KUMPAS DAVALARI GERÇEKLERİ ALİ TÜRK : 28 ŞUBAT DAVASI
22/12/2018
28 Şubat soruşturması ve davası; TSK'nin yalnızlaştırılması itibarsızlaştırılması halktan koparılması ve "susturulması" amacıyla çeşitli kumpaslarla başlatılıp sürdürülen Ergenekon Balyoz Poyrazköy Amirallere Suikast Askeri Casusluk vb. bir dizi davanın son halkasıdır.
Davanın adı 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) alınan bir dizi tedbire dayandırılarak "28 Şubat Davası" olarak konmuştur. Cumhuriyet tarihimiz açısından oldukça önem taşıyan bu dava her ne kadar bir "darbe davası" olarak adlandırılmaktaysa da soruşturma iddianame ve dava sürecine bakıldığında aslında bu davanın cumhuriyetin temel değerlerini ve bilhassa lâiklik ilkesini taviz vermeden savunan - TSK dahil - bütün kişi kurum ve kuruluşlara bir "gözdağı verme" ve bir "intikam alma" davası olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Soruşturma 28 Şubat döneminin Başbaka- nı Necmettin ERBAKAN'ın 27 Şubat 2011'deki vefatından sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Nisan 2011'de başlatılmıştır. Hiç kuşkusuz bu davayı açabilmek ve o dönemde iktidarda olan 54'üncü Cumhuriyet Hükûmetinin (kısaca REFAHYOL Hükûmeti) 18 Haziran 1997 tarihinde istifa etmesini bir darbe ile ilişkilendirebilmek için dönemin Başbakanı Erbakan'ın ölmesi beklenmiştir. Erbakan'ın sağlığında böyle bir soruşturma ve dava açmaya kimse kalkışmamıştır zira merhum Erbakan yaşadığı müddetçe başında bulunduğu 54'üncü Hükûmet'in istifa gerekçesini hiçbir şekilde ve hiçbir yerde askeri darbeye bağlamamış askeri darbe ile düşürüldüğünü söylememiş bir askerî darbeden şikâyetçi olmamıştır.
Başlatılan soruşturma - ne tesadüftür ki tıpkı diğer kumpas davalarda olduğu gibi - "vatansever" bir şahsa (ki bu şahıs "Fethullah Gülen Nur Tarikatı üyeliği" gerekçesiyle 1997 yılında TSK'nden atılan Tamer TATAR adlı bir Tabip Binbaşı'dır) (1) gönderilen bir klasör belge ile bir DVD ve bir CD'nin 22 Aralık 2011'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaştırılmasıyla derinleştirilmiştir. Davanın savcısı Mustafa BİLGİLİ (ki kendisi aynı zamanda "Kozmik Oda" soruşturmasını da yürüten savcı olup 15 Temmuz "ihanet kalkışması" sonrası FETÖ üyeliği gerekçesiyle halen cezaevindedir) yine tıpkı diğer davalarda olduğu gibi - kendisine gönderilen belgelerin doğruluğunu araştırmaya bile gerek görmeden gözaltı ve tutuklamalar için düğmeye basmış 12 Nisan 2012'de ilk gözaltı ve tutuklamalar başlamıştır.
İrili ufaklı 12 dalga halinde yürütülen gözaltı ve tutuklamalar sonunda 103 kişi sanık sandalyesine oturtulmuş bunların 76'sı tutuklanmış aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı KARADAYI'nın da bulunduğu 23 asker tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakılmış haklarında tutuklama kararı çıkarılan 4 kişi teslim olmamış ancak tutuklama kararı kaldırılınca - biri hariç diğerleri - duruşmalar sırasında mahkemeye gelip ifade vermişlerdir.
Yargılananlardan sadece biri - dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal GÜRÜZ - sivil olup diğerlerinin tamamı asker kökenli kişilerdir. Aralarında Kuvvet Komutanlığı yapmış ve yaşı 80'i geçmiş orgenerallerin de bulunduğu toplam 102 asker sanığın son rütbelerine göre dağılımı şöyledir: 14 Org. / Ora. 17 Korg. / Kora. 15 Tümg. / Tüma. 15 Tuğg. / Tuğa. 37 Alb. 1 Bnb. 3 Astsb. . Sanıklardan 6'sı (Org. Çetin DOĞAN Org. Şükrü SARIIŞIK Korg. Engin ALAN Korg. Metin Yavuz YALÇIN Korg. Doğan TEMEL ve Korg. Tevfik ÖZKILIÇ) aynı zamanda Balyoz kumpasında da yargılanmışlardır. Dava kapsamında tutuklanan 76 sanıktan 65'i Sincan 1 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde muvazzaf olan 11'i Mamak Askeri Cezaevinde kalmıştır.
Sanıkların büyük çoğunluğuna isnat edilen suç Batı Çalışma Grubu (BÇG) üyeliğidir. Savcılık BÇG'yi "hükümeti yıkmak üzere oluşturulmuş yasadı- şı bir cunta yapılanması" olarak görmüş ancak Gnkur. Bşk. Org. İ. H. KARADAYI dahil tüm sanıklar "T. C. Hükümetini cebren devirmek hükümetin görevlerini kısmen veya tamamen engellemek engellemeye teşebbüs etmek darbeye teşebbüs etmek" suçuyla yargılanmıştır. Soruşturma sürecinde Savcı Bilgili'nin hukuk dışı ve keyfî yaklaşımlarında en büyük desteği veren Genelkurmay Adli Müşaviri Hâkim Albay Muharrem KÖSE olmuştur.
Davanın "BÇG - 28 ŞUBAT" adını taşıyan 1309 sayfalık iddianamesi ilk tutuklamalardan yaklaşık 13 5 ay sonra çıkmış olup 355 Ek Klasörden oluşmaktadır.
Duruşmalar 02 Eylül 2013 tarihinde Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde başlamıştır. Duruşmaların ikinci günü (03 Eylül 2013'te) dönemin Jandarma Genel Komutanı E. Org. Teoman KOMAN tam 15 aylık tutukluluğun ardından ağır sağlık durumu gözetilerek tahliye edilmiştir. Cezaevine girdiğinde de Parkinson hastası olan ve yürüme problemi nedeniyle kaldığı hücrede ayrı bir yatma tedbiri alınan E. Org. Koman tahliye edilir edilmez hastaneye kaldırılmış ancak bir daha çıkamamış tam 3 ay sonra - 14 Aralık 2013'te vefat etmiştir.
Mahkeme sürecinde sanıklardan dördü daha vefat etmiş [(E) Dz. Alb. Eser ŞAHAN - vefatı 13 Şubat 2015 (E) J. Alb. Salih ERYİĞİT - vefatı 05 Nisan 2016 (E) Korg. Tevfik ÖZKILIÇ - vefatı 08 Ağustos 2017 ve (E) Tümg. Çetin DİZDAR - vefatı 24 Temmuz 2018]; böylece soruşturma sürecinde yaşamını yitiren Alb. Mehmet HAŞİMOĞLU ile birlikte davanın sonucunu göremeden yaşamını yitirenlerin sayısı 6 olmuştur.
28 Şubat soruşturması kapsamında ilk dalgada gözaltına alınan ve en son tahliye edilen Çevik BİR ve İdris KORALP yaklaşık 21 aylık tutukluluk süresi ile en uzun süre tutuklu kalan kişiler olmuşlardır.
Bir dava içinde hiçbir makul gerekçe olmadan üç kez hakim değiştirilmiştir. Son heyetin yaklaşık 90 celseden sonra yani artık duruşmaların sonlarına gelindiğinde değişmesi "siyasetin davaya parmağı" olarak değerlendirilmiştir.
Duruşmalar sırasında 28 Şubat sürecinde başbakanlık bakanlık ya da üst düzey bürokratlık görevi yapan birçok şahsiyet dinlenmiştir. Bunlar arasında REFAHYOL Hükûmetinin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu ÇİLLER İçişleri Bakanı Meral AKŞENER Adalet Bakanı Şevket KAZAN Milli Savunma Bakanı Turhan TAYAN eski Orman Bakanı ve DYP Gn. Bşk. Yrd. Hasan EKİNCİ eski Milli Eğitim Bakanı Köksal TOPTAN REFAHYOL Hükûmetinden sonra kurulan ANASOL-D Hükûmetinin (55'inci Hükûmet) Başbakanı Mesut YILMAZ eski Devlet Bakanlarından Hasan Celal GÜZEL İlhan AKÜZÜM Edip Safter GAYDALI dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör ÖZDEN dönemin Başbakanlık Basın Başdanışmanı Mehmet BİCAN Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Bülent ORAKOĞLU T. Çiller'in danışmanlarından ve eski AKP İzmir Milletvekili Hüseyin KOCABIYIK gibi isimler de bulunmaktadır.
Öte yandan sanıkların taleplerine rağmen 28 Şubat döneminde REFAHYOL Hükûmetinin yıkılmasında oldukça etkin roller oynayan eski TBMM Başkanlarından Hüsamettin CİNDORUK DYP'den ayrılıp ANAP'a geçen eski Sağlık Bakanlarından Rifat SERDAROĞLU ile Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar TOPÇU dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural SAVAŞ gibi son derece önemli tanıkların dinlenmesi mahkemece reddedilmiştir.
Duruşmalarda sanıkların nihai savunmalarının başladığı günlerde siyaset eliyle mahkemeyi etkilemeye dönük baskıların arttığı gözlenmiştir. Nitekim 11.01.2018 tarihinde 43. Muhtarlar Toplantısı'nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı; "28 Şubat cuntacılarının yeni bir kardeş kavgası çıkarmak için kurdukları tuzakları milletimizle birlikte birer birer bozduk. " diyerek 28 Şubat'ın bir cunta hareketi olduğunu ilan etmiş aynı gün Adalet Şûrasında konuşan Başbakan ise "tankları demokrasiye karşı yürüten 28 Şubat darbecileri adalet önünde hesabını vermektedirler. " diyerek 28 Şubat'ı bir "darbe" yargılananları da "darbeci" olarak gördüğünü hem kamuoyuna hem de davaya bakan hâkimlere duyurmuştur. Ancak bunlardan daha vahimi 28 Şubat'ın 21'inci yıldönümünde Parti Genel Merkezi'ndeki bir etkinlikte konuşan Başbakan'ın 28 Şubat sanıkları için "hukuk içinde hak ettikleri en ağır cezayı alacaklar. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. " şeklindeki sözleri son derece talihsiz ve doğrudan mahkemeyi etkileyen sözler olarak kayıtlara girmiştir. Nitekim söz konusu açıklamanın ertesi günü (01.03.2018) Kumpas Mağdurları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (KUMPASDER) olayı kınayan bir basın açıklaması yapmış bir sonraki gün ise sanıklardan (E) Korg. Yıldırım TÜRKER'in avukatı Aytekin EROL da "Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs" suçunu işlediğini ileri sürerek Başbakan hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. (2)
Mamafih müştekiler arasında Cumhurbaşkanı'nın o dönemde biri 14 diğeri 12 yaşındaki iki kızının bulunması bile başlı başına yargı üzerinde bir baskı oluşturduğu değerlendirilmektedir.
Tüm sanıkların son savunmaları 13 Mart 2018 tarihinde yapılan duruşma ile sona ermiş bir ay sonra 13 Nisan 2018 tarihinde yapılan 106'ncı duruşmada ise mahkeme heyeti kararını açıklanmıştır.
Buna göre;
-
Aralarında Prof. Dr. Kemal GÜRÜZ'ün de bulunduğu 21 sanığa önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesine ancak yargılama sürecindeki iyi halleri nedeniyle cezanın müebbet hapis cezasına çevrilmesine; sanıkların yaş ve sağlık durumları dikkate alınarak karar kesinleşinceye kadar yurt dışına çıkmamak ve her ayın ilk günü en yakın güvenlik birimine imza vermek suretiyle "adli kontrol tedbirleriyle" salıverilmelerine
-
10 sanık için davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine
-
68 sanığın beraatlerine
-
vefat eden 4 sanık için ise davanın düşürülmesine hükmedilmiştir. (3)
Davanın "Gerekçeli Kararı" 03 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır. 3833 sayfa tutan gerekçeli kararda; iddianamede yer alan çarpıtılmış / tahrif edilmiş belgelerin bile geçerli kanıt sayıldığı duruşma-
larda açığa çıkan pek çok bilgi ve belgenin görmezden gelindiği sanıkların son savunmalarının hiç dikkate alınmadığı sonuçta siyasi baskıların etkisinde kalan bir karar verildiği çok açık ve net biçimde görülmüştür.
Bu karardan yaklaşık 2 5 ay sonra (25.09.2018'de) davanın savcısı Mehmet Hanifi YILDIRIM tarafından karara itiraz ederek istinaf dilekçesi verilmiş ve beraat edenlerden 27 kişi ile zaman aşımı nedeniyle davası düşen 10 kişi için kararın kaldırılması talebinde bulunmuştur.
Bu yazının hazırlandığı Mart 2019 tarihi itibariyle dava halen istinaf aşamasındadır.
Dava ile ilgili diğer hukukî prosedüre bakıldığında; 15 Temmuz'un yargı ayağını oluşturmak ve FETÖ üyeliği ile suçlanan eski Savcı Mustafa BİLGİLİ tarafından hazırlanan iki cilt halinde ve toplam 1309 sayfalık iddianamenin hukuk adına utanç duyulacak bir belge olduğu görülmüştür. Şöyle ki;
-
Normalde sanıklar lehine olabilecek bilgi ve belgeleri de toplaması gereken savcılık sanıkların lehine olabilecek tek bir bilgi ya da belgeyi bile iddianameye almamış aksine bu tür bilgi ve belgeleri sümen altı etmiştir.
-
Adı "28 Şubat Davası" olan bir iddianamede 28 Şubat 1997 tarihinde MGK'da alınan "406 sayılı MGK Kararları"na ve o kararların "Rejim Aleyhtarı İrticai Faaliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler" başlıklı 18 maddelik ekine ilişkin tek bir cümle dahi edilmemiştir.
-
MGK kararlarının görüşüldüğü ve tereddütsüz kabul edildiği 13 Mart 1997'deki Bakanlar Kurulu Toplantısı ile o toplantı sonucuna göre ertesi gün (14 Mart) Başbakan Erbakan'ın imzasıyla bütün bakan(lık)lara / icracı kuruluşlara yayınlanan BAŞBAKANLIK DİREKTİFİ tamamen görmezden gelinmiştir.
-
Söz konusu Başbakanlık Direktifi'ni müteakip irtica ile mücadele esaslarını içeren ve dönemin İçişleri Bakanı Meral AKŞENER tarafın- dan imzalanarak bütün il valilikleri ve emniyet teşkilatına gönderilen 28 Mart 1997 tarihli "ANAYASA VE YASALARIN UYGULANMASINDA UYULACAK USUL VE ESASLAR" başlıklı GENELGE yine yok sayılmıştır. (Oysa o dönemde kamu personelinin kılık kıyafet konusu da dahil bütün uygulamalar bu genelge çerçevesinde valiliklerce emniyet müdürlüklerince gerçekleştirilmiş ancak bazı çevreler bu işi sanki TSK yapmış gibi bir izlenim oluşturmuşlardır. )
-
Aynı şekilde Adalet Bakanı Şevket KAZAN tarafından imzalanarak Cumhuriyet ve DGM Başsavcılıklarına gönderilen 11 Nisan 1997 tarihli "KANUNLARIN TİTİZLİKLE UYGULANMASI HAKKINDA" konulu GENELGE sanki hiç yazılmamıştır.
-
O dönemde MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nce Cumhurbaşkanı'na ve Hükûmete verilen ve irtica tehdidini açıkça ortaya koyan brifinglerden raporlardan eser yoktur.
-
Başbakan ERBAKAN'ın 18 Haziran 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Demirel'e verdiği ve "Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi arasındaki Koalisyon Protokolü'ne uygun olarak bu bir yıllık süreden sonra başbakanlığın Doğru Yol Partisi'ne geçebilmesi için yapmış olduğumuz taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere başbakanlık görevinden istifa ediyorum. " şeklindeki istifa dilekçesine tek kelime ile değinilmemiştir
-
Aynı şekilde söz konusu istifa mektubundan üç gün sonra merhum ERBAKAN'ın Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER ve hükûmeti destekleyen BBP Genel Başkanı merhum Muhsin YAZICIOĞLU ile birlikte bütün kameraların önüne çıkıp istifa gerekçesini detaylı biçimde açıkladığı basın toplantısı görmezden gelinmiştir.
-
Cumhurbaşkanı DEMİREL'in Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda söylediği ve o dönemde tüm sorumluluğun kendisine ait olduğuna ve tüm faaliyetlerin anayasa ve yasalar çerçevesinde yürütüldüğüne ilişkin hiçbir beyanı iddianameye alınmamıştır.
-
Dönemin Adalet Bakanı Şevket KAZAN'ın bizzat kendi yazdığı "Öncesi ve Sonrası ile 28 Şubat" ve "Refah Gerçeği" adlı kitaplarda hükümetin istifasının tamamen iki parti arasındaki protokole dayalı bir ahde vefa ilişkisi olduğuna ilişkin açıklamalarının hepsi es geçilmiştir.
-
Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik iç ve dış tehditlerin belirlendiği ve başta TSK olmak üzere devlet çapında güvenlikten sorumlu bütün kurumlara düşen görevlerin yer aldığı en önemli ve en temel kaynak olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) hiç gündeme bile getirilmemiştir. (Duruşmalar sırasında söz konusu belgenin Başbakanlık ve/veya MGK Genel Sekreterliğinden getirtilmesi taleplerinde bulunulmuş ancak mahkeme bu konuda gerekli özeni göstermemiş MGK'nın gönderdiği ve bilerek ya da bilmeyerek hedef şaşırtıcı birkaç cümlelik cevabı yeterli görmüştür. Mahkemenin MGSB konusundaki bu tutumu da anlaşılamamıştır. )
-
Bütün bu gayrı hukukî tutum yetmezmiş gibi iddianameyi hazırlayan savcıların hukuka aykırı biçimde delil topladıkları sırf sanıkları suçlu göstermek için resmî belgelerdeki cümleleri / ifadeleri bile tahrif etmekten kaçınmadıkları; dahası sorguya çağırdığı bazı sivil memurları sanıklar aleyhinde ifade vermeleri için korkuttukları ve psikolojik baskı kurdukları ortaya çıkmıştır.
-
Ve nihayet gerek iddianamede gerekse gerekçeli kararda müşteki mağdur ve katılan olarak yer alan asker kökenli şahıslardan bir bölümünün geçmişte Fethullah Gülen Cemaatiyle ilişkisi nedeniyle TSK'dan Yüksek Askeri Şûra kararıyla ihraç edildiği anlaşılmıştır. Bu tespit sayıları askerlerden çok daha fazla olan sivil müşteki mağdur ve katılanlar arasında da FETÖ'cüler olabileceği konusunda kuvvetli şüphe uyandırmaktadır.
-
Sonuç olarak denebilir ki; 28 Şubat kumpas davasının - başta FETÖ olmak üzere siyasal İslâm'ı savunan köktendinci tarikat ve cemaatlerle neden mücadele ettiniz?" davası olduğu ve TSK'ya karşı ideolojik intikam güdüsü ile açılmış siyasi bir dava olduğu tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştır.
-
(1) GATA'da göz doktoru iken TSK'dan ihraç edilen Tamer TATAR'ın bilahare FETÖ'nün Afrika'daki faaliyetleri kapsamında birçok hastanede 100'den fazla göz ameliyatı yaptığı tespit edilmiştir.
(2) Söz konusu suç duyurusu hakkında savcılığın 12.03.2018 tarihinde "Soruşturma ve kovuşturmaya yer olmadığı" kararı verdiği öğrenilmiştir. Ancak Av. Aytekin EROL bu konuyu AİHM'ne kadar götüreceklerini beyan etmiştir.
Sanıklardan (E) Tümg. Çetin DİZDAR mahkeme kararından sonra vefat ettiği için mahkeme kararında "4 sanık" görünmektedir.
http://www.tesud.org.tr/uploads/yayin/dosya/1558524230c81e728d9d4c2f636f067f89cc14862c.pdf
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Gerci bize milliyetci derler.
Ama biz oyle milliyetcileriz ki isbirligi eden butun milletlere hurmet ve riayet ederiz.
Onlarin milliyetlerinin butun icaplarini taniriz.
Bizim milliyetciligimiz herhalde hodbince ve magrurca bir milliyetcilik degildir.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
182. HALK ICIN DININ COK GEREKLI OLDUGU HAKKINDA SIK SIK TEKRARLANAN GORUSLERIN REDDI
Bize hep diyorlar ki, "Halk icin bir din gereklidir. Aydin kisiler bir manevi zabitaya muhtac degilse de, hic olmazsa akil ve muhakemelerini hic gelistirmemis olan kaba adamlar icin din gereklidir. " Sarhosluga, hayvanliga, saldirganliga, hilekarliga, her turlu asiriliklara bu dinin engel oldugunu goruyor muyuz? Tanrisallik hakkinda hicbir fikri bulunmayan bir kavim, aralarinda bolunmelerin ve kotu ahlakin hakim oldugu gorulen bircok inancli kavimden daha igrenc bir tarzda hareket edebilir mi?
Mabetlerinden baslari one egik ciktiktan sonra, siradan insanlarin, bilinen egelencelerine daldiklari gorulmuyor mu? Sozun kisasi, kavimler, bu kadar kaba ve bu kadar az akli basinda iseler, bunlarin ahmakliklari, uyruklarinin gozlerinin acilmasina, kultur ve aydinlanmaya sahip olmalarina karsi olan hukumdarlarin ihmalleri sonucu degil midir? Kisaca, kavimlerin akilsizligi; insanlari makul bir ahlak dogrultusunda egitecek yerde, yoksullari hicbir zaman masallardan, hayal uykusundan, dini islerden, kavramlardan ve her seyi icerdigini kabul ettikleri sahte erdemlerden baska bir seyle doyurmayan rahiplerin acik bir eseri degil midir?
Halk icin din, aliskanlik sonucu bagli oldugu, gozlerini eglendiren, mizaci ustunde etkili olan ve ahlakini iyilestirmeksizin uyusuk zihnini gecici olarak tahrik eden bos bir merasimin suslu altinlarindan baska bir sey degildir. Bizzat din adamlarinin itiraf ettigi gibi, insanin hayatini duzenleyen ve her turlu kisisel isteklere ustunluk saglayan biricik yetenekli din kadar ender bulunan hicbir sey yoktur. Adil ve hakkaniyetli dusunelim; en kalabalik ve sofu kavimde, dini sistemlerinin ilkelerini bilmeye, bu ilkelerde fesat egilimlerini sondurmeye yetenekli kafalar cok var midir?
Bircok kimse bize diyecektir ki; hicbir dizgine sahip olmamaktansa, gelisiguzel bir dizgine sahip olmak daha iyidir. Bunlar iddia ederler ki, din; buyuk cogunluk uzerinde etkisiz kalsa da, olmadigi takdirde hic vicdan azabi duymaksizin cinayetlere girisecek olan bazi sahislari zapt etmeye yarar. . . Kuskusuz, insanlara bir dizgin, bir fren gereklidir. Ancak gerekli olan dizgin, hayali dizgin degildir. Onlara, gercek ve gozle gorulen dizginler gereklidir. Onlara, Pan yildirmalarindan ve umaci korkutmalarindan daha zapt edici gercek korkular gereklidir. Din ancak, birkac korkak ruhu korkutur; bunlarin ise karakterlerinin zayifligi zaten kendilerini vatandaslari icin az korkunc kilar. (Yani bu korkak ruhlular zaten iyilik ve kotuluge gucleri yetmedigi icin, bunlarin dinden korkmalarindan, toplum bir yarar saglamaz. ) Adil bir hukumet; siddetli yasalar, cok saglam bir ahlak, herkese saygi ve buyukluk birakir. Hic olmazsa bunlara inanmak zorunda olmayacak ve bunlarin hukumlerine riayetsizligin tehlikesini hissetmeyecek kimse kalmaz.
- - - - - - - - - - - - -
Insanoglu, kendinden baska hicbir yaratigin cikarini gozetmez.
George OrwellHayvan Ciftligi
- - - - - - - - - - - - -
Inanc?
Ben neye inaniyorum?
Ben gunese inaniyorum.
Tasa.
Gunes dogmasina ve tas ogretisine.
Kana, atese, kadina, nehirlere, kartallara, firtinalara, davullara, flutlere, banjolara ve supurge kuyruklu atlara inaniyorum.
ABBEY,EDWARD (1927-1989) ABD'li cevreci ve yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas! 15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder