2 Haziran 2019 Pazar

Son günlerde öne çıkan bazı yorumlar... 001-06-2019 2


================================

YILMAZ ÖZDİL: İMAMOĞLU TOKAT ATTI FİLAN…

"Yalan haberin toplumdaki etkisi nedir?" diye sorduklarında iletişim fakültesi öğrencilerine hep aynı örneği anlatırım.

2009 yılıydı İzmir Doğal Yaşam Parkı yeni açılmıştı.

Kalabalık bir aile geldi çoluk çocuk… Kapıdaki görevliye "altı tonluk kaplumbağayı görmeye geldik nerede acaba?" diye sordular. Görevli arkadaş kaplumbağaların yaşadığı tropik bölgeye yönlendirdi ama haliyle "altı tonluk filan yok bildiğin normal kaplumbağalar var" dedi. "Nasıl yok?" diyerek kaplumbağaların bulunduğu bölgeye gittiler ki hakikaten yok… Yetkiliyle görüşmek istediler! Doğal yaşam parkının biyologlarından biri geldi "nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu. "Altı tonluk kaplumbağayı görmeye geldik bunlar bize normal kaplumbağaları gösteriyor" diye şikayet ettiler. Biyolog afalladı… "Kardeşim altı tonluk kaplumbağa olur mu fil bile beş ton nerden duydunuz böyle bir şey olduğunu?" diye sordu. Neredeyse kavga çıkacaktı iyi mi… "Sen ne biçim yetkilisin hiç gazete okumuyor musun gazeteler bangır bangır yazdı" diye bağırdılar öfkeyle çıkıp gittiler. Biyolog ofisine koştu bilgisayarını açtı o güne kadar hiç görmediği haberi okumak için internete girdi.

İnanmayanlar lütfen girsin internete… "Bingöl'deki yol yapım çalışmaları sırasında toprak altında yaşayan altı tonluk kaplumbağa bulundu vinç yardımıyla kamyona yüklenen altı tonluk kaplumbağa önce Diyarbakır'a oradan İzmir'e gönderildi" diye haber var!

Hem de öyle böyle değil onlarca gazete binlerce internet sitesinde yayınlandı bu haber… "Altı tonluk kaplumbağa" haberini "gerçek haber" olarak abonelerine servis eden haber ajansı bile oldu!

Videosu var.

Kamyon gidiyor kasasında dev kaplumbağa.

Aynı haberin ran'da bulundu" versiyonu var.

"Hazar Denizi yakınlarındaki ormanlık alanda 4.5 tonluk kaplumbağa bulundu tır'a yüklenerek Tahran'a götürüldü" yazıyor.

Muhtemelen İran'da çocuk parkına götürülen bir kaplumbağa heykeliydi bu… Ama sorup soruşturmadan üstüne atlayan sayın basınımız sayesinde "gerçek" altı tonluk kaplumbağa oldu.

E bu gerçek (!) haberi okuyan sayın ahalimiz de gelse gelse hayvanat bahçesine gelmiştir diye doğal yaşam parkına koşuyordu.

Yalan haberin toplumdaki etkisi işte böyle bir şeydir.

Hiçbir gerçek haber yalan haberden daha hızlı yayılamaz.

Elbette neticede yalan olduğu ortaya çıkar ama… Yalan olduğunu farkedenlerin sayısı hâlâ gerçek olduğunu zannedenlerin sayısından az kalır.

Çünkü dedim ya gerçek haberin yayılma hızı yalan haberin yayılma hızından yavaştır.

Yalan olduğunu bile bile… Neden habire "camileri ahır yaptılar" dediklerini sanıyorsunuz?

Yalan olduğunu bile bile neden ısrarla "camide içki içtiler başörtülü bacıma saldırdılar petrol bulduk dünya lideriyiz ezanı ıslıkladılar Temel Karamollaoğlu rakı içiyor Meral Akşener feto'yla görüştü Mansur Yavaş kazanırsa pkk'lı teröristleri işe alacak İstanbul seçiminde oyları çaldılar elimizde oyların çalındığını gösteren kamera görüntüleri var Ekrem İmamoğlu pontuslu Ekrem İmamoğlu vatandaşa tokat attı" dediklerini sanıyorsunuz?

Bu yalanları yalan olduğunu bile bile sosyal medyada yaymaları için neden maaşlı trol sürüsü kiraladıklarını sanıyorsunuz?

Ayrıca…

Tabanca sesi duyduğu zaman aman kurşun yememeyim diye saklanacağına nereden ateş edildiğini kime ateş edildiğini seyretmek için pencereye koşan tek millet bizim milletimizdir.

Kavgayı merak eder.

Mesela efendi gibi spor programı yap efendi gibi şarkı yarışması yap kimse suratına bile bakmaz o spor programında pislik yaptır küfür ettir şarkı yarışmasında dedikodu yaptır birbirlerine sok hır çıkart herkes büyülenmiş gibi nefes almadan ekrana kilitlenir.

"Emekliye iyi haber" diye manşet yap okunmaz.

"Emekliye kötü haber" diye tek sütuna ver tıklanma rekoru kırar.

Hazindir ama…

Türkiye gerçeğidir.

Olumsuzluk merak edilir.

36 senedir çirkefle mücadele eden profesyonel iletişimci olarak uyarıyorum…

Kaybettikleri seçimin kampanya yalanı "beka"ydı.

Bu seçimin kampanya yalanı bizatihi Ekrem İmamoğlu.

"Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir" derler.

Bana sorarsanız siyasetçilik de öyledir.

Özellikle son bir haftadır çekilmek istenilen yere sürüklenildiğini görüyorum… Yalan haberin gücünü asla küçümsemeyin.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/imamoglu-tokat-atti-filan-4998997/

================================

NECATİ DOĞRU: ETEĞE ÖFKE! YAZARA KELEPÇE!

Hakim avukat eteğine öfke yaptı. Jandarma yazara kelepçe taktı.

Bu ne tesadüf!

2 farklı haber.

Aynı gün oldu.

Aynı saatlerde.

Adalet Bakanı anında harekete geçti. "Etek boyuna değil dosyaya bak… Hakim Bey" diye ayağa kalkan avukatların önerdikleri çizgide açıklama yaptı.

HSK uyarıldı.

Adaleti etek bekçisi durumuna düşüren Hakim açığa çekildi. Bu açıdan Adalet Bakanı eksiksiz adalet bekleyenlerin alkışını aldı. 24 saat sonra aynı avukat hanım aynı etek boyu ile aynı mahkeme salonuna yine geldi.

Eteğe öfke!

Adaletten döndü.

Yazara kelepçe ise adaletsizliğe kanunsuzluğa devlet gücüyle yazar onurunu yok etmeye gömüldü.

Korkunç olan ikincisi!

★★★

İçişleri Bakanı da Adalet Bakanı'nın gösterdiği "sorumluluğu" üstlenebilirdi. Çünkü Jandarma Genel Komutanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nden alınmış İçişleri Bakanlığı'na bağlanmıştı. İstanbul Çağlayan'daki Adliye binasına kendisi gelmiş kendisi teslim olmuş oradan Metris'teki hapishane kapısına kadar "hapse konulmaya" yine kendisi gitmiş gazete yazarı Kadri Gürsel'e jandarma eri niçin kelepçe taktı?

Hangi yasaya göre!

Hangi kurala göre!

Hangi emre göre!

Kaçma şüphesi yok.

Birine zarar veremez.

Tekrar tekrar yazayım.

Hapse girmeye gelmiş.

Kendi ayağıyla gelmiş.

Hapishane kapısında kelepçe takılır kelepçe takılırken fotoğraf çektirilir gazeteye bassınlar TV'de canlı yayımlasınlar diye medyaya dağıtılır sonra da kelepçeleri çıkartılıp muayeneden geçirildikten sonra hapse konur. Böyle bir kanun maddesi mi var?

★★★

Varsa korkunç.

Yoksa daha korkunç

Yazar Kadri Gürsel'i yazdığı "Erdoğan Babamız olmak istiyor" başlıklı masum son derece kibar yol gösterici bir yazıdan savcı "bilerek ve isteyerek FETÖ'ye yardım etti" sonucunu çıkardı mahkeme Gürsel'i 2.5 yıl hapse mahkum etti. Fakat üst mahkeme (AYM) "bu yazıdan bu sonuç çıkmaz çıkamaz çıkartılamaz" diyerek ve yazar Kadri Gürsel'in "haksız ve delilsiz" hapiste yatırıldığı sonucuna vardı ve "hak ihlali yapılmıştır" kararı verdi. Yani alt mahkemedeki savcı ve hakimlerin yazar Kadri Gürsel'in hakkını yemiş olduklarını varsayarak; adaletin özür dilemesi ve onu hapse koymaktan vazgeçmesi kararına varıldı.

Durum buyken!

Yazara kelepçe!

Ara Notu: Nitekim Kadri Gürsel hapishane önünde kelepçeli fotoğrafı çektirilip hapse konulduktan 5 saat sonra (15.30 giriş-20.30 çıkış) Anayasa Mahkemesi kararı hatırlandı yazar serbest bırakıldı evine döndü.

Şimdi vicdanla soralım.

Niçin yazara kelepçe?

Kim emir verdi?

Böyle bir yasa mı var?

Varsa bile kaldırılmaz mı?

★★★

Amaç korku vermek.

Yazma konuşma eleştirme haksızlığı görme: Yoksa jandarma eri kelepçiyi bileğine geçirir. Yazma konuşma eleştirme haksızlığı görme: Yoksa ellerine sopa veririz seni evinin önünde dövdürür hastanelik ederiz. Yazma konuşma eleştirme haksızlığı görme: Yoksa bir inek hırsızı bulur şehit cenazesinde seni yumruklatırız. Yazma konuşma eleştirme haksızlığı görme: Yoksa göndeririz kalabalığı evinin önüne seni yuhalatırız.

Yazar Kadri Gürsel'e kelepçe!

Bilerek.

Planlayarak.

Takıldı.

Yazar Selim Demirağ'a darbe!

Bilerek.

Planlayarak.

Vuruldu.

Yazar S. Önkibar'a yumruk!

Bilerek.

Planlayarak.

Atıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu'na linç.

Bilerek.

Planlayarak.

Yapıldı.

Meral Akşener'e linç.

Bilerek.

Planlayarak.

Uygulandı.

Türkiye adalete susadı!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/etege-ofke-yazara-kelepce-4998318/

================================

TOKMAK: HEP AYNI KUMPAS!

Aynı kumpas aynı komplo aynı rezil montaj…

Tam bir FETÖ taktiği!

Hainlik alçaklık!

Ekrem İmamoğlu'nun "Gelin Türkiye'yi beraber yönetelim" sözlerinin devamını keserek bunu terör örgütlerine çağrıymış gibi gösterdiler.

Bu ahlâksız yöntem SÖZCÜ'ye yapılan kumpası hatırlattı!

Aynı kalleş kahpe ahlâksız montajları SÖZCÜ'nün sahibi Burak Akbay için de düzenlemişlerdi!

Ne yazık ki bu yüzden SÖZCÜ hâlâ haksız yere yargılanıyor. Sahibi yazarları yöneticileri kalleşçe bir iftiraya kurban edilmek isteniyor!

Tek amaçları SÖZCÜ'yü susturmak!

Vaktiyle FETÖ'nün kumpasına maruz kalanlar şimdi aynı çirkin taktikleri vicdanları sızlamadan rakipleri için uyguluyor.

Ekrem İmamoğlu'na yapılanlar yüzkarasıdır.

Güzel Türkiye'miz cennet ülkemiz ne yazık ki bir takım şerefsizler tarafından iftira ve montajlarla çirkin karalamalarla bir korku tüneline sokuluyor cehennem ülkesi haline getirilmek isteniyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/hep-ayni-kumpas-4998227/

================================

MEHMET FARAÇ: AKP İSTANBUL'U İŞTE BÖYLE KUŞATIYOR...

Bugünlerde İstanbul'un fethinin yıldönümü kutlanıyor ya; işte o kuşatma bile AKP'nin 23 Haziran seçimleri nedeniyle İstanbul'da daha önce sandığa gitmeyen yüzbinlerce seçmeni çembere alma stratejisinin yanında gölgede kalıyor!!!

Devlet bürokrasi siyaset kaymakamlar belediye başkanları sivil toplum örgütleri tarikat ve cemaatler şeyhler- şıhlar- mollalar kanaat önderleri müteahhitler ve müritler dört koldan bir "siyasi kuşatma" yürütüyor İstanbul'da...

Dikkat ederseniz Erdoğan 31 Mart seçimlerine oranla henüz ortada görünmüyor... Binali Yıldırım dışında da AKP'liler meydanlarda çarşıda- pazarda pek dolaşmıyor...

Çünkü AKP adayının meydanlarda genellikle tek başına dolaşması aynı zamanda perde gerisinde yürütülen bir sessiz operasyonu karartma amacı da taşıyor!. .

Peki 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen ve 23 Haziran'ın kaderini belirleyecek olan 1.6 milyon yurttaş nasıl kuşatılıyor?. .

AKP'nin bu konuda yürüttüğü strateji "adam adama markaj" yöntemini bile aşmış durumda...

İktidar aşiret üzerinden aileleri imamlar üzerinden ise bireyleri kontrol altında tutmak için yurdun ücra köşelerinden akrabalık bağlarını kullanıyor muhtarlar belediye başkanları il ve ilçe başkanları her seçmen için tek tek devreye giriyor...

AKP'ye oy verme potansiyelindeki aileler bir yandan dini telkinlerle diğer yandan siyasi hipnozla ve en sonunda da ekonomik desteklerle iktidar tarafına çekilmeye çalışılıyor...

İşte bu strateji için AKP'nin Anadolu kadrolarından oluşan binlerce kişi teyyakkuz halinde ellerinde listelerle birebir markaja çalışıyor... AKP'nin mahalle temsicilikleri sahura kadar açık tutuluyor...

Mobil timler devrede...

Kimi kaynaklara göre 300 kimi kaynaklara göre de 600'den fazla "Melle" olarak bilinen medrese kökenli din adamı da AKP'nin Doğu ve Güneydoğu milletvekilleri ve belediye başkanları tarafından İstanbul'a taşındı... Bunların sayıları giderek artıyor...

Melleler; Güngören Bağcılar Avcılar Esenyurt Fatih Ümraniye Çekmeköy Bayrampaşa Sancaktepe Esenler Sultanbeyli Gaziosmanpaşa gibi muhafazakar tabanın etkili olduğu bölgelerde iftar ortamları da kullanılarak oy kullanmayan seçmenlere birebir telkinde bulunuyor...

Özellikle Kürt kökenli seçmenler üzerinde yoğunlaşan "Melle"ler (Molla) bazen seçmenlere kendi hazırladıkları muskaları veriyor bazen de özellikle Siirt- Tillo bölgesi ile Mardin Urfa Adıyaman Bitlis Erzurum yöresinde molla ve şeyhlerin mezarlarından getirdikleri toprakları "teberik" adı altında dağıtıyor!!!

Medrese kökenli hocaların bir bölümü ise Kuran üzerine yemin ettirerek seçmenlere İstanbul'un kaybedilmesinin "dini faaliyetler açısından da aksaklığa" yolaçacağını söylüyor telefon bağlantısı kurdukları Anadolu'daki akrabalar üzerinden bireylere baskıyı arttırıyor...

Özel araçlarla sokak sokak gezdirilen "Melle"lere dini ve siyasi kanat önderleriyle şehir dernekleri yöneticilerine AKP'li milletvekilleri belediye başkanları ya da parti yetkilileri eşlik ediyor... Sorunları çözmek için ise "mobil tim"ler hazır halde bekletiliyor...

Örneğin; sandığa gitmeyen en az 5 seçmeni olan evlerde yurttaşların emlak vergilerinden ödenmemiş su elektrik doğalgaz faturalarına kadar borçları anında internet üzerinden" kapatılıyor ailelere gıda yardımı yapılıyor belediyelerdeki sorunları da çözülüyor...

Bu arada oy kullanmayan "kalabalık aileler"den birer kişiye "iş" sözü veriliyor ya da anında İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP'li ilçe belediyeleri ve yan kuruluşlarıyla iktidara yakın şirketlerde istihdam ediliyor...

"Melle" mürit teyakkuz!. .

İstanbul'un 6 ilçesini dolaşırken gördük ki; Anadolu'daki il ve büyükşehir belediyeleri de Ramazan ayını fırsat bularak TIR'lar dolusu onbinlerce gıda paketini AKP tabanının güçlü olduğu bölgelerde yoksullara dağıtmaya devam ediyor vatandaşın gönlünü kazanmaya çalışıyor...

Anadolu dernekleri üzerinden yürütülen operasyonun bir başka ayağı ise İstanbul'daki "yöre dernekleri" ve vakıfların güçlendirilmesini hedef alıyor...

Belediyelerle AKP'li işadamları bu tür dernek ve vakıfların kira elektrik su borçlarının yanı sıra mobilya bilgisayar araç- gereç gibi gereksinimlerini karşılıyor ve bunlar üzerinden özellikle sandığa gitmeyen seçmenlere ulaşılıyor ikna edilmeleri sağlanıyor...

Ankara'daki önemli bir kamuoyu araştırma kuruluşunun saptamalarına göre de; hükümet müritler ve din adamlarını yerel seçimde daha etkin hale getirebilmek için tarikat ve cemaatlere bürokraside kadrolar açıyor yönetim kurullarına atamalar yapıyor devletteki memurlarını üst kadrolara terfi ettiriyor...

İşte bu çabalar da Anadolu derneklerinin seçmen üzerindeki baskısını yoğunlaştırmakta kullanıyor...

AKP'nin Anadolu'daki belediye başkanları il ilçe belde başkanları hatta etkili yönetim kurulu üyeleri de 23 Haziran'daki seçim için Silivri'den Şile'ye kadar dolaşarak sandığa gitmeyen seçmenlere ulaşma devam ediyor... İstanbul köylerindeki iftar programlarını belediyeler finans ediyor...

Erdoğan'ın Ankara'da ağırladığı ve bir bölümünü yurt dışına gönderdiği Anadolu'nun her köşesinden muhtarların seferber edildiği seçmeni kuşatma operasyonunun bayramla birlikte daha da yoğunlaşacağı görülüyor.

Ancak AKP seçmeninin bir bölümü de Ekrem İmamoğlu'na haksızlık yapıldığının farkında... Bu saptama CHP'li adayı önde gösteren anketlere katılanların yanıtlarından da dışa vuruyor...

Asıl gerçeğe gelince... Seçmeni kuşatma stratejisinde teyakkuz halinde olunması ve tüm olanakların seferber edilmesi AKP'nin aslında 23 Haziran konusunda nasıl kaygılı ve panik içinde olduğunu da gösteriyor...

Yani; ne yapılırsa yapılsın ülkenin içinde bulunduğu kötü sosyo-ekonomik koşullara ve İmamoğlu'nu hedef alan siyasi oyunlara yönelik tepkiler "yoksullaştır-köleleştir" stratejisinin AKP'ye eskisi gibi yaramayacağını kanıtlıyor...

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akp-istanbulu-iste-boyle-kusatiyor-52112yy.htm

================================

BATUHAN ÇOLAK: KAFA KESEN SURİYELİLER!

Bursa'dan geldi görüntüler.

Bir Suriyeli sığınmacı sokakta kavga ettiği kişilerle ilgili yerel basına demeç veriyordu. Hiç çekinmeden şunları söyledi "Kafa keseceğim yemin ediyorum ben artık artık kafa keseceğim. "

Mikrofonu tutan gazeteci bile şaşırdı "Suriyelilerin rehabilite edilmeye ihtiyaçları var Türkiye'de kafa filan kesemezsin" dedi. Çevredeki vatandaşlar da Suriyeliye tepki gösterdi.

Olay kısa bir süre içinde hükümet medyası dışındaki haber sitelerinde manşet oldu. Sosyal medyada epey ses getirdi.

Mecburen hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Elle konulmuş gibi bulundu kısa bir savcılık sorgusuna tabi tutuldu ve serbest bırakıldı.

***

Bir başka görüntü ise İstanbul Esenyurt'tan geldi.

Ellerinde satır ve bıçak olan iki Suriyeli grup vatandaşların içinde birbirine girdiler.

Bir tanesi Suriyelilere ait olduğu belli olan Arapça yazılı bir restorana sığınmış diğerleri içeri girip onu yaralıyor. Sonrasında kavga dışarıya taşıyor.

Yaralının her yeri kan içerisinde buna rağmen başına sandalye ve bıçak ile vurmaya çalışıyorlar.

Tam bir dehşet ortamı tam bir cahiliye devri görüntüsü.

***

İstanbul Çekmeköy'de ise dediklerini yaptılar!

Afganistan'dan gelen 20-25 yaşlarında Türkmen bir genç Alemdağ Havacılar Caddesi'nde elinde mobilya eşyası ile yürüyor. Bu sırada iki kişi ile kavga etmeye başlıyor. Sonrasında gücü yetemeyince yere düşüyor yerde de vurmaya devam ediyorlar.

Çevredeki vatandaşlar yetişmeye çalışıyor. Bir kadın "Bırakın çocuğu polisi arıyorum" diye bağırıyor.

Tam bu sırada kavga ettiği kişilerden biri yanındaki bıçağı çıkartıp çocuğun boğazını kesiyor!

Vatandaşlar şok içerisinde hemen olay yerine koşuyorlar kanı durdurmaya çalışıyorlar.

Herkesin eli ayağı titriyor kimisi bakamıyor bile.

Ne yazık ki Türkmen genç oracıkta hayatını kaybediyor.

Olayın birkaç dakika öncesi güvenlik kameralarına takılıyor. Görüntülerde hayatını kaybeden gencin kendi halinde elindeki mobilya eşyasıyla sokakta yürüdüğü görülüyor.

Dehşet verici olay haberlere büyük bir sansürle yansıdı.

stanbul'un ortasında kan donduran olay" şeklinde verdiler ama olayın içeriğini anlatmadılar.

Sadece ölenin yabancı uyruklu olduğu ifade edildi.

Haberin asıl konusu ise yapanların kim oldukları ve nereli olduklarıydı!

Olayı yapanlar Suriyeli sığınmacılardı! Hiçbir haber ajansı bu detayı aboneleriyle paylaşmadı.

Zaten doğrudan boğaza öldürmeye yönelik bıçak darbesi vurmaları yapanların kimliği hakkında önemli ipuçları veriyor.

***

Suriye gibi birçok Arap ülkesinde "kafa kesme kafaya saldırı" sıradanlaşan bir şiddet kültürüdür. Tüylerimizin ürperdiği olayları çok rahat bir şekilde gerçekleştirebiliyorlar.

Bugüne kadar incelediğim sığınmacıların karıştığı tüm kavgalarda bu duruma şahit oldum.

Doğrudan boğaza kalbe göğse yönelen bıçak darbeleri vuruyorlar.

Türkiye'ye gelen sığınmacı kesimin eğitimsiz ve ekonomik durumu yetersiz bir kitle olduğu biliniyor. Bu yüzden şiddete ve suça bu kadar rahat bulaşabiliyorlar.

En ufak bir olayda bıçak sallama ve satırı acımazsızca kullanıyorlar.

***

Gelinen durum itibariyle İstanbul'un ortasında gencecik insanların boğazı kesiliyor!

Yetkililer ise haberleri gizlemekle sansürlemekle meşgul.

Bu nasıl bir zihniyettir bu nasıl akıl almaz bir olaydır?

Türkiye'yi nasıl bu hale getirdiniz?

Sokaklarında sallamalarla satırlarla tam bir dehşet sergileniyor.

Kafa kesmekten bahsedenler sosyal medyadaki büyük tepkilere rağmen gözaltına alınıp serbest bırakılıyor.

Suriyeli sığınmacı sorunu Türkiye'nin gizlenen ve bastırılan en büyük meselelerinden biri haline dönüşmüştür.

Israrla gündem dışında tutulmakta ısrarla olayların üstü örtülmek istenmektedir.

Ancak yetkililer şunu unutmasınlar. Bulundukları makamlarda devletin türlü güvenlik önlemleri içinde rahat yaşıyorlar olabilir. Ama biz sade vatandaşlar; kendi hayatımızdan ailemizin sokakta kimlerle karşılaşacağından endişe ediyorsak orada bir sorun var demektir.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kafa-kesen-suriyeliler-52105yy.htm

================================

MURAT MURATOĞLU DOLAR 'EKSİ' ARTTI!

Dolar 6 liranın altına geriledi piyasalar biraz nefeslendi. Bütün umutlar Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füzelerini almayacağına endekslendi. Füzelerin gelmesinin erteleneceği hakkında yapılan bir iki yorum bile doların düşmesine yetti!

İyi de Erdoğan "S-400 konusunda işi bitirdik. Kimse bizim tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin" demedi mi? Dedi!

★★★

Gerçi Rahip Brunson konusunda "Yaptırımla geri adım atmayız. Brunson konusunu pazarlık yapmadık. Bu konusunda tavır değişikliği Trump'ın sorunudur" da demişti. Neyse ki bağımsız yargı salıverdi. Şans işte!

Alman vatandaşı Deniz Yücel için de "Ben bu makamda olduğum sürece asla!" demişti. Onu da bağımsız yargımız salıverdi. Şansın da böylesi…

★★★

Kim ne derse desin piyasalar S-400'lerin gelmeyeceğine inanıyor. Geleceğine emin olsalar şu an dolar en az 7 lira ile başlar devamında millet arkasından el sallar!

Amerika'nın uygulayacağını söylediği CAATSA yaptırımları direkt ülkelerin ekonomilerini çökertmeyi hedefliyor.

★★★

İşte Amerika burada çok yanılıyor. Hangi ekonomiyi çökerteceksin ki? Amerika'nın geçeceği o yolları zaten biz asfaltladık. Onlar gelirken biz ekonomiyi çoktan çökerttik. Düşmanlarımıza fırsat vermedik!

Son 5 yılda 8 seçim yapıldı. Hiçbiri bütçeye bu kadar ağır hasar vermedi. Ülke bütçesi ilk 4 ayda 54 milyar lira açık verdi. Seçim ile füze hikayesi bitince bu fatura ödenmeye başlayacak ince ince…

Doların inmesinin başka bir sebebi daha var. Bayram boyunca piyasalar Türkiye'de kapalılar. Lakin dünya durmayacak dönmeye devam edecek. Piyasalar başka ülkelerde işleyecek.

Kamu bankalarının nöbetçi bankacıları hazır! Türk Lirası işlem hacmi de düşükken sabah Asya piyasalarında öğlen Londra piyasasında akşam da Amerika açılınca Türk Lirası alıp dolar satacak.

★★★

Klasik olarak kuru baskılamaya çalışacak. Yurtdışı yatırımcılar Türkiye piyasaları ile hiç ilgilenmiyorlar. Onları küstürdükleri için bunda başarılı olabilirler. Ortam uygun. Suni olarak doları bastırıp durun! Nefes aldırmayın kâfire…

Ya bayramdan sonra? Acımadan geçer günler… Bir anda gerçekler ağır basar… S-400 konusunda bu sefer Rusya kızmaya başlar. Zaten hâlihazırda ekonomide siyasette güvenlikte büyük sorunlarımız var!

Seçim bitmeden içeriden S-400 sorunu çözülmeden dışarıdan Türkiye'de ne yatırım yapılır ne para harcanır. Günübirlik politikalar ile gün sayılır.

★★★

Bakın bugün Türkiye'nin büyüme verileri açıklanacak. Açıklanan verinin sadece adı"büyüme" olacak. Yoksa Türkiye ciddi anlamda küçülecek içine kaçacak.

Birileri buna "küçülme" diyemeyecek. "Türkiye eksi büyümüştür" diyecek! "Varlık kuyruğu" deyince inanıyorsun da "Eksi büyüdük" deyince mi inanmıyorsun? "Siz de eksi zenginleştiniz" işte… Belli ki bu işten hiç anlamıyorsun!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/dolar-eksi-artti-4998486/

================================

YILMAZ ÖZDİL: İSTİŞARE

Bu memleket işgal edilirse özgürlük direnişini örgütleyecek olan kuvayi milliye'nin gizli isim listelerinin nefsi müdafaa planlarının saklandığı kozmik oda'nın soyulmasına kim aracı oldu? Bu.

"Bana suikast yapacaklar suikastçim suçüstü yakalandı" yalanıyla kozmik oda'ya girilmesini sağlayan 125 milyon sayfalık devlet sırrı çalınırken "kozmetik oda" diye alay eden kozmik oda'ya girilmesiyle övünüp "arı kovanına çomak soktuk" diyen kimdi? Bu.

Atatürk dahil tüm cumhurbaşkanlarımız sanki dinsizmiş gibi Akp'den önce bu memleket putperestler tarafından yönetiliyormuş gibi "dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz" diyen kimdi? Bu.

Feto mahkemeleri inşa edilirken gevrek gevrek gülerek "kurban olduğum Allahım verdikçe veriyor" diyen kimdi? Bu.

Fetocu savcıların fetocu hakimlerin yargıyı ele geçirmesine itiraz edildiğinde itiraz edenlere "tuuu size" diye tüküren kimdi? Bu.

Onuncu Yıl Marşı duyduğunda "asabım bozuluyor kapatın şunu" diyen… Sırf Mustafa Kemal'i hatırlatıyor diye Vardar Ovası türküsüne bile kafayı takan… Bu tahrikçi tavırlarıyla Atatürk'e küfredenleri adeta teşvik eden bundan zevk alan kimdi? Bu.

Pkk'yı normalleştirmek için terör örgütüyle masaya oturmayı meşru hale getirmek için "Abdullah Öcalan oruç tutardı camiye giderdi namazında niyazında masum bir çocuktu" diyen kimdi? Bu.

Kadına yönelik şiddette dünya rekoru kırılırken kendisi gibi düşünmeyen özgür kadınlara "pornocu" diyen muhalefet partisinin kadın milletvekillerine "yaratık" diyen "bir kadın olarak sus" diye bağıran kahkaha atan kadınlara "iffetsiz" diyen kimdi? Bu.

Laik eğitime saldırıp "çok şükür satanist olanlar yolsuzluk yapanlar memleketi soyanlar imam hatipten yetişmedi" diyen kimdi? Bu.

Atatürkçü subaylarımız asrın iftirasıyla hapislere tıkılırken canlarına kıyarken madalyalı kahramanlarımız kahırdan kanser olurken "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diye göbek atan kimdi? Bu.

TBMM demek 23 Nisan demek ama… TBMM başkanıyken fetocular tarafından 23 Nisan'ın yerine monte edilmeye çalışılan Türkçe olimpiyatını himayesine alan ilk olimpiyatı bizzat başlatan cemaatin hamiliğini yapan pensilvanya'nın bir numaralı şakşakçısı kimdi? Bu.

Kendisi bakanken asrın liderimiz hakkında "civanım delikanlı" filan diyen koltuktan alınıp boş süt şişesi gibi kapının önüne konulduğunda asrın liderimiz aleyhinde konuşmaya başlayan akp medyası tarafından "Manisalı Lawrence cübbeli Bülo siyasi cenaze paralel hain" ilan edilen kimdi? Bu.

15 Temmuz'da güya özeleştiri yapıp "fetö'nün terör örgütü olduğunu ben darbe gecesi öğrendim 'sen ne kadar ahmak bir insanmışsın herkes söylüyordu sen itiraz ediyordun' diyebilirsiniz ben o gece anladım bana ahmak diyebilirsiniz" diyen… Aklınca hepimizi "ahmak" yerine koyan kim? Bu.

Hal böyleyken…

Cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi yapılan kim? Gene bu.

"Sandık kurullarında akrabası fetocu olanlar vardı" diyerek akrabaları gerekçe göstererek İstanbul seçimini iptal edeceksin…

Damadı fetoculuktan tutuklanan damadı 15 yıl hapisle yargılanan damadı khk'yla görevinden atılan bu arkadaşı cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi yapacaksın öyle mi?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/istisare-2-4983240/

================================

NECATİ DOĞRU: KOLTUK KAPA KAPA ÇEKİLİYORLAR!

Seçimden sonra "Tövbe" ederiz netameli lastikli bir cümle. İktidar partisi sözcüsü "Seçim bitinceye kadar günah işlemeye devam edelim" mi demek istiyor?

Niçin şimdi değil?

Niçin seçim sonu?

Bu kaçıncı tövbe!

Günah işleyip tövbe ederek yeniden günaha girip yine tövbe ederek halkın gözünde ve tüm Türkiye'nin gönlünde eriyorlar. Daha önce onlara inanıp da oy verenlerin desteğini her günah işleyişte ve her tövbe edişte yitiriyorlar.

Yine tövbe edeceklermiş!

Tövbe kuru lafla olmaz.

Kefaret de vereceklerdir.

Kefaret vere vere.

Günah sildirecekler.

Her günah sildirdikçe biraz daha halk desteğini yitirecek halk desteğini her yitirişte oyları daha hızlı düşecek ve son seçimde Türkiye'nin 10 büyük kentinde belediye yönetimini yitirdikleri gibi gelecek ilk seçimde Türkiye'nin ikinci 10 büyük kentinin yönetiminden de gidecekler.

Gidişin yönü belli.

Çekiliyorlar.

Koltuk vere vere.

Koltuk ala ala.

Koltuk kapa kapa.

Çekiliyorlar.

★★★

17 yıllık iktidarın ana çekirdek kadrosundan Abdülkadir Aksu'ya devlet bankası Yönetim Kurulu Başkanı koltuğunu verdiler. Sadık Yakut'a yönetim kurulu üyesi koltuğu Mevlut Uysal'a Halkbank yönetim kurulu üyeliği koltuğu Faruk Çelik'e Ziraat Bankası yönetiminde koltuk sundular.

Ver koltuk.

Al koltuk.

İşle günah!

Yap tövbe!

Sil günah!

Yine ağır toplardan Bülent Arınç Köksal Toptan Mehmet Ali Şahin Cemil Çiçek İsmail Kahraman'a da YİK koltuğu teklif edilmiş.

YİK en çekimli koltuk.

En yeni en değerli.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Ankara'da Külliye Sarayı'nda çalışıyor.

YİK Saray koltuğu!

★★★

Saray'a yakın gazete ve TV yorumcularının keskin tahminlerine göre YİK koltuğu dağılmayı önlemek gidişi geciktirmek dövüşe dövüşe çekilmek için veriliyormuş!

Ben sana!

YİK koltuğu vereyim.

Sen Ali Babacan'a gitme.

Ben sana!

Banka koltuğu vereyim.

Ahmet Davutoğlu'na gitme.

Ben sana!

Kurul üyesi koltuğu vereyim.

Sen de Abdullah Gül'e gitme.

O kadar çok günah işlendi ve o kadar çok tövbe edildi ki iktidar partisi kendi içindeki siyaseten kendi kendine gebe kaldı.

Karnı burnunda.

Doğurdu!

Doğuracak.

AKP'nin içinden eski bakan Ali Babacan ile eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ayrı bir parti eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da ayrı bir parti kuracaklar.

Saray'ın partisi!

Sancılar içinde.

İkiz doğuracak.

İşte bu eski ağır toplar; Arınç'lar Aksu'lar Şahin'ler Çelik'ler Çiçekler Uysal'lar ve Kahramanlar eski ağır top Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun kuracağı yeni partiye gitmesinler diye Saray "Ben sana koltuk vereyim…" günahı işlemeyi göze aldı.

Koltuk dağıtıyor!

★★★

Siyasi ahlaka bak!

Ver bana koltuk.

Yoksa Babacan'a giderim.

Sun bana koltuk.

Yoksa Davutoğlu'na geçerim.

O kadar günah işlediler ve o kadar tövbe ettiler ki halkın gözünde ve gönlünde erim erim erime sürecine girdiler.

Koltuk vere vere…

Koltuk ala ala…

Koltuk kapa kapa…

Çekiliyorlar.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Bu ülke aile boyu koltuk sahipliğini de gördü!

Merve Kavakçı Büyükelçi yapıldı. Mariam Kavakçı. Cumhurbaşkanı danışmanı yapıldı. Gülham Kavakçı o da Cumhurbaşkanı danışmanı oldu. Ravza Kan (Kavakçı) AKP milletvekili yapıldı. Erva Kan (Kavakçı) Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Proje Direktörlüğü'nde koltuk sahibi oldu. Ravza Kavakçı Merve Kavakçı'nın kız kardeşi. Osman Kan ile evlendi. Osman da koltuksuz kalmasın diye düşünüldü. Osman Kan (Kavakçı) Sağlık Bakanlığı'na bağlı bir devlet kurumu olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü yapıldı. İkinci kız kardeş Elif Kavakçı Cumhurbaşkanı'nın eşi Emine Erdoğan'ın moda tasarımcısı yapıldı.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/koltuk-kapa-kapa-cekiliyorlar-4982092/

================================

CAN ATAKLI: SAVAŞ HAVASI YARATIP SEÇİMİ İPTAL ETMEYİ Mİ PLANLIYORLAR?

Türkiye'de ilk kez bir Savunma Bakanı kuvvet komutanlarıyla birlikte harekat odasında oturup bir operasyonu yönetti.

Savunma Bakanı'nın bir yıl öncesinin Genelkurmay Başkanı olduğunu göz önüne alırsak bu davranışın pek tuhaf olmadığını söyleyebiliriz.

Ancak seçilmiş bir belediye başkanının mazbatasını elinden alıp seçim tekrarına birkaç hafta kala yapılan bu operasyon bana çok manidar geliyor.

Sadece bana mı?

Hayır konuştuğum pek çok kişiye.

Aralarında AKP'lilerin de olduğu birçok kişiyle konuştum.

Bire bir konuşmalarda herkes aynı kuşkuyu taşıyor.

"Nereden çıktı bu Kandil operasyonu?" sorusu herkesin kafasını kurcalıyor.

İktidar sürekli bir terör korkutmacası yapıyor.

İki lafın başında "En önemli konu terörle mücadele bu mücadelemiz son terörist bitene kadar sürecektir" diyorlar.

Ancak şunu samimiyetle düşünüyorum; son zamanlarda hangi terörist eylemlere maruz kaldığımızı pek bilmiyoruz.

Gerçi iktidar sürekli operasyon haberleri veriyor. Günlük kur açıklar gibi; "Etkisiz hale getirilen terörist sayısı" veriyor.

Buna karşı toplumun hayatını etkileyen ciddi bir terör tehdidi yaşanmıyor.

Elbette bu terör tehdit ve tehlikesinin geçtiği anlamına gelmiyor.

Her an uyanık olmak zorundayız.

Ama iktidar bana göre sanki terör tehlikesini bir umacı gibi kullanarak başka konuların konuşulmasını önlemeye çalışıyor.

Özellikle İstanbul seçimini halkın kendi haline bırakılması halinde kaybedeceği neredeyse çok belli olmuşken bir anda sınır ötesi kapsamlı bir operasyon sanki çok gerçek ve samimi değil.

Burada sıkıntı; terörle mücadele verildiği söylenirken ve yüzlerce gencecik evladımız ölümle burun buruna getirilmişken operasyonla ilgili kuşkuları dile getirmek sanki terörle mücadeleye karşı çıkıyor ve milli birlik ve beraberliği bozuyor olmak gibi algılanmaktır.

Sanıyorum muhalefet de bu sıkıntıyı yaşıyor ve toplumda sevimsiz duruma düşmemek için sessiz kalmayı tercih ediyor.

Oysa korkmamak gerek.

Şu anda eğer Genelkurmay'ın ileri sürdüğü gibi PKK Amerikan silahlarıyla ülkemize sızmaya ve eylemler yapmaya hazırlanıyorsa bunun asıl sorumlusu Amerika'nın da üzerine gidilmesi gerektiğini söyleyebilmeli muhalefet.

İktidar tek taraflı olarak sanki Türkiye'yi işgale hazırlanan Amerika'ya ve maşalarına karşı kahramanca direniyor algısı oluşturmaya çalışıyor.

Belki de asıl amaç kazanılması mümkün olmayan İstanbul seçimini iptal etmek ya da hayli ileri bir tarihe erteleyerek yeniden güç kazanılacak zamanı yaratmaktır.

Seçime çok az zaman kala bu olasılıkların hepsini dikkate almak zorundayız.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Seyyar satıcı yazarın çok duygulu imza günü

Cumartesi günü sizlere de duyurmuştum.

Bir kadın yazar son kitabı için 'iş yerinde imza günü' yapacaktı.

Tabii 'iş yeri' önemli burada.

Çünkü bu yazar hayatını seyyar satıcılık yaparak kazanan Nalan Türkeli.

İş yeri de her gün sokakta meyve-sebze sattığı üç tekerlekli tezgah arabası.

Sizlere ok önemli bir engel çıkmazsa" bu imza gününe gideceğimi söylemiştim.

Gittim de.

Çok güzel ve anlamlı bir imza günü oldu.

Nalan Türkeli üç tekerlekli arabasında meyve-sebze sattığı tezgaha kitaplarını yaymıştı.

Koyduğu bir sepet erik için de kramımızdır" diyordu.

Telaştan tezgahının üzerindeki şemsiyeye 'İmza günü' yazan bir kartonu asmayı bile unutmuştu.

Hep birlikte bir kartona "Seyyar satıcı yazar Nalan Türkeli imza günü" yazdık ve astık.

Nalan Türkeli'nin komşuları sokaklardaki çalışma arkadaşları koşup gelmişlerdi imza gününe.

Haberi benim köşeden öğrenip gelenler de vardı ki bu da beni çok mutlu etti.

Yoldan geçerken imza gününü tesadüfen gören bir emekçi "neredeyse cebindeki son parayı" vererek bir kitap imzalattı ve "Böyle günlerde birbirimize destek olmazsak ne zaman olacağız" dedi.

Herkesin gözleri yaşardı.

Çok güzel bir gündü.

Çok heyecanlanan Nalan Türkeli sanıyorum bu hızla yeni kitabını yazmaya başlar yakında.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Milli Merkez'den CHP'ye; stanbul'da seçimin tamamının iptalini talep edin"

Sarayın talimatı ile tekrarlanmasına karar verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimine dört hafta kala Milli Merkez'den CHP'ye ve diğer muhalif partilere yönelik çağrı yayınlandı.

Başkan Hüsamettin Cindoruk imzalı çağrı bir mektup halinde muhalefet liderlerine ulaştırıldı.

Çağrı mektubunda YSK'nın tarihinde ilk kez bir "ilke kararı aldığı" ancak bunun "buyurucu" bir nitelik taşıdığına dikkat çekilerek şöyle denildi; "Yüksek Seçim Kurulu'nun ilke kararları ilişkin olduğu seçimin tüm sonuçlarını kapsar. Karara göre iptale neden olan sebep tasnife değil tasnif öncesi teşekkül eden kurulun yasallıktan yoksun olduğuna ilişkindir. Diğer bir deyişle ortada meşru ve yasal bir sandık kurulunun var olmadığını tespit etmiş ve karar vermiştir. Bu nedenle yasal olmayan sandık kurullarının yönettiği tüm oylamalar geçersizdir. Re'sen teşmil edilmesi gerekir. Aksi düşünce hukuka aykırıdır. Kurulan oy atma işlemi yapılan sandık bu yolla kısmen meşru hale gelir. "

YSK'nın ilke kararıyla bütün taraflara itiraz süresi hakları tanınmış olduğuna da dikkat çekilen mektupta esasında kurulun tam kanunsuzluk nedeniyle İstanbul'un tüm ilçelerinde de seçimi iptal kararı vermesi gerektiği vurgulanıyor.

Ancak bunun yapılmadığının altının çizildiği çağrıda şu öneri dile getiriliyor;

"O halde yapılacak iş; bu ilke kararı mesnet yapılarak tam kanunsuzluk müracaatında bulunmak ve 39 ilçe seçimlerinin iptalini talep etmekten ibarettir. "

BUNU YAZMAK GEREK

Binali Yıldırım İstanbul'a belediye başkan adayı olduğunun farkında değil

Binali Yıldırım'ı izlemek aslında çok keyifli.

Çünkü sürekli pot kırıyor.

Espri yapmak isterken kendi komik duruma düşüyor.

Farkında olmadan partisinin tezgahladığı oyunları açık ediyor.

Bunlara son olarak müjde bombalarını da ekledi.

Öğrencilerin ulaşımda kullandığı kartların aylık bedelini 85 liradan 40 liraya düşürdüğünü söyledi.

"Ama bu zaten Ekrem İmamoğlu'nun 18 günlük başkanlığı sırasında Meclis'e gelmişti" eleştiri ve uyarıları üzerine "Tamam o zaman" diye müjdenin yeni tarafını açıkladı; "Liseyi bitirip üniversite sınavını kazanamayan ama bir yıl sonraki sınava hazırlanan öğrencilerin kartları da 40 lira olacak. "

Yıldırım yine İmamoğlu'nun "Suda ucuzluk" önerisini de sanki kendi aklına gelmiş gibi kullanmaya kalktı.

İnanan çok tabii öyle bir toplum kesimi yarattılar çünkü.

Yıldırım'ın "son müjde bombası" ise evlere şenlik.

"Motorcuları da unutmadım" dedi Binali Yıldırım; "Onlar trafikte çok çile çekiyor köprülerden geçişlerinde ücret alınmayacak" diye ekledi.

Müjde bomba olmasına bomba da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın köprü ve otoyol fiyatlarını belirleme hakkı ve yetkisi yok ki.

Yıldırım belediye başkanlığına aday olduğunun farkında değil herhalde. Bu nedenle 'Ulaştırma Bakanı' gibi söz veriyor ve bunun da farkında değil.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/savas-havasi-yaratip-secimi-iptal-etmeyi-mi-planliyorlar-4983289/

================================

ORHAN UĞUROĞLU: AKP'LİLERİN GÜNAHLARI VE SİYASİ TÖVBE İSTİĞFAR

Metal yorgunluğu öyle büyük bir teknik sorundur ki gövde içindeki bir parçada başlarsa tüm gövdeye hızla yayılır.

Kul hakkı yerseniz "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" etseniz de Allah da kul da sizi affetmez…

Önce metal yorgunluğu ve genç AKP'lilerin görüşleri ile başlayalım sonra Kurtulmuş'un "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" diyerek İslamiyet'e hadis gibi yeni bir hüküm getirmesini değerlendirelim…

Teşhisi Recep Tayyip Erdoğan 2017 sonunda koyarak İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediye başkanları Kadir Topbaş ve Melih Gökçek'le başlayarak halkın oyları ile seçilenleri "metal yorgunu" gerekçesi ile azletti.

Ancak AKP'nin metal yorgunu parçaları sadece büyükşehirler değildi ki asıl metal yorgunu AKP teşkilatları hatta AKP üst yönetimiydi.

Nitekim 31 Mart yerel seçim gösterdi ki metal yorgunluğu öyle bir arttı ki İstanbul ve Ankara başta 11 büyükşehir belediye başkanlığını CHP'ye kaptırdı.

MHP'nin yaması şimdilik AKP'ye can simidi oldu ama nereye kadar gidecek belli değil çünkü MHP de AKP'nin seçmen tabanını hızla devşirmeye başladı.

Ve AKP'nin metal yorgunu teşkilatlarının umutsuz partilileri yeni arayışın adresi olarak Ahmet Davutoğlu'nun saflarına akın akın geçiyorlar.

Erdoğan ise siyaset yorgunu isimlerle metal yorgunluğunu yamamaya kararlı.

Bülent Arınç Abdülkadir Aksu Faruk Çelik Mevlüt Uysal ve Sadık Yakut ile başlayan "AKP'yi yeniden güçlendirme projesi" görüldü ki AKP içinde büyük tepki yarattı.

AKP'nin genç kadrolarından 3 kişi ile bu atamaları konuştum ki söylediklerini duyunca kulaklarıma inanamadım.

"18 yaşa siyasetin kapılarını açan Sayın Cumhurbaşkanımız 70 yaş üstü duayen siyasetçilere yeniden görevler veriyor. Bizler nasıl yetişeceğiz? AKP yaşlı jenerasyon ile yönetildikçe bize siyasetin sadece dublörleri olarak kullanılıyoruz.

Aktif siyasi görev bekliyoruz ama örneğin bakanlık başbakanlık yapan büyüğümüz Binali Yıldırım TBMM başkanlığından İstanbul'a aday gösteriliyorsa bizlere AKP'de hiç şans kalmıyor demektir. "

Değerli okurlarım inanın AKP'nin genç siyasetçilerinin anlattıklarını yazsam hemen hakkımda dava açarlar tekzip yağdırırlar.

Ama onlar AKP içinde yaşanan siyasi ve ekonomik rant kavgalarını isimler vererek söylüyorlar ki elimde belgeleri olmadığından yazamıyorum.

Kurtulmuş günahlarından kurtulmuş mu?

ecaat Arz Ederken Merd-i Kıpti Sirkatin Söyler" derler ya Prof. Dr. Numan Kurtulmuş İslamiyet'e yeni bir tövbe istiğfar hükmü ekledi:

"Siyasi bakımdan tövbe istiğfar…"

Vallahi Billahi cuk oturdu bu tanım Kurtulmuş'a ve AKP'ye tebrikler hocam diyeyim.

Kurtulmuş'a cuk oturmuş çünkü HAS Parti Genel başkanı iken "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" etti ki siyasi olarak kabul gördü ve AKP'ye dönüverdi.

Kurtulmuş diyor ki;

"Eksikleri hataları söyleyenlere diyeceğiz ki ; Biz de siyaseti biliyoruz eksikleri hataları görüyoruz önce 23 Haziran'ı geçelim ondan sonra gerekirse siyasi bakımdan tövbe istiğfar ederek yanlışlarımızdan kurtulacağız ve yolumuza koşar adım devam edeceğiz. "

* Kurtulmuş ve AKP tövbe istiğfar ederek hangi günahlarından kurtulmuş olacaklar?

* İstanbul'a ihanetten mi kurtulmuş olacaklar?

* Enflasyon ve hayat pahalılığı günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Fakirliği fukaralığı arttırdıklarından dolayı günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* İşsizlerin bedduaları ile gelen günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Emeklilikte yaşa takılanların (EYT) günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Cumhurbaşkanlığı Hükümet rejimi ile doğan günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* FETÖ'nün ihanetinin günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

* Ekrem İmamoğlu'nun anasının ak sütü kadar helal mazbatasını iptal ettirmelerinin günahlarından mı kurtulmuş olacaklar?

Hayır Sayın Kurtulmuş "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" ile kul hakkından asla kurtulmuş olamazsınız.

Çünkü Allah sadece ona karşı işlenen günahları affeder.

Kul hakkı yerseniz bu günahlarınızı Allah "Siyasi bakımdan tövbe istiğfar" etseniz de asla kabul etmez.

Ne kendinizi ne de AKP seçmeninin kandırmaya çalışmayın.

Bana inanmazsanız Hacı dostum ağabeyim Abdülkadir Aksu'ya sorun…

Rabbimiz de milletimiz de sizi affetmez…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akplilerin-gunahlari-ve-siyasi-tovbe-istigfar-52102yy.htm

================================

AKP'LİLER KAFA BULANDIRMAK İÇİN YALAN İFTİRA KUMPAS MONTAJ HER YOLU DENİYORLAR.

Erdoğan "Karınlarını doyuruyoruz yine de oy vermiyorlar. Bundan sonra mideye değil kafaya bakacağız" demişti. AKP'liler kafa bulandırmak için yalan iftira kumpas montaj her yolu deniyorlar.

================================

RIFAT SERDAROĞLU: MİLYARDER MAĞDUR

İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı İmamoğlu'nun mazbatası elinden alındığında Binali Bey açıklama yaptı;

"Onun mazbatası alındı ama esas mağdur benim. Çünkü oylarım çalındı!"

Adamcağıza hak vermemek mümkün değil ömrü boyunca birileri tarafından sürekli olarak mağdur edildi. Mağdur edildiği doğru ama her mağdur edilişinde biraz daha zenginleşti.

İlk mağduriyeti her türlü yol bulma merkezi olan İstanbul Belediyesinde çalışırken İDO (İstanbul Deniz Otobüsleri) büfelerini yakınlarına dağıttığı için aynı partiden Belediye Başkanı Gürtuna tarafından görevden alındı.

İşte ilk mağduriyet…

İkinci mağduriyeti AKP Milletvekili olarak başladı. Fakat bu mağduriyet kısa sürdü.

Daha sonra 15 yıl boyunca milyarlarca dolar tutarındaki ihalelerin başına yani Ulaştırma Bakanlığına getirildi. Demokrasi tarihimizin en uzun süreli görev yapan Ulaştırma Bakanı olarak oldukça mağdur edildi.

Bu arada yandaş müteahhitlerden 630 Milyon Dolar toplanmasını planlayıp Sabah Grubunun satın alınmasını sağladı. Avantayı veren yandaşlara da 630 Milyon Dolar karşılığında yaklaşık 87 Milyar liralık ihale vererek Türk Milletinin a…na koyacağını söyleyenlerin mağdur edilmesini önledi!

Yıllar geçtikçe mağduriyetinin şiddeti artmaya başladı!

İzmir'e Belediye Başkanı seçilemedi ama seçim kazanmadan genel seçim kazanmış Başbakan'ın yerine atanmalı Başbakan oldu.

Çok mağdur oldu garibim çok!

Patronunun emriyle kendi Başbakanlığına son verdi.

Bu kadar mağduriyetin üstüne T. C Devletinin 2 numaralı koltuğu olan TBMM Başkanı yapıldı.

Tam koltuğa ısınmıştı ki hoop oradan kaldırılıp bu kadar yüksek makamlardan sonra İstanbul Belediye Başkanlığına AKP Adayı yapıldı ve İmamoğlu adlı bir delikanlının önüne atılıverdi!

İmamoğlu denen delikanlı tüm devlet ve YSK ayak oyunlarına paraya yandaş basının iftiralarına rağmen Binali'yi yendi.

Dünkü çocuk koskoca Binali'yi efendiliğiyle üslubu ile dürüstlüğüyle samimiyetiyle çalışkanlığıyla yere seriverdi…

Esas mağduriyet bu kadar koşuşturmaya patrona sorgusuz biat etmeye rağmen eline çok az bir servetin geçmesiydi!

Yerli ve yabancı basının yazdıklarına göre Yıldırım Ailesinin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği 17 ŞİRKETİ 28 adet YÜK GEMİSİ 2 adet SÜPER YATI var.

Bu kadar hizmete bu kadar ufacık bir servet çok mu yani?

Binali Bey mağdur olmasında ne yapsın?

Not;

Binali Bey geçen ay bana 30 Bin TL tutarında tazminat davası açtı!

Mahkeme ne karar verir bilemem!

Bildiğim şu benim paramın her kuruşu helaldir. Eğer mahkeme beni tazminat ödemeye mahkum ederse benim helal param Binali Bey'in tüm dengesini bozacak ve yıllardır biriktirdiği servetini fakir fukaraya dağıtacaktır. Göreceksiniz…

Not;

Çoban Ateşi Hareketiyle ilgili olarak bir günlük seyahatimiz var. Perşembe'ye yazı yok. Maaştan kesiverin gari…

================================

SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: TOPRAKTAN UTANÇ FIŞKIRIYOR

Mini etek mi giymişti?

Hayır.

Kırmızı ruj mu sürmüştü?

Hayır.

Gece yarısı sokağa mı çıkmıştı?

Hayır.

"Herkesin içinde kahkaha" mı atmıştı?

Hayır.

Alkol mu almıştı?

Hayır.

Ama öldü Ecrin (de).

İstismarları bu gerekçelerle meşrulaştırılmaya(!) evet evet meşrulaştırılmaya çalışılan bütün diğer kadınlar kızlarla aynı kaderi paylaşarak öldü; 1 5 yaşındayken hem de.

***

Bakalım ellerimize…

Bir "Vicdani Tıp Kurumu" olsa ve o bedencik parçalarının otopsisi orada yapılsa yazardı rapora mutlaka; acıyla öfkeyle sımsıkı kapayınca görünmüyor sanıyorsanız ya damlıyor insanlığa; Ecrin'in kanı hepimizin avuçlarında!

***

Ecrin bebek bir kazaya kurban gittiyse de bu böyle. Bir sapkınlığın kurbanı olduysa da böyle. Sonuç yani birinci derecedeki sapığının sapkınının canisinin katilinin canavarının dışında bu trajedilerin bir de ihmalleri duyarsızlıkları tahrikleri gibi türlü nedenle suça karışmış sosyal faillerinin bulunduğu gerçeği değişmiyor.

Annesinin daha 16 yaşında bir kız çocuğuyken kendinden 20 yaş büyük eniştesi tarafından kaçırılmasına "imam nikahlı eş" yapılmasına ve kocası(!) tarafından zorla fuhuş yaptırılmasına göz yuman kim varsa Ecrin'in kanı onun da ellerinde.

Ecrin'in etrafında dolanan "geliyorum" diyen tehlikeleri görüp bilip duyup da ihbar etmeyen her şey olup bittikten sonra "zaten anası da şöyleydi babası da böyleydi" diye konuşan kim varsa Ecrin'in kanı onun da ellerinde.

Sapıkları yargılama makamını duruşmada kadın avukatın etek boyuyla ilgili tutanak tutturan bir kafaya kimler emanet ettiyse; Ecrin ve emsallerinin kanı onların da ellerinde.

Ve…

Hiç kimse "habercilik" "gazetecilik" diye masumlaştırmaya kalkışmasın; bu işin bütün uzmanları "Yapmayın. İçerik paylaşmayın. Sapıkları imrendirmeyin. Özendirmeyin" diye bas bas uyardığı halde sırf ekranımızı üç beş kişi daha izlesin sitemiz birkaç bin fazla tık alsın diye aklımızı mantığımızı sağduyumuzu vicdanımızı reytingin tirajın kölesi yaparak canavarın her adımını en küçük ayrıntısına kadar tekrar tekrar "ballandıra ballandıra(!!!)" anlattıktan sonra hiç utanmadan güya sorumlu yayıncılar olarak "Peki bu vakaları nasıl önleyebiliriz" tartışmaları yapıyoruz ya… Hangimiz yapıyorsak Ecrin'in kanı onun da ellerinde!

Toprak sadece Ecrin'den kalanları değil; bütün unsurlarıyla alabildiğinde yozlaşmış bir toplumda kalmayanları kayıp değerlerimizi de kusuyor aslında.

Caniden yana bir insani beklentimiz zaten yok da… Haydi koysun başını yastığa bu gece de bu katlin sosyal failleri huzur içinde; eğer koyabiliyorlarsa!

"İŞBİRLİĞİ YAPMAK ZORUNDAYIZ"

Yazmadan önce başka çocukların felaketinin faillerinden olmamak için her fırsatta "şiddetin pornografikleşmesine normalleşmesine duyarsızlaşmaya hizmet etmeyin" diye uyaran bir "uzman"a Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu'na danıştım. İlk düzeltmesi olayın odağındaki insanların "aile" olarak tanımlanmasına dair oldu:

"Aile olmaya dair ne bireye özgü ne de aile kurumuna özgü parametrelerin hiçbirini taşımıyorlar. Çarpık ilişkilerin sürdürüldüğü moral hiçbir değerin geçerli olmadığı bir grup insan var sadece ortada. "

"Bu olay Türkiye'de çocuğun değerine dair devletin ve toplumun düzeyini gösteren bir turnusol olma özelliği taşıyor. Topyekün bir arada yaşayan o insanlar onların çevrelerinde bütün bunlara tanıklık edenler ve alan çalışması yürüten profesyonellerin tamamı failidir Ecrin bebeğin başına gelenlerin…

Kültürel bir yozlaşma ve çürüme var. Bunu görmek zorundayız. Bu insanlar sağlıksız sosyalleşmeleri büyüme ve gelişmeleri sağlıksız. Ahlaki gelişim aşamalarının hiçbirini geçememişler. Etik değerleri ve vicdanları oluşmamış. Türkiye'nin acil önlemler alması gerek bu olaylara ilişkin. Özellikle siyasilerin karar mekanizmalarındaki belirleyicilerin bu konuda asla taviz vermemeleri gerek" diyen Şengül Hoca'nın bir çağrısı bir de manidar sorusu var:

- Bu ülkenin kolluk kuvvetleri kamu görevlileri siyasileri ve toplum çocukları acımasızca döven öğretmene evladına zarar verene ensesti doğal bulana pedofillere göz açtırmayacak bir işbirliği yapmak zorunda. Ortak bir manifesto yayınlayacak potansiyeli yok mu bu ülkenin?

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/topraktan-utanc-fiskiriyor-52103yy.htm

================================

TOKMAK: EN AŞAĞILIK YÖNTEM!

Nasıl bir ülke haline geldik? Nasıl bir toplum olduk?

İktidar yandaşı gazetecilerin rezilliklerini gördükçe çok sevdiğim mesleğimden utanmaya başladım.

Yalan dolan ve iftiralar havada uçuşuyor!

SÖZCÜ dün ç-beş oy fazla almak için her yola başvuruyorlar: FETÖ tarzı kumpas!" manşetini atmıştı. Yaşanan rezillikleri kısaca anlatan veciz bir ifade…

Hayali suçlamalar utanç verici!

Bir koltuk için insanlıktan bu kadar uzaklaşılır mı? Birkaç fazla oy için bu kadar alçalmaya değer mi?

Ülkede nefret ortamı yaratılıyor ve bu yalanlara inananlar da çıkıyor!

İftiralar devam ediyor. Oysa ülkenin gerçek gündemi ekonomik sıkıntılar artan işsizlik büyüyen borçlar batan şirketler çöken tarım vs. olmalıydı.

Komplo kumpas dünyanın en aşağılık mücadele yöntemidir! Merak ettiğim konu şu: Koca koca adamlar bunu kendilerine nasıl yakıştırabiliyor? Çoluk çocuklarından da mı utanmıyorlar?

Mazlum halkın kahramanı!

Söylediği sözlere Binali Bey'in kendisi de inanmıyor!

Bu net olarak ortaya çıktı.

Ona "Seçimi neden kaybettiniz?" diye sormuşlardı…

Muhterem en ufak bir sıkılma duygusu hissetmeden:

"Çünkü çaldılar!" cevabını vermişti.

Buna kendisi de inanmıyordu ama AKP'nin seçim sloganı haline geldi:

"Oylarımızı çaldılar!"

Vay canına! Kim çaldı nasıl çaldı nerede çaldı? Bunlar yok!

FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın alar Saat" programında Binali Bey gerçeği itiraf etti:

"Öyle demeye mecburdum. Sesimi duyuramadığım için 'çaldılar' dedim. Hukuki bir tabir değil farkındayım!"

O güne kadar hep çanak sorular yönelten yalaka gazetecilerle konuşan Binali Yıldırım ilk defa düzgün dürüst bir gazetecinin sorularına muhatap kalınca baklayı ağzından çıkarmak zorunda kaldı:

"Çaldılar demeye mecburdum. Çünkü sesimi duyuramıyordum!"

Bu sözlerde insaf var mı? TV'lerin gazetelerin yüzde 90'ı iktidarın emrinde… İstanbul'un bütün caddeleri Binali Yıldırım posterleriyle dolu.

Bana kalırsa Binali Bey'in sözleri "Lâf olsun torba dolsun" diye söylenmiştir.

★★★

Ekrem İmamoğlu'nun imkânları iktidarın gücünü kullanan Binali Yıldırım'a göre çok zayıf. Üstelik yandaş medya yalanlarla iftiralarla İmamoğlu'nu karalamaya çalışıyor.

Oysa İmamoğlu kazandığı seçimin iptali ve haksız saldırılar sonucu halk nazarında daha da büyüdü daha da sevildi.

Şu anda İmamoğlu mazlum halkın kahramanıdır.

Demirel ve Bedri Koraman

Gazetecilik mesleğinin ustalarından arkadaşım Taylan Sorgun telefonla aradı:

"Rahmetli Bedri Koraman benim de dostumdu. 4'üncü ölüm yıldönümünde sevenleri onu bugün saat 11.00'de Bodrum'un Torba Mahallesi mezarlığındaki kabri başında anacak. "

"Evet mütevazi bir anma töreni yapılacak. "

"Bu vesileyle Bedri ile ilgili bir anımı anlatmak istiyorum. "

Ben "Dinliyorum" dedim o anlattı:

"Tercüman Gazetesi'nde çalışırken bir röportaj için Süleyman Demirel'in Ankara GünizSokak'taki evine gittim. Masasının üzerinde Milliyet Gazetesi duruyordu. Birinci sayfada Bedri'nin kocaman bir karikatürü vardı. Demirel sordu:

"Taylan gardaşım Bedri'nin karikatürünü gördün mü?"

"Gördüm efendim" dedim. Bedri çizdiği nefis karikatürde Demirel'i çok sert şekilde eleştiriyordu. Demirel gülerek:

"Ne güzel çizmiş değil mi? Dur Bedri'yi arayıp tebrik edeyim!" dedi ve telefonu bizzat kendisi çevirdi:

"Aloo Bedri gardaşım. Ne güzel çizmişsin yaa… Şimdi Taylan'la karşılıklı oturmuş beraberce gülüyoruz. Eline sağlık…"

Demirel telefonu kapadıktan sonra da 'Bu adam çok güzel çiziyor valla' dedi. "

Gerçekten Demirel Taylan Sorgun'un anlattığı gibiydi… Bedri Koraman da o da nur içinde yatsın.

Şimdiki siyasilerde böyle hoşgörü var mı?

Mahkemelerde açılan "yüzlerce ceza davası" bu sorunun cevabıdır!

TEBESSÜM

Kalbin yeri neresi?

Tesadüfen zengin ve ünlü olan bir adam gençken çok kabadayı geçinirmiş… Öğrencilik yıllarında biyolojiden ikmale kalınca fena halde kızarak hocasına efelenmiş:

"Beni ikmale bıraktın ama eğer bütünleme sınavında iyi not verip geçirmezsen yemin ederim ki seni kalbinden vururum!"

Hocası gülerek cevap vermiş:

"Hadi oradan sersem… Vuramazsın! Çünkü daha kalbin yerini bile bilmiyorsun!"

GÜNÜN SÖZÜ

Laik olmayan bir toplumda demokrasi düşünce ve vicdan özgürlüğü olmaz!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/en-asagilik-yontem-4982029/



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587

661
- - - - - - - - - - - - -
Ogretmen yillar sonra odulunu alir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

11. DIN, CAHILLERI MUCIZEYLE KANDIRIR

Din acik olsaydi, cahiller icin daha az cekici olurdu. Onlar icin, karanlik ve esrarli seyler, korkular, masallar, kerametler ve surekli olarak beyinlerini isletecek, yoracak, akla sigmaz seyler gereklidir. Romanlar, inanilmaz cin ve cadi hikayeleri, siradan insan ruhu icin, gercek tarihlerden daha cekicidir.

Din konusunda insanlar buyuk cocuklardir. Bir din ne kadar sacmalik ve mucizelerle dolu olursa, halkin ruhu uzerinde o oranda tahakkum hakki kazanir. Sofu, bonlugune hicbir sinir koymamak zorunda olduguna inanir. Bir sey ya da seyler ne kadar cok anlasilmaz olursa, halka o oranda ilahi gorunur. Bu seyler ne kadar az inanilabilir olursa, bunlara inanan siradan insanlar, o oranda erdem ve ustunlukler oldugunu sanir.

- - - - - - - - - - - - -
En iyi kitaplar bize bilmediklerimizi soyleyenlerdir.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Incil'in yarattigi butun kotulukleri dusundugumde, bu ayarda bir sey yazabilme umudumu yitiriyorum.

WILDE,OSCAR (1854-1900) Irlandali oyun yazari, oyku yazari ve sair.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder