gelin Müslüman kardeşlerimiz olan İran ve Suudi Arabistan'ın arasını düzeltin ki; bu iki ülke Yemen'de güç mücadelesi yapmayı bıraksınlar.

Önce Suriyeliler şimdi de Yemenliler.

Bu ülkenin kaynakları nâmütenahi değildir; bütün Müslümanları doyurmaya yetmez!

Bakın sizin bu sonu gelmeyen hesapsız-kitapsız yardım kampanyalarınız yüzünden ülkenin fakir fukarası acı soğanı bile yiyemez duruma düştü.

Kilosu 4-5 TL'ye soğan mı olurmuş hiç?

"Kimse benim vatandaşıma pahalıya soğan patates yediremez" diyerek vatandaşların depolarına baskın düzenleyip sonra da muhtemelen o soğan ve patatesleri ucuza alarak yardım adı altında Suriye'ye Yemen'e şuraya buraya göndermek hangi akla hizmettir?

Siz depolardan ele geçirdiğiniz soğan ve patatesi ucuza kapatıp yardım adı altında başka ülkelere gönderirseniz tabi düşmez fiyatlar ve elbette buna bağlı olarak gıda enflasyonu!

Osmanlı da tıpkı böyle yapmıştı bir zamanlar; asırlarca vatandaştan zorla veya ucuza elde ettiği yiyecek ve diğer ihtiyaç malzemelerini âlâyı vâlâ ile tertip ettiği Sürre Alayları ile "Peygamberin yakınları" "Muhammed'in açları" ya da "Kutsal beldelere hizmet" diyerek Arabistan'a göndermişti.

Osmanlı'yı batıran sebeplerden birisi de işte budur; yani hesapsız kitapsız şekilde büyük devlet gösterileri!

O sebeple siz önce gelin bu ülkenin açlarını doyurun.

Tamam Yemen halkına da yardım edelim ama gelin önce şu asgari ücreti ve emekli maaşlarını açlık sınırının üzerine çıkaralım efendiler…

Ömer Sağlam

07.12.2018

___________

1. Foto: Yemen'de Türk Askerleri

================================

ALİ ERALP : HİÇBİR DÖNEMDE TÜRKİYE'MİZ BU KADAR ÇARESİZ VE PERİŞAN OLMAMIŞTI

Yurt yüzeyinde açlık yoksulluk korku sefalet kol gezerken her mahallede bir yandaş yalaka milyarder ortaya çıkıyor…

Ülkemizde halkın insanlığın toplumun zararına ne varsa hızla artıyor çoğalıyor. Ama halkın insanlığın toplumun yararına ne varsa hızla eksiliyor azalıyor.

İnsanlarımızın geçinmesi karnını doyurması çoluğunu çocuğunu okutup onu bir iş sahibi yapması gittikçe zorlaşıyor. Yoksulluk çaresizlik işsizlik diz boyu…

Toplum baskı ve zulüm altında…

Fabrikalar yok pahasına kapış kapış satılıyor. İstihdam alanları daralıyor. Teknoloji yok oluyor.

Aklın uygarlığın yerini hurafeler batıl inançlar alıyor.

Fen liselerinin bilim yuvalarının yerini tarikatlar tekkeler şeyhler şıhlar alıyor. El üstünde tutuluyorlar.

Kadın değersizleştiriliyor. Küçümseniyor. Arka plana atılıyor.

Cübbeli Ahmet Hoca diye birisi çıkıyor "Ekseri cehennem ehli kadınlardır…" diyor ve ekliyor:

"İyiliğe nankörlük ederler kocaya saygı etmezler. Kadınlar çok lanet okurlar… "Bir başka tarikat lideri de çıkıyor "Kadın malıyla da güzelliği ile de fitne olabilir…" diyor

Bütün bu konuşmalar ve düşünceler "Kadını yarım akıllı ve her an suç işlemeye hazır bir mahlûk(!)" olarak gören cahil dincilerin inançlarını ortaya koymaktadır.

Bazıları da 6 yaşındaki kızların evlendirilebileceğini ileri sürmektedirler.

İşte bu yönlendirmelerin sonucunda ülkemizde 120 bin çocuk doğum yaptı ve bugün Türkiye'de evliliklerin yüzde 42'sini 10 ila 16 yaş aralığındaki çocuklar oluşturmaktadır.

CİMER'den yani Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinden verilen bilgilere göre 18 ayda 21 bin 957 küçük kız gebe kalarak hastanelerde kayıt altına alındı!

CİMER 15 yaşın altında tecavüze uğrayarak doğum yapan kız çocuğu sayısını 15 bin 937 olarak açıklıyor.

Türkiye küçük yaştaki kız ya da erkek çocuklara karşı taciz ve tecavüz olaylarında dünya 3'üncüsü

Son yıllarda şiddet taciz ve tecavüz suçlarında 14 kat artış oldu. Son 4 yılda 800 kadın cinayeti işlendi.

Ve en önemli gerileme de çağdaş toplum yapısında yaşandı. "Demokrasi özgürlük eşitlik insanca yaşam" yok edildi.

Korku dağları bekliyor şimdi. Yazarlar çizerler ve halkımız dilediği gibi konuşamıyor yazamıyor. Eleştiremiyor… Düşüncesini söyleyemiyor…

İktidara karşı görüş bildirenler bozuk düzeni ve bozuk gidişi eleştirenler kendilerini ya savcılıkta buluyorlar ya emniyette… Cezalara çarptırılıyorlar.

Bağımsızlığı dokunulmazlığı olan Ana Muhalefet lideri bile binlerce lira tazminat cezasına mahkûm edildi…

Bütün bunların yanında "Kriz miriz yok" dense de halkımız canlı canlı yaşayarak krizin farkına varıyor.

En düşük kiranın 500-600 TL olduğu vatanımızda insanlarımız 1600 TL ücretle yaşamlarını sürdürmeye zorlanıyorlar.

Çocuklarını okutamıyorlar karınlarını bile güç bela doyuruyorlar…

Bakan Cumhurbaşkanı milletvekili maaşlarını artıran yasa teklifleri el çabukluğu ile en kısa zamanda yasalaşırken sıra yoksullara gelince bin dereden su getiriyorlar…

Bir anda kendi maaşlarına yüzde 26'lara varan zamlar yapıyorlar açlık sınırının altında çile çekenlerin hırıltılarını iniltilerini duymuyorlar. Duymak istemiyorlar.

Bütün bu sorunlar yetmiyormuş gibi bir de Türkiye'nin başına Suriyeli göçmenleri bela ettiler.

Hedef Türklerin çoğunlukta olduğu sosyal yapıyı ve kültürü bozmak; Müslüman ülkeler içerisinde aydınlanmanın çağdaşlaşmanın yaşandığı tek ülke olan vatanımızı yozlaştırıp Arap ülkelerine benzemesini sağlamak…

Şimdiden Kilis'te Suriyeliler yöre halkını sayı olarak geçmiş durumda.

Gaziantep'te 64 işyeri iflas etti onun yerini hemen Suriyeli iş adamları aldı.

Yakında Suriyeli Belediye başkanları parti başkanları milletvekilleri ile de karşılaşırsanız sakın şaşırmayın. Çünkü gidiş o yöne doğru.

Artık Suriyeliler Türk vatandaşlarından daha çok ilgi görmeye ve önemli mevkilere gelmeye başladılar bile…

Sokaklarımızı sadece gözleri görünen çarşaflı Suriyeli kadınlar hızla işgal ediyorlar.

Yanlarında kucaklarında kedi yavrusu gibi sürüyle çocuk.

Bu arada 2 milyon yabancının daha ülkemize kabul edileceği söylenmekte…

Vatanımız adım adım işgal ediliyor… Yani "Eyalet sistemini" federasyonu incelemek için Türkiye'den ABD'ye heyetler boşuna gitmiyorlar.

Yakında bu konular da gündeme gelir. Yakında bunların da kokusu çıkar.

İşte o zaman ne laiklik kalır ne Cumhuriyet ne Atatürk ne de Türk…

(alieralp37@gmail.com )

================================

AHMET KILIÇASLAN AYTAR : ORTADOĞU'YA YENİ SAHNE

Amerika'nın gelecek başkanlık seçimine iki yıldan fazla zaman var.

Ancak Başkan D. Trump 2020 seçim yarışı için şimdiden kolları sıvamış

Hatta seçim sloganını "Amerika'yı Harika Tutun" olarak belirlemiş bulunuyor…

*

Trump göreve geldiği günden beri Küresel Liberal Sistemi;

Tekellerin ve mali sermayenin egemenliğinin kurulması için sermaye ihracının bolca yapıldığı

Dünyanın uluslararası tröstler arasında paylaşıldığı

Toprakların en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlandığı bir durumdan çıkarmayı vazife edinmiştir.

*

Bunun yerine her türlü güvenliği sağlanmış

Amerikalıların çıkarlarına hizmet etmeyen ama çıkarlarını azami düzeyde tutmak için ABD'nin imkanlarını araçsallaştıran

Gelişmiş ve istikrarlı ülkeler ile emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin

ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak

Böylece yeni bir emperyalist çağa geçmenin kararlılığını gösteriyor.

*

Bu hedefi peşinde Trump 2018'in büyük bir bölümünü Rusya Çin Kuzey Kore ve İran'a karşı sert bir şekilde konuşarak geçirmesine

İsrail- Filistin arasında "Yüzyılın Barışı " olarak adlandırdığı anlaşmayı yere göğe sığdıramamasına rağmen;

Şu an itibariyle Rusya ile en iyi ilişkiye sahip olma

Amerika'nın Çin ile olan büyük ticaret açığını silme

Kuzey Kore'nin nükleer ve uzun menzilli balistik füzelerinden kurtulma

İran'ın genişlemeci ve tehlikeli tasarımlarının mutlaka engellenmesi sözlerinin oldukça uzağındadır.

İsrail- Filistin arasında "Yüzyılın Barışı" anlaşması ise şartların olgunlaşmasını bekliyor…

*

Trump ABD'nin Rusya'nın Devlet Başkanı V. Putin ve Rus elitini kabul etmesi konusunda çok istekliydi.

Temmuz'da Putin ile Helsinki Zirvesi'ndeydi.

Amerikanın düşmanı olarak kabul edilen bir ülkenin liderine ciddi bir hayranlık gösterdi ve "olağanüstü bir ilişki" sergiledi.

*

Ama Trump geçen hafta sonu düzenlenen G20 Zirvesi'nde

Rusya'nın Ukrayna gemilerini ve mürettebatını ele geçirmesinin ardından Putin ile planlı ikili görüşmeyi iptal etti.

Rusya'nın bu eylemini "Ukrayna gemilerinin ortak sularda bulunma hakkına sahip olduğu için bir saldırganlık eylemi" olarak gördüğünü açıkladı.

*

Halbuki Ukrayna donanması 25 Kasım 2018'de Kırım'da Rus kıta sahanlığını kasten ihlal etmişti.

Hem de Kerç olayından bir kaç gün önce Doğu Akdeniz'de bekleyen USS Harry Truman uçak gemisinden kalkan

ABD ve İsrail keşif uçaklarının bölge üzerinde uçtukları tesbit edilmişti.

Her şeyi Washington ve Tel Aviv'in ortak olarak hazırladığı ama tedbir alınması gerekli bir provokasyon olduğu açıktı.

Rusya olaya karışan üç küçük Ukrayna gemisini alıkoydu…

*

Trump Şubat' ta ilan ettiği nükleer caydırıcılık ve savunmaya yönelik ABD'nin ana politikası olan "Nükleer Duruş İncelemesi"nde

2010′ dan itibaren dünyada artan nükleer silah tehditlerine karşı nükleer silahların yayılmasını önleme ve nükleer silah sayısını azaltma taahhüdünde bulundu.

Ekim'de Rusya'nın anlaşma şartlarını yerine getirmemesini esas aldı.

Washington'u 1987'de Sovyetler Birliği ile imzaladığı Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekeceği ültimatomunu verdi.

*

Aslında ABD düşük verimli daha kullanışlı nükleer başlıkların konuşlandırılması konusunda gelişiyordu.

Uzay Kuvvet Komutanlığını da kurmuştu.

Rusya ile bir çatışma halinde ABD hem caydırıcı gücünü daha düşük verimli silahlar kullanarak yükseltebilecek

Hem uluslararası arenada işlediği her türlü eylemin sorumluluğunu reddetme fırsatı bulacak

Hem de küçük ekonomisiyle Rusya ABD ile yüksek teknolojili bir silahlanma yarışında rekabet etmenin çırpınmasında olacaktı.

*

Nitekim 4 Aralık'ta Dışişleri Bakanı M. Pompeo ABD'nin Rusya'nın ihlallere devam etmesi halinde anlaşmadan 60 gün içerisinde çekileceğini açıkladı.

Putin ABD'nin bu adımı atması halinde dünyanın daha tehlikeli bir yer olacağını

Askeri güç dengesini sağlamak için harekete geçmek zorunda kalacağını bildirdi!

Böylece Trump Rusya ekonomisine darbe vurdu Rusya'nın savunma harcamalarını yöneltmeye ve ilerlemesini engellemeye başladı…

*

Öte yanda Başkan Trump'ın Çin ile olan ticaret savaşının temeli sağlam olsa da

Yöntemleri büyük ölçüde eleştiriliyor bu nedenle kimi ABD işletmesi de zarar görüyordu.

G20 Zirvesi'nde Trump'ın Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ile yaptığı görüşmede

ABD ve Çin mali piyasaları sarsan dünya ekonomik büyümesini tehdit eden ticaret anlaşmazlıklarında 90 günlük bir ateşkese ulaşıldı.

*

İki taraf mevcut tarifeleri daha da yükseltmeden ve diğer ürünlere yeni tarifeler getirmeden ticaret kısıtlayıcı önlemlerin artmasını engellemeye karar verdi.

Karşılıklı saygı eşitlik ve yarar temelinde meseleleri ele almak için derhal çaba göstermeyi kabul ettiler…

Şimdi iki ülkenin Pekin'in politikaları üzerindeki farklılıklarını çözmek için 90 günü bulunuyor.

Böylece Jinping'in "Kapsayıcı küresel gelişmenin teşvik edilmesi için kazan-kazan işbirliği yapılması ilkelerine bağlılık" talebi kabul gördü.

Beyaz Saray Xi'nin nükleer silahsız bir Kuzey Kore için bastırmaya devam edeceğini de açıkladı…

Böylesi büyük ve zor meseleler nadiren sert bir manevraya yol açar

Ancak politikacıların gerçek bir güzellik yapmalarına da neden olurdu umudlar yükseldi…

*

4 Aralık'ta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı J. Bolton Kuzey Kore'nin üstlendiği vecibeleri yerine getirmediğini itiraf etti.

Başkan Trump'ın K. Kore lideri Kim ile Ocak ya da Şubat'ta başka bir zirve yapacağını açıkladı.

*

D. Trump ABD başkanlık seçimleri yaklaştıkça daha çok baskı altında kalacaktır.

Bu noktada ABD Kongresi muhtemelen 11 Eylül saldırılarının ardından başkana verdiği askeri güçleri kullanma yetkisini yeniden canlandırmak için harekete geçmeyeceği öngörüldü.

Bu durumda İran'ın genişlemeci ve tehlikeli tasarımlarının mutlaka engellenmesinin

Giderek İsrail-Filistin Barış Anlaşmasının hayata geçirilmesinin;

Gerekliliği ve bunun Başkan Trump için bir zafer olacağı çok açıktı.

*

Nitekim Trump İran alanında rakiplerinin manevra gücünü kırarken

Yemen'de savaşan taraflar İsveç'te felaketle dolu 3 yıllık savaşlarını durdurma amaçlı bir görüşmededir.

İsrail Lübnan'ın güneyinden topraklarına sızan Hizbullah'ın tünellerini yok etmek için operasyon başlatmıştır.

Türkiye Kuzey Suriye Menbiç'te ABD tuzağında çırpınıyor.

Türkiye'ye karşı oyalama taktikleri uygulayan ABD her geçen gün Kuzey Suriye'deki mevzilerini güçlendiriyor.

ABD Suriye'deki barış koşullarını kolaylaştırmak için Kuzey Suriye'de uçuşa yasak bölgeyi oluşturmaya çalışıyor.

Suriye Özel Temsilcisi " ABD Türkiye Rusya ve İran' ın oluşturduğu Astana görüşmeleri ilerlemesinden memnun değil" diyor.

*

ABD başkanlık seçimlerine iki yıl kalmışken ABD Ortadoğu'da İran alanını temizliyor.

İran'ı yaptırımlarda yalnız bırakıyor.

Yeni bir sahne kuruluyor…

7.12. 2018

================================



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder