================================
AKİT'İN HEDEF GÖSTERİP GÖREVDEN ALDIRDIĞI CEMİL KILIÇ: BENİ SÜRGÜN ETTİLER
Cemil Kılıç görevine iade edildi. Ancak Kılıç görev yaptığı okula değil sürgün edilerek Anadolu'da uzak bir köye gönderildi.
29 Mayıs 2019 Çarşamba 20:12
Hükümete yakın Yeni Akit gazetesinin hedef göstermesinin ardından Rami Atatürk Anadolu Lisesi'ndeki görevinden uzaklaştırılan ilahiyatçı-yazar Cemil Kılıç görevine iade edildi. Ancak Kılıç görev yaptığı okula değil sürgün edilerek Anadolu'da uzak bir köye gönderildi.
Milli Eğitim Bakanlığı Kılıç hakkında yürüttüğü idari soruşturma dosyasını savcılığa göndererek Kılıç hakkında adli soruşturma açılmasını istedi.
KILIÇ'TAN AÇIKLAMA
Kararı Odatv'ye değerlendiren Cemil Kılıç "Beni görev yapma imkanım olmayan bir yere tayin ettiler. Tam manasıyla çalışamayacağım yere gönderdiler. Halk arasında buna sürgün deniyor" ifadelerini kullandı.
Aynı zamanda Eğitim İş Sendikasının İstanbul Şube Yöneticisi de olan Kılıç dosyasının hala Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunda olduğunu ihraç kararının da çıkma ihtimalinin olduğunu belirtti.
Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım ise yaptığı açıklamada sürecin baştan itibaren yanlışlıklarla dolu olduğunu kaydetti. Yıldırım Cemil Kılıç'ın Din Kültürü öğretmeni olduğunu hatırlatarak soruşturmaya konu olan sosyal medya paylaşımlarının ve açıklamaların Kılıç'ın alanıyla ilgili açıklamalar olduğunu söyledi.
Açıklamaların Anayasaya uygun olduğunu vurgulayan Orhan Yıldırım "Bu soruşturma siyasi iktidarın mezhepçi bir bakış açısıyla yönlendirmesi Milli Eğitim Bakanlığına ve yargıya talimatıyla açıldı" dedi.
Yıldırım siyasi iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı üzerinden eğitimcilere yönelik baskıyı arttırdığını belirterek "Bu dönemde en çok baskı Cemil Kılıç üzerinde artıyor. Çünkü Kılıç Din Kültürü öğretmeni. Sadece bir mezhebi değil tüm mezhepleri anlatıyor. İnsanları kinden uzak tutuyor. Sevgi diyor barış diyor"ifadelerini kullandı.
'SÜRGÜN KARARI İNSANLARA GÖZDAĞI'
Cemil Kılıç'a yönelik sürgün kararına da değinen Eğitim İş Genel Başkanı Yıldırım "Kılıç hakkındaki sürgün kararı aslında insanlara gözdağı. Birçok ilde eğitimcilere baskı artıyor. Bu karar eğitimcilere ve ülkenin aydınlarına gözdağıdır. Sürgün kararı insanları mesleğiyle tehdit etmektir" dedi.
Cemil Kılıç'ın İstanbul'daki görev yerine dönmesi için dava açacaklarını belirten Yıldırım sürecin yakın takipçisi olacaklarını sonuna kadar mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.
================================
ÇİN İLE ABD TİCARET SAVAŞINDA YENİ CEPHE
"Amerika ile Çin arasındaki ticaret savaşlarında Pekin'den "Nadir toprak elementleri" hamlesi geldi. Çin'in nadir bulunan toprak elementlerinin Amerika'ya sevkiyatını durduracağı iddia edildi. "
Çin ile ABD ticaret savaşında yeni cephe
29 Mayıs 2019 Çarşamba
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki gerilim artmaya devam ediyor.
İki taraf arasında ticaret savaşları tırmanırken konuya ilişkin yeni cepheler oluşmaya başladı.
Küresel pazarın en büyük nadir toprak elementleri üreticilerinden olan Çin'den Amerika'nın gümrük vergilerine cevap niteliğinde bir adım geldi.
Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu konuyla ilgili açıklama yaptı. Çin'in dünya pazarına nadir toprak elementleri ihracatı yapmaya devam edeceği belirtildi. Buna karşın ABD ile ticaret hacimlerinin düşebileceği ifade edildi.
ABD Jeolojik Araştırmaları'na göre 2014'ten 2017'ye kadar Amerika nadir toprak elementlerinin yüzde 80'ini Çin'den ithal etti.
17 element grubunu içeren nadir toprak elementleri; rüzgar türbinleri akıllı telefonlar ve füzeler gibi yüksek teknoloji ürünlerinin üretiminde hammadde olarak kullanılıyor.
Çin Ulusal Kalkınma Komisyonu'nun açıklamasında Çin ve Amerikan ekonomilerinin birbirleriyle çok bağlantılı olduğu ancak gerçekleşebilecek bir yüzleşmenin iki tarafı da zayıflatacağı dile getirildi.
ABD'ye karşı yapılan bu uyarının elementlerin satışının kısıtlanması ya da yasaklanması gibi bazı seçenekleri içerdiği düşünülüyor.
Açıklamada nadir toprak elementlerinin ihracatında adil ve serbest ticaret ilkelerini izlenmeye devam edileceği ancak bu ihracatın Çin'e karşı kullanılması durumunda Çin halkının mutlu olmayacağını aktarıldı.
Komisyon tarafından meşru amaçlar için kullanıldığı sürece nadir toprak elementlerine olan küresel talebi karşılamak için ellerinden gelenin en iyisini yapmakta istekli olduklarının da altı çizildi.
ulusal.com.tr
https://www.ulusal.com.tr/dunya/cin-ile-abd-ticaret-savasinda-yeni-cephe-h230792.html
================================
ÖZDAĞ: "PKK İLE HANGİ ANLAŞMA YAPILDI?"
29.05.2019 16:19
Bebek katili teröristbaşı Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmesine tepki gösteren İYİ Partili Ümit Özdağ PKK'lıların açlık grevlerini sona erdirmesiyle ilgili hükümete "Neyin üzerinde uzlaşıldı ki PKK'lılar açlık grevlerini sona erdiriyorlar?" dedi.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/d/media/yeni-proje.20190529162221.mp4
FATMA GÜL-YENİÇAĞ
Bebek katili Abdullah Öcalan'ın 8 yılın ardından avukatlarıyla görüştürülmesini İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ AKP'nin 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul'u kaybetmesinin ardından başvurduğu bir süreç olarak değerlendirdi.
HDP'li yetkililerin anlaşma sağlanacağını söyleyerek PKK'lıların açlık grevlerine son vermesini sağladığını dile getiren Özdağ "Sorulması gereken soru şu: Neyin üzerinde uzlaşıldı ki PKK'lılar açlık grevlerini sona erdiriyorlar?" dedi
.
Özdağ'ın açıklamaları şu şekilde:Kandil'le yapılan görüşmelerin kamuoyuna deklare edilerek ikinci müzakere sürecini başlatmak için görüşme ayarlandı.
Bu görüşmeden sonra Öcalan'ın yazdığı ifade edilen ve onunla birlikte kalan üç PKK terör örgütü üyesinin de imzaladığı bir bildiri yayınlandı.
Bu bildiri emin olun AKP tarafından onaylanmadan yayınlanacak bir bildiri değil.
Bu bildiride Öcalan tekrar uzlaşma kültüründen bahsediyor.
Bir görüşme süreci öneriyor ama en önemlisi SDG'den bahsediyor.
PKK'nın Suriye'deki yapılanması olan ve Türkiye'nin kabul etmediği bir yapılanma.
Kavram olarak bile ağzına almadığı bir yapılanma.
Bu mektupla ilk kez SDG'ye de Ankara'nın onay verdiğini görmüş olduk.
Bu ilk açıklamanın ardından hala devam etmekte olan ve bu açıklamadan çok önce başlamış olan PKK'lıların hapishanelerdeki açlık grevlerinin yavaş yavaş son bulmaya başladığını da gördük.
Aldığımız bilgilere göre değişik HDP'li yetkililer cezaevlerinde yaptıkları temaslarda PKK'lıları anlaşma sağlandı diyerek vazgeçirmeye çalıştılar.
Sorulması gereken soru şu: PKK'lılar neden açlık grevlerinden vazgeçiyorlar?
Neyin üzerinde uzlaşıldı ki PKK'lılar açlık grevlerini sona erdiriyorlar?
Benim kişisel analizim PKK PYD ile üzerinde uzlaşılan henüz tam anlamıyla bir şey yok.
Uzlaşılan tek şey Öcalan ile görüşmelerin devam edeceği.
Yasağın formel olarak kaldırıldığının Adalet Bakanı tarafından açıklanmasıyla da bundan sonraki görüşmelerin önü tam anlamıyla açılmış ve görüşmeler meşrulaştırılmış oldu.
Peki neden bu müzakere süreci tekrar başladı?
Müzakere süreciyle ilgili ön hazırlıkların 2018 senesi içerisinde başladığını görüyoruz.
AKP'den değişik heyetler yurt dışı temaslarında bu konuda tartışmalar yaptılar.
En son 2018 Nisan ayında Londra'da bir toplantıda tekrar müzakerenin başlamasının doğru olacağı İngiliz muhattaplar tarafından tebliğ edildi.
Daha sonra şu meşhur akil adamlardan bir bölümü Londra'ya gitti.
Aynı görüş onlarla da paylaşıldı.
Bunlar küçük küçük hazırlıklardı.
Bunlar bugün için küçük hazırlıklardı.
Hiç devreye girmeyebilirdi.
31 Mart seçimlerinde İstanbul'un kaybedilmesi sonrasında Erdoğan yeni bir durum değerlendirmesi yaptı.
Önce seçimi kaybettiğini kabul etti.
Sonra kaybetmediğine inandı ve seçimi yeniletme yoluna gitti.
Erdoğan'ın bu seçimde de kaybetme şansı yok.
Çünkü Erdoğan bu seçimi kaybederse partisinden büyük kopmaların olacağını biliyor.
İstanbul seçimlerini kaybettiği takdirde bunun erken seçim baskılarına neden olacağını düşünüyor.
Ve bundan dolayı seçimlere daha girmeden seçimlerin altyapısını oluşturmaya çalışıyor.
Bu stratejinin çerçevesinde Öcalan ile de görüşmeye başladığını görüyoruz.
Çok basit bir cümleye sıkıştırırsak 'biz sizin Suriye'deki varlığınızı kabul ederiz.
Bunun karşılığında da İstanbul'u alırız' merkezli bir anlaşmanın üzerinde görüşüldüğü görülüyor.
Bu anlaşmanın başka kolları da var ama onları gündeme getirmek için henüz erken.
İlerleyen günlerde onlar da gündeme gelecektir.
Birinci açılım süreci dedikleri PKK ile müzakereler Türk milletine kan gözyaşı ve hendek çatışmaları çerçevesinde 700'den fazla verdiğimiz şehit.
Devletin yıpranması PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'da otoritesinin artması PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yendiğine inanması ve Güneydoğu Anadolu'da bir kısım vatandaşlarımızın da bunu görmesi.
Kaynak Yeniçağ: Özdağ: "PKK ile hangi anlaşma yapıldı?"
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ocalan-tepkisi-ne-istedi-de-ne-verdiniz-235857h.htm
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ozdag-pkk-ile-hangi-anlasma-yapildi-236222h.htm
================================
LİSEDE SKANDAL! ORUÇ TUTMADIĞI İÇİN SINIFTAN ATILDI!
İstanbul Eyüpsultan İMKB Lisesinde okuyan bir öğrenci oruç tutmadığı için sınıftan atıldı. CHP konuyla ilgili soru önergesi verdi.
29 Mayıs 2019 Çarşamba 14:55
İstanbul Eyüpsultan İMKB Lisesinde okuyan astım hastası E. T. isimli öğrenci; din dersine giren Orhan Salim tarafından oruç tutmadığı için sınıftan atıldığını açıkladı.
E. T. 'ye göre olay anında bazı öğrenciler öğretmeni alkışlarken öğretmen "oruç tutmayanlar Müslüman değildir" ifadelerini kullandı.
SORU ÖNERGESİ VERİLDİ
Din derslerine giren Orhan Salim isimli kişinin öğretmen olmadığını Eyüpsultan Cami imamı olduğunu söyleyen E. T. 'nin yaşadıklarının araştırılması için CHP tarafından soru önergesi verildi.
CHP milletvekili Yıldırım Kaya'nın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un yanıtlanması için verdiği soru önergesi şöyle:
İstanbul Eyüpsultan İMKB Lisesinde okuyan astım hastası E. T. isimli öğrenci; okullarında görev yapan din dersi öğretmeni Orhan Salim tarafından oruç tutmadığı için sınıftan atıldığını olay anında bazı öğrencilerin öğretmeni alkışladığını öğretmenin "oruç tutmayanlar Müslüman değildir" dediğini tarafımıza iletmiştir.
Müdür Yardımcıları Cevdet Doğan ve Yaşar Tulumtaş ise okula giden aileye "aramızda halledelim" diyerek olayı kapatmak istenmiştir.
Din derslerine giren Orhan Salim isimli kişinin öğretmen olmadığını Eyüpsultan Cami imamı olduğu da iddialar arasında yer almaktadır.
Bu bilgiler kapsamında;
1. İstanbul Eyüpsultan İMKB Lisesinde din derslerine giren Orhan Salim isimli kişi iddia edildiği gibi Eyüpsultan Cami imamı mıdır?
2. 460 bin atanmayan öğretmen görev beklerken cami imamlarının Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda derslere girmesi hangi ihtiyaçtan doğmuştur?
3. İmamların Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda derslere girmesinin hukuki bir altyapısı var mıdır? Bu uygulama Anayasa ve kanunlara uygun mudur?
4. Cami imamları başka okullarda da derslere girmekte midir?
5. Öğrenciler arasında kin nefret aşağılama ayrımcılık söylemlerinde bulunan öğretmen olmadığı cami imamı olduğu iddia edilen Orhan Salim hakkında suç duyurusunda bulunulacak mıdır?
6. Konu hakkında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir inceleme yapılmış mıdır? Yapılmışsa sonucu ne olmuştur? Yapılmamışsa bir inceleme başlatılacak mıdır?
================================
MEZUNİYET TÖRENİ TEHDİDİ: AHLAKSIZLIĞIN TAVAN YAPTIĞI SÖZDE KUTLAMALAR!
Balıkesir Sivil Toplum Platformu Milli Eğitim Müdürü Yakup Yıldız'ı 'mezuniyet törenleri' konusunu görüşmek üzere ziyaret ederken Platform Dönem Başkanı Ersin Güçlü mezuniyet törenlerinde İslam'a aykırı ortamlarda gayri ahlaki davranışlar sergilendiğini iddia etti. Anadolu Gençlik Derneği Ensar Vakfı ve Alperen Ocakları gibi gibi kurumların temsilcilerinin katıldığı ziyarette mezuniyet töreni yapacak okulların yöneticileri ve velileri de adeta tehdit edildi.
Çarşamba 29 Mayıs 2019 14:49
Anadolu Gençlik Derneği MGV Alperen Ocakları Cansuyu Derneği Cihannüma Derneği Eğitime Destek Platformu EHAD Ensar Vakfı Hasan Baba Vakfı İHH İlim Yayma Cemiyeti Karesi Vakfı Katre-Der Hayrat Vakfı Kızılay Memursen MÜSİAD Öder Önder Sancak Derneği Semerkand Vakfı Tügva Ulu Çınar Derneği ve Vitamin Gençlik Derneği başkan ve temsilcilerinden oluşan Balıkesir Sivil Toplum Platformu Milli Eğitim Müdürü Yakup Yıldız'ı ziyaret ederek mezuniyet törenlerine ilişkin skandal bir talepte bulundu.
Ziyaretin ardından yazılı açıklama yapan Balıkesir Sivil Toplum Platformu Dönem Başkanı Ersin Güçlü 'mezuniyet törenleri' ile İslam'a aykırı ortamlarda gayri ahlaki davranışlar sergilendiğini iddia etti.
Balıkesir24saat adlı sitede yer alan habere göre Güçlü "Balıkesir'de de bazı okullarda öğretmen ve idareciler eliyle mevzuata aykırı olarak çocuklara dans gösterileri adı altında ve açık-saçık dansöz çağrılarak mezuniyet programları düzenlenmektedir" dedi.
Güçlü'nün açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
"Ahlaksızlığın tavan yaptığı bu sözde kutlamalar 'mezuniyet töreni veya balosu' olarak bilinçli bir şekilde belleklere yerleştirildi. Bazı şuursuz öğrenci velilerinin de zemin hazırladığı bu rezilliklere artık dur denmelidir. Bu rezaletlere artık son verilmelidir. Bu yanlışa müsaade eden okul yöneticileri de hakkında gerekli idari işlemler yapılmalıdır. Şöyle bir düşünelim! Bu karakterde olanlara eğitim için körpe çocuklar nasıl emanet edilebilir? Bu tiplerin yetiştireceği nesiller dinine ve topluma faydalı olabilir mi? Bunun önüne geçilmelidir. Yoksa hayal ettiğimiz 'Asım'ın Nesli' her geçen gün umut olmaktan çıkıp hasret haline dönüşüyor.
Eğer bizler Asım'ın Nesli istiyorsak bizi bozmaya çalışan ve bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaştırmaya çalışanlara karşı hep beraber kalbinde vatan millet ümmet sevgisi olan herkesle birlikte dur dememiz ve engel olmamız gerekir"
'BİR EĞİTİMCİ ENSAR VAKFI TEMSİLCİSİNİ NASIL MAKAMINDA KABUL EDEBİLİR?'
Konuya ilişkin bir açıklama yapan CHP Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin "Bir eğitimci nasıl yurtlarınca çocukların tecavüze uğradığı Ensar Vakfı temsilcisini makamında kabul edebilir? Bir eğitimci nasıl eğitimcileri tehdit eden zihniyeti o makamda ağırlayabilir? Bu aymazlığı kabul etmiyoruz!" derken "Buradan bir kez daha duyuruyoruz: Balıkesir'de yapılan tek bir mezuniyet töreni iptal edilirse sorumlusu bu şahısları makamında ağırlayan ve onlara bu cesareti veren zihniyetin ta kendisidir. Konunun takipçisi olacağız. Çocuklarımızın üzerinden o kirli ellerinizi çekmeyi de size öğreteceğiz!" ifadelerini kullandı.
================================
HZ. İSA'NIN RUHUNUN İÇİNE GİRDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİ! O ÖĞRETMENLE İLGİLİ YENİ GELİŞME
Antalya'nın Serik ilçesindeki ortaokulda öğrencilerine Hz. İsa'nın ruhunun içine girdiğini söylediği ve kıyametle ilgili şeyler anlattığı iddiasıyla bir süre önce açığa alınan S. K. (35) isimli kadın öğretmen meslekten ihraç edildi.
29 Mayıs 2019 Çarşamba 12:30
Olay 19 Nisan'da Antalya'nın Serik ilçesinde Gedik Mahallesi'ndeki ortaokulda meydana geldi. İngilizce öğretmeni S. K. iddiaya göre 24 kişinin bulunduğu sınıfta ders yapmak istemeyen öğrencilere "Dersi bırakalım biraz kıyametten konuşalım" dedi.
S. K. öğrencilerine; Hz. İsa'nın ruhunun içine girdiğini herkesin ne zaman öleceğini ve kıyametin ne zaman kopacağını bildiğini söyledi. S. K. 'nin anlatımlarından korkan bazı öğrenciler ağlayarak dışarı çıktı.
Tiyatroyla da uğraştığı öne sürülen öğretmenin anlatımlarından psikolojik tedavi gördüğü belirtilen öğrenci de korktu. İddiaya göre öğretmenin göğsüne dokunduğu öğrenci titremeye başladı. Öğrenciyi sakinleştiren arkadaşları durumu okul müdürüne anlattı. Daha sonra bazı öğrenciler S. K. 'ye "Neden böyle yapıyorsunuz?" diye sordu. Bunun üzerine S. K. de "Cesaretli olmanız için yapıyorum" dedi.
Öğrencilerin durumu anlattığı velilerin de şikayette bulunması üzerine olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında önce açığa alınan S. K. ardından öğretmenlikten ihraç edildi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/1416100/Hz . _isa_nin_ruhunun_icine_girdigini_soylemisti__O_ogretmenle_ilgili_yeni_gelisme.html
================================
İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUKLARI BİLDİRMEMİŞLERDİ: 18 DOKTORA HAPİS TALEBİ
Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde istismara uğrayan 15 yaş altındaki 34 çocuğun durumunu bildirmeyen 18 doktor hakkında hapis cezası talep edildi. İddianamede 15 yaş üstünde olan ve istismara uğrayan çocuklara ilişkin ise bir işlem yapılamayacağı bunun şikayete bağlı olduğu ifade edildi.
Çarşamba 29 Mayıs 2019
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 2018 yılında çoğunluğu Suriyeli 15 yaş altı 34 çocuğun hamile olduğu halde sağlık görevlilerince adli makamlara bildirilmediği iddialarına ilişkin yürüttüğü soruşturmayı tamamlandı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede yaşı küçük çocukların gebelik durumunun emniyete bildirilmemesi sebebiyle sağlık personelleri hakkında suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldığı soruşturma izni verilmesi için İstanbul Valiliği'ne dosyanın gönderildiği anlatıldı.
Yaptırılan inceleme sonucunda 19 Haziran 2018 tarihinde hazırlanan Denetim Kurulu Raporu'nda toplam 392 hastanın gebelik tanısının olduğu bunlardan bir kısmının gebeliğinin kesinleştirilemediği için gebelik teşhisi konulan kişi sayısının 348 olduğu belirtildi. Raporda bunlardan birinin 13 yaşında ve Suriye uyruklu 14'ünün 14 yaşında ve birinin Türk vatandaşı 36'sının 15 yaşından küçük ve 3'ünün Türk vatandaşı olduğu 95 kişinin 16 yaşında ve 8'inin Türk vatandaşı olduğu 203 kişinin 17 yaşında ve 49'unun Türk vatandaşı olduğunun ve bildirim formu düzenlenmediğinin tespit edildiği kaydedildi.
İLGİLİ HABER
İstismarın üzeri örtülmüş: İstanbul'da bir hastanede '392 hamile çocuk!'
15 YAŞINDAN BÜYÜKSE 'İSTİSMAR' SAYILAMAZ!
İddianamede Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre 15 yaşından küçüklerlele rızası olsun olmasın birlikte olunması halinde resen "çocuğun cinsel istismarı" suçundan soruşturma yapılacağı hatırlatıldı. İddianamede 15 yaşından büyük kişiler arasında cinsel ilişki yaşanırsa bu durumda cinsel istismar suçunu oluşturmayacağı TCK'nın 104'üncü maddede düzenlenen "reşit olmayanla cinsel ilişki" suçunu oluşturacağı bunun da şikayete bağlı bir suç olduğu ve hastaneye başvuran kişilerden hiçbirisinin cebir ve tehditle hamile kaldığına yönelik bir iddia ve delil olmadığı için yaş durumlarına göre suçların belirlenmesi ve ona göre de sorumluların yükümlülüğünün tespitinin gerektiği ifade edildi.
İddianamede soruşturma kapsamında 5 Ekim 2018 tarihinde Bağcılar ve Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne yazı yazılarak 15 yaş ve altı hamile olduğu tespit edilen kişilerin ve gerekli tespitlere rağmen bildirimi yapmayan doktorların listesinin istendiği gelen cevap yazısında 15 yaş altı hamile başvurusunun 51 olduğu ancak bu kişilerden 17'sinin bildiriminin yapıldığı 34'ünün bildiriminin yapılmadığı bu 34 kişiden çoğunluğun ise poliklinik kayıt sisteminde bulunan ancak kadın doğum kliniğinde olmayan kişiler olduğu ifade edildi.
İddianamede hamile oldukları tespit edildiklerinde bildirimi yapılması gerektiği halde yapılmayan 34 kişininin hastanenin 5 Nisan 2019 tarihli yazısı ekinde kimliği yazılı mağdurlar oldukları bu kişileri muayene eden ve tespitleri yapan 18 doktorun sorumluluğunun bulunduğu belirtildi.
10 doktora birden fazla vakayı bildirmedikleri gerekçesiyle "Zincirleme olarak kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" suçundan 6 aydan 3 yıl 6'şar aya kadar hapis istendi. 8 doktora da birer vakayı bildirmediklerinden "Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" suçundan 6 aydan 2'şer yıla kadar hapisleri talep edildi.
İddianamede 15 yaş altı gebelik tespiti yapan ve bildirim yapmayan doktorlar E. V. K. C. İ N. A Ü. H N. K. A Ö. A I. Ş. Y Ö. A M. E. Ö. ve G. A'nın birden fazla vakayı bildirmedikleri gerekçesiyle "Zincirleme olarak kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" suçundan 6 aydan 3 yıl 6'şar aya kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları istendi. Birer vakayı bildirmedikleri anlaşılan doktorlar E. U H. E. A İ. A. K İ. B M. T. K O. Y Ş. Y. A Y. C. için ise "Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" suçundan 6 aydan 2'şer yıla kadar hapisleri istendi. 18 doktor önümüzdeki günlerde Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak.
================================
ESKİ ASKERİ PİLOTTAN İSTANBUL HAVALİMANI UYARISI
İstanbul Havalimanı'nın her gün bir yenisi ortaya çıkan sorunlarını ve bunların nasıl çözülebileceğini Kaptan Pilot Bahadır Altan anlattı. Atatürk Havalimanı'nın kapatılmasının hata olduğunu belirten Altan yeni havalimanının iki gün kullanılamaması halinde Türkiye'de hayatın duracağını söyledi. Kış koşullarına karşı da şimdiden tedbirler alınması uyarısında bulunan Altan yolculara tavsiyesi sorulduğunda ise "Bir kere yolcular yanlarında peynir ekmek götürsünler! Orada bir öğün yemek 100 lira civarında" dedi.
29 Mayıs 2019 Çarşamba 09:52
Gazete Duvar'dan Nuray Pehlivan Kaptan Pilot Bahadır Altan'la İstanbul Havalimanı'nda ortaya çıkan sorunlarla sorunların sebepleri ve çözümleri üzerine konuştu.
İstanbul Havalimanı'nda kış koşullarında buzlanma ve sisin çok daha fazla olacağına dikkat çeken Altan yetkilileri şimdiden tedbir almaları konusunda uyardı.
Eski askeri pilot Bahadır Altan 1992 yılından beri sivil havacılık alanında çalışıyor. Anadolu Üniversitesi SHYO THY ve Pegasus'ta kaptanlık yapan Altan şimdi ise bir havayolu şirketinde öğretmen pilot olarak görev yapıyor.
İşte Pehlivan'ın Kaptan Pilot Altan'la söyleşisi:
Yeni havalimanında bütün bunlar neden yaşanıyor? Çok konuşulup tartışıldı ama proje aşamasında yaşanan süreci bir de sizden dinleyelim mi?
Biliyorsunuz bu havalimanının yeri uzun bir süre sır gibi saklandı. Ama kararın çok önceden ve nasıl verildiğini tahmin etmek hiç de zor değil. Tamamen siyasi otorite ve yandaşların rant hesaplarına göre verilmiş bir karar olduğu anlaşılıyor. Hatta buna göre arazi alımları vs. yapıldığı için hiçbir değişikliğe yanaşmadılar. Bu süreçte havalimanının yeri zemini üzerine meslek odaları jeoloji meteoroloji havacılık uzmanları pek çok STK sayısız uyarılar raporlar yayınladı. Ekolojistler aynı şekilde buradaki su havzalarına dikkat çekti. Ancak proje taslak halindeyken kamuoyu önünde hiç tartışılmadı. Ne Haliç'e yaptıkları Galata Köprüsü'yle Unkapanı Köprüsü arasındaki metronun geçtiği köprü kamuoyuyla tartışıldı ne de Kabataş'taki Martı Projesi. Her şey böyle yapılıyor. Mesela en son Kadıköy Söğütlüçeşme'de proje askıdayken ağaçlar kesilmeye başladı. Kimsenin bunlara etkili olacak bir ses çıkarmaya gücü de yok artık. Demokratik ülkelerde kamuoyunu ilgilendiren büyük projeler işin uzmanlarıyla birlikte kamuoyunda tartışılıp sonra kararlar veriliyor. Bizde böyle şeyler olmadığı için hata üstüne hata yapılıyor. Haliç projesinin mimarı aynı zamanda Martı Projesi'nin mimarı. Bir konuşmasında kendi projesini bile "Artık yapıldı yapacak bir şey yok" şeklinde savunmuştu. Mesele tam da bu. Martı Projesi'nin mimarı neye dayanarak böyle söylüyor? Çünkü sivil havacılığın proje safhasında böyle bir denetim yetkisi yok. Kaldı ki kendi verdikleri kararı doğrulayan "uzmanlar" da bulabiliyorlar. Bu yüzden denetimleri yapacak kurumların özerk kurumlar olması gerek. Mesela Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) özerk değil siyasi otoriteye bağlı. Genel müdürünü Ulaştırma Bakanı atar. Hiçbir liyakat gözetilmez. Örneğin 2007 de yaşanan Isparta kazasında görevini kötüye kullandığı için 2 yıla yakın ceza alan Ali Arıduru ve yardımcısı Oktay Erdağı Binali Yıldırım'ın atadığı sivil havacılık genel müdürleriydi ve havacılıkla ilgileri yoktu. Bu göreve demiryollarından geldiler. Dolayısıyla özerk bir kurum olmadığı için onların yaptığı denetimin de çok büyük bir anlamı yok. Uzmanların yaptığı denetimlerde World Focus şirketinin kaza riski taşıdığı için uçuşlarının durdurulmasını teklif etmiş ancak SHGM genel müdürü gereğini yapmamıştı bu nedenle Isparta kazası oldu. Bu şirketin kayırmaların sebebi neydi biliyor musunuz? Satın aldıkları ilk uçağın kuyruk adı TC-AKP idi! O denli siyasi iktidarla iç içe bir kurum denetim mi yapabilir?
Hangi devlet memuru uzman diyebilirdi ki 'Yeni havalimanının yeri emniyetsizdir!' Veya 29 Ekim'de açılamaz! Karşı çıkan bizleri gözaltına alan bir anlayış 'Sen kim oluyorsun (hatta ulan!)' demezler miydi?
'AVRUPA İKİ YÜZLÜ DAVRANIYOR'
Evet ama uluslararası uçuşlara açık bir havalimanı uluslararası bir denetimden de geçiyordur…
EASA gibi kurumlar bu konuda her ülkenin sivil havacılık otoritesini yetkili kabul edip onların sözüne güveniyor. "Türkiye'de SHGM bağımsız değil özerk değil gerçekleri gizler siyasi otoritenin dediğini yapar" diye düşünmüyor. Aksi de olamaz zaten ama Avrupa genel olarak her konuda iki yüzlü davranıyor. Örneğin işçilerin çalışma koşulları iş cinayetleri konusunda hiç seslerini çıkardıklarını duydunuz mu? Bizde uçucuların çalışma saatleri onların standartlarına göre çok fazla ama burada ben karışmam der. Ya da 58 işçi katledildi bu inşaatta hiç seslerini duydunuz mu?
UÇAK KAPISINI KAPATTIKTAN SONRA 40 DK. YAVAŞ YAVAŞ GİTMEK ZORUNDA
Havalimanında uçaklar havalanmadan önce uzun süre yerde kalmalarıyla çok fazla gündeme geldi. Bunun nedeni nedir?
Yeni havalimanı Amsterdam'a benziyor biraz orada da birbirinden uzak pistler var. Ama uçakların bu aradaki pistleri kat edişlerinde çok pratik yer kontrol dediğimiz bir merkezden yönetilen kestirme geçişler olur. Bizde ise bu organizasyonun yapılması mümkün değil yer radarının da çalışmadığı söyleniyor. Büyük havaalanlarında pistleri kat edecek bir uçağın böyle kestirme gitmesi gerekir ki zaman kaybı olmasın. Örneğin bir uçak sağ pisti geçerek diğer pistten kalkacak. Aynı anda sağdaki piste de uçak inmesi söz konusu. Bütün bu trafiğin çok dikkatle yönlendirilmesi gerekir. Ancak İstanbul'da bu kestirme geçişler yapılamadığından bütün pistin etrafından dolaşıp çok uzun mesafeler kat ediyorlar. Uçakların uzun süre yerde kalmalarının sebebi bu.
Burada gerek yerdeki gerek havadaki trafik radar arızalandığı zaman olduğu gibi full prosedür olarak yönlendiriyor. Uçakların aralarındaki mesafe çok daha fazlaya ayarlanarak hiç risk almadan trafik idare edilebiliyor. Risk alınsın demiyorum yanlış anlaşılmasın ama hava trafiği böyle bir şey değil. Şöyle anlatayım; trafikte kırmızı yeşil ışıklar var ama trafiğin çok az olduğu gece saatlerinde zaman kaybı olmasın diye sarı ışık flash yapar. Çünkü gece geçecek araba sayısı birkaç tanedir. Dolayısıyla uygunsa beklemeden geçer araçlar. Pratik çözümler üretebilecek bir inisiyatif kullanamıyor buradaki sistem. Bunlar bu kadar konuşuluyor ama bir tane hava kontrolörüne soramıyorsunuz ki niye böyle idare ediyorsunuz? Hiç kimse tek kelime konuşamaz tartışamaz böyle bir baskı ortamında çözüm üretmek de mümkün olamıyor. Yani tam olarak bütün prosedürler motomot uygulandığı zaman böyle zaman kaybı oluyor. Avrupa'da çalışan Eurocontrol'den bir arkadaşım 'Havalimanı açıldığından beri bütün Amerika uçuşları ortalama 40 dakika rötarlı geliyor. Neden böyle' diye sordu. İşte sebebi budur. Uçak kapısını kapattıktan sonra 40 dakika yavaş yavaş gitmek zorunda. Bu durum yaz aylarında iniş takımlarında ısınmalara hatta lastik patlamalarına neden olabilir.
Normalde bir taraftaki piste iniş yapılırken öbür taraftaki pistten de kalkışlar yapılır. Ama burada o kadar dağınık bir yapı var ki terminalde en uzak pistten kalkış yapması için uçağın 40 dakika gitmesi gerekiyor. Yani havalimanını büyük yapmakla dünyanın en büyüğü yapmakla trafik akışını rahatlatamıyorsunuz! Esas problem burada. Şimdi bunun da iki misli havalimanı yapsanız daha mı rahat olacak? Uçaklar için 5 ila 10 km.lik mesafeler havada bir nokta gibidir. Siz trafik yükünü başka meydanlara dağıtacak şekilde yapmazsanız buradaki 6 piste yaklaşmak sanki bir noktaya yaklaşmak gibi olur. Uçaklar arasında yine mesafe olmak zorundadır. Yani bu kadar yoğun trafik yükünü günde 1500-2000 uçağı birden fazla meydana dağıtacak bir çözüme yönelmek gerekiyor. Dünyanın en büyük terminalini pistlerini de yapsanız bu kafayla sorunu çözemezsiniz.
'UÇAKLAR İNİŞ VE KALKIŞTA RÜZGARI ÖNDEN ALMAK ZORUNDA'
Yerdeki uzun mesafeleri uçaklar yavaş gitmek zorunda bu anlaşılıyor ama uçakların daha uzun süre havada kalması beklemeler yapması neden?
Bu da az önce söylediğim full prosedür dediğim usullerle ilgili. İstanbul'da birçok yönden çok sayıda uçak aynı anda inişe geçince yaklaşma için aralarında 5-8 deniz mili mesafe olacak şekilde sıraya giriyor. İstanbul Havalimanı'nda çok pist olsa da aynı anda farklı pistlere farklı sektörlerden uçak yaklaşamıyor. İki ayrı piste paralel yaklaşmalar yapılabilir aslında ama şimdilik o da bu full prosedür kurallarını motomot uygulama nedeniyle yapılamıyor. Yani uçaklar arasındaki mesafe tek bir piste yaklaşıyormuş gibi ayarlanıyor. Bu da kuyrukların uzamasına havada tur atmalara neden oluyor. Düşünün günde 1500 uçak inip kalkıyor. Bunu 24 saate eşit pay etseniz bile bir günde 1440 dakika olduğuna göre bir dakikada birden fazla uçak eder. Sadece inişi düşünürseniz bir de sabah ve akşam yoğun saatlerde uçaklar arasındaki mesafeyi çok kısaltmak zorunda kalınır. Buna geçenlerde olduğu gibi rüzgar nedeniyle iniş pistinin yönünün sık sık değişmesi eklenince hatta bir uçağın da pas geçişi eklenirse seyreyleyin cümbüşü. Uçaklar iniş ve kalkışta rüzgarı önden almak zorundalar bu nedenle pist yönü değişince yaklaşan bütün trafik yeniden düzenlenmek zorunda kalır. Havada beklemeler bu yüzden. İşte o nedenle rüzgarın hakim yönü ve istikrarı havaalanı yeri seçiminde çok önemlidir.
'GERİ KALMIŞ BİR ÜLKENİN GERİ KALMIŞ PİLOTLARIYIZ'
Bu durumun bir de maliyet boyutu olmalı…
Tabii ki. Fazladan 20 dakika havada yakıt harcamak demek korkunç bir maliyet artışıdır. Amsterdam Londra vb. havaalanları bunu çözmüş. Trafiği irtifa olarak sektörlere bölmüş. Kontrolör başına düşen trafik sayısı az. Bizde bu yoğunluk Avrupa'nın beş katı kadar. Her konuda bir ilkellik var. Başından beri böyle. Siz dünyanın en modern teknolojisini getirseniz bile onu kullanacak olan insandır. Bizlerde geri kalmış bir ülkenin geri kalmış pilotlarıyız. Liyakat gözetilmeden atanan idareciler bürokratların durumu ise çok daha vahim. Sorunların asıl kaynağı bence budur.
Sorunuza dönecek olursak; şu anda işletme açısından da altyapı açısından da eksiklikler havada çok fazla beklemelere neden oluyor. Bu sorunun kısa vadede çözülmesini ummak ham hayal. Çünkü bunları çözme yönünde bir akıl hâlâ yok ortalarda. Türk Hava Yolları Genel Müdürü bu olanlara 'ne var yani AHL de de beklemeler divertler oluyordu!' diyor. Asıl görevini kendisini oraya atayan siyasi otoriteyi savunmayı önceliği olarak alıyor.
'ROMA'DA 3 HAVALİMANI YAPILDI AMA DİĞERLERİ KAPATILMADI'
Dünyada yenisini yapıp eskisini kapatan başka bir örneği var mı?
Benim bildiğim faal durumda bir havalimanını kapatmanın böyle bir örneği yok. Örneğin Roma da 3 tane havalimanı yapıldı ama diğerleri kapatılmadı. Mümkün değil çünkü havacılıkla da ekonomiyle de ekolojistlerle de bağdaşmıyor. Havaalanı coğrafi ya da hava koşulları nedeniyle kullanılamaz duruma gelmişse bu tabii ki yapılabilir. Ama burada öyle bir durum yok. Pistleri de terminalleri de kullanılacak durumda ve bu yılın ilk üç ayında dünyanın ilk beşine girmiş bir havaalanından bahsediyoruz. Bu yüzden diyorum ki burada bir mirasyedilik bir haramzadelik bir kötülük var. Ne o kadar zenginiz ne de buna hakkımız var. O terminal dedikleri AVM'yi doldurmak için Atatürk havalimanını kapattılar. Havalimanında terminal binasını şöyle güzel böyle güzel diye anlatıp duruyorlar ama uçak körüğe yaklaşırken bir yer görevlisi "gel gel hoop" diyerek uçağı öyle yaklaştırıyor. Tam bir ilkellik hakim. Dünyanın en zengin ülkesi bile olsa bir havalimanını hiçbir neden yokken kapatmaz.
'BU MEYDAN 2 GÜN KAPANSA TÜRKİYE'DE HAYAT DURUR'
Kış koşullarında her şey daha da zor olacak. Bu konudaki öngörüleriniz neler?
Bir kere Atatürk Havalimanı ile kıyasladığımızda burada buzlanma ve sisin çok daha fazla olacağını meteoroloji uzmanları söylüyor. Ona göre şimdiden tedbirler alınmalı. Mesela Kuzey ülkelerinde benzeri durumlar için ısıtmalı pistler yapılmış. En azından pistlerin biri veya ikisi böyle olabilirdi. Bu sistemler yoksa yaz dönemi bekleyerek geçirilmemeli. İstanbul Havalimanı kapanırsa 1500 uçağı nereye indireceksiniz? Ne Sabiha Gökçen ne Çorlu yetmez bu kadar uçağa. Atatürk Havalimanı'nı da yedek olarak bile kullanmamak üzere kapatırsanız ne olacak? Bu meydan 2 gün kapansa Türkiye'de hayat durur. Hava ulaşımı kapitalizmin kan damarları dolaşım sistemi.
Karadeniz kıyısında oluşu bu açıdan büyük dezavantaj tabi. Bu durumda aletle iniş sistemi (ILS) ile yaklaşmalar yapılır. Bu sistem görüşün 200 ve altında hatta sıfır görüşte bile inişe olanak veriyor. En modern 0 görüşte dahi inişe elverişli bir sistem aldık diye övünüyorlar. Ama o zaman bekleme çok daha fazla olacak. Çünkü bir uçak indiği zaman diğer uçak normalde 5 mil arkasından yaklaşırken bu iki kat hatta daha fazla olacak. Yani aradaki zaman 2 dakikadan 4-5 dakikaya çıkacak ve havada beklemeler artacak. İşte bunlara karşı tedbir almaları lazım. Hızla Atatürk Havalimanı ile yeni havalimanı arasında yine Çorlu ve Sabiha Gökçen havalimanlarına karadan raylı sistemler kurmak gerekiyor. En azından şu anda AHL canlı tutulmalı. Oradaki terminal binalarının bakımını yaparak bir felaket anında kullanılacak halde tutmak gerek.
Su baskınları vb. nedenle ki bu olasılık hiç de zayıf değil tümüyle kullanılamaz hale gelebilir. Şimdiye kadar görülmemiş yağışlar olacak. Havalimanını tümüyle su altında bırakabilir. Küresel ısınma nedeniyle görülmemiş büyük ekolojik hadiseler artık Türkiye'de de oluyor. Bu havalimanı ise kuş göç yollarına su havzalarına su baskınlarına açık alanlara yapıldı. Yani dere yatağına bina yapıp sonra sel basınca yağış çok şiddetliydi ne yapalım demenin bir faydası olmuyor. Aynen bunu gibi. En azından yedek kullanabileceğiniz bir havalimanını kapatmamak gerek.
'RÜZGARLA YAŞANALAR ASLINDA BİR UYARI OLDU'
Havaalanı kurulurken rüzgarın açısının hesap edilmediği ve yanlış yere inşa edildiğine dair söylemler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Aslında deveye boynun eğri denmesi gibi bir durum var ama burada cb veya oraj dediğimiz bulutların yol açtığı çok ani yön ve şiddet değişiklikleri sanırım biraz daha fazla etkili oluyor. Kamuoyu bunu sanki öbür taraflarda olmuyordu sadece burada oluyor gibi algılıyor. Öyle değil. Atatürk Havalimanı'nda da yılın birkaç gününde bu tür hadiselerden dolayı pas geçmeler yedek meydana gitmeler oluyordu elbette. Bunu büyütmemek lazım. Ama önemli olan hava trafiğinde bunun yol açtığı sorunları çözecek pratiklik sağlanması. Başta söylediğim gibi pas geçen bir uçağı tekrar alıp aradan başka bir piste iniş yaptırabilecek bir pratiklik yok. Bunu kazandıracak şekilde çözümler üretilmeli. Pratik çözümler olmayınca pas geçen uçaklar arkada 10 tane uçak varken 11. olarak kuyruğa girmiş oluyor. Bu da 40 dakika fazladan havada kalması demek. Yakıtı buna yetmez yedek meydana gitmek zorunda. Bu da pas geçişlerde karar verme üzerinde baskıya ve zorlamalara ve iniş kazalarına yol açabilecek bir olumsuzluk. İşte bu pratikliği sağlayamazsanız bu havalimanını işletemezsiniz zaten.
Bu rüzgar nedeniyle yaşananlar aslında bir uyarı oldu bana göre büyük bir şanstır bu. Windshear denen rüzgarın ani yön ve şiddet değişikliği (sağanak halinde rüzgar denebilir) nedeniyle o gün 10 uçak pas geçti. Beklemeler arttı Çorlu'ya başka yedek meydanlara gidip yerde beklemek zorunda kalanlar oldu. Havada beklemeniz örneğin 10 dakikayken 40 dakikalık ilave yakıt almak daha fazla yük taşımak demek. Daha fazla yük taşımak da yakıt sarfiyatını artırır. Bunların hepsi maliyettir. Şu anda yapılması gereken şey bunlardan ders çıkarıp çözümler üretmektir. Ancak böyle bir akıl görmüyorum açıkçası. Bütün çaba bunları kamuoyundan saklama üzerine.
'YOLCULAR YANLARINDA PEYNİR EKMEK GÖTÜRSÜNLER'
Yeni havalimanında seyahat edecek olan yolculara neler önerirsiniz?
Bunu sorduğunuz çok iyi oldu. Can alıcı problemlerden biri. Bir kere yolcular yanlarında peynir ekmek götürsünler! İlk tavsiyem bu. Orada bir öğün yemek 100 lira civarında. O kadar pahalı ki yerde çalışanlar uçaktan alışveriş yapmaya çalışıyor. Terminalde daha pahalı olduğundan gelip uçaktan sandviç almaya çalışıyorlar. Çalışanların bir yemekhanesi bile yok hâlâ. Orada yemek yemeye kalkarsa maaşının önemli bir kısmını verecek işçiler. Her şey çok pahalı. Ulaşım en büyük problem toplu taşıma adına birkaç yerden otobüs dışında ki o da çok pahalı taksiyle gitmeye kalktığınızda uçak bileti kadar para ödeniyor.
Bence yolcular bir sorunla karşılaştıklarında tepkisini dile getirip gazetelere sosyal medyaya anlatmalı. Yani pilotlar konuşamıyor hostesler konuşamıyor yerdeki işçiler konuşamıyor işimizden oluruz diye ama yolcuların korkacak bir şeyi olmamalı. Yolcular gelip anlatmalılar sizler böyle ihbar kanalları üretmelisiniz. Arayıp gazetecilere anlatmaları lazım. Yanlışlıklar ancak böyle kamuoyu baskısı ile düzelir.
'BİZİM HİPOKRAT YEMİNİMİZ İNSAN HAYATI ÜZERİNEDİR'
Peki şimdi en azından uçuş emniyeti açısından neler yapılabilir?
Uçuş emniyeti konusunda ülkemiz ne yazık ki sonlardadır. Şöyle bir tanımlamayla başlayalım. Uçuş emniyeti bir zincir ve bu zincir en zayıf halkası kadar güçlü. Ama tabi her sorun gelip pilotlarda ortaya çıkar. Pilot her türlü eksikliği her türlü uçuş emniyet aksaklığını uçağı kullanırken fark edip bunu giderecek konumda olan kişidir. Örneğin hangi nedenle olursa olsun bu uçağın kanadını o direğe vurmamasını sağlamak zorunda kaptan. Başka faktörler vardır esas suçlu o değildir ama ne yapıp edip kaptan bu kazaya engel olmalı. Orada durması gerekiyorsa duracak yolcuyu indirmesi gerekiyorsa indirecek. Yeter ki kaza olmasın. Pilotlar bu konuda üzerlerinde hiçbir baskı hissetmeden uçuş emniyetine azami özen göstererek uçuşlar yapmalılar. Bir pilot her şeyden önce patronuna karşı değil meslek etiğine ve kurallarına karşı sorumluluk duymalıdır. Bizim hipokrat yeminimiz insan hayatı ve uçuş emniyeti üzerinedir. Gerekirse operasyon aksasın geç kalınsın ne olursa olsun ama hiçbir kazaya imkan vermeyecek özenle uçuş yapmalılar.
================================
AKP'Lİ ESKİ BAŞKAN VATANDAŞA SİLAH ÇEKMEYE KALKTI
AKP'li Alaaddin Yılmaz vatandaşları mağdur etmesi nedeniyle başkanlığı sona erdikten sonra sokak da gezerken zor anlar yaşıyor. Yılmaz bir yurttaşla ağız kavgası yaşandığı sırada belindeki silaha davranmaya kalktı.
29 Mayıs 2019 Çarşamba 13:31
Bolu'nun yerel gazetesi Bolu'nun Sesi'nin haberine göre Bolu Belediyesi eski Başkanı AKP'li Alaaddin Yılmaz'a ilk sadırı geçen hafta Alpağut Yolu üzerindeki kahvehanede yaşandı. İddiaya göre başkanlığı süresince fırınını mühürleyerek çalışmasına olanak vermeyen Yılmaz kahvehaneye girdiği sırada burada bulunan fırıncı kendisine; "Sen yıllarca benim ekmeğimle oynadın utanmadan birde kahvehanemize gelebiliyorsun" diyerek Alaaddin Yılmaz'ı yere yatırıp boğazını sıktı. Bir anda gelişen bu olayı gören kahvehanedeki diğer vatandaşlar Yılmaz'ı Fırıncının elinden güçlükle aldılar.
ALAADDİN YILMAZ VATANDAŞA SİLAH ÇEKMEYE KALKTI
Bolu Belediye eski Başkanı Alaaddin Yılmaz eşiyle birlikte dün öğleden sonra Karamanlı Mahallesi'ndeki bir fırına pide almaya geldiği sırada bu bölgede daha önce büfesi bulunan bir kişi kendisine "Sen benim ekmeğimle oynadın" diyerek laf attı. Büfeci vatandaş ile Yılmaz fırın çıkışında tekrar karşı karşıya geldiği anda büfeci vatandaş ile Alaaddin Yılmaz arasında ağız kavgası yaşandığı sırada Alaaddin Yılmaz belindeki silaha davranmaya kalkınca çevreden yetişen vatandaşlar araya girerek olayı yatıştırdılar.
================================
BARIŞ DOSTER : DEVLET OTORİTESİ VE SİYASALLAŞAN YARGI
29 Mayıs 2019 Çarşamba
Ünlü düşünür Thomas Hobbes devleti tanımlarken "Protego ergo obligo" işlevine dikkat çeker. Yani koruyan devlet; sorumluluk yükler itaat bekler. Tarih boyunca devletin olduğu her yerde ve her dönemde öncelikle otorite koruma düzen hiyerarşi işbölümü akla geldiğinden günümüzde devletin görevleri çoğalsa ve çeşitlense de tarihsel ve temel işlevleri pek değişmemiştir. Devlet dendi mi egemenlik akla gelir. Hukuk akla gelir. Haklar özgürlükler ödevler akla gelir.
İster Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimini iptal gerekçelerinin yetersizliğini tartışalım; ister Tunceli Belediye Meclisi'nin "Dersim" kararının yanlışlığını vurgulayalım; ister 27 Mayıs 1960 sonrasındaki idam kararlarını eleştirelim; yaptığımız son toplamda devlet egemenlik ve hukuk tartışmasıdır.
Devlet mafya değildir. Otoritesi sağladığı kamu düzeni görevlendirdiği kolluk gücü caydırıcılık anlayışı cezalandırma yöntemleri farklıdır. Devlet haraç kesmez. Vergi toplar. Bunu yaparken de meşruiyetine kamu hizmetlerine vergi mükelleflerinin sorumluluğuna dikkat çeker. Devlet insanların korkularından beslenmez. Hukuka dayanır. Hukuku egemen kılmaya çalışır. O nedenle siyaset biliminde "demokratik devlet" kavramıyla kastedilen hukukta "hukuk devleti" kavramıyla anlamlandırılır karşılık bulur.
Siyaset nerelere girmemeli?
Marksist açıdan devlet egemen sınıfların baskı aracıdır. O nedenle şu soru hep güncel daima yakıcıdır: "Devletin temelinde egemen sınıfların çıkarı mı yoksa adalet mi olacaktır?" Devlet bir yanıyla siyasal bir yanıyla hukuksal bir kavram olduğundan yanıtı zor bir sorudur bu. Her ne kadar hukukçular "Devlet milletin hükmi şahsiyet kazanmış halidir" deseler ve "Devlet hukukun tecellisi için vardır" diye ekleseler de sonuçta geniş halk kitleleri daha çok hak hukuk adalet vurgusu yaparken egemen sınıflar ve çıkar grupları siyaseti öne çıkarırlar. O yüzden bu sınıfların sözcüsü olan siyasiler yargının siyasallaşmasına itiraz etmezler. Tersine siyasetin emrinde bir yargı isterler. Hukuku ayak bağı olarak görürler.
Tarihimizde örnekleri çoktur bu siyasetçilerin. Anayasa Mahkemesi'ni kapatmaktan bahsedenler görmüştür ülkemiz. Daha vahimi Anayasa Mahkemesi kararı için "yok hükmündedir" diyebilen Anayasa Mahkemesi raportörü (sonrasında anayasa hukuku profesörü hemen ardından AKP milletvekili) çıkmıştır.
Durum buyken "Camiye kışlaya okula ve yargıya siyaset girmesin" demek çok yüce ve iyi niyetli bir temenni olmakla birlikte siyaset ülkemizde maalesef en fazla buralarda yapılmaktadır. Siyasal hayatımız bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Sözün özü; yurttaşlık kavramının ve milli kimliğin feodalizm artığı mensubiyetlerle ortaçağ kalıntısı aidiyetlerle sakatlandığı bir toplumda özlenen anlamda hukuk devletine ulaşmak için çok çetin bir mücadele gerekir.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1415490/Devlet_otoritesi_ve_siyasallasan_yargi.html
================================
BİRGÜN ANKARA : EŞ DOST AKRABABANK
AKP'deki küskünlerin önceki gün atandığı kamu bankalarının yıllar içinde adeta partinin arpalığına döndürüldüğü ortaya çıktı. Bankalar "Eş dost akraba" ile dolduruldu
29 Mayıs 2019 07:36
Nurcan GÖKDEMİR – Hüseyin ŞİMŞEK
AKP döneminin "adam ve akraba kayırma" alışkanlığı son olarak parti içindeki "küskün hareketi"ni bölmek için de kullanıldı.
"Küskün" eski bakanlar Abdülkadir Aksu ile Faruk Çelik ve eski TBMM Başkanvekili Sadık Yakut kamu bankalarında görevlendirildi. İstifaya zorlanan Kadir Topbaş'ın boşalttığı koltuğun teslim edildiği ve 31 Mart seçiminin iptali için hukuk sınırlarını zorlayan çabalarda bulunan Mevlüt Uysal da son atamalarla ödüllendirildi.
BirGün'ün yaptığı derlemeye göre AKP ile yolu bir şekilde kesiştikten sonra kamu bankalarının yönetim ile denetim kurullarında görevlendirilen çok sayıda isim var. İşte onlardan sadece bir bölümü.
***
Metin Özdemir
BÜROKRATLIKTAN DAMATLIĞA
Ziraat Katılım Bankası Genel Müdürü / Metin Özdemir
2004-2014 yılları arasında İBB Meclis Üyesi. Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı. AKP eski milletvekili Ekrem Erdem'in de damadı.
Ziraat GYO Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi / Batuhan Mumcu
2016-2018 yılları arasında Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nda eski danışman. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda halen Özel Kalem Müdürü.
Ziraat Katılım Varlık Kiralama Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi / Mustafa Özyar
Eski Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürü eski Başbakanlık Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu üyesi ve eski Başbakanlık müsteşar yardımcısı. Aynı zamanda kamu denetçisi.
***
'ZİRAAT'TE ESKİ BAKAN DA VAR AYM ÜYESİ DE
Hüseyin Aydın
Ziraat Bankası Genel Müdürü / Hüseyin Aydın
Aynı zamanda Varlık Fonu ve Turkcell'de yönetim kurulu üyesi. Aydın öldürülen AKP Borçka Belediye Başkan Aday Adayı'nın da kardeşi.
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Faruk Çelik
AKP Kurucusu eski milletvekili. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Devlet Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Mahmut Kaçar
Memur Sen eski yöneticisi. 2011 – 2018 yılları arasında AKP Urfa Milletvekilli.
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Serruh Kaleli
Eski Anayasa Mahkemesi üyesi. AKP hakkında açılan kapatma davasında partinin kapatılmaması yönünde oy kullandı. 3 Mayıs'ta emekli oldu. "Jet hızıyla" Ziraat Bankası'na atandı.
Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Mehmet Nihat Ömeroğlu
Eski Kamu Başdenetçisi. Hrant Dink'in "Türklüğe hakaret ettiği" iddia edilen kararda imzası bulunan eski Yargıtay üyesi.
***
ŞANSLARI BELEDİYEDEKİ GÖREVLERİYLE AÇILDI
İller Bankası Yönetim Kurulu Başkanı /Ertan Yetim
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde KİPTAŞ'ta çalıştı.
İller Bankası Yönetim Kurulu Üyesi/ Mücahit Demirtaş
Erdoğan'ın başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Teknik Birim Yöneticisi halen Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı. İller Bankası Genel Müdür Yönetim Kurulu Üyesi / Yusuf Büyük
Eski Ankara Başkent Doğalgaz Genel Müdür Yardımcısı ve eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Proje Organizasyon İnşaat Doğalgaz İç Ve Dış Ticaret Sanayi A. Ş. Genel Müdür Yardımcısı.
***
MÜSİAD'IN ESKİ BAŞKANI
Nail Olpak
Eximbank Yönetim Kurulu Başkanı / Bülent Aksu
Turkcell Yönetim Kurulu üyesi. 3 Ağustos 2018'den itibaren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın Yardımcısı.
Eximbank Yönetim Kurulu Üyesi / Rıza Tuna Turagay
18 Ocak 2019'dan itibaren Ticaret Bakanı Yardımcısı.
Eximbank Yönetim ve Denetim Kurulu Üyesi Nail Olpak
İlim Yayma Cemiyeti Kurucular Kurulu Üyesi MÜSİAD beşinci dönem Genel Başkanı ve eski Yüksek İstişare Heyeti Başkanı.
***
DANIŞMANLAR MÜŞAVİRLER BİR ARADA
Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Başkanı / Hayrettin Demircan
Hazine'den Sorumlu Eski Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in Özel Kalem Müdürü.
Kalkınma Bankası Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi / Yalçın Yüksel
Hazine'den Sorumlu Eski Devlet Bakanları Mehmet Şimşek ve Ali Babacan'ın danışmanı.
Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Abdullah Erdem Cantimur
İlginizi çekebilir: AKP'li Bayram'dan İmamoğlu'na: Yunan basınına demeçlerinizde neden Ayasofya'nın resmini kullanıyorsunuz?
22'nci Dönem AKP Kütahya Milletvekili 61'inci ve 62'nci Hükümetler'de Maliye Bakanı Yardımcısı.
Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Mehmet Ali Kahraman
2014-2018 yılları arasında Ekonomi Bakanı Müşaviri.
Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Mehmet Zeki Sayın
Çeşitli bakanlıklarda eski müşavir.
***
ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİN PATRONU HALK BANKASI
Halk Bankası Yönetim Kurulu Başkanı / Süleyman Özdil
Albaraka Türk Bankası yöneticisi. İhlas Finans'ta da yöneticilik yaptı.
Halk Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Maksut Serim
2003-2016 yılları arasında Başbakanlık Başmüşaviri. 12 yıl boyunca Başbakanlık "Örtülü ödenek"ten sorumlu tutuldu. 2016 yılından bu yana Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinden sorumlu. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı.
Halk Bankası Yönetim Kurulu Üyesi/ Meltem Taylan Aydın
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi.
Halk Bankası Yönetim Kurulu Üyesi / Sezai Uçarmak
18 Ocak'tan itibaren Ticaret Bakanı Yardımcısı. AKP Ordu Milletvekili Aday Adayı.
Halk Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Mevlüt Uysal: Eski Başakşehir Belediye Başkanı ve eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı.
Halk GYO Yönetim Kurulu Başkan Vekili / Selahattin Süleymanoğlu
AKP'den milletvekili adayı.
Halk GYO Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi / Adil Mahmut Eroğlu
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde eski şef eski Başbakanlık Bakanlar Kurulu sekreteri. Eroğlu ayrıca eski Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanı Özel Kalem Müdürü ve Daire Başkanı. 19 Şubat'tan bu yana ise TBMM İnsan Kaynakları Başkanlığı'nda Başkan Yardımcısı.
***
AKSU VE YAKUT VAKIFBANK YÖNETİMİNDE
Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyesi Genel Müdür Abdi Serdar Üstünsalih
Trabzonspor Eski Mali İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı. Üstünsalih'in geçmişte Trabzonspor'un borçlarını "kontrol ettiği" ifade edildi.
Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Aksu
AKP'nin kurucu üyesi. Eski İçişleri Bakanı ve Devlet Bakanı aynı zamanda eski milletvekili. Kaymakam ve valilik de yaptı.
Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyesi Şahap Kavcıoğlu
26'ncı Dönem AKP Bayburt Milletvekili. Yeni Şafak Gazetesi'nde ekonomi yazarı.
Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi / Dilek Yüksel
23'üncü ve 24'üncü dönem AKP Tokat milletvekili.
Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi / Cemil Ragıp Ertem
Cumhurbaşkanı Ekonomi Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurul Üyesi.
Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyesi / Sadık Yakut
AKP'nin kurucu üyesi. 21'inci 22'nci ve 23'üncü dönem AKP Kayseri Milletvekili. Eski TBMM Başkanvekili
Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyesi / Adnan Ertem
Vakıflar Genel Müdürü. Geçmişte Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı. AKP'li eski Çerkezköy Belediye Başkanı Ali Ertem'in de kardeşi.
https://www.birgun.net/haber-detay/es-dost-akrababank.html
================================
KAAN SEZYUM : DÖNERSEM TÜRBİN TAK
29 Mayıs 2019 04:00
Hepimiz birden sevinebiliriz. Böyle bir şey mümkün mü?
Bakın Demokrasi ve Özgürlükler adası diye bir şekil yaptık. Ne de güzel oldu değil mi? Daha 40 bin ağaç gelecek. Söktüğümüz kuruttuğumuz ağaçlar yerine ağaçlar dikeceğiz. Yok ettiğimiz ekosistemleri taşıma suyla döndüreceğiz. Yeni havalimanımızı arılar bile kıskanıyor. Çernobil'i yapan Rosatom bizde de Akkuyu'yu yapıyor. Tercihler doğru. Adamların her alanda deneyimi var. Artık bir hata yapmazlar herhalde. Hoş Çernobil de devletin 'daha fazla çalışsın da daha çok alenktrik üretsin' diye kastırıp kastırıp sonra cortlattığı bir ortam. Peki bizde bunun olmayacağının garantisini kim verecek. Hem de en güzel yerlerde. Verginin gersinin vergisini almaya niyetli bir ortamımız var. Onu bırak daha emniyet şeridini trafik ışıklarını kullanmayı bilmiyoruz nükleere gereken özeni nasıl göstereceğiz? Nükleerin başına erik dönüştürücüden mezun bireyler gelmeyeceğini nereden bileceğiz? Ben istiyorum ki gösterelim ben istiyorum ki örnek olalım ama nedense hep kötü örnek olabiliyoruz. Kısmet… Bakın yabancılara armağan olan bir değerimiz daha. Kısmet…
Kim ister ki ülkesinde gelişmeler olmasın yollar yapılmasın fabrikalar inşa edilmesin havalimanları olmasın? Tabii ki istemez ama bilime somut bilgiye analizlere basit matematiğe uyarılara toplum sağlığına ısrarla aykırı işler kovalarsan o zaman ne yapacağız seni a güzel dostum? Kusura bakma bu felaket tellallığı değil bilim. Sen yılın 114 günü havanın sakat olduğu ortama ısrarla havalimanı yaparsan Atatürk'teki gibi bir 5-35 yani NE-SW pistinin yapmazsan oraya inen de oradan kalkan da sorun yaşar. Arılar da gelir havalimanını basar. Nerede bizim bitkilerimiz? Nerede bizim çiçeklerimiz? Diye sorar… Kuşların binlerce yıllık göç yolunun üzerine yol yaparsan o kuşları da sesle aletle edevatla kovmaya çalışırsan bir gün bir kuş bir yere kaçar sıkıntı yaşarsın. E bunu da neredeyse artık anaokulu çocuğu bile biliyor. Sen ısrarla olmayanı yapmaya çalışıyorsan olmayacak şeyler olduğunda da kendini sorumlu tutmak zorundasın. Zaten bizde sorumluluk bilinci olsa çoğu şey olamazdı…
İstanbul'a gönül belediyeciliğiyle niyetlenen aday takipçi kazanmak için Meclis Başkanı hesabını üstüne geçirdi. Titivır'ı aniden 249 binden 1 6 milyona çıktı. Admin takipçi kasıyor admin layk peşinde. Admin daha yazı yazamıyor ama 1 6 milyon takipçi edinebiliyor. Admin'in ne kadar çok gemisi var hiç baktınız mı malvarlığına? Yurt dışında şirketler mirketler keşke hepimizde olsa… Bu insanlar örnek insanlar hepimize. O yüzden böyleler. İyi örnek mi kötü örnek mi zaman gösterir. Ama çalışın sizin de bir sürü geminiz şirketiniz olur. Hızlı tren kaza yaparsa da 'Direksiyonunda ben mi vardım?' dersiniz. Sanki trenlerin direksiyonu olurmuş gibi. Sanki ulaştırma bakanı değilmiş gibi çek. Soran olursa hatasız kul olmaz.
Bakın bir bakanımız: 'Erdoğan'ın ülkesinde bugün herkes kendisini ifade ediyor kimse korkmuyor kimse çekinmiyor'… diyebiliyor. Haklı öyle bir evren ki o evrende sadece tek bir şey var. Tekillik ya da Mevlana felsefesi de böyle bir şey. Hepimiz tekiz. Ama tek bir duygu tek bir düşünce tek bir fikiriz adeta.
Diyelim ki bir gazeteciyim. Televizyonda orada burada cart curt konuşuyorum. Ama cebimi nasıl dolduruyorlar. Nasıl para kazanıyorum. Yat kat villa araba aklıma ne gelirse alabiliyorum. Cebime sürekli para yağıyor. O zaman tabii ki ben de kendimi ve kalemimi sattığım için 'Görüntüler var' da derim 'Yalnız şimdi siz yanlışsınız' da derim 'Süremiz bitti' de derim… Derim yahu ne olacak? Bugün derim yarın unutulur.
Misal bir politikacıyım önce 'Beni Sincap Parti'de göremezsiniz beni Sincap Parti'de görmek isteyenler Taocudur' dedikten birkaç yıl sonra Sincap Parti'de bakan bile olup daha bir süre önce demediğimi bırakmadığım Sincap Parti yöneticilerinin en büyük savunucusu da olabilirim. Bunlar soyluluk belirtileridir. Bunlar asillik belirtileridir bunlar siyasi olmanın gereklilikleridir… Şimdi politikacı olduğuna inanıyorsun da iki gün sonra söylediklerinin tersini söylemesine neden şaşırıyorsun?
Neyse ne. Bugün böyle yarın öyle. Keşke lafından dönenlerden enerji üretebilseydik. O zaman ne nükleer ne güneş ne dalga ne de HES'e ihtiyacımız olurdu. Çünkü bizdeki dönüşüm gerçekten çok büyük bir dönüşüm.
https://www.birgun.net/haber-detay/donersem-turbin-tak.html
================================
KUNDAKTA KURAN KURSU
Diyanet'in raporuna göre 0-4 yaş arası 16 bin bebek ve çocuk geçen yıl kurstaydı.
29 Mayıs 2019 Çarşamba 02:08
[Haber görseli]Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hazırladığı "2018 Yılı Yaz Kuran Kursları Değerlendirme Raporu"na göre 0-4 yaş arasında 16 bin 370 bebek ve çocuk geçen yıl Kuran kursuna gönderildi. Raporda "Kurslarda dernek vakıf cemaat hâkimiyeti ortadan kaldırılmalıdır" vurgusu yapıldı.
Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Kadir Dinç rapordaki yazısında "Örgün eğitime devam eden yaklaşık 17 milyonluk hedef kitlemizin 3 milyona bile ulaşmayan sonucu daha fazla gayret gösterip daha çok çalışmamız gerektiğini ortaya koymaktadır" dedi.
Raporda yer alan bazı tespitler ve öneriler şöyle:
-25 Haziran-17 Ağustos 2018 tarihleri arası eğitim veren yaz Kuran kurslarına 1 milyon 354 bin 909'u erkek 1 milyon 316 bin 385'i kız olmak üzere 2 milyon 671 bin 294 çocuk katıldı.
-Yaş grupları 0-4 yaş: 16 bin 370 5-9 yaş: 1 milyon 81 bin 268 10-14 yaş: 1 milyon 382 bin 513 15-19 yaş: 145 bin 831.
-Öğreticiler pedagojik açıdan yetersiz.
-Kuran kurslarındaki sosyal imkânlar yeterli olmadığı için kaliteli eğitim verilemiyor.
-Kurslarda dernek vakıf cemaat hâkimiyeti ortadan kaldırılmalı.
-Yatılı yaz Kuran kurslarına kayıt edilecek öğrenciler sınavla seçilmeli ve yaş aralıkları 12-15 arası olmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı yurtlarda yatılı yaz Kuran kursları açılabilmeli.
-Kitapların içeriği güncellenmeli; çocukların ilgisini çekecek bulmaca yapboz kıssa ve hikâyeler çoğaltılmalı etkinlikler eklenmeli.
-Ders kitaplarına Şafiî mezhebi ile ilgili bilgiler eklenmeli.
0-4 katılımı arttı
Raporda 2018 yılında 0-4 yaş grubundaki çocukların yüzde 0.25'ine eğitim verildiği geçen yıl bu oranın yüzde 0.20 olduğu hatırlatıldı. 5-14 yaş grubu öğrenci sayısının ise geçen yıla oranla düştüğüne dikkat çekilen raporda "Bu düşüşte halk eğitim merkezleri tarafından açılan kursların veya belediye ya da okullarca açılan yaz okullarının etkisi olmuştur. Ayrıca çocukların okullarda seçmeli Kuranıkerim Hz. Peygamber'in Hayatı temel dini bilgiler derslerini alabiliyor olması da düşüşte etkili olmuştur"denildi.
Daha çok çocuğa ulaşmak
Raporda yaz Kuran kurslarında daha çok çocuğa ulaşabilmek için önerilenler de şöyle:
-Müftülüklerce kursların tanıtım afişlerinin okullar kapanmadan en az 15 gün önce okullara asılması sağlanmalı
-Bilbord ve raketler şehrin uygun mekânlarına asılmalı
-Kursların açıldığı ilk hafta çocukların velilerinin ve diğer vatandaşların katılımıyla yaz Kuran kursları açılış programları yapılmalı
-Diyanet İşleri Başkanlığı'nca hazırlanan yaz Kuran kursları sinevizyon ve kamu spotunun Diyanet TV Diyanet Radyo ile yerel TV'lerde gösterimi sağlanmalı
-Yaz Kuran kurslarının önemi Diyanet TV ve Diyanet Radyo başta olmak üzere yerel TV ve radyolarda yapılacak programlarla anlatılmalı
-Diğer mekânlarda okul belediyeler vb. yaz Kuran kursu açılışına ağırlık verilmeli.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/1415337/Kundakta_Kuran_kursu.html
================================
-
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ogretmen yillar sonra odulunu alir.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
112. VAHYIN REDDI
Dunyanin butun ulkelerinde, Allah'in vahyettigi (kendisini vahiy ve ilham ile gosterdigi) bize temin olunur. Allah insanlara ne ogretti? Kendisinin var oldugunu apacik bicimde insanlara kanitliyor mu? Nerede oturdugunu soyluyor mu? Kendisinin ne oldugunu, ya da kisisel ozunun neden yapildigini ogretiyor mu? Bu konuda soyledigi, gordugumuz eserlerine uyuyor mu? Kuskusuz hayir. Yalnizca neyse o oldugunu, bir gizli Allah oldugunu, kendisine giden yollarin ifadesinin olanak disi oldugunu, iradesini incelemek ve derinlestirmek ya da kendisi ve eserleri hakkinda akil ve muhakemeye danisma saygisizliginda bulunulur bulunulmaz ofkelendigini ogretir. Allahin bize bildirilen nitelikleri; arifligi, iyiligi, adaleti ve butun kudreti hakkinda bize verilmek istenen parlak fikirlere uyar mi? Asla. Butun vahiylerde bu nitelikler yanli, hoppa, olsa olsa tercih ettigi ve mazharina izin verdigi bir kavim acisindan iyi, oteki butun kavimlerin dusmani olan bir zati gosterir. Bazi insanlara gorunmeye tenezzul ederse, ilahiyatin niyetleri hakkinda butun oteki insanlari ustun gelme olanaksizligi ve mutlak bir bilgisizlik icinde birakmaya ozen gosterir. Her ozel vahiy, Allah'ta adaletsizlik, taraflilik, hiyanet gostermez mi?
Bir Allah tarafindan vahyedilen iradeler, kapsadiklari yuce hikmet ile ya da erdem ve zihin acikligiyla zarar vermeye, hasar meydana getirmeye elverisli olabilir mi? Bu iradeler, kendilerine tanrisallik tarafindan bildirilen kavimlerin mutluluguna acik bicimde hizmet eder mi? Tanrisalligin isteklerini (ilahi emirleri) her ulkede arastirir ve incelerken, yalniz Allah'in resullerine (rahiplere, hocalara, hahamlara vb. ) yararli ve oteki vatandaslar icin yikim demek olan tuhaf emirlerden, gulunc kurallardan, amacinin anlasilmasi asla mumkun olmayan torenlerden, cocukca ibadetlerden, doganin hukumdarina yakismayan bir etiketten, adaklardan, kurbanlardan, kefaretlerden baska bir sey gormem. Fazla olarak bulurum ki bu yasalarin amaci, insanlari; toplumdan kacan, buyukluk taslayan, bagnaz, kavgaci, haksiz kilmak ve ayni emirleri almamis ve Allah'tan ayni iyilikleri gormemis kimselere karsi merhametsiz bir konuma getirmektir.
- - - - - - - - - - - - -
Insan ile hayvanlarin ortak cikari vardir, birinin dirligi oburlerinin de dirligidir, diyen cikabilir.
Onlara sakin kulak asmayin.
Hepsi yalan.
Insanoglu, kendinden baska hicbir yaratigin cikarini gozetmez.
George OrwellHayvan Ciftligi
- - - - - - - - - - - - -
Yirmi yil boyunca ozgurluk icin dua ettim, ama ayaklarimla dua etmeye baslayana kadar tek bir yanit bile alamadim.
FREDERICK DOUGLASS (ABD'li sosyal reformcu. Kolelige karsi yurutulen hareketin lideri. (c.n) )
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder