7 Haziran 2019 Cuma

KUMPAS DAVALARI GERÇEKLERİ SEYFETTİN ALEVCAN : İSTANBUL ASKERİ CASUSLUK DAVASI



KUMPAS DAVALARI GERÇEKLERİ SEYFETTİN ALEVCAN : İSTANBUL ASKERİ CASUSLUK DAVASI

12/01/2019

15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışmasının temellerini atan o kalkışmaya zemin hazırlayan ve bir seri halinde yürütülen kumpas davalarından biri de İstanbul Askeri Casusluk Davası'dır.

2010 yılının Nisan ayında kotarılmaya başlanan aynı yılın Ağustos ayında operasyonel olarak uygulamaya sokulan bu dava 2010 yılının Ekim ayının sonlarında yapılan sansasyonel operasyon ve tutuklamalar ile günyüzüne çıkartılmış olmasına rağmen daha sonra İzmir merkezli olarak planlanan casusluk davasının gölgesinde kalmış ve de gerçekte neye hizmet ettiği yeteri kadar anlaşılamamıştır.

Bu dava genel kumpaslar paralelinde dört amaç için kullanılmıştır.

Diğer bazı kumpas davaları için maymuncuk ve destekleme aracı olarak

Türk Silahlı Kuvvetleri ve özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinden camia içerisinde iyi bilinen ve başarılı olanları aslında yozlaşmış ve dejenere olduğu izlenimini vererek itibarsızlaştırma.

Kendi örgüt üyelerinin önünde aktif/pasif engel teşkil edebileceği değerlendirilen Deniz Kuvvetleri personelini tasfiye etmek.

Savunma sanayii ve GES Komutanlığı'na ileriye dönük olarak ele geçirme faaliyetleri kapsamında operasyon.

Diğer bazı kumpas davaları için maymuncuk ve destekleme aracı olarak kullanılması;

Bu davada FETÖ'cü şahıslar tarafından hazırlanmış sahte dijital belgelerde; Poyrazköy İzmir Askeri Casusluk ve Ergenekon davalarında sanık olarak gösterilen birtakım askeri personelin sözde bazı iffetsiz kadınlarla birlikte oldukları bunlarla ilgili video kayıtlarının alındığı bazılarına bu bilgileri nedeniyle şantaj yapıldığı hususları yer almaktadır.

Balyoz davası kapsamında Donanma Komutanlığı Karargâhı'na halen firari olan savcı Fikret Seçen tarafından yapılan baskını herkes hatırlar. Aralık 2010 ayında yapılan baskında sözde gizli bölmelerde bir takım sözde belgeler bulunmuştu sonrasında da sözde darbe belgelerinin olduğu 5 nolu hard disk ele geçirilmiş ve çözümlemesi yapılarak 11 Şubat 2011 tarihinde 163 general amiral subay tutuklanmıştı. Ancak bu aramada gözden kaçırılan husus; bu arama emrine esas olan ihbar mailinin İstanbul Askeri Casusluk Davası kapsamında donanma karargâhında faaliyet gösteren bir guruptan bahsetmesidir. Sabah emniyetin karşısındaki internet kafeden gönderilen ve yaklaşık iki sayfalık bu ihbar mailine anında işlem yapılmış 16 kişi için yaklaşık 4 sayfalık detaylı fezleke hazırlanmış ve toplam 4 saat içerisinde arama emri çıkartılmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinden camia içerisinde iyi bilinen başarılı olanların aslında yozlaşmış ve dejenere olduğu izlenimi vererek itibarsızlaştırma aracı olarak kullanılması; Türkiye'nin jeopolitik durumunu da göz önüne aldığımızda silahlı kuvvetlerin yapısı emir komutası ve gelenekleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bölgesinde hatırı sayılır bir güç olduğu bölgede ve ilgi alanlarında da söz sahibi olabileceği yadsınamaz bir gerçektir.

18. Yüzyıldan günümüze dünyadaki gelişmeleri takip eden Türk Ordusunun her alandaki modernleşmesindeki öncü kuvvet ise Deniz Kuvvetleri'dir. 1773 tarihinde kurulan mühendishaneyi bahriyeyi hümayunu şahane ilk Deniz Harp Okulu'nun temelini oluştururken aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi'nin de temellerini atmış oluyordu. Son iki asırdır ülkeye modernliği çağdaşlığı getiren bir kuvvetin; kendine yeter hale gelip kendi ve çevre denizlerde söz sahibi olması küresel güçlere belli bir seviyede (Montrö Boğazlar Sözleşmesini ilgi yaparak ABD gemilerinin Karadeniz'de daimi konuşlanmasını engellemek gibi) kafa tutabilmesi hedef haline gelmesine neden olmuştur.

Gemiler kendi kendilerine harekât yapamazlar onu yönetecek olan yetişmiş insan gücüdür. Bu nedenle Deniz Kuvvetleri'ni durdurmak kontrol etmek ve kendi amaçları için kullanmanın yolu yetişmiş olan seçkin konumdaki insan gücünü yok etmektir.

Bu yok etme işlemi öyle öldürerek olmaz çünkü barış zamanı ulu orta adam öldüremezsiniz. Ancak bu insanları aşağılayarak izzet-i nefisleri ile oynayarak ailelerini iffetsizmiş gibi göstererek yönetimden uzaklaştırabilirsiniz. Sonra da sizin yetiştirdiğiniz sadece sizin isteklerinizi yerine getirecek kişileri aynı camia içerisinde olduğu için yapılan bu değişikliği göze batmayacak şekilde yapar bunları boşalan yerlere getirisiniz.

İşte bu ve benzeri davalarda; FETÖ'cülerin organize bir şekilde Silahlı Kuvvetler içine yerleştirdikleri personel hukuk mekanizması içerisine yerleştirdikleri hâkim ve savcılar kolluk mekanizması içerisine yerleştirdikleri polis müdürleri amirleri ve memurlar ile siyaset mekanizması içerisine yerleştirdikleri işbirlikçileri vasıtasıyla vasıflı askeri personel; dejenere olmuş para için herşeyi yapar fuhuşa bulaşmış mafya tarzı şantaj yapan devletin gizli bilgilerini satan aşağılık yaratıklar gibi gösterilerek itibarsızlaştırılmıştır.

Kendi örgüt üyelerinin önünde aktif pasif engel teşkil edebileceği değerlendirilen Deniz Kuvvetleri personelini tasfiye etmek;

Az önce detayları anlatılan yöntemler kullanılarak; bu davada da yer alan 2'si amiral 6'sı kurmay toplam 32 deniz subayı 4'ü GES komutanlığında görevli (3'ü denizci) subayve astsubay 11 astsubay-uzman çavuş-devlet memuru ve harp okulu öğrencisi(10'u denizci) ile 8'i savunma sanayii içerisinde çalışan (2'si denizci 1'i karacı emekli subay) toplam 56 önemli konumdaki kişi tasfiye edilmek istenmiştir. Bu tasfiye işlemlerinde sahte delil üreten kolluk kuvveti mensupları ile bu sahte deliller ile iddianame hazırlayarak yargılama yapan savcıların yanı sıra ne acıdır ki bayrak ve silahın üzerine bir elini koyup diğer elini silah arkadaşının omuzuna koyarak devletine ve silahlı kuvvetlere bağlı kalacağına şerefinin üzerine yemin eden silahlı kuvvetler personeli mevcuttur. Hem de azımsanmayacak sayıda…

Savunma Sanayii ve GES Komutanlığı'na ileriye dönük olarak ele geçirme faaliyetleri kapsamında operasyon;

GES Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olarak faaliyet gösteren "Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı" demekti. Bu komutanlığın amacı; barış ve savaş zamanında çevre ve tehdit kabul edilebilecek bütün oluşumların elektronik yayınlarını takip etmek bunların analizini yapmak ve analizler sonucunda elde edilen bilgileri ihtiyacı olan kullanıcılara ulaştırarak onların olası harekât planlarını geliştirmelerine yardımcı olmaktı.

GES Komutanlığı terör örgütüne yönelik faaliyetleri kapsamında başarılı tespitlerini silahlı kuvvetlerin harekât unsurlarına iletmesi sonucu örgüte zayiat verdirilmekteydi.

Bu kurum FETÖ tarafından hizmet ettiği güçlerin istekleri doğrultusunda ve onların çıkarlarına uygun olacak şekilde öncelikle etkisizleştirilmek sonra da ele geçirilmek istenmiştir. Bunda da oldukça başarılı olunmuştur.

Yukarıda bu davada 3'ü denizci olmak üzere 4 GES personelinin sanık yapıldığını söylemiştim. Gerek bu sanıkların evlerinde yapılan aramalarda gerekse başka adreslerde yapılan aramalarda bulunan bir takım dijital yazılarda GES Komutanlığı ile ilgili bazı sözde gizlilik dereceli bilgilerin sızdırıldığı izlenimi yaratılmış devamında kadrolarda değişiklikler yapılmış bu komutanlığın Genelkurmay Başkanlığı'nın bünyesinden alınmasına karar verilerek MİT'e bağlanması sağlanmış ve de başına bir bürokrat atanmıştır.

Sonrasında GES içinde askerin hâkimiyetine son verilmiş FETÖ'cüler yerleştirilerek sözde sivilleştirme manevrasıyla işlevsiz hale getirilmiştir. Daha sonra o zaman yaşananlara baktığımızda Suriye ve Irak'ın kuzeyi ile güneydoğu'da meydana gelen olaylar zinciri bu operasyonun neden yapıldığına yönelik sorularınıza cevap verebilir.

SSM'den bir daire başkanı sanık yapılmış daha sonra yurtdışına toplantıya giderken gözaltına alınıp İstanbul'a götürülmüş 4 günlük gözaltı süresi sonunda savcılık ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. Ancak bu sanığın görev yeri değiştirilip pasif konuma getirilmiş ve diğer üst düzey personele de böylece gözdağı verilmişti. Neden buna ihtiyaç duyuldu? Henüz bu konuma gelebilecek kalifiye elemanları olmayan Fethullahçı Terör Örgütü savunma sanayiinin yol göstereni ihale dağıtıcısı konumundaki müsteşarlıkta kendini yöneten yani hizmetinde olduğu gücün istekleri doğrultusunda söz sahibi olmak istiyordu. Bildiğiniz gibi savunma sanayii çok pahalı ürünlerin olduğu bir pazardır. Verilecek bir ihalenin ederi 3-5 milyar dolarlarla ifade edildiği bir ortamı yönetmek yani tüyü bitmemiş yetim hakkı olan paraları kasıtlı bir şekilde hatalı yönlere harcatarak devleti güçsüzleştirebilme imkânını elde etmiş olacaklardı.

TÜBİTAK'taki hedef "Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsü" idi.

Kriptoloji Enstitüsü'nde adından da anlaşılacağı gibi matematiksel kod sistemleri ile şifreleme geliştirilerek her türlü bilginin istenmeyen ellere geçmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Burada gerçekten Türkiye'nin önde gelen matematik alanında gelişmiş temayüz etmiş beyinleri istihdam edilmekte idi. Yani buraya sızılır ise devletin en önemli bilgilerine ulaşmak çok daha kolay olacaktı.

Güvenlik müdürü ve birim yöneticisi tutuklanarak kuruma erişmelerinin önü kapatıldı. Birim yöneticisi olan doktora sahibi mühendisin birimi ise devletin üst kademesinin kullandığı cep telefonlarının kripto sistemlerini geliştirmekten sorumluydu. Tutuklanınca ve yanındakiler de görevden alınınca güvenlik müdürü de değişince kriptolu telefonların dinlenmesine yönelik operasyon başlatıldı.

Sonuc :

O günlerde dokunulmaz olan İstanbul Askeri Casusluk Davasını yürüten FETÖ'cü hakim ve savcılar ile emniyet mensupları önce 17-25 Aralık sürecinden sonra güç yitirmeye başlamışlar daha sonra da hain 15 Temmuz 2016 kalkışması sonrası ya tutuklanıp cezaevine konmuşlar yada firar edip yurt dışında yaşamaya mahkum olmuşlardır. Kendi ülkesinin silahlı kuvvetlerine kumpas kurmak ve uygulamaktan çekinmeyen bu şahıslar bugün o zaman kendilerinin yarattığı adalet anlayışı ile yargılanmaktadırlar. Ama detaylı olarak değil sadece yüzeysel olarak yargılanmaktadırlar.

O zamanın İstanbul emniyetinde görevli müdürler Yurt Atayün ve Nazmi Ardıç 11. Ağır ceza mahkemesi heyetini oluşturan; başkan Metin Özçelik üyeler Mehmet Ekinci Birol Bilen halen tutuklu olup bazı suçlardan ceza almışlar bazı suçlardan yargılamaları sürmektedir. Diğer üye Mehmet Uğurlu ise meslekten ihraç edilmiş olup halen herhangi bir davadan yargılanmamaktadır. Bu konu ilginçtir.

İddianame savcısı olan Fikret Seçen ile mahkeme savcısı Celal Kara ise halen firardadır.

Ancak yargılamalar genel üzerinden yapılmaktadır. Sahte olan bu delillere dayandırarak yaptıkları tutuklamalar ve yargılamalar nedeniyle henüz yargılanmaya başlanmamışlardır. Haklarında soruşturmalar bizlerin verdiği detaylı ifadeler ve suç duyurularına rağmen çok ağır bir şekilde ilerlemektedir.

İstanbul Askeri Casusluk kumpasını kurgulayarak Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu büyük çoğunluğu denizci 55 kişiyi fuhuş şantaj tehdit ve en kötüsü vatana ihanet anlamına gelen askeri casusluk ile suçlayanlar aslında en büyük vatan hainidirler.

http://www.tesud.org.tr/uploads/yayin/dosya/1558524230c81e728d9d4c2f636f067f89cc14862c.pdf

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ogretmenler!
Cumhuriyet fikren ilmen fennen bedenen kuvvetli ve yuksek karakterli muhafizlar ister.
Yeni nesli bu ozellik ve kabiliyette yetistirmek sizin elinizdedir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

55. HER DIN, TANRISALLIKTAN ALCAKCA VE AKILSIZCA KORKMA DUYGUSU VERMEYE CALISIR

Pek cok kimse, bize, gercek dinle hurafeler arasinda fark oldugunu ileri surer ve der ki: "Hurafeler, tanrisalliktan anlamsiz ve alcakca bir korkudur; gercek bir dindar, tanrisalliktan alcakca korkuya karsilik Allah'ina guvenir ve icten sevgi gosterir. Oysa bos inanclara inanci olan kimse, Allah'ta bir dusmandan baska bir sey goremez; ona asla guvenmez; onu kuruntulu, zalim nimetlerini vermede cimri, cezalarini dagitmakta savurgan bir zorba olarak gorur. "

Ancak aslinda her din, Allah hakkinda bu ayni fikri vermiyor mu? Allah'in sonsuz iyi oldugunu, ayni zamanda Allah'in cabuk ofkelenecegini, siddetli cezaci, yok edici, intikamci oldugunu, lutuf ve iyiliklerine pek az kimseyi eristirdigini, iyilik ve lutfuna kavusturmayi keyfinin istemedigi kimseleri buyuk bir ofkeyle cezalandirdigini bize durmadan tekrar etmezler mi?

- - - - - - - - - - - - -
Seni seviyorum sozunu gorunce, yureginde hayatta kalmak icin muthis bir istek uyanmis, birden gereksiz tehlikelere atilmayi aptalca bulmaya baslamisti.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Olumsuzluge filmlerim sayesinde erismek istemiyorum.

Ben olumsuzluge, olmeyerek erismek istiyorum.
VOLTAIRE (Francois-Marie Arouet) (1694-1778) Fransiz yazar ve filozof.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 





-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder