12 Ocak 2011 Çarşamba

Kemalist Kadınlar ve Ahlaksız Yobazlar


Yobaz, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı neden sevmez? Yobazın kanı bozuktur çünkü… Kanında emperyalist ve şeriatçı irin vardır… Haberal’ı dışarı çıkardığımızda, bu yüzden ilk olarak yobaza karaciğer ve böbrek nakli yapacaktır, kanı temizlensin diye. Yobaz bunu bilir ve bundan korkar… Korkar; çünkü cahildir, dogmalara inanır.

Yobaz, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nu neden sevmez? Yobazın sindirim sorunu vardır çünkü… Kemalizm’i bir türlü sindirememiştir. Gastroenterolog olan Hilmioğlu’nu prangadan kurtardığımızda, bu yüzden ilk olarak yobazın midesine el atacaktır, Kemalist Devrim’i sindirsin diye. Yobaz bunu bilir ve bundan korkar… Korkar; çünkü cahildir, hurafeye inanır.

Bu, yobazın neden iki rektörümüzü içeriye attığının metabolik açıklamasıdır. Kemalist’in buna da çözümü hazırdır. Hazırdır; çünkü bilimseldir, akla inanır.

Ama yobazın Kemalist düşmanlığının metabolik olmayan asıl başka bir nedeni daha vardır:

Yobaz, ahlaksızdır!

Torunu yaşında bir kızla seks yaparken yakalanan yobazın, televizyonda “Kemalizm’in sonu geldi, bu rejimi yıkacağız!!” demesi rastlantı değildir.

Torunu yaşında bir kızı taciz ederken yakalanan başka bir yobazın, gazetede Kemalizm düşmanı yazılar yazan birisi olması rastlantı değildir.

Podyum güzellerine gözünü diken bir diğer yobazın, mahkemede “Bu adam bizi seks tuzağına düşürdü!” denirken pişkin pişkin gülmesi, gülebilmesi de rastlantı değildir.

Savcıların “Cumhuriyet” Savcısı olduklarını unutmadıkları zamanlarda, tarikat yuvaları basılırdı. Eskidendi, evet… Bir tarikat yuvasında demirbaş olarak var olduğunu tahmin ettiğiniz her şey her yerde olmazdı da, tek bir şey liste başıydı hep: Porno film CD’leri…

Çünkü yobaz ahlaksızdır!

Yobazın iliklerine kadar işlemiş bu ahlaksızlığının tarihi ise, yobazlığının tarihi ile eşzamanlı başlar.

Milli Mücadele döneminde, Tetkik-i Mezalim’den Binbaşı Tahsin Bey, Yunanlıların tecavüz ettiği Türk kadınlarının isim listesini hazırlar. O kadar çoktur ki, gözyaşlarına boğulur her ismi yazarken… Yüzbaşı Şemsettin Bey ise, Halide Edip’e, “Köyün kadınları, ağza alınmayacak kadar kötü bir işleme maruz kalmışlar.” demiştir…

Yine Yüzbaşı Şemsettin Bey anlatır:

“Mustafa Kemal Paşa’yı bir ahırın yanında kurulmuş olan çadırında bulduk. Kadınlar etrafını sarmışlardı. Gözleri Mustafa Kemal Paşa’ya dönmüş, ‘İntikamımızı al! Onların kadınlarını yakalarsan bize yaptıklarını yap. Köpekler, domuzlar!’ diye feryat ediyorlardı.”

Bizim kadınlarımıza olmadık işkenceyi yapan ve tecavüz eden bu işgalciyle bu topraklarda kim işbirliği yaptı? Yobaz… Kendi anasına, bacısına ve karısına gözünün önünde tecavüz edilen yobaz, tecavüz edenle işbirliği yaptı… Kime karşı? Kemalistlere karşı…

Milli Mücadele’de, işgalciler yobaza vaatlerde bulundu; yobaz da bu korkunç manzaraya karşı gözlerini yumdu. Gözlerini yummakla da kalmadı, Kemalist’e bir yumruk da o vurdu…

Yani, yobaz yeşil irticanın yeşil doları için kendi anasını, bacısını, karısını bile satar; işte bu yüzden ahlaksızdır!

“Mustafa Kemal’in Yürekli Çocukları” adlı kitabımda yazmıştım; burada söz açılmışken, kitabımdan aynen aktarıyorum:

“Kubilay’ın başının kesildiği Menemen olaylarından sonra Balıkesir’de yakalanan 25 kişiden 9’u kadındır. O kadınlardan biri olan 28 yaşındaki Akhisarlı Necla’nın baldırında ve göğüslerinde barutla işlenmiş ayetler olduğu saptanır. Necla’nın bu konuda verdiği ifadeyi dinleyelim:

‘İki yıl önce kocamdan ayrıldım. Fatma adında bir kadın beni tarikata soktu. Şeyh Esat’ın halifelerinden Tevfik Hoca ile tanıştım. Hoca beni çırılçıplak soyarak göğsümün üzerine boyalı üç ayet yazdı. Hoca ayetleri yazdıktan sonra, ‘Yanlış oldu!’ diyerek yalayıp tekrar yazdı.’

Tevfik Hoca’nın başka ‘yaladıkları’ oldu mu peki? Olmaz mı? Bu itirafı da kendinden dinleyelim:

‘Ben, yalnız Necla Hanım’ın göğsüne yazmadım. Daha pek çok kadın, Necla Hanım gibi kendileri bana başvurup göğüslerine ayet yazdırdılar.’

Bu ayetleri hiçbir zaman tek seferde doğru yazamadığına emin olduğum Tevfik Hoca, kadını erkekle eşit haklara kavuşturan, onu içine hapsedildiği evden ve kara çarşaftan çıkarıp aydınlatarak ‘insan’ yapan Mustafa Kemal’e neden diş bilemesin şimdi?”

Kitabımın tam bu noktasında sorduğum şu soruya özellikle dikkat ediniz:

“Kadın göğsü dururken, Mustafa Kemal hepsine ya idam ipi yalattı ya da parmaklık! Nakşiler düşman olmayacak da Atatürk’e, ben mi olacağım?”

Şu anlattığım olay bile Menemen’deki yobazın da, onun bugünkü yobaz torununun da neden ahlaksız olduğunu anlatmaya yetmiştir sanırım…

Gelelim sona…

Bugün “Analar ağlamasın!” diye timsah gözyaşları döken ve bir yandan da Apo itine kokulu öpücükler gönderen başyobaz, canlı yayından canlı yayına koşarken, kafatasının içinde taşıdığı anti-Kemalist dinamit ile Anıtkabir’i paramparça etmeyi planlayan bir canlı bombadır!…

Kafayı kime takmıştır?

Kemalistlere…

Uçkurunun bir ucunda Amerikan bayrağı, diğer ucunda şeriat bayrağı sallandırıp, çocuk büyük demeden kadın görünce uçkurunu çözen bu ahlaksızlar, bizim kadınlarımızı etek boyu kısa diye işten atarlar, askılı bluz giydi diye parka sokmazlar. Bu, takiyenin en önemli parçasıdır… Yedek parçası da kendileri gibi ucuzdur; “namus bekçiliği” derler adına, siyaset okullarında zorunlu ders olarak okuturlar…

Yobaza söylesin bu Kemalist Utku şimdi:

Bizim kadınlarımız askılı bluz giyer, evet; ama tertemiz yüreğinde de Kuvayı Milliye ruhu taşır… Sen yobazsın, kafan basmaz şimdi; daha açık konuşayım… O askısının iplerinin değdiği omzunda, Kocabaş’ın iplerinin izi durur hala… Hani Kuvayı Milliye’deki “Elifçik”, Kocabaş yere yığılınca, cepheye cephane yetiştirebilmek için onun yerine kendini koşmuştu ya, onu diyorum işte… O omuz yüce bir omuzdur, senin gibi alçaklar o yüceliği göremezler… Bugün olsa, sen yine işbirliği yaparken emperyalistle, bizim kadınlarımız yine o omuzlarına Kocabaş’ın iplerini bağlar… Niye biliyor musun? Senin gibi erkekimsiler karşı tarafa geçtiği için!

Erkeklik denince mangalda kül bırakmayan ahlaksız, şimdi dinle yine bu Kemalist Utku’yu:

Biz aşık olduğumuz zaman, senin gibi namus bekçileri rahatsız olsa da, parkta, sahilde kadınımızla yan yana oturmaktan, ona sarılmaktan utanmayız. Tam tersine; onun Milli Mücadele’ye ruh veren, Anadolu felsefesini üreten ve damarında dolaşan o asil kanla ısınmış sıcacık elini tutmaktan gurur duyarız. Biz kadınımızı binlerce yıllık bir güzellik anıtı, zerafeti ve güzelliğiyle bir sanat yapıtı görür, onur duyarız; sen ise, seks objesi görür, porno film efekti duyarsın… Öyle ahlaksızsın işte!…

Biz kadınımızı Orta Asya’dan Anadolu’ya kurduğumuz uygarlığın baştacı ettiğimiz anası olarak görürüz, kadınımızın bedenini de o uygarlığın eşsiz coğrafyası… Sen ise, senin orospuluk tarihinde uydurma ve hayali bir yer açmaya çalışırsın ona. Ondandır, biz gözlerinin içine bakarız aşık olduğumuz kadınımızın, sen mini eteğin altında ne olduğunu hayal edersin, bir elin uçkurunda.

Nereye kadar gizleyebilirsin ki? Sen kimsin, biliyor musun?

Sen, Menemen’de Kubilay’ın başını kesmeden önce tarikat yuvanda esrar çekmiş yobazsın. Ondandır, seni sapıklaştırdığı için bize yasaklamaya kalktığın içkimizi biz içerken, şiir yazar, türkü söyler, sevdamızı yaşarız; senin gibi aç tavuklarsa kendini buğday ambarında sanır.

Sana son sözü de şu olsun, Yörük Ali Efe’nin yaşayan ruhu bu Kemalist Utku’nun:

İnebolu’dan yola düşen Şerife Bacı’yı hatırladım şimdi… Sırtındaki bebeğinin ve kendisinin soğuktan donması pahasına, top mermileri kardan ıslanmasın diye, üzerindeki kazağı o mermilerin üzerine örten Şerife Bacı senden daha erkekti be!

Bu durumda artık senin ne olduğunu da, var şimdi yine sen düşün…

UTKU ERİŞİK/Tiyatro Oyuncusu – Yazar,utku@tiyatrobirileri.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder