9 Ocak 2011 Pazar

Yorgo dostu Başbakan istemiyoruz


 

Yorgodostu Başbakan istemiyoruz
++++++++++++++++++++++++++++++
 
Ali Serdar Bolat    8 Ocak 2011
 
Erzurum'daki toplantıya katılan Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu Türkiye'yi tehdit etti
Recep Bey bağırıp çağırdı, lafı eveleyip geveledi. Ama Türkiye'nin yediği fırçalara cevap veremedi.
 
Papandreu: "İşgalci Türk Ordusu Kıbrıs'tan çıksın"
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Papandreu kendi ülkemizde, misafir olduğunu da unutarak, şunları söylemeye cüret etti:
 
"Kıbrıs'ta işgal sürdüğü müddetçe Türkiye AB üyesi olamaz."
Yani, "Türk Ordusu Kıbrıs'ta işgalcidir. Türk Ordusu Kıbrıs'tan çıkmaz ise nah AB'ye girersiniz" demek istedi.
Bizi kendi ülkemizde tehdit etti.
 
Recep Bey, bu tehdide karşı:
"Türk Ordusu işgalci değildir, soydaşlarımızı Rum zulmünden kurtarmak için oraya gitmiştir.
Bizi AB'ye kabul etmek için ordumuzun Kıbrıs'tan çıkmasını şart koşmanızı kabul edemeyiz"
demedi, diyemedi.
 
Ya ne dedi? Lafı eveledi geveledi, alttan aldı, "Anlaşmak istiyoruz" dedi...  İşte özet olarak söyledikleri:
 
"Kıbrıs sorununu çözecektik. 26 Nisan 2004'te AB bu işi çözme noktasında kararlı olduğunun sinyallerini verdi. Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyon son bulacaktı. İmzalar atıldı ve atılan imzalara rağmen sorun son bulmadı. hala izolasyon var. Hep Türkiye versin istiyorsunuz. Masaya oturacağız. Bu ilşi çözersek çözeceğiz"
"Barıştan yanayız. Silaha değil sağlığa vesaire para ayırmak istiyoruz.
Konuşarak anlaşmak istiyoruz. Gerilim ortamını birileri tahrik ediyor"
 
(Recep Bey'in konuşmasının tamamını yazımın sonunda veriyorum.)
 
Recep Bey aczini, aldatıldığını (!) işte böyle anlattı.
Kendisini aldatan devletler karşısında hala daha böyle ricacı olması devlet adamlığı ile bağdaşır mı?
"İzolasyon son bulacak dediniz, imzayı attık. Ama son bulmadı. Bizi aldattınız" diyor. "Anlaşmak istiyoruz" diyor.
Bile bile aldandın. Sanki aldatılacağını bilmiyor muydun? "Atma imzayı, bizi aldatıyorlar" diye yırtındık, sağır sultan bile duydu.
"Anlaşalım" diyorsun. Neyi anlaşacaksın? Adamlar anlaşmak istemiyor ki, "İşgalcisin, çık oradan" diyor.
"Gel oturup konuşalım, Türk Ordusu orada haklı olarak mı, haksız olarak mı bulunuyor, belgeleri ortaya koyalım, çözüm bulalım" demiyorlar ki.
Kararlarını vermişler. Verdikleri kararı uygulamamızı bekliyorlar.
Sadece Kıbrıs Rumları ve Yunanistan demiyor ki, AB ülkelerinin tümü aynı şeyi söylüyor. Avrupa Parlamentosu kararlarını okumadın mı?
 
Papandreu, Ege'yi "Yunanistan Hava sahası" ilan etti
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Yorgo Papandreu, daha sonra, daha da küstahlaşarak şunları söylemeye cüret etti:
"Ege'de rutin uçuş yapan Türk uçakları Yunan egemenliğini ihlal ediyor.
8 Türk uçağı küçük bir Yunan adası üzerinde uçuş yaptı.
Bunun anlamı neydi? Türkiye neyi ispatlamak istiyor?
Bu hareketler, Türkiye'nin Ege'deki durumunu değiştirmeyecektir"
 
Yani, "Ege bizimdir, siz istediğiniz kadar savaş uçağı uçurun, Ege'de söz sahibi olmanıza izin vermeyeceğiz" demek istedi.
 
Recep bey bu tehditlere karşı:
"Ne demek Yunan egemenliği... Biz Ege'de kendi hava sahamızda ve uluslararası hava sahasında uçuyoruz. O zaman siz de uçmayın"
demedi, diyemedi
 
Aksine, bu tehditler karşısında sinerek:
"Değerli dostum Yorgo...  Ege barışını dostum Yorgo ile birlikte sağlayacağız"
diyerek Yorgo Papandreu'nun "Yunan egemenliği" iddiasını zımnen kabul etmiş oldu.
 
İşte söyledikleri:
“Kıbrıs sorunlarına ortak çözüm bulursak, karşılıklı sorunlar sona erecektir.
Buna değerli dostumun dediği Ege uçuşları da dâhil. Biz barış için çabalarken yazılı ve görsel medya ne der diye düşünemeyiz.
Gerilimlere yol açmayacak bir Ege barışını dostum Yorgo ile birlikte sağlayacağız
 
"Ege'de Yunan egemenliğini ihlal ediyorsunuz", "İşgalci Türk Ordusu Kıbrıs'tan çıksın" diyen Yorgo, hiçbir Türk vatandaşının dostu olamaz, Türkiye Başbakanı'nın dostu olması ise hiçbir şekilde düşünülemez.
 
Yorgo'nun "değerli dostu" olan Başbakan istemiyoruz, Türk Milleti Yorgodostu Başbakan istemiyor.
 
Türkiye Başbakanı, Türkiye'yi tehdit eden Yorgo'yu "değerli dost"  ilan edemez.
 
 
Patrikhaneye biat
+++++++++++++++
 
Patrikhaneye biat, Amerika'ya biat demektir.
Recep Bey, şu talihsiz sözleri de aynı konuşmada söyledi:
 
“1952’den beri Patrikhane’ye kimse gitmezken, pazartesi günü benim yardımcım Arınç gitmiştir. Bizim Batı Trakya’daki seçilmiş müftülerimiz hâlâ kabul edilmiyor, atama yapılmıyor. Patriğin bizim tarafımızdan atanması ne kadar yanlışsa, Batı Trakya’daki müftünün atanması da yanlıştır”.
 
Menderes, Amerika'ya biat ettiğini göstermek için 1952'de Patriği ziyaret etmişti.
Şimdi Arınç.
Niçin gidiyorsunuz?
Yunanistan, Batı Trakya'daki Türklerin seçtiği Müftüyü kabul etmiyorsa, siz niçin Patriğin ayağına gidip biat ediyorsunuz?
Siz Hz. İsa mısınız, öbür yanağınızı da çeviriyorsunuz.
Bir insan olarak İsa gibi davranabilirsiniz, fakat bir devleti temsil edenler olarak tokat yiyince öbür yanağınızı çeviremezsiniz, karşılık olarak sizin de bir tokat atmanız gerekir.
Amerika'ya, Avrupa'ya her yönden bağlı olanlar, kişilikli davranış gösteremezler, işte böyle İsacılık yaparlar.
 
Yorrgo, Türkiye'yi tehdit eden konuşmasını yaparken. Erzurum Ocak 2011
 
Bülent Arınç Patriği ziyaret ediyor, biat ediyor. Ocak 2011.
Halbuki Yunanistan, oradaki Türklerin seçtiği Müftüyü kabul etmiyor, atamasını yapmıyor.
 
+++++++++++++++++++++++++++++
 
Recep Bey'in yukarıda özetini verdiğim konuşmasının tamamı:
(Yüreğiniz dayanabilirse sonuna kadar okuyun)
 
“Burgenstock’ta bizzat işin başındaydım ve orada kapandık, çalışmalara başladık. Ne yapacaktık? Kıbrıs sorununu çözecektik. İmzalar atıldı ve atılan imzalara rağmen 26 Nisan 2004'te AB bu işi çözme noktasında kararlı olduğunun sinyallerini verdi. Oybirliği ile o gün karar verildi. Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyon son bulacaktı. Sorun son buldu mu? Bulmadı. Peki ben bir başbakan olarak, bir siyasetçi olarak sorumlu bir kimlikteki insan olarak ne yapayım? Karşımdakilerin yaptığı bu. Oy birliği ile karar alıyorsunuz, hala bu kararı Kuzey Kıbrıs’a uygulamıyorsunuz. Hala izolasyon var. Ve hep siz verirsiniz. Kuzey Kıbrıs versin, Türkiye versin. Kusura bakmayın. Masaya oturacağız, karşılıklı menfaat esasına dayalı olarak bu işi çözeceksek çözeceğiz.
 
“Ben buradan, Erzurum’dan, siz büyükelçilerimiz vasıtasıyla tüm dünyaya şu mesajımızı bir kez daha iletmek istiyorum; Türkiye olarak biz sadece ve sadece barıştan yanayız. Biz, kendimiz için istediğimiz kadar, her ülke için huzur istiyor, istikrar istiyor, refah istiyoruz. Bölgemizde olsun, küresel ölçekte olsun, haktan, uluslararası hukuktan, dayanışma ve paylaşmadan öte hiçbir gaye taşımıyoruz. Israrla ve altını çizerek bir kez daha söylüyorum; biz artık silahlara değil, eğitime; mayınlara değil sağlığa; tel örgülere değil, otoyollara, demiryollarına; çocuk katili olan füzelere, kitle imha silahlarına değil, çocukların umutla büyüyeceği yarınlara yatırım yapan bir dünya görmek istiyoruz. Biz artık enerjisini, mesaisini, çatışmaya değil uzlaşmaya, ayrışmaya değil ittifaka, yıkmaya değil yapmaya sarf eden bir dünya görmek, böyle bir dünyada yaşamak istiyoruz.
 
“Kusura bakmayın ama hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa denir. Biz de konuşarak anlaşmak istiyoruz. Gerilim ortamını birileri tahrik ediyor”.
 
+++++++++++++++++++++++++++
  Oraj POYRAZ

oO-------------------------------------------------------------------Oo

http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder